Aydın Engin
Savaşı “devletlerin barışçıl yöntemlerle elde edemediklerini silah gücüyle yani zor kullanarak elde etmeleri” olarak kavrıyorum; bu -benim yapmadığım- tanıma bütünüyle katılıyorum.
AKP iktidarının Kürt sorunu diye anılan, çok yıllık ve çok yönlü sorunu barışçıl yöntemlerle çözemediği, çözmeyi başaramadığı, çözmeye yanaşmadığı için şimdi de “Afrin operasyonu”na başvurduğu kanısındayım. “Operasyon” ya da “harekât” terimlerinin kullanılması bunun bal gibi savaş olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
Peki savaş karşıtı bir yurttaş, bugünün Türkiye’sinde ortaya çıkıp her türlü savaşa karşı, dolayısıyla Afrin’deki savaşa da karşı olduğunu açıkça, duraksamadan, bedel ödemeyi filan göze almadan belirtebilir, dillendirebilir, yazabilir mi?
Sakın acele edip “elbette” demeyin.
“Zeytin Dalı” adı konmuş harekâtının başladığı 20 Ocak 2018’den günümüze kadar sosyal medya üzerinden yapılmış savaş karşıtı çıkışlar yüzünden 845 kişi gözaltına alındı.
Milliyetçiliği ırkçılık tınıları ile daha da ilkelleştiren bir zihniyet Afrin savaşına karşı çıkan, Kürt sorununun barışçıl çözümü için önerilerde bulunan, böyle bir çözümü savunan sesleri kısmak için şahlanmış durumda.
TV’lerin haber kanalları adeta serhat türküleri, fetih nağmeleri; cihat, şehit naraları eşliğinde habercilik (habercilik?) yapıyorlar.
Kendilerini “merkez medya” olarak tanımlayan gazetelerde kalem oynatan “çağdaş yurttaş” kılıflı meslek yiğitleri de bilinçaltlarındaki milliyetçiliği gün ışığına taşıdılar. Aykırı bir sesi, mesela savaşa ve bu arada elbette Afrin’deki savaşa karşı çıkanları medyatik lince uğratmak için tetikte bekliyorlar.
Peki kendinizi gerçek bir savaş karşıtı olarak görüyorsanız, görüşünüzü açıklamak, başkalarının da sizin gibi düşünmesini sağlamak için susmamanız gerektiğini düşünüyorsanız ne yaparsınız?
Sizin cevabınızdan önce size verilen bir cevap var. Yukarıda yazılı. Bir kez daha aktarıyorum:
“… 20 Ocak 2018’den bugüne kadar sosyal medya üzerinden yapılmış savaş karşıtı çıkışlar yüzünden 845 kişi gözaltına alındı…”
***
Haydi gelin şimdi, bu koşullarda mesela İngiliz yayın kuruluşu BBC’nin 1982’de İngiltere ile Arjantin arasındaki Falkland savaşı sırasında bir habercinin işine neden son verdiğini bir meslek dersi olarak bugünkü Tırmık’ta aktarın bakalım.
Haberci savaşta o gün yaşananları aktarırken “Bizimkiler ile düşman kuvvetler arasında bugünkü çatışmalarda…” diye başlayan, bizim meslek açısından bile masum ve sakıncasızmış izlenimi yaratan bu cümleyi kurdu ve o cümle habercinin işinden olmasına yol açtı. Emperyalist bir güç olduğuna sanırım kimsenin kuşkusu olmayan İngiltere’nin kamu yayın kuruluşu BBC “Bizimkiler ve düşman terimleri haberin objektifliği ilkesine aykırıdır. Yayını izleyen bir Arjantinli bu cümyeyi nasıl anlayacaktır. Bir haberci için sadece savaşan taraflar vardır ve haberci o taraflardan herhangi birine ait değildir” dedi ve o habercinin işine son verdi.
Aydın Engin de “savaş karşıtlığı ve gazetecilik mesleği” üstüne bir Tırmık yazarken bu olayı ayrıntılarıyla anlatmakta duraksadı, ürktü, korktu.
Dahası, 1980’lerde “Avrupa barış hareketi”nde pek ünlü olan, otomobillerin arka camlarına filan yapıştırılan çocuksu ama çok anlamlı bir cümleyi, hani “Düşün savaş var ve kimse cepheye gitmiyor” cümlesini de bu Tırmık’ta aktaracaktı ama korktu ve vazgeçti.
Bu yazı Cumhuriyet web sitesinde yayınlanmıştır.