25 Temmuz 2020 – Bugünden bakınca Lozan ve İsmet Paşa – Tayfun Mater

0
Want create site? Find Free WordPress Themes and plugins.

Lozan Barış Antlaşması bugün 97 yaşında ve aynı zamanda Ayasofya Müzesi de bugün ibadete açılıyor. İlginç bir tesadüf! Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ilan etti bu tarihi. Açılışta Erdoğan’ın katılacağı toplu namazı da Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş kıldıracak.

Lozan’a giden yol 11 Ekim 1922’de imzalanan Mudanya Askeri Sözleşmesi ile açıldı. Bu yolu, Lozan’a geçmeden kısaca birlikte yürüyelim şimdi. 

Mudanya

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Hükümeti adına Garp Cephesi Komutanı İsmet Paşa (İnönü) ile İngiltere, Fransa ve İtalya İşgal Güçleri komutanları çok tartışmalı geçen sekiz günün sonunda 14 maddelik metinde uzlaşmaya vardılar. 

Buna göre, Yunanistan Trakya’yı boşaltıyor, işgal güçleri barış antlaşmasına kadar İstanbul’da kalıyor ve İstanbul’un yönetimi TBMM Hükümetine devrediliyordu.

I. Dünya Savaşı, Osmanlı İmparatorluğu için, 30 Ekim 1918’de Limni Adası’nın Mondros Limanı’nda imzalanan mütarekename ile askeri bakımdan son buldu. Mütarekeyi Bahriye Nazırı Rauf Bey imzaladı.

Osmanlı Devleti artık İtilaf Devletlerinin (İngiltere, Fransa, İtalya ve müttefikleri) kontrolüne geçiyordu. İtilaf Devletleri Mayıs 1919’da Yunanistan’ın İzmir’i işgaline izin verdiler. Aynı tarihte Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışı ile, Türkiye’nin Ulusal Kurtuluş Mücadelesi başladı.

Sevr

Birinci Dünya Savaşı’nı sonlandıran ve Paris’in çeşitli bölgelerinde imzalanan beş antlaşmanın sonuncusu İtilaf Devletleri ile Osmanlı Hükümeti arasında 10 Ağustos 1920’de Sevr’de imzalandı ama diğer dört antlaşmanın aksine fiiliyata geçirilemedi.

Almanya, Avusturya, Macaristan ve Bulgaristan imzaladıkları antlaşmalara boyun eğerken, sadece TBMM Hükümeti silahlı mücadeleye başvurarak, bağımsızlığını kazanmıştı.

Ulusal Kurtuluş Mücadelesi sırasında ilgili ülkelerle TBMM Hükümeti arasında aşağıdaki antlaşmalar da imzalandı: Ermenistan Cumhuriyeti ile Gümrü Antlaşması (2 Aralık 1920), Sovyetler Birliği ile Moskova Antlaşması (16 Mart 1921), Ermenistan, Azerbaycan ve Gürcistan ile Kars Antlaşması (13 Ekim 1921), Fransa ile Ankara Antlaşması (20 Ekim 1921).

Böylece TBMM orduları, Doğu ve Güney Cephelerindeki savaşları kazanmış ve bu bölgelerde Türkiye’nin bugünkü sınırları çizilmişti.
İtalyan işgal güçleri ise herhangi bir çatışma ve antlaşma olmadan, işgalleri altındaki güneybatı ve batı Anadolu’dan Nisan 1922’de çekildiler.

Deniz yoluyla Türkiye’ye gelen mübadiller, Hilal-i Ahmer Mecmuası’ndan aktaran Toplumsal Tarih Dergisi

Lloyd George

Versay Antlaşması (28 Haziran 1919) ile Almanya’ya dikte edilen ağır barış şartları İtilaf Devletleri’ni rahatlatmıştı. Osmanlı İmparatorluğu’nun durumu ortadaydı ve o sıralarda Mustafa Kemal’in ne yaptığı konusunda İngilizlerin pek bir fikri yoktu.

