7 Aralık 2022 – Edebiyatta Savaş ve Barış Atölyesi, XIV. Dönem, 4. Toplantı – “Kibarlık Budalası”

0
Want create site? Find Free WordPress Themes and plugins.

14.Dönemine giren ‘Fransız Edebiyatında Savaş ve Barış ’, temalı XIV. Dönem Atölyemizin dördüncü oturumunda Murat Tekelioğlu bizlere Jean-Baptiste Poquelin Molière’in (1622-1673) yaşadığı 17.yüzyıl Fransa’sı hakkında bilgi verdikten, yazarın yaşamını anlattıktan sonra atölyenin konusu olan Kibarlık Budalası adlı tiyatro oyunun (1580) hakkında kısa bir bilgi verip kitabı katılımcıların tartışmasına açtı.

17.yy Fransa

Fransız tarihinde 17. yüzyıl, 1598 yılında IV. Henri tarafından yayınlanan ve Fransa’daki din savaşlarını sona erdiren Nantes Fermanı ile 1715’te XIV. Louis’nin ölümü arasındaki dönem olarak tanımlanır.

Bu dönemde Fransa coğrafi açıdan, Rusya ve Osmanlı İmparatorluğu’ndan sonra Avrupa’daki en büyük devletti ve nüfus açısından Osmanlı İmparatorluğu’ndan sonra en kalabalık ülkedir. Nüfusu 1620 yılında yaklaşık 20 milyondur.

Tahta geçtikten sonra Protestanlıktan Katolikliğe dönmesine rağmen IV. Henri Huguenot’lara (Fransa’da örgütlenen Protestan cemaati) dinsel özgürlüğün yanı sıra varlıklarını koruyacak güvenceler verir. Sonrasında gelen barış ortamından yararlanarak krallık otoritesini yeniden kurmaya yönelir. Krallığın alacaklarını toplayarak mali durumu düzeltir, 1604’te memurlukların babadan oğula geçmesini sağlayan yeni bir kural koyar, yol, kanal ve köprü gibi bayındırlık işlerine girişir,  işçi ücretlerini sabit tutarak özellikle dokuma sanayisinin gelişmesine destek olur, İngiltere ve İspanya ile yaptığı ticari antlaşmalarla tarım ürünleri ihracatını arttırır.  

IV. Henri’nin Protestanlara gösterdiği hoşgörü toplumun bir bölümü için kabul edilebilir olmadığından 1610 yılında fanatik bir Katolik suikastçı tarafından Paris caddelerinde yürürken hançerlenir. IV. Henri’den sonra henüz sekiz yaşında olan oğlu XIII. Louis tahta geçer ve 1610-1643 yılları arasında ülkeyi yönetir. Bu dönemde Kardinal Richelieu kralın güvenini kazanarak 1624 yılında başbakanlık görevine getirilir,  görevi boyunca tahta ve kendisine yönelik saray komplolarının üstesinden gelir. Giderek güçlenen ve bağımsız bir güç odağı durumuna gelen Huguenot’ların askeri gücünü kırar, ekonomide kendine yeterliliği sağlamak amacıyla çeşitli imalat dallarını geliştirir.

Kardinal Richelieu ayrıca kültürel hamilik yoluyla kralın gücünü arttırmak için dergilerde, gazetelerde ve tarih kitaplarında kraliyet politikalarını savunacak yazarlar tutar.  1635 Yılında Fransızcayı standartlaştırmayı amaçlayan yazar ve filologlardan oluşan ve merkezileşme yolunda alınan siyasi önlemlere kültürel açıdan katkıda bulunacak olan Academie Française’in kurulmasına resmi destek verir.

Denizaşırı ülkelere açılan kumpanyalara ayrıcalıklar tanır, sömürge ticaretini korumak üzere güçlü bir donanma kurar. Otuz Yıl Savaşları (1618-48) sırasında Habsburgları zayıflatmayı hedef alan dış politikası başarılı olursa da bu savaşların maliyeti son derece yüksek olur. Artan vergiler ve tahıl sıkıntısı halk arasında isyanlara, şehirlerde ve kırsal bölgelerde toplu şiddete yol açar.

