27 Ocak 2016 – Edebiyat Atölyesi VII. Dönem 5. Kitabı – İstanbul

0
Want create site? Find Free WordPress Themes and plugins.

cehovKonusunu ‘Rus Edebiyatında Savaş ve Barış’ olarak belirlediğimiz VII.Dönem Edebiyatta Savaş ve Barış Atölye’sinin 27 Ocak Çarşamba akşamki toplantısında, dönemin beşinci kitabı olan Anton Pavloviç Çehov’un (1860-1904), 1887-1904 tarihleri arasında yazılıp sahnelenmiş dört oyununu (Vanya Dayı, Martı, Üç kız kardeş, Vişne Bahçesi) bize Görkem Yeltan sundu ve tartışmaya açtı. Çehov, Rus tiyatro tarihine de, Rus oyunculuk tarihine yön veren, öykü tarihini başlatan kişi olarak kabul edilir. ’Çağdaş öykücülüğün başlangıcıdır.’ Büyükbabası serf olan Çehov,Rusya’nın güneyinde, Azak Denizi kıyılarındaki Taganrog’da, bakkal bir babanın oğlu olarak dünyaya gelir. Beş çocuklu bir ailenin ortanca çocuğudur. Babası, ticaretten çok dini konulara eğilimleri olan sert ve otoriter bir adamdır ve Çehov çocukluğundan itibaren babasının dükkânında çalışır. 1871’de dükkân batınca aile evlerini satıp Moskova’ya göçer. Çehov,1879’da Moskova’da tıp öğrenimine başlar. Erkek kardeşinin desteğiyle para kazanmak için gülmece dergilerine kısa yazılar göndermeye başlar. Moskova ve Petersburg gülmece dergilerinde yüzlerce fıkra, öykü, öyküsel yazı, nükte, dramatik taslaklar yayımlar.1886’dan sonra yazıları, dostu Suvorin’in kurduğu Novoye Vremya (Yeni çağ) dergisinde yayımlanır. Bu dönemde oyun yazmaya yönelirse de başarısızlığa uğrayarak yine öykü yazmaya devam etti.

Tolstsoycu dünya görüşünü benimser. Çar tarafından mahkum edilen kişilerin yaşam koşullarını yerinde incelemek için bir Uzakdoğu adası olan Sahalin’e gider.1891’de Batı Avrupa’ya seyahat eder. 1892’de ailesiyle birlikte Moskova yakınlarındaki Melikhovo köyüne yerleşerek, kendini yazmaya verir.

Bu dönemde kaleme aldığı ‘Martı’ oyunu, konuşma ve ruhsal havanın eylem ve olaylara ağır basması nedeniyle 1896’da St. Petersburg Aleksandrinskiy Tiyatrosu’ndan geri dönünce, yine öyküye yönelir. Bu dönemde köylülere yardım için düzenlenen eylemlere katılır. 1897’de Fransa’ya giderek Dreyfus davasında Zola’yı destekler. Liberal halkçılık, Tolstoyculuk ve ‘dekadans’la hesaplaşma bağlamında maddeci ve demokratik temele dayalı bir dünya görüşüne bağlanır.1899’da sağlık nedenleriyle Yalta’ya taşınır.

Dostları, Nemiroviç-Dançenko ile K. Stanislavski’nin Moskava Sanat Tiyatrosu’nu kurmaları üzerine oyunlarını onlara verir. 1902’de, Çar II. Nikola’nın Gorki’nin Rus Bilimler Akademisi’ne üye olmasını onaylamaması üzerine, 1900 yılında onursal üye seçildiği Akademi’den ayrılır. 1903-1904 yıllarını sağlık nedenleriyle Güney Almanya’daki bir sağlık yurdunda geçirmek zorunda kalır ve 1904 yılında orada veremden ölür.