İngiltere Başbakanı Lloyd George sonradan şöyle söyleyecekti:

“Onun Anadolu’daki çökmüş ve tükenmiş Türk ordularını yeniden düzenleme faaliyetlerine ilişkin hiçbir bilgi gelmedi. Askeri ‘entelejans’ımız hiçbir zaman entelejanstan bu kadar yoksun kalmamıştı.” “Entelejans” sözcüğünün çift anlamlılığından yararlanarak “istihbaratımız hiçbir zaman zekadan bu kadar yoksun kalmamıştı” diyordu (Entelejans: istihbarat, zeka).

İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Curzon artık yapılacak olanın başında Mustafa Kemal’in olduğu bir Türkiye’ye izin vermek olduğunu anladı ama Lloyd George’u ikna edemedi. Yine de işi sonunda çözüp, Türkiye’nin sınırlarını çizen TBMM orduları ve Curzon olacaktı.

Nihai savaş yaklaşırken savaş alanında sadece Yunanistan ordusu kalmıştı. İngiltere Başbakanı Lloyd George işgal bölgelerini korumak için savaşa hazırlandı ama Fransa ve İtalya’dan bir destek görmediği gibi İngiliz Milletler Topluluğu’nu da ikna edemedi ve İtilaf Devletleri Mudanya’ya gelmek zorunda kaldı.

Mudanya öncesinde, TBMM ordularının İzmit ve Çanakkale’ye dayanması ve savaşmak için kimseyi ikna edememesi, Lloyd George’un da sonu oldu. Çanakkale krizi, İngiliz koalisyon hükümetini zorladı. Curzon geri çekildi ve hükümet düştü.

Bonar Law’un Başbakanlığında, Curzon yine Dışişleri Bakanı idi ve Lozan’a doğru yol aldı.

Saltanat

Ratip Tahir’in çizgileriyle Lozan’daki Türkiye temsilcileri Soldan: Mehmet Münir (Ertegün), Dr. Nihat Reşat (Berger), Hasan (Saka), Dr. Rıza Nur ve altta İsmet Paşa. Akbaba, no: 22 (23 Şubat 1923), Toplumsal Tarih Dergisi

Mudanya’nın hemen arkasından, İtilaf Devletleri barış konferansı için, İsviçre’nin Lozan şehrini seçtiler ve 27 Ekim 1922’de TBMM Hükümetinin yanısıra İstanbul Hükümetini de davet ettiler. Mustafa Kemal’in cevabı,1 Kasım 1922’de Saltanat’ın kaldırılması oldu.

600 yıllık Osmanlı İmparatorluğu tarihe karışırken, artık yeni Türkiye’nin tek temsilcisi TBMM idi. Lozan’a gidecek TBMM heyetinin başına, Mudanya’daki başarılı performansından dolayı İsmet Paşa getirildi. Dışişleri Bakanı Yusuf Kemal Tengirşenk’in istifasıyla onun yerine geçirilmişti.

Lozan’daki TBMM heyeti, 38 kişiden oluştu. Bunlar arasında geleceğin iki cumhurbaşkanı İsmet İnönü ve Celal Bayar ile bir başbakanı (Hasan Saka), bir Osmanlı Nazırı (Cavit Bey), TBMM’nden bakanlar, milletvekilleri olduğu gibi, çeşitli bakanlıklardan bürokratlar, üniversite öğretim üyeleri, gazeteciler ve Türkiye Hahambaşısı da vardı.

TBMM Heyeti, Lozan yolunda trenle Ankara’dan gelirken İzmit istasyonunda bir idam sehpası ile karşılandı. Kurtuluş  Savaşı muhalifi gazeteci Ali Kemal, Nurettin Paşa’nı emri ile linç ettirilip İsmet Paşa’nın görmesi için teşhir ediliyordu. İsmet Paşa başını eğip karargaha girdi ve Nurettin Paşa’yı ciddi bir şekilde azarladı.