Kardinal Richelieu elinde topladığı iktidarı acımasız ve keyfi bir biçimde kullansa da her zaman krala bağlı kalır ve 1642 yılındaki ölümünden sonra yönetimde otorite boşluğu doğsa da bir yıl sonra XIII. Louis’nin de ölmesiyle bu dönem sonra erer. Oğlu XIV. Louis 5 yaşında tahta çıkar ve Fransa’nın en uzun süre tahtta kalan kralı olur (1643-1715), Fransızlar tarafından Louis Le Grand (Büyük Louis) veya le Roi-Soleil (Güneş Kral) olarak da anılır. “Devlet benim (l’État c’est moi)” sözlerinin sahibidir. Bu sözlerinden de anlaşılacağı gibi Fransa’yı mutlak monarşiyle yönetir.

XIV. Louis’nin kral naipliğini üstlenen ana kraliçe Avusturya Prensesi Anne, başbakanlığa Richelieu’nün yardımcılarından Kardinal Mazarin’i getirir. 1648 Yılında Ana Kraliçe Anne ve Kardinal Mazarin, Paris parlamentosuna yeni vergileri kabul etmesi için baskı yapar. Üyeler bu isteği reddedince kraliçe parlamentonun bazı liderlerini tutuklatır. Bunun üzerine halk zorla saraya girerek kraliyet ailesini şehirden kaçmaya zorlar. Birkaç ay sonra kraliçe Parisli asilerle anlaşırsa da birçok vilayette istikrarsızlık devam eder, yerel parlamentolar başkente vergi yollamayı reddeder, 1648 ile 1653 yılları arasında Fronde adı verilen isyanlar ortaya çıkar. Fronde ismi yoksul çocukların zenginlerin arabalarına çamur atmak için kullandıkları sapan anlamına geldiği gibi başkaldırı anlamına da gelmektedir.

Halk, ne Habsburg hanedanından gelen kralın kızı olan ana kraliçeden, ne de aslen bir İtalyan olan Kardinal Mazarin’den hoşlanır. Mazarin, ahlak kurallarını hiçe sayan pragmatik bir insandır, kadınlara ve kumara düşkünlüğüyle tanınır.

İsyanların çok geniş bir kesime yayılmış olması ve asilerin hiçbir zaman birlik haline gelememeleri Fronde’un başarısızlığına neden olur. Fronde başarısız olsa da XIV. Louis üstünde iki büyük etkisi olur: Paris’e her zaman mesafeli olarak ülkeyi Versay’dan yönetmesi ve Mazarin’in ölümünden sonra ülkeyi başbakansız, tek başına idare etmeye karar vermesi. Avrupa tarihinin en uzun hükümranlığı boyunca hükümetin çalışmalarını günbegün kendisi takip eder.

XIV. Louis, Mazarin’in ölümünden (1661) sonra başbakanlık unvanını kaldırarak devlet işlerini kendisine sıkı sıkıya bağlı az sayıda bakan aracılığıyla yürütür, birlikte çalıştığı dar kabinenin dışında yönetim, maliye ve yargı alanlarındaki kurumları denetleyen ve yönlendiren konseyler oluşturur, merkezi yönetim kararlarının uygulanmasını, doğrudan kendisine bağlı ve geniş yetkilerle donatılmış kurumlara dayandırır. Hukukta ve pratikte tek tiplik olmasını sağlayan önlemler alır, elçilerin, memurların ve casusların yolladıkları bilgileri okur, askeriyenin her yönüyle ilgilenir, albaylığa ve daha üst rütbelere atanacak bütün subayları kendisi belirler, asker sayısı 400 bine ulaşan düzenli bir krallık ordusu kurar. Soylulara ve diğer güçlü bireylere kendisi yokken bir araya gelme fırsatı vermemeye özen gösterir, Fransa’nın parasal sorunlarının en mantıklı çözümünün, yani soyluları vergilendirmenin siyasi bakımdan olanaksız olduğunu görür ve ülkeye para getirecek ticari faaliyetleri destekler. Mali kontrolörü Jean-Baptiste Colbert ile kumaş, çelik ve ateşli silah üretimini sübvanse eder, gemi yapımcılarına prim verir, ticaret filosunu genişletir, birçok sanayi kolunda loncalar kurar, ticari şirketler açar ve göç, ithalat ve ihracatla ilgili öncelikli politikalar oluşturur.

