27 Kasım 2014 – Edebiyat Atölyesi VI. Dönem Dördüncü Kitabı – İstanbul

0
Want create site? Find Free WordPress Themes and plugins.

249406Konusunu “Polisiye edebiyatında savaş ve barış” olarak belirlediğimiz VI. Dönem Edebiyatta Savaş ve Barış Atölye ‘sinin dördüncü kitap sunumunda Alev Yapışkan-Tahmaz, Türk edebiyatında polisiye geleneğiyle ilgili bilgi verdikten sonra yazar Emrah Serbes’i tanıttı ve Her Temas Bir İz Bırakır isimli kitabını tartışmaya açtı.

     Edebiyatımızda polisiye çeviriyle, 1881 yılında Ponson de Terrail’in Paris Faciaları kitabının çevrilmesiyle girer. Bu kitapla polisiye edebiyata ilgi devam eder ve kitap çevirileri birbirini takip eder.  Polisiye edebiyata tutku derecesinde bağlı olan II. Abdülhamit’in bir çeviri bürosu kurdurarak 6.000 civarında kitabı çevirttiği söylenir. 1880 ile 1908 İkinci Meşrutiyet arasında Fransızcadan yaklaşık 60 adet polisiye roman çevrilir.

     Polisiyeye öncülük edenlerin başında Ahmet Mithat Efendi gelir. Ahmet Mithat Efendi önce polisiye romanlar çevirir ardından Esrâr-ı Cinâyât isimli bir polisiye roman yazar. Bu dönemin bir diğer polisiye yazarı Selanikli Fazlı Necib Bey olur. İkinci Meşrutiyet’le birlikte basın özgürlüğünün artması, polisiye roman furyasını doğurur. Öncelikle Sherlock Holmes’ler, Arsen Lüpen’ler, ardından Nick Carter, Nat Pinkerton, Nick Vinter, Ethel King, Pick Vick gibi kahramanların maceralarını anlatan, geniş kitlelere hitap eden popüler polisiye romanlar çevrilir ve büyük ilgi görür.

     Ebüssüreyya Sami, ‘Aman vermez Avni’ isimli bir polis komiseri yaratır ve büyük ilgi görür. Dünya Savaşı sırasında polisiye çeviri ve yazımı durur. 1918’Den sonra arka arkaya çeşitli Türk polisiye kahramanları ortaya çıkıyor. Yazarlar, ‘Kan Dökmez Remzi’, ‘Ele Geçmez Kadri’ gibi isimlerle çeşitli kahramanlar yaratırlar. Peyami Safa, Server Bedi takma adıyla bir Arsen Lüpen uygulaması olan ‘Cingöz Recai’yi sonra da  ‘Cıva Necati’, ‘Çekirge Zehra’ gibi kahramanları yaratır.

     Harf devriminden 1950’lere kadar halka dönük polisiye romanlar yayımlanmaya devam eder. Klasik sayılan romanlar bu dönemde ortaya çıkar. Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın Kesik Baş adlı romanı bu guruba girer. İlk baskısında kitabın kapağına ‘Bu bir zabıta romanıdır’ diye yazdırır. Halide Edip Adıvar’ın Yolpalas Cinayeti, Cevat Fehmi Başkurt’un Valide Sultan’ın Gerdanlığı yine bu gurupta sayılabilir.

     1950’lerde ise Mayk Hammer furyası başlar. Mayk Hammer, klasik polisiyedeki Hercule Poirot gibi beynin gri maddelerini çalıştırmaz, yumruklarını çalıştırır. Büyük ilgi görür. 1953 Yılında, nüfusu 20 milyon olan Türkiye’de, 150 bin adet satar. Bu seriyi, yazar Mickey Spillane’nin altı kitabını, takma adla Kemal Tahir çevirir. Çağlayan Yayınevi,Kemal Tahir’e, Mayk Hammer serilerinin devamını getirmesini ister, Kemal Tahir kabul eder ve F.M.İkinci ismiyle dört Mayk Hammer öyküsü yazar. 6-7 Eylül Olaylarını tahrik ettiği gerekçesiyle tutuklanınca devamını yazamaz. Ama güzel de bir piyasa olduğu için pek çok kişi Mayk Hammer romanı yazmaya başlar.  Erol Üyepazarcı’nın belirlemelerine göre,400’e yakın Mayk Hammer romanı yazılır.