Şark Ekspresi ile Garp’a 

Lozan Heyeti, 9 Kasım 1922’de Şark Ekspresi ile İstanbul’dan yola çıktı, 12 Kasım akşamı Lozan’a vardı. İsmet Paşa şehre gelir gelmez sonraki  gün başlaması beklenen konferansın ertelendiğini öğrenince ilgili devletlere birer nota vererek tepkisini gösterdi.

Ankara’da Başbakan Rauf Bey (Orbay) de İtilaf Devletleri’ni uyardı. İtilaf Devletleri özür dileyerek, 20 Kasım’da Konferansın toplanacağını bildirdiler.

Paris’te

İsmet Paşa, Fransa’nın daveti üzerine, aradaki zamanı Paris’te Başbakan Raymond Poincare ile görüşerek değerlendirmeye karar verdi. Esas tartışma konusu da kapitülasyonlar oldu. Kapitülasyonlar, Osmanlı İmparatorluğu’nun yüzlerce yıllık sorunuydu. 

Pek çok ülke İttihat Terakki Hükümeti’nin savaş sırasında kaldırdığı imtiyazları geri kazanmak istiyordu. İsmet Paşa, Paris günlerini gazetecilerle biraraya gelerek ve çeşitli politikacılarla görüşerek de değerlendirdi.

Taraflar

Konferansın bir gün öncesinde de 19 Kasım 1922’de İtilaf Devletleri heyetlerinin başkanları İngiltere Dışişleri Bakanı George Curzon, Fransa Başbakanı Raymond Poincare ve İtalya Başbakanı Benito Mussolini Lozan’da buluştu. Aralarındaki anlaşmazlıkları arka plana itip ortak davranış konusunda anlaştı.

Lozan’da bir tarafta Türkiye, diğer tarafta ise İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya, Sırp-Hırvat-Sloven Devletleri (Yugoslavya) yer aldı.

Boğazlar müzakeresine Türkiye’nin isteği ile Sovyet Rusya, Ukrayna ve Gürcistan da çağırıldı.

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) heyeti, Lozan görüşmelerinde gözlemci olarak hazır bulunduysa da müzakere sürecinde Türkiye’den yana katkıda bulundu.

Açılış

Konferans 20 Kasım günü saat 15.00’te açıldı. Açılış konuşmasını İsviçre Konfederasyonu Başkanı Robert Haab yaptıktan sonra, Konferansa başkanlık edecek olan Lord Curzon konuştu.

Açılışın bittiği düşünülürken, İsmet Paşa söz istedi. Yadırgandı ama ısrarı sonucunda konuşmayı başardı artık kazanan taraf olarak oradaydı. Çeviriye başvurmadan, zorlanmasına rağmen Fransızca konuşuyordu. Türkiye’nin maruz kaldığı haksızlıkları ortaya koyması, dinleyenlerde soğuk duş etkisi yaratmıştı.

ABD temsilcisi Joseph Grew, İsmet Paşa’nın açılıştaki “korsan” konuşmasını “Atatürk ve İnönü” kitabında şöyle değerlendiriyordu:

“Başka söylev verilmeyecekti. Fakat Curzon’dan sonra İsmet Paşa ayağa kalktı, tehdit ve çatma havası taşıyan konuşma yaptı. İlk oturum tamamen bir tören olduğu için bu şekilde konuşmanın ne yeri ne de sırasıydı.

“Konuşması kötü etki yaptı. Mussolini’nin yüzünde son derece vahşi bir ifade belirmişti. İsmet’in boğazına sıkmak ister gibi bakıyordu. Başkan oturumu tatil etti.”

Komisyonlar, başlıklar

Üç komisyon kurulmasına karar verildi: Toprak, askerlik ve Boğazlar Komisyonu, Azınlıklar Komisyonu, Mali, İktisadi ve Hukuki İşler Komisyonu.