Birçok görevi elinde toplayan Jean-Baptiste Colbert, uyguladığı mali politikalarla hazineye büyük miktarda gelir sağlar, gümrük vergisi sisteminde korumacı önlemler getirir, çeşitli devlet işletmeleri kurarak sanayinin gelişmesini destekler, ticaret filosunu güçlendirir, kumpanyalar aracılığıyla sömürge ticaretini korur ve destekler. Colbert, Kuzey Amerika’daki Yeni Fransa’ya göçmen olarak köylüleri yollar. Amerika’nın içlerine düzenlenen keşif gezilerini destekler. Robert la Salle bu gezilerden birinde, 1684 yılında, Mississippi ırmağı deltasına Fransa adına sahip çıkar ve bölgeye ‘Louisiana’ adını verir.

XIV. Louis döneminde Huguenot’lar giderek siyasi haklarından yoksun bırakılır, birçok mesleği icra etmekten menedilirler, vaftiz edilmeye zorlanırlar. En sonunda Louis 1685 yılında Nantes Fermanı’nı resmen iptal ederek Protestan kiliselerinin ve okullarının kapatılmasını ve Protestan din adamlarının ülkeyi terk etmesini emreder. Protestan halktan dinlerini değiştirmeleri istenir ve göç etmeleri yasaklanır. Yine de on binlercesi göç ederek Kuzey Avrupa’da Louis’ye duyulan nefreti körüklenir. Ancak Louis bu tutumundan dolayı Fransa içinde, özellikle de soylular arasında, çok büyük övgüler alır. 1715 Yılındaki ölümüyle birlikte sonradan büyük yüzyıl diye isimlendirilen dönem sonra erer.

Bu yüzyıl Fransa’sında kültür-sanat alanındaki en önemli gelişme, giderek gücünü artıran sarayın ve kralın sanatsal üretime verdiği destek olur. Aynı zamanda zenginleşen kentsoylu takımı da sanat ve yazın alanında üretilen yapıtların yayılmasında büyük ölçüde etkili olmaya başlar. 1634 Yılında Fransız Akademisi’nin (Académie Française) kurulmasıyla Fransız dili belirli bir standarda bağlanır. Akademinin belirlediği kurallar sayesinde Fransızcadaki bölgelerarası farklılıklar son bulur. Bu arada Port-Royal des Champs Manastırı sâkinlerince Fransız dilinin ilk dilbilgisi kitabı Grammaire de Port-Royal hazırlanır. Günümüz Fransızcasının grameri, bu kitapta gösterilen kurallar çerçevesinde biçimlenir. Yine 17. yüzyılın sonunda Fransız dilinin ilk sözlükleri yayınlanmaya başlar. 17.Yüzyılda düşünce dünyasında da değişimler göz çarpar. Günümüz felsefesinde önemli bir yer tutan Descartes’ın (1596-1650) şüphecilik anlayışı, daha sonra Aydınlanma Çağı sanatçılarının, düşünürlerinin yapacağı çalışmalara temel teşkil eder. Düşünce dünyasındaki bu özgürleşme Kilise tarafından şiddetle eleştiriliyor olsa da  Pierre Gassendi eserlerinde ilk kez, alenen olmasa da ateist fikirleri savunur.

Fransa’da  Gassendi’nin materyalist felsefesinden libertinage akımı doğar. Kendilerini özgür düşünürler olarak adlandıran bir grup, dönemin resmî dini Hristiyanlığı reddeder, ibadetleri ve inanç sistemini alaya alırlar ve düşünce özgürlüğünü savunurlar. Onlara göre varlığın ve insanlığın kaynağı göksel değil; tümüyle dünyeviydi. Bu akım Rönesans döneminin Hümanizm ilkesi ile Aydınlanma Çağı felsefesinin arasında bir geçiş dönemi olarak ele alınmaktadır. Gassendi’nin takipçilerinden Cyrano de Bergerac sayılabilir. Liberter düşünceyi temel alarak verilen edebî eserler arasında Molière’in Don Juan’ı ilk akla gelenler arasındadır. Din dışı görüşler yaygınlaşmasına karşın, dinî düşünce ve hareketler 17. yüzyılda yine de önemli bir rol oynar. Cizvitlerin siyaset üzerindeki etkileri 17. yüzyıl düşüncesinin ve klasik tarzının oluşmasına yardımcı olur.