Çehov’un çoğu zaman şiirsel ve psikolojik gerçekçilik olarak nitelenen oyunları, 1905 Devrim öncesi Çarlık Rusya’sının şehir-taşra ikiliği kadar, aristokrasinin çöküşü ile birlikte ortaya çıkan yeni koşulları da içinde barındıran, toplumsal yaşamın çelişmeli birliğini yansıtır. Eskimiş, ömrünü yitirmiş eski toplum düzeninin insanlarını, yeni bir düzenin gelmesi umudu karşısında ele alarak, bu insanların iç dünyalarını, dramlarını, toplumsal dış dünyanın dramını da ortaya koyarak eserlerine yansıtır. Yaşamın dokunaklılığını, gündelik yaşamın kendi varoluşu içinde verir ve yaşamı ‘kendiliğinden’ oluşturur.

Bu nedenle, Çehov’un oyunlarının en önemli iki öğesi, tıpkı yaşamın kendisi gibi, onun çelişkin birer yansıları olan oyun kişileri ile dramatik iç eylemdir. Bu kişiler, genel karşıtlığı içinde, duydukları boşlukta değer anlayışını yitirmiş ama bunun farkında olan, gündelik yaşamın sıkıcı ve aynı zamanda katı gerçekleri karşısında ezilen ya da buna bireysel ve nihilistçe başkaldıran, toplumsal değişim dinamiğinin ortaya çıkardığı, yeni ekonomik güçlere sahip, halktan yana toplumsal bir yaşam değişikliğini hissettiren aydınlardır. Bu kişilerin bir bölümü, yaşamın tutkulu, hoşgörülü, çalışkan, bozulmamış geleceğe açık yanını verirken diğer bölümü yaşamın, boş, sıkıcı, yılgınlıkla kapalı, düş kırıklığına uğramış, gerçeği örten, anlamsız kılan, ömür dolduran, yiten yanılsamalarla avunan, geçmişte kalan yanını verirler. Aralarında oluşan dramatik çatışma, bütün bir toplumsal çelişmenin genel görünümünü, atmosferini yansıtır.

‘Çehov’un öykülerinde, bir ailenin evinin önünden geçerken, pencerede onları masanın başında topluca görür geçeriz’, ‘Çehov’un yaklaşımı her zaman sevgiyledir. Edebiyata nefretle girmez’ ama ‘mutluluğun resmini de yapmaz’. Bir doğa tutkunudur ve yarattığı tipler doğayla iç içedir. ‘Eserlerinde müthiş bir yalınlık vardır’, ‘Kuru bir anlatıcı değil, bir hissettirici öykücüdür. Bir atmosfer öykücüsüdür’. Öykülerinde, çok ince bir mizah vardır. Kara mizahtır bu.

Çehov’a, Rusya’da oyun yazarlığında yeni bir çığır açtıran ve oyun yazarı olarak ün getiren oyunu 1898’de Moskova Sanat Tiyatrosu’nda oynanan Martı’dır.

Martı, sanatçının temel görevini ve yaşarken kendini doğrulamasını konu alır ve gündelik yaşamın görünüşte önemsiz olan yanının, daha derin katlarına inerek, bunlara yüksek düzeyde dramatik bir nitelik kazandırır. Vanya Dayı’da (1899) yaşama uzaklık ile yaşamda ayrıcalık arasındaki çelişkiyi işler. Üç Kız Kardeş’de (1900) ‘taşra yaşamından sahneler’ olarak, duyarlı insanların istekleri ve düşleri ile çağdaş yaşamın bayağılığı arasındaki çelişkiyi anlatır. Vişne Bahçesi’nde (1903) ise soyluluğun kaçınılmaz çöküşü ve yaşam değerleri ile yeni güçlerin ve kuşakların değerleri arasındaki çelişkiyi yansıtır.

Atölye, Çehov’un öykülerini insani, çevre ve doğa sever, barışçıl olarak değerlendirdi. Bununla birlikte bazı detaylar, belki dönemin ruhuna uygun olarak ayrımcı, ötekileştirici ve aşağılayıcı bulundu.