Müzakere başlıkları da Kapitülasyonlar, Osmanlı borçları, Boğazlar sorunu, azınlıklar (mübadele), Türk-Yunan sınırı, Yunanistan’ın ödeyeceği savaş tazminatı ve Musul’dan oluşuyordu.

Müzakereler ertesi gün saat 11.00’de başladı. İsmet Paşa’nın Komisyon Başkanlığı, Genel Sekreter Yardımcılığı, murahhas sayısının artırılması gibi istekleri, toptan reddedildi.

Sert tartışmalar başlamıştı ve 77 gün süren birinci bölüm böyle geçecekti.

Lord Curzon

İngiltere Dışişleri Bakanı Curzon için İsmet Paşa “her türlü cazibeden yoksun ufak tefek bir adam” olarak kolay lokma gibi görünmüştü başta. Günler ilerledikçe bu bir kulağı duymayan adam, taleplerini inatla tekrarlayıp Curzon’u çileden çıkarıyordu.

Bir aksilik anında, Curzon “Siz bana müzik kutularını hatırlatıyorsunuz” demişti; ”Her gün aynı nağmeyi çalıp hepimizi bıktırıyorsunuz -egemenlik, egemenlik, egemenlik”.

İsmet Paşa ise her zaman yaptığı gibi, sağırlığını kullanıp omuz silkmişti. Paşa yorucu tartışmaların sonrasında, akşamları çok sevdiği yeşil chartreuse (çok sert bir likör) ile yorgunluk gideriyordu.

İnönü’den 

Şevket Süreyya Aydemir “İkinci Adam” kitabında İsmet İnönü’nün 15 Eylül 1960, Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’ndeki konuşmasını şöyle aktarıyor:

 “İngiliz  murahhası Lord Curzon, yanında Amerikan murahhası varken bana şöyle dedi.

“‘Aylardan beri müzakere ediyoruz. Arzu ettiklerimizin hiçbirini alamıyoruz. Vermiyorsunuz. Anlayış göstermiyorsunuz. Memnun değiliz sizden. Ama, ne reddederseniz, cebimize atıyoruz. Cebimize saklıyoruz.

 “‘Memleketiniz haraptır. Yarın geleceksiniz. Bunları tamir etmek için kalkınmak için yardım isteyeceksiniz. O zaman bu cebime koyduklarımdan her birini birer birer çıkarıp size vereceğim.’

“Ben cevap verdim: Çok emekle bu neticeye varmışızdır. Şartlarımız, milletimize göre haklıdır. Bunları behemehâl alacağız. Biz bunları alalım. Siz şimdi verin. Sonra gelirsek, istediğinizi yapın.”

Curzon bir anlamda pes edip Konferansın 23 Nisan’da başlayan ikinci bölümüne gelmedi. Sonunda yenilgiyi kabul etmişti:

“Şimdiye kadar barış antlaşmalarını biz dikte ettik; bu sefer, ayakta duran bir ordusu olan bir düşmanla, maalesef bizde böyle bir ordu yok, masaya oturduk, bu duyulmuş bir şey değildir.”

Mübadele

Karadeniz Bölgesi’nden mübadiller Korfu’da, G. A. Yiannakopoulos (ed), Refugee Greece, Atina, 1992, s. 57, Toplumsal Tarih Dergisi.

Konferansın ilk bölümünde ödeyemeyecek durumda olması gözönüne alınarak Yunanistan’ın savaş tazminatı yerine Karaağaç’ı Türkiye’ye vermesine karar verildi.

30 Ocak 1923’de Lozan’da imzalanan “Türk ve Rum Ahalinin Mübadelesine Dair Mukavelename ve Protokol” ile 1,5 milyon Ortodoks Rum Anadolu’dan giderken, 500 bine yakın Müslüman Türk Yunanistan’dan Anadolu’ya geldi.