Barok, 17. yüzyılda tüm Avrupa’da etkili olan bir akımdır. Yalnızca edebiyatı değil, hemen hemen tüm güzel sanatları etkiler. 1598-1630 Yılları arasında edebiyattaki İtalyan etkisiyle, Barok akımı Fransız edebiyatına giriş yapar. Barok akım etkisindeki edebiyatın yoğunlaştığı konular arasında şehvet, abartılı süs, uç ve karşıt duygular, etkileyici dil kullanımı vardır. 1630-1660 Yılları arasındaki geçiş dönemi süresince Barok, klasisizm karşısında yavaş yavaş güç kaybeder.

17. Yüzyılın ikinci yarısından sonra mutlak monarşinin doğrudan müdahalesiyle Fransız edebiyatında klasisizm etkileri ağır basmaya başlar. Bu akım, ölçülü, ağırbaşlı ve derli toplu bir güzellik anlayışını savunur. Kadim kültürlere duyulan hayranlığın sonucunda şekillenir. 1665 Yılında kurulan Fransa Bilim Akademisi ve 1666’da kurulan Kraliyet Resim ve Heykel Akademisi ile klasik düşünce Fransa’da daha da köklenir. Merkeziyetçi politikanın sonucunda kültür ve sanatta klasik düşünce neredeyse tamamıyla egemen oldu.

Özenticilik akımı (préciosité) 1650-1660 yılları arasında Fransa’da doruk noktasına ulaşan bir edebiyat hareketidir. Bu akım, kendilerini sıradan ve bayağı olandan ayırmak isteyen soylular sınıfı içinde yeni bir konuşma modası olarak ortaya çıktı. Bu modaya göre konuşma içinde çok eskimiş veya aşağı tabaka tarafından kullanılan sözcükler kullanılmaz, çok sıradan nesneleri ya da kavramları karşılamak için dilde yerleşmiş kelimeler yerine akıl almaz dolaylamalar ve mecazlar kullanılır. Bu abartılı ve yapmacık konuşma biçimi daha sonra Molière’in  Dudukuşları ve Gülünç Kibarlar adlarıyla çevrilen eserinde alay konusu olmuştur.

Moliere

Moliere 15 Ocak 1622’de Jean-Baptiste Poquelin ismiyle Paris’te doğar. Babası kralın emrinde çalışan ve sarayın döşemelerini yapan bir mobilya ustası, annesi ise zengin bir burjuva ailesinin kızıdır. 10 yaşındayken annesini kaybeder. Cizvitlerin kontrolündeki Collège de Clermont’da okuduğu yıllarda birçok asilzade ile tanışır ve arkadaş olur. Bu arkadaşlıklar ilerleyen zamanlarda yazacağı ve oynayacağı eserlerine malzeme olur. Okulda Latince de öğrenir ve bu sayede antik yazarların eserlerini okuyabilecek hale gelir. İçinde çok küçük yaşlarda, büyük babasının onu sık sık tiyatro oyunlarına götürmesi sayesinde uyanan tiyatro tutkusunun peşinden gitmek ister. Ama okulu bitirmesinin ardından babası onu kendi işini yapması için saraya, döşemecilik işine sokar. Jean-Baptiste, XIII. Louis’nin kendisini gönderdiği bir gezide Madeleine Béjart adlı güzel bir oyuncu ile tanışır ve bu güzel kadına âşık olur. Bu aşk Jean-Baptiste için bir dönüm noktası olur. Sahneye çıkma arzusunu körükler ve 1643’te 23 yaşındayken babasının işini bırakır. Madelaine Béjart ile Illustre Théâtre adlı bir tiyatro topluluğu kurdu. Jean-Baptiste adı yerine sahne adı olarak Molière’i kullanmaya başlar. Fransa’nın Midi bölgesinde yer alan Vigan şehri civarındaki bir köyün adı olan Molière, artık Jean Baptiste ile özdeşleşir.

Illustre Théâtre, ilk önce trajedide şansını dener. Başlarda oynadıkları oyunlar büyük bir ses getirir. Bu başarıda en önemli etken Madeleine Béjart’ın yeteneğidir. Üç yıllığına bir spor salonunu kiralayıp bir tiyatro salonu haline getiren topluluk, tüm çabalarına rağmen bu başarıyı devam ettiremez, Paris’teki diğer büyük tiyatrolarının getirdiği sesi getiremez, beklediklerinin çok altında bir seyirci kitlesi toplayabilir, işler sarpa sarar, topluluğun tüm üyeleri borçlanır, bu borçlar o kadar artar  ki sonunda Molière hapse girer.  Molière babasının ve dostlarının yardımıyla hapisten kurtulsa da  artık Illustre Théâtre 1646 yılında tarihe karışmış olur.