     90’lara kadar telif polisiye romanlar yayınlanmaya başlar.Erhan Bener, Pınar Kür, Çetin Altan’ın Rıza Bey’in Polisiye Öyküleri, Emre Kongar’ın Hoca Efendi’nin Sandukası bu dönemin ürünleridir. 1990’lardan sonra Dashiell Hammett, Raymond Chandler, Simenon, Patricia Highsmith gibi yazarların kitapları çevrilmeye başlanınca yavaş yavaş polisiye türü itibar kazanmaya başlar.

     90’lı yıllarda Osman Aysu fenomeni ortaya çıkar ve Amerikalıların ‘thriller’ dediği, muamma ve suçun yanında seks ve şiddetin de başat rol oynağı türün tipik örneklerini vermeye başlar. Ardından Ahmet Ümit, Celil Oker, Emrah Serbes, Algan Sezgintüredi, Suat Duman, Barış Uygur, Esmahan Aykol, Piraye Şengel, Alper Canıgüz gibi isimler polisiye türünde eserler vermeye başlar.

     Atölye ’de incelediğimiz Her Temas Bir İz Bırakır’ın yazarı, Selim İleri’nin Radikal Kitap’ta yazdığı gibi ‘Bütün kıskançlığımla başarınızı kutlamak zorundayım’ dediği çağdaşımız, Emrah Serbes. Yine Selim İleri’nin ‘Sizi apar topar fasafiso bir yazar yaparak, ama Emrah Serbes adını anmayarak; elli yıla yaklaşan yazarlık yaşamım boyunca, öyle birçok genç yazarın, yazar adayının görünüp parlayıp, sönüp gittiğini –bütün kötücüllüğümle- söylemekten kendimi alamadım.’  dediği bir yazar.

     İlk kitabı Atölyemiz ’in de inceleme konusu olan Her Temas Bir İz bırakır 2006’da yazmış. Son kitabı ise 2014 de yazdığı Deliduman.

     Her Temas Bir İz ’de yazar, dizisi ve filmi yapılan bir anti kahraman yaratıyor; Behzat Ç. Polisiye izleyicisi ve okurları, bugüne kadar gelen bir gelenekle, sürekli olarak sevdikleri karakterleri görmek istiyorlar. Yazarlar da bu genel eğilime uygun olarak, maceralarını aynı karakter üzerinden devam ettiriyor, kendi kahramanıyla anılmak istiyorlar. Ancak, her polisiye yazarının öncelikle bir yazar olduğunu unutmayan Emrah Serbes, yazarlık uğraşına öykü ve romanla devam ediyor.  

     Yazar kitaplarında edebiyatımızın ve hayatımızın değişen çehresini anlatıyor. Bugünün romanını, şimdinin. Hiçbir şeyin, hiçbir olgunun yerli yerine oturmadığı, hiçbir şeyin ödeşmesinin yapılmadığı, şimdinin öyküsünü, romanını yazmak gibi zorlu bir uğraşa soyunmuş. Selim ileri son romanı Deliduman için ‘Siz bu çetin ceviz sorunu yenmişsiniz ve Deliduman’la bir dönüm noktası oluşturmuşsunuz. ‘Genç’ bir romanın artık var olduğunu kanıtlıyorsunuz.’ Toplumları etkileyen sancıların, acıların, sevinçlerin, toplumsal yaraların yazının kendi gerçekliği içinde yerini bulduğu romanlar yazıyor.

     Romanlarında casino online riyakâr dünyaların, açgözlülüklerin, kirlenmişliklerin, anıların yok edilişine isyanının, devlet kadrosu altında ‘büyük resme’, yani Türkiye”de gördüğümüz birçok yamukluğun resmini çiziyor. Türkiye”nin küçük ölçekli bir kopyasını tasarlıyor. Öfkeli, hüzünlü, kırgın, kendi içinde adaletli, umutlu, neşeli.