İki ülkenin sosyal yapısını allak bullak eden bu zorunlu büyük göçün travmaları hala hissediliyor.

Azınlıklar

“Azınlıklar” konusu, azınlıkların kim olduğu üzerinden yürüyen bir tartışmayla “gayrimüslim” tanımlamasıyla, Rumlar, Yahudiler ve Ermenileri kapsayan bir yerden karara bağlandı.

Karara bağlanan hakların nasıl hayata geçtiğini/geçmediğini, neden eşit yurttaşlar üzerinden yürümediğini, kimlere nasıl uygulandığını/ uygulanmadığını ve Kürt meselesini 97 yıldır halen tartışıyoruz, ihlalleri yaşıyoruz. 

Ankara

4 Şubat 1923’te konferansa ara verildi. İsmet Paşa 20 Şubat’ta Ankara’ya döndü. Ertesi gün Meclis’te kapalı oturumda konuştu.

Muhalefet çok sertti. 6 Mart’taki oturumda Mustafa Kemal muhaliflerden Ali Şükrü Bey’in üzerine yürüdü. Meclis Başkanı Ali Fuat Paşa kavgayı yatıştırmak için önündeki çanı iki grubun arasına atarak oturumu tatil etti.

Ortalık yatıştıktan sonra oturumun devamında, muhalefetin katılmadığı oylama ile 14 ret ve 6 çekimsere karşı 170 oyla, ilk heyetin Lozan’da tekrar görevlendirilmesine karar verildi.

Mustafa Kemal’in muhafızı Topal Osman’ın, 27 Mart’ta Ali Şükrü Bey’i öldürmesi ortamı iyice gerginleştirdi ve TBMM 1 Nisan 1923’te seçimlerin yenilenmesi kararını aldı.

Tekrar Lozan

Konferansın ilk bölümünde kapitülasyonlar, Osmanlı borçları, Boğazların statüsü ve Musul konularında uzlaşmaya varılamadı. Taraflar iki buçuk  aylık arada pozisyonlarını tekrar değerlendirdiler ve 23 Nisan’da ikinci bölüme geçildi.

İngiltere heyetine İşgal İstanbulu’nun sivil temsilcisi Sir Horace Rumbold, Fransa heyetine General Joseph Pelle ve İtalya heyetine de Jules Cesar Montagna başkanlık ediyordu.

Dolayısıyla ilk bölümdeki “çetin cevizler” Curzon, Poincere ve Mussolini yoktular. Yerlerine gönderdikleri teknisyenler müzakereleri yürütürken elbette ki başkentleriyle yakın temas halindeydiler.

TBMM Heyeti de 38’den 15 kişiye düşmüştü. İsmet Paşa’ya eşi Mevhibe Hanım da eşlik ediyordu.