Yaşanan olumsuzluklar Molière’i tiyatrodan uzaklaşmasına sebep olmaz. Madeleine ve Illustre Théâtre topluluğundan birkaç kişi ile 12 yıl sürecek yeni bir maceraya atılır. Önceleri başka bir gezici gruba katılır, sonra kendi topluluklarını kurarak devam ederler.  Bu yeni topluluk, kazandığı başarı sayesinde Orleans Dükü I. Philip’in desteğini almayı başarır ve bu sayede Fransa’nın dört bir yanını dolaşr. Bordeaux’da, Nantes’de, Toulouse’da, Nabon ve Lyon gibi önemli şehirlerde temsiller veren, oyunculuğunu ve yazarlığını ilerleten Molière, Lyon’ da bilinen ilk eseri olan “L’Etourdi” (Savruk) adlı oyununu sergiler. Lyon’da, aralarında Corneille ve Racine’in de bulunduğu birçok ünlü yetenekle tanışan Molière ve ekibi, artık ünlenmeye başlar. 12 Yılın ardından Paris’te yeniden şanslarını denemeye karar veren Molière ve gezici topluluğu, kralın önünde Nicomedes’i oynar. Kralın oyunu beğenmemesi üzerine Molière, Le Docteur Amoureux (Aşık Doktor) adlı İtalyan tarzı tek perdelik komediyi sahneye sürer. Bu kez şans yüzüne güler, kralın izniyle Molière ve ekibi Petit-Bourbon tiyatrosuna yerleşir ve Molière’in yükselişi başlar.

18 Kasım 1659da “Les Précieuses ridicules (Gülünç Kibarlar)” eserini sahnelerler. Parisli tiyatro seyircileri bu oyundan pek hoşlanmaz. Bu sefer Moliere toplulukta arkadaşı olan ve Scaramouche karakteri ile ün yapan Italyan Tiberio Fiorelli’den Commedia dell’Arte hakkında epey ders alıp bunları uygulamaya koyarlar. 1660 Yılında temsile koyduğu Hayalde Aldatılmış Koca adlı oyunu çok tutulur. 1661 Yılında Kardinal Richelieu’nün bir tiyatro binası olarak yaptırdığı yeni “Theatre du Palais-Royal”’de topluluğuyla oyunlarını sahnelemeye başlar. Moliere’in Paris’teki bütün oyunları bundan sonra burada sahnelenir.

1662 Yılında Madeleine Bejart’ın kızı Armande Bejart’la evlenir, üç çocukları olur ama bunlardan yalnızca biri yaşar. Kral tarafından 1.000 livre yıllık maaş bağlanır. 1664’te Kral, Moliere’in oğlunun vaftiz babası olur. Aynı yıl Kral’ın bağladığı yıllık maaş 7.000 livreye çıkartılır. “Kadınlar Okulu” ve “Tartuffe” oyunları yüzünden Cizvitler ile arası bozulur ve dindarların öfkesini üzerine çeker. Sağlığı bozulur. Başrolünü oynadığı “Le malade imaginaire (Hastalık Hastası)” oyununun oynandığı 17 Şubat 1673’teki oyunun dördüncü sahnesinde, Molière sahnede fenalaşıp yere düşer. Verem hastası olan yazar kanlı öksürük krizini atlattıktan sonra, tüm ısrarlara rağmen rolünü tamamlar. Oyunu iptal etmesini isteyenleri ‘’Bu gece burada, geçinmek için yevmiyelerinden başka bir şeyleri olmayan 50 tane fakir işçi var. Eğer bu oyun sahnelenmezse ne yaparlar?” diye azarlar. Oyundan birkaç saat sonra evinde yeniden fenalaşan yazar, bu ikinci krizi atlatamayarak ölür.