     Her Temas İz Bırakır, dizi olarak da çekilen Ankara Cinayet Bürosu Şefi Behzat Ç. ve çalışma arkadaşlarının, ‘cinayet esnafının’ çözmeye çalıştığı cinayetlerinin, Ankara’nın polisiyesi.

     Tüm dünyada klasik polisiye yazınını farklılaştırma eğilimleri, (Whodunit)/”Kim yaptı?” kalıplarını esnetiyor. Steril dedektiflerden değil. Kapalı alanlarını terk edip sokağa çıkan, sokağın dilini kullanan, cinselliklerini unutmayan hareketli ve canlı bir özne. Gerçeğe yaklaşan bir başkişi olarak karşımıza çıkıyor Behzat Ç. Standart bir polisiyede bulunabilecek klişe problemlere de sahip. Sigara, 216 içiyor, Ankaralı olarak Gençlerbirliği’ni tutuyor ve genelde başı ağrıyor,(Die Hard filmi karakteri John McClane gibi) ve aspirin dışında ilaç kullanmıyor. 

     Yarıda bıraktığı futbol, tamamlayamadığı askeri okul, sekteye uğrayan evliliği ile Behzat Ç. Yarım, eksik, yazarın ikinci kitabı olan Son Hafriyat ’ta ise trajik kahraman mertebesine ulaşıyor. Bu yanıyla zeki ve kusursuz dedektif modelinden de uzaklaşıyor. ‘Hayata karşı işlenen suçlar uzmanı.’

Bir cinayet vakasını çözümlemeye çalışırken kendi hayatındaki sorunlar karşısında çözümsüz kalan bir, kire pisliğe batmış bir dünyada yolunu arayan bir adam Behzat Ç. Emniyet kurumunun alışılageldik şiddet yöntemleri, kurumların içindeki çeteleşme, toplumdaki yaygın öldürme nedenleri anlatılırken, bir anti kahraman. Şiddete şiddetle karşılık veren, şiddeti bizzat uygulayan bir komiser.

     Kızının sevgilisini, zanlıları, askeri okulda yüzbaşısını döver, söver, hamile kaldığı için kâbuslarında kızıyla hesaplaşır ve döver. ‘Sevmeyi beceremeyen’, ‘Ben hiçbir kadını sevemediğim için hepsi bana düşman,’ diyen bir anti kahraman. Diğer yandan da ‘Gururu çalınmış birilerine gururunu iade eden bir Behzat Ç.’

     Dili baskın bir erkek dili. Bol küfürlü ve kadınları aşağılayıcı bir üslupta. ‘Erkekler hangi statüden olurlarsa olsunlar, biraz rahat, kendi halinde bir kız gördükleri zaman, hemen sikmek istiyorlar.

     Ömer Türkeş’in tanımlamasıyla, ‘O, Simenon”un Maigret”sinden sonra yaygınlaşan komiser tiplerinden. Maj Sjöwall-Per Wahlöö ikilisinin Martin Beck”ini, Dürrenmatt”ın Barlach”ını, Andrea Camilleri”nin Montalbano”sunu, Dona Leon”un Brunelli”sini, Petro Markaris”in Haritos”unu, Henning Mankell”in Kurt Wallander”ini, Hakan Nesser”in Van Veeteren”ini, Aleksandra Marinina”nın Anastasia Kamenskaya”sını, Karin Fossum”un Konrad Sejer”ini, Charles Willeford”un Hoke Mosley”ini canlandırın gözünüzde. İşte Emrah Serbes”in Behzat Ç.”si onlara benziyor.  Kurbanı için adalet peşinde koşarken en yakınlarının sessiz çığlıklarına sağırlaşan Behzat Ç., yazarın acımasız mahkemesinde ağır bir cezaya çarptırılıyor. Hikâyenin tamamını gölgede bırakacak kadar etkileyici bir final sahnesiyle’

     Şiddeti normalleştiren yitik bir erkek üstünden, şiddeti öven, yücelten bir yazar. Atölyemiz açısından şiddet içeren, barışın hiç hissedilmediği ne yazık ki ‘bugünün, şimdinin’ romanı.

Did you find apk for android? You can find new Free Android Games and apps.
Share.

Comments are closed.