Lozan’da kadınlar: Mevhibe hanım

Ulaşabildiğimiz kadarıyla Lozan’da resmi delegasyonda sadece erkekler vardı. Teknik ekiplerde ise sadece Marmazel Stancioff’un adı çevirmenler arasında geçiyor. Bulgaristan’ın İngiltere’deki büyükelçisinin kızı olduğu yazılan genç kadın Bulgarca, Fransızca ve İngilizce arasında hızla yaptığı geçişlerle Bulgaristan Başbakanı için müzakereleri anlaşılır kılmıştı. Dahası, yazılanlara bakılırsa çevirinin konuşmanın orijinalinden uzun olması da delegasyonda genç kadının iyi bir müzakereci olduğu yorumlarına yol açmıştı.Dolayısıyla kadınlar Lozan’da eş durumundan yer aldı. Mevhibe hanım da ikinci tur müzakerelerde Lozan’daydı. İpek Çalışlar’ın Latife Hanım kitabından ve bir Adana gazetesinden alıntılanan anekdotları paylaşıyoruz.İsmet Paşa’nın karısı Mevhibe de Avrupa’ya giderken temsil kaygısıyla çarşafını çıkartmıştı. 8 Nisan 1923 günü İsmet Paşa’yı Lozan’a uğurlamak için Sirkeci İstasyonu’na gelenler 26 yaşındaki Mevhibe Hanım’ı yüzü açık olarak gördü.Lozan günlerinde İsmet Paşa, hiç istemeden Mevhibe’yi korkutmuştu. Bir gün oteldeki odalarına lüks bir mağazadan geldiği belli olan süslü kur­delelerle bağlanmış büyük bir karton kutu bıraktılar. Mevhibe, kurdeleyi çözüp kutuyu açtı. Renkli kâğıtların arasından birbirinden şık giysiler çıkınca şaşırdı kaldı.Son modaya uygun bir tayyör, bir elbise ve güzel bir pardösü… Kendi tarzına göre fazla modern, onun giyemeyeceği kadar Avrupai idi. Kocası kendisine söylemeden ona böyle giysiler almazdı. Aklına sayısız ihtimal geldi. İşin içinden çıkamadı. Sonunda paketlerin karşısına oturup İsmet Paşa’yı beklemeye başladı.Paşa konferanstan dö­ner dönmez de elinden tutup odaya götürdü. Yatağın üzerine serilmiş kıyafetleri işaret ederek, “Paşam, bunlar ne?” diye sordu.İsmet Paşa gülümseyerek yanıt verdi: “Ha­nımcığım gönlünü ferah tut… Kıyafetleri ben getirttim ama her türlü suçtan masunum.Eşyalar çok muhterem bir hanıma ait. Latife Hanım, İzmir’de iken bu elbiseleri sipariş etmiş, mağazanın ismini de vermişti. Ona yollayacağım.”Mevhibe’den, “Latife Hanım” kitabındanİmza töreni: Barış kadar güzelsin24 Temmuz günü barış konferansına katılan kurulların kaldığı oteller, ana caddeler, üniversite çevresi renk renk bayraklar, çiçekler ile süslenmişti. Tören 15.00’te başlayacaktı. Saat 14.00’te Lozan Palasın önünde büyük bir kalabalık birikmiş, delegeleri götürecek otomobiller kapının önünde sıralanmışlardı.Otelin holü danışmanlar, uzmanlar, gazeteciler, fotoğrafçılar, kameramanlar ve sivil polislerle doluydu. Gazeteciler, sivil polisleri kabalıklarından tanıyorlardı.İsmet Paşa salondan içeri seslendi: “Hanımcığım. İffet Hanım geldi.””Geliyorum.”Kapı açıldı, Mevhibe Hanım yatak odasından çıktı. Başında siyah bir şapka, üzerinde çok şık pardesü, kolunda zarif bir çanta vardı.İsmet Paşa hayranlıkla baka kaldı:”Barış kadar güzelsin.”Şık, zarif, sağlıklı, kibar, çağdaş görünümüyle yeni Türkiye’yi temsil ediyordu. Çarşaflı, peçeli, topuksuz ayakkabılı, başı önünde yürüyen, ürkek Mevhibe çok geride, ezelde kalmıştı.Mevhibe Hanım, Paşa’nın elini tuttu: “Törenden sonra belki hemen yanınıza gelemem. İzin verin sizi şimdiden kutluyayım.”Eğildi, İsmet Paşa’nın elini öptü.
Bir Adana gazetesinden


Konferansın ikinci bölümü 90 gün sürdü. Kapitülasyonların kaldırılması ve Boğazların statüsünde uzlaşıldı. “Osmanlı borçları” maddesi Türkiye’nin “borçları Osmanlı topraklarında kurulan diğer devletlerle bölüşelim” önerisiyle çözüldü.

Aralarında Midilli, Sakız ve Sisam’ın da olduğu adaları Yunanistan’a veren 1913 tarihli antlaşmaları Türkiye kabul etti ve 12 ada üzerindeki haklarından da feragat ederken Bozcaada ve Gökçeada Türkiye’ye bırakıldı.