Zamanının Katolik kilisesi aktörlerden ve tiyatrodan hoşlanmamaktadır. Kilisenin ısrarıyla çıkartılan devlet kanunlarına göre aktörlerin kilise töreni ile kiliselerin takdis ettiği mezarlıklara gömülmeleri yasaktır. Moliere ölmekte iken Katolikler için geleneksel olan bir rahip tarafından son nefeste takdis edilmesi imkânı olmamış, Katolik kilisesi ona dinsel cenaze töreni yapmaktan ve mezarlıkta bir kabir temin etmekten kaçınmıştır. Ancak Moliere’in karısı Krala başvurarak kocasının cenazesi için özel izin alır, Moliere’in cesedi takdis edilmiş bir kilise mezarlığının duvarla ayrılmış bir köşesinde bulunan ve vaftiz edilmeden, yani Katolik mezhebine kabul edilmeden, ölen bebeklerin mezarlığına gömülür.  1792 Yılında Fransız Devrimi idaresi sırasında Moliere’in cesedi bu mezarlıktan çıkartılarak o zaman kurulan ‘Fransız Anıtlar Müzesi’ne geçirilir ve 1816’de ise Paris’te tanınmış kişiler için bir mezarlık olan Père Lachaise’de La Fontaine’in mezarı yakınında bulunan bir mezara konulur.

Genel olarak Molière, eserlerinde gündelik ve sade bir dil kullanmış, doğallıktan uzak her türlü tutumu sonuna kadar eleştirmiştir. Tüm sahte değerler, kendini beğenmişlik, soyluluk, aile yapısı ve sınıf ayrılıkları, eleştirdiği konuların başında geliyordu.

Moliere’in aynı zamanda bir oyuncu olması yazdıklarını da etkilemiştir. Gerçek yaşamda, hatta provalarda yaşadığı durumları kolayca bir oyun malzemesi haline getirmekte ustadır. Bu yüzden çoğu oyunlarında bir doğaçlama havası görülür. Modeli önceden belirlenmiş bir oyun yazmaz, o anda bulduğu, eline geçen konuyu ya da insan tipini oyunlaştırır.

Oyunlarındaki temalar kışkırtıcı ögeler içerse de Moliere’in orijinalliği, komedide insan karakterini gerçekçi biçimde ortaya çıkarmasıdır. Onun karakterleri gerçek hayatta da görülebilecek tiplerdir ve insanın iç çelişkilerinden komedi malzemesi çıkarmada ustadır. O güne kadar küçümsenen güldürü türü Moliere ile tragedya kadar önemli hale gelmiştir.

Kibarlık Budalası

Moliere’in sağlığı 1669’dan sonra giderek bozulduğunda, 1670’te başyapıt sayılan “Le Bourgeois Gentilhomme”u (Türkçede ilk sahnelenme adı “Köylü Asilzade” 1927, yayımlanma adı Kibarlık Budalası, 1937) sahnelemeyi başarır. Fransızca adı Le Bourgeois Gentilhomme ( kibar burjuva)’dır.

İlk temsili 14 Ekim 1670 Château de Chambord’da Fransa Kralı XIV. Louis önünde yapılır. Beş-perdelik bir komedi-baledir. Moliere başrol olan “Mösyö Jourdain” rolünü, müzikleri besteleyen Jean-Baptiste Lully de müftü rolünü oynar.

Jean-Baptiste Lully, Giovanni Battista Lully olarak 1632 yılında Floransa’da doğar. 1661 Yılında saray müzisyeni olarak adını Jean-Baptiste Lully olarak değiştirir ve Fransız uyruğuna geçer.

Eserin yazılmasına Sultan IV. Mehmet’in mektubunu iletmek için Paris’e gelen Osmanlı büyükelçisi kolbaşı müteferrika Süleyman Ağa’nın davranışları vesile olur. Kral o sıralarda bozuk olan Fransa-Osmanlı ilişkisini geliştirmek için elçiyi etkilemek istemektedir. Bunun için büyük hazırlıklar yapar ve üstünde elmaslar olan parlak bir elbise giyer. Süleyman Ağa kralın huzuruna sade ve basit kıyafetlerle gelir ve diz çökmez. Mektubu verdikten sonra odadan çıkarken sarayı ve kralın elbisesini nasıl bulduğunu sorarlar. Süleyman ağa, Osmanlı sultanının sarayının kendisine ‘güneş kral’ ismini uygun gören Fransız kralı XIV. Louis’in sarayından katbekat güzel olduğunu ve sultanın cuma selamına çıktığı vakit bindiği atın eyerinin bile Fransız kralından daha süslü olduğunu söyler. Hem bu sözler hem de sonradan Süleyman Ağa’nın çok düşük rütbeli bir subay olduğunun öğrenilmesi Fransızlar arasında bir skandal yaratır. Bu olaya çok kızan kral bu eserin yazılması için talimat verir.

