Ömer Faruk Gergerlioğlu
Ak Partili Kürtler meselenin PKK değil, Kürt kimliği ile ilgili bir sıkıntı olduğunu anlamaya başladı. Açlıkla tehdit bardağı taşıran son damla oldu ve bir kalp kırıklığı oldu.
Kürdistan bağımsızlık referandumu konusundaki Ak Parti’nin tavrı, Türkiye’deki Kürt illerinde nasıl karşılandı? Bu önemli bir soru, zira hükümetin çözüm süreci sonrası politikalarına rağmen Ak Parti oylarının son referandumda da varlığını koruyarak Türkiye için anahtar bir rol oynaması bölge Kürtlerinin son kriz sonrası tavırlarını daha da önemli kılıyor. Bağımsızlık referandumu öncesi bölgede OHAL ortamının etkisiyle sessiz bir bekleyiş vardı. Ancak hangi çevreden Kürde sorsanız bağımsızlık konusunda evet yönünde bir ittifak vardı. Kimi kurumsal yapılar görüşlerini açıktan söyleyemese, kimisi de kapalı kapılar ardında söylediklerini inkar etse de referanduma açıktan karşı çıkmaya cesaret edebilen yoktu.
Hükümetin referanduma az kala tavrını sertleştirmesi, tezkerenin uzatılmasını erkene alması ve ekonomik yaptırım tehditleri savurması Kuzeydeki Kürtler arasında şaşkınlığa ve üzüntüye yol açtı. Referandumun son günlerinde yükselen gerginlik, Goran ve Komele’nin oyunun rengini değiştirdiği gibi Türkiye Kürtleri arasında da tansiyonun yükselmesine yol açtı.
Hükümete destek veren Kürtler arasında Erdoğan’ın vanaları kapatıp açlıkla tehdidi şaşkınlık ve üzüntüyü artırdı. Hükümete destek veren Kürtler önceden PKK karşısında desteklenen Barzani’ye bile karşı çıkılmasını izah etmekte zorlanıyor. Ak Partili Kürtler Barzani hayranı olmasa ve kriterleri o olmasa da bu bariz hükümet tavır değişikliği karşısında oldukça şaşkın. Bu şaşkınlık Ak Partili Kürtler arasında oy verme tavrını ne derece etkiler tam bilinmiyor ama bir kırılma basamağı gibi görünebilir. Ak Partili Kürtler meselenin PKK değil, Kürt kimliği ile ilgili bir sıkıntı olduğunu anlamaya başladı. Açlıkla tehdit bardağı taşıran son damla oldu ve bir kalp kırıklığı oldu. Bu soruları Ak Partili Kürtlere sorduğumda belirgin bir hayal kırıklığıyla karşılaştığımı söyleyebilirim. ‘Her seçimde Ak Parti’ye oy verdim’ diyen Batmanlı esnaf ‘zihnimde şimdiye kadarki uygulamalara mazeret bulurdum, şimdi Barzani ile anladım ki mesele Kürt rahatsızlığıymış, uyandım’ dedi dün bana. Toplumun dindar kesimlerinde tasavvufi motiflere sahip Barzani’den Erdoğan’ın neden rahatsız olduğu önemli bir hayal kırıklığı içinde soruluyor. Bir başka Ak Partili, bu tavrın beraber yaşama isteğine de darbe vurduğu ve şaşkınlık yaşayan seçmenin bir kısmının şu an itibariyle yapılacak bir ankette Ak Parti’yi üzecek cevaplar verme ihtimalinin yüksek olduğunu belirtiyor. Ancak bu şaşkınlık kalıcı, sert ve net bir tavra dönüşmüş durumda değil.
Barzani tavrı, Ak partili Kürtler arasında belki kısa bir süre sonra unutulabilecek bir olay olarak kalabilir ama ileride adeta Kürtlerin resmi bayramı gibi kutlanabilecek bir günde yapılan referanduma karşı tavrın toplumsal bellekte kalıcı bir iz bırakabileceği unutulmamalıdır. Hele çok yüksek bir olasılıkta olmasa da askeri bir müdahalenin çok daha belirgin bir kırılma yaşatacağı unutulmamalıdır.
HDP seçmeni ise hükümetin tavrından dolayı önemli bir şaşkınlık yaşamıyor zira belli bir yargıları var. HDP seçmeni olmasına rağmen hendek, barikat politikalarındaki etkili olamayan HDP tavrı yüzünden sert eleştirileri olan ve kararsızlık yaşayan seçmen için bu tavır, Ak Parti’den uzak durmanın önemli bir gerekçesi oldu.
Hükümete destek veren Hüda-Par ise referandum öncesi ve sonrası gerek resmi ağızlarıyla, gerekse de yayın organlarındaki köşe yazılarında yaptığı açıklamalarla referanduma karşı hükümet tavrını eleştiriyor. Bu eleştiriler çok sert düzeyde değil ama net bir şekilde hükümetin yanlış yaptığını ve bağımsızlığın güney Kürtleri için bir hak olduğunu söylüyorlar. Hükümete 15 Temmuz’da Ak Partililerden daha çok destek veren ve sonrasında referandumda da bunu devam ettiren Hüda-Par için sanki bu konu bir kırmızı çizgi. Hükümet ve Barzani arasında ilişkiler daha da sertleşse de tavırlarından geri adım atmayacak gibi duruyorlar. Bu tavır, Hüda-Par’ın Barzani ve Komele gibi İslami partilerle olan iyi ilişkilerine sadık kalma gibi bir tavrından ve yüksek Kürt hassasiyeti nedeniyle PKK’ya oy kaymasını engelleme düşüncesinden de etkileniyor olabilir. Bölgedeki gözlemciler Hüda- Par seçmeninin Ak Parti seçmenine göre daha geri adım atmayan bir tavır içinde olacağını belirtiyor. Kimi gözlemciler Bahçeli ve Perinçek çizgisine kayan Ak Parti’nin gittikçe oy kaybedebileceğini ve Hüda-Par ve HDP’nin iki büyük parti olarak kalacağını iddia ediyor. Hüda-Par’ın, seçmenin Ak Parti’den soğuduğu bir ortamda merkeze kayarak önemli bir atak yapma potansiyeli olduğunu ifade ediyor.
Kürt illerinde Kürtlerin Türkiye sınırları dışında bir dayanak noktası, her ırkın sahip olduğuna Kürdün de sahip olmasının bir hak olduğu konusunda konsensüs olduğu apaçık. Bölgede kazanan bu konsensusa paralel duranlar olacak, kaybedenler ise bu konsensüsü önemsemeyen ve göremeyenler olacak.
Bu yazı Artı Gerçek web sitesinde yayınlanmıştır.