“Musul” meselesi, Milletler Cemiyeti’ne havale edildi. 

Telgraflar

Antlaşma imzalanması aşamasında Ankara sessizliğe büründü. İsmet Paşa istifaya kalkıştı. Başbakan Rauf Bey, belki de Mondros’u imzalamasının kendisinde bıraktığı travmadan ötürü, antlaşma imzasına onay vermiyordu. Sonunda Mustafa Kemal’in müdahalesi gerekti ve bir telgraf yolladı:

Lozan’da İsmet Paşa Hazretlerine,
19 Temmuz 1923

18 Temmuz 1923 tarihli telgrafnamenizi aldım. Hiç kimsede tereddüt yoktur. Kazandığınız muvaffakiyeti en sıcak ve samimi duygularımızla tebrik ederek, usulen imza edildiğinin bildirilmesini bekliyoruz kardeşim. 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi
Başkumandan
Mustafa Kemal

Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine,
Lozan 20 Temmuz 1923

Her dar zamanımda hızır gibi yetişirsin. Dört-beş gündür çektiğim azabı tasavvur et. Büyük işler yapmış, yaptırmış bir adamsın. Sana bağlılığım bir kat daha artmıştır. 

Gözlerinden öperim, pek sevgili aziz kardeşim. Aziz şefim…
İsmet

Antlaşma, Ankara’da sevinçle karşılandı. Fakat Rauf Bey, İsmet Paşa’yı karşılamaya gitmeyeceğini belirterek, istifa etti.

İmzalar

Antlaşma, 24 Temmuz 1923’te Beau-Rivage Sarayı’nda imzalandı.

1 Ağustos 1923’te göreve başlayan İkinci TBMM, antlaşmayı 21-22-23 Ağustos tarihlerinde görüşerek onayladı. Üyeleri titizlikle seçilen bu Meclis’te de antlaşmaya karşı 14 oy kullanıldı.

Retler arasında Lozan Heyeti’nden Şükrü Kaya, Yahya Kemal ve Mustafa Kemal’in yakın çevresinden Kılıç Ali, Mustafa Necati, Vasıf Çınar ve Faik Öztrak’ın da bulunması ilginçtir.

Antlaşmayı Yunanistan (25 Ağustos 1923), İtalya (12 Mart 1924), Japonya (15 Mayıs 1924) ve İngiltere (16 Temmuz 1924) resmen imzaladıktan sonra onama belgelerini Paris’e yolladılar. Lozan Barış Antlaşması, 6 Ağustos 1924’te yürürlüğe girdi.

Savaş(lar) bitti!

I. Dünya Savaşı, böylece 24 Temmuz 1923’de Lozan’da İtilaf Devletleri ile TBMM Hükümeti arasında imzalanan barış antlaşması ile sona erdi.

Savaştan 100 yıl sonra bugün, birçok Batılı tarihçinin görüşü Ortadoğu’nun belirlenmesinde Lozan’ın, 1915’te gizlice yapılan Sykes-Picot antlaşmasından daha etkili olduğu yönünde.

Antlaşmanın 70. yılında, 1993’te, İsmet Paşa’nın oğlu ile Lord Curzon’un torunu Anıtkabir’e birlikte çelenk koydular.

Bizler de bugün herhalde “Lozan Antlaşması olmasaydı, Ayasofya acaba bugün ne olurdu?” diye düşünmeliyiz.