Oyun, Fransa’nın değişen çehresinin, el değiştiren zenginliğin ve gücün eleştirisi şeklinde yorumlanmaktadır. Oyunda hem sosyal alanda asilzadeliğe yükselmeye çalışan yüksek orta sınıf hem de kendini beğenmiş; kof ve züppe yüksek asil sınıfı hicvedilmektedir. Kibarlık Budalası, batı müziğinde ‘’alla turca’’ usulünün başlangıcı kabul edilir. Eserde Türk seremonisi olarak geçen bölüm bir Mevlevi ayinini andırır. Lully ve Moliere bu bölümü yazarken daha önce Trablusgarp’a tayin olan ve orada otantik derviş ayini izleyen D’arvieux’un fikrini alırlar. Moliére bu bölümdeki diyaloglarda Türkçe yerine Sabir dilini kullanır. Bu dil Akdeniz ticaretinde kullanılan Fransızca ve Latince karışımı bir alt tabaka dilidir. Farklı diller konuşan gemicilerin, gemilerindeki diğer dilleri konuşan kölelerle iletişim kurma ihtiyacından doğmuştur.

Atölye’de katılımcılar Osmanlı elçi ve sarayının aşağılanmasına dayanan oyundaki bu yöntemi, çelişkileri dışa vurmada bir edebi araç olarak değerlendirilebileceğini dile getirdiler. Osmanlı ziyaretçilerin konuşmaları için alt sosyal statüdeki kişiler tarafından kullanılan Sabir dilinin kullanılması dil üzerinden bir aşağılama olarak değerlendirilebilir. Özellikle 3,4,5. sahneler bu amaçlarla kullanılmış. Bir toplumsal taşlamada işverenin ‘kapıldığı asalet ve zarafet hevesi bize pek iyi bir kazanç sağlıyor’ yaklaşımı da yeni sınıfsal yapıdan kazanç elde edenleri vurguluyor. ‘Parası zekasının kıtlığını telafi ediyor’., ‘cahil burjuvalar’ şeklindeki kullanımlar Atölye’nin dil anlayışı açısından sorunlu gözüktü.

1 Kasım 2022 – 30 Mayıs 2023 tarihleri arasında sürecek olan 14. Dönem Fransız Edebiyatında Savaş ve Barış Atölyesinin takvimi şöyledir:

Fransız Edebiyatında Savaş ve Barış
Yazarın hayatıKitapYazarSayfaTürAnlatıcıTarih
1783-1842Parma ManastırıMarie-Henri Beyle Stendhal592romanNilüfer Uğur Dalay4 Ocak
1799-1850Gizli Başyapıt ve SarrasineHonore de Balzac80iki öyküŞengül Çiftçi18 Ocak
1840-1902Theresa RaquinEmile Zola220duygusalÖzlem Tatlıcan11 Ocak 2023
1871-1922Swann’ın Bir AşkıMarcel Proust192duygusalDidem Arslanoğlu25 Ocak
1873-1954Dişi kediSidonie-Gabrielle Colette111romanŞengül Çiftçi8 Şubat
1900-1999Altın MeyvelerNathalie Sarraute136romanYıldız Önen22 Şubat
1908-1986Sessiz bir ölümSimone de Beauvoir126anıCeren Aydos8 Mart
1914-1996Hiroşima SevgilimMarguerite Duras120film hikayesiKamer Badur Eğilmez22 Mart
1915-1980Yas günlüğüRoland Barthes268günlükGülsüm5 Nisan
1940-Babamın YeriAnnie Ernaux72Aliye Zorlu19 Nisan
1940-Göçmen YıldızJean-Marie Gustave Le Clézio320romanYıldız Önen3 Mayıs
1940-Cahil Hoca-Zihinsel Özgürleşme üstüne beş dersJacques Rancière144hikaye/felsefeYasemin Kilit Aklar17 Mayıs
1948 –Amerikan İşgaliPascal Quignard142romanHatice31 Mayıs

Did you find apk for android? You can find new Free Android Games and apps.
Share.

Comments are closed.