Emekli bir profesör, anlarsın ya, kadidi çıkmış bir ukala dümbeleği, bilgin bir çiroz’, ‘Emekli oldu ama kendisini tanıyan bir tek kişi yok, tam anlamıyla bir hiç, demek yirmi beş yıl başkasının yerini işgal etmiş’, ‘Tahammül edemediğin yaşlı bir kocayı aldatmak ahlaksızlık sayılıyor da, kendi içinde zavallı gençliğini, canlılık duygusunu boğmaya çalışmak ahlaksızlık sayılmıyor’, ‘Karısına ya da kocasına ihanet eden, güvenilmez bir insandır, o vatanına da ihanet edebilir’, ‘Bugün de hava pek güzel… Sıcak değil. Tam insanın kendini asacağı bir hava’, ‘İğrenç bir şey bu yaşlılık. Allah kahretsin. Kocayınca kendi kendimden iğrenir oldum. Sizler de tiksiniyorsunuzdur bana bakarken’,’ Bense moruğun tekiyim, cesetten farksız’, ‘Ve de hepiniz, kardeşler, böcek gibi, mikrop gibi görünüyorsunuz gözüme’, ‘Ne enayilik. Sen iki kez ateş et, birini bile tutturama! Kendimi bunun için hiçbir zaman bağışlamayacağım…Madem ateş etmeye hevesliydin bari kendi kafana etseydin ya… Adam öldürmeye kalkıştım ama tutuklamıyorlar beni. Mahkemeye vermiyorlar. Demek deli sayıyorlar…Dengesizsin, maskarasın’,’ Psikolojik bir garabet örneğidir annem…Ben olmadığımda otuz iki yaşındadır, benim yanımdaysa kırk üçünde…İşte bunun için nefret ediyor benden’,’ Evet, hakkını teslim etmek gerekirse babacığı eşi az bulunur bir hayvandır’,’ Bugün bu martıyı öldürmek alçaklığında bulundum onu ayaklarınızın dibine bırakıyorum…Yakında kendimi de öldüreceğim…Kadınlar başarısızlığı bağışlamazlar’,’ Ne zaman yeni bir oyun sergilenecek olsa bana esmer seyirciler ona karşı düşmanca bir tavır alıyorlarmış, sarışınlarsa umursamıyormuş gibi gelir hep. Ne ıstırap verici bir şey’,’ İnekler geberiyor, onlar telef oluyor’,’ Ama bir ya da iki kadın felsefe yapıyorsa bunun adı zırvalamaktır’,’ Hayır Andrey’in böyle birine aşık olduğunu kabul edemem, bir zevki vardır ne de olsa’, ‘Burada işe yaramıyor. Köylü karısı gitsin köyünde yaşasın’,’ Karım, karımdır. Namusumdur, dürüsttür, hatta ne bileyim, iyidir. Ama onda, onu kör, bayağı, irkiltici bir hayvan düzeyine kadar alçaltan bir şey var. Şu ya da bu ama insan değil o’, ‘Şimdi siz, korkarım, bizim Alman duygulandı diye düşüneceksiniz. Şerefim üzerine yemin ederim ki Rusum, Almanca bilmem bile. Babam ortodokstu’,’ yasa çıkmadan önceki zamanlar çok iyiydi. Ne de olsa kamçılıyorlardı sizi’,’ Kendilerini aydın diye adlandırırlar ya, hizmetçi kadını ‘sen’ diye çağırır, köylülere hayvan gibi davranırlar… Ama tüm aydınların önünde işçiler çok kötü beslenmekte, yastıksız uyumakta, tek göz odada otuz-kırk kişi barınmaktadır. Nereye baksak karanlık, rutubet, ahlaksızlık…V ar olan sadece pislik, bayağılık, Asyalılık… Asık suratlardan korkarım beni sevmem onları, ciddi konuşmalarda korkarım’, ‘İzin ver de dostum, sobalarımızda odun yakmaya ve ambarlarımızı keresteyle inşa etmeye devam edelim… Sobanda turp kömürü yakabilir, ambarlarını da taşla inşa edebilirsin’, ‘Annem, biz buradayken ağaçların kesilmemesini rica ediyor… Gerçekten de , insan birazcık olsun düşünmez mi?…Hemen durdurayım, hemen. Öyle ya, doğru.’

 

Did you find apk for android? You can find new Free Android Games and apps.
Share.

Comments are closed.