TBMM Hükümeti Lozan Heyeti
Delegeler: İsmet Paşa (İnönü/ Dışişleri Bakanı, Delegasyon Başkanı), Dr. Rıza Nur Bey (Sağlık Bakanı), Hasan Bey (Saka/ Eski Maliye Bakanı)Danışmanlar: Münir Bey (Ertegün/ Dışişleri Bakanlığı Hukuk danışmanı), Muhtar Bey (Cilli/ Eski Bayındırlık Bakanlığı Müsteşarı), Veli Bey (Saltıkgil/ Burdur Mebusu), Zülfü Bey (Tigrel, Diyarbakır Mebusu), Zekai Bey (Apaydın/ Adana Mebusu), Celâl Bey (Bayar/ Eski Ekonomi Bakanı ve İzmir Mebusu), Şefik Bey (Başman/ Maliye Denetleme Kurulu Başkanı), Semiyettin Bey (Başak/ İstanbul Evkaf Hukuk Danışmanı), Şevket Bey (Doruker/ Yarbay, Milli Savunma Bakanlığı Deniz Dairesi Müdürü), Tevfik Bey (Bıyıklıoğlu/ Kurmay Yarbay), Tahir Bey (Taner/ Adliye Bakanlığı Müsteşarı), Nusret Bey (Metya/ Dışişleri Bakanlığı İkinci Hukuk Danışmanı), Yusuf Hikmet Bey (Bayur/ Dışişleri Bakanlığı Siyasî İşler Müdürü), Zühtü Bey (İnhan/ Üniversite öğretim üyesi), Fuat Bey (Ağralı/ Maliye Bakanlığı Hesap İşleri Genel Müdürü), Mustafa Şeref Bey (Özkan/ Dışişleri Bakanlığı Müşaviri), Şükrü Bey (Kaya/ Mülkiye Müfettişi), Hamit Bey (Hasancan/ Kızılay İkinci Başkanı), Cavit Bey (Eski Maliye Bakanı), Haim Nahum (Türkiye Musevileri Hahambaşı, Yüksek Mühendis Mektebi (İTÜ) Fransızca öğretmeni), Baha Bey (Adliye Bakanlığı Mezhep İşleri Müdürü), Feyzi (Fevzi- Pirinççioğlu/ Bayındırlık Bakanı),Basın Danışmanları: Ruşen Eşref (Ünaydın/ Yazar), Yahya Kemal Bey (Beyatlı/  İstanbul Darülfünunu Müderrisi)Genel Sekreter ve Danışmanı: Reşit Saffet Bey (Atabinen/ Devlet Şurası AzasıTercümanHüseyin Bey (Pektaş/ Robert Koleji İkinci Müdürü)Sekreterler: Ali Bey (Türkgeldi/ Dışişleri Bakanlığında görevli), Mehmet Ali Bey (Balin/ Dışişleri Bakanlığında görevli), Cevat Bey (Açıkalın/ Dışişleri Bakanlığında görevli), Celal Hazım Bey (Arar/ Dışişleri Bakanlığında görevli, Saffet Bey (Sav/Kızılay Genel Müdürlüğünde görevli), Süleyman Saip Bey (Kıran/ Dışişleri Bakanlığında görevli), Rıfat Bey (Dışişleri Bakanlığının eski memuru), Dr. Nihat Reşet Bey (Belger/Paris basın temsilcisi)İsmet Paşa’nın yaverleriAtıf Bey (Esenbel/ Süvari Binbaşı), Sabri Bey (Artuç/ Süvari Binbaşı)

(TM/APA)

 Kaynaklar

  • Şevket Süreyya Aydemir, İkinci Adam, 1. Cilt, 7. Basım, Remzi Kitabevi, 1993, İstanbul
  • Margaret MacMillan, Barış Yapanlar, Alfa Yayınları,  1. Baskı, 2015, İstanbul
  • Joseph Grew, Atatürk ve İnönü, Cumhuriyet gazetesi yayını, 2000, İstanbul
  • İpek Çalışlar, Latife Hanım, Yapı Kredi Yayınları, 1. Baskı, 2019, İstanbul
  • Toplumsal Tarih Dergisi, sayı: 115, Temmuz 2003, İstanbul

(Bianet)

Did you find apk for android? You can find new Free Android Games and apps.
Share.

Comments are closed.