23 Şubat 2011 – Edebiyat Atölyesi VIII – İstanbul

0
Want create site? Find Free WordPress Themes and plugins.

23 Şubat Çarşamba akşamı II.Dönem Edebiyatta Savaş ve Barış Atölyesinin yedinci kitabı olan Heinrich Böll’ün “Ve o hiçbir şey demedi”sini bize Sibel Aydın tartışmaya açtı. Heinrich Böll (1917-1985) savaşın yol açtığı yıkıntıları başarılı bir biçimde dile getiren, hayatı boyunca her türlü hak ihlaline karşı çıkmış yürekli bir yazar olarak bilinmektedir.

Bu gece incelediğimiz kitabında savaşın aile içi ilişkilerde yarattığı yıkıntıyı ele almıştır. Savaş insanı, ruhunu, kalbini, sevgisini örseleyendir. Savaş halkın, “ortalama insanın”, “küçük adamın” yaşamlarında yıkıma, yoksulluğa ve yoksunluğa, ahlaki çöküntüye yol açandır.

“Savaşın seferber ettiği sürü sürü böcek, bitler çocukları öldürür”. Savaştan, kandan palazlananlar zenginleşir. “Sağlık Bakanı’nın yeğeni hiçbir işe yaramayan bit ilaçlarını piyasaya sürerek zenginleşir, bebekleri,insanları öldürür”.

”Savaşın harekete geçirdiği kir ve pisliktir”, tozdur. Savaşın getirdiği yoksulluktur ve onunla gelen yoksulluk tozudur. Bu “fakirliğin ilacı yoktur”. Fakirlik insanı dert sahibi eder. Savaş insanı perişan eder.

Savaş insanı sarsar; “İnsan hemen hep ölümü düşünür”. “Kayıtsız sesler, telefonda rakamlar veriyorlardı, ölüler demekti bu rakamlar”. “Karanlıkta yürürken ikide bir insanın ayaklarına ölüler takılır”. Bir savaşta çatışmanın büyüklüğü ölen sayısı ile ölçülür. “300 Ölü kocaman bir tepe demektir”.

Savaşta din iktidardan, güçlüden yana bir kurumdur. Dinin de iktidarı vardır ve iktidarların da dini. Ancak din kurumlarının hayattan, insandan kopuk, kendini ayrı, özerk ve “özüne aykırı” bir yerde konumlanmaları, insanı da dinden uzaklaştırır. Savaş ve savaş sonrası din ticareti yapanlar için elverişli bir zemindir.

Çocuklar eğitim hayatları boyunca insanı ümitsizliğe düşüren bir tevekküle alıştırılırlar. Bilim, tıp dinin etkisi altındadır; “doktorun sana yardım eder eğer Tanrı ona ederse”, “Var olsun ruhumuzu selamete erdiren”.

Savaşta askerlerle din adamlarının küçük bir sözcük dağarcığı vardır. “Yüksek rütbeli subayların kelime dağarcıkları boştur hemen hemen…tebliğ, hazır olunuz, kanın son damlası, emir, durum, rapor, dayanmak, Führer, gevşemek yok”. Din adamlarının en çok kullandıkları sözcük: dikkatli olalımdır. “Savaş devam ediyor, dikkatli olalım…Solcu gazeteler Piskopos Cenaplarının demecine saldırmış. Dikkatli olalım… Sağcı gazeteler Piskopos Cenaplarının demecine hiç yer vermemiş. Dikkatli olalım… Hristiyan gazeteler Piskopos Cenaplarının demecini övmüşler. Dikkatli olalım…Piskopos Cenapları protestoyu şahsen yapacak. Eczacılar Birliğinin başkanı onun yeğeni. Dikkatli olalım…”

Mekanlar, evler, apartmanlar, kentler savaşın mekânsal nedenlerinden, kaynaklarından. Savaş harap olmamış kent bırakmamıştır. Öyle ki “harap olmamış bir kent insanı sıkar hale gelir”. Mekanlar toz toprak içindedir. Evlerde gün boyu “kir ve tozla boğuşmalar başlar”. Evler “kireçli bir bulutun” altındadır. Bu savaşın, yoksulluğun tozudur. Gri, renksiz bir dünyada yaşanmaktadır.

Ancak ne kentler, ne fabrikalar, ne de toplum düzenleri; savaşlarda asıl büyük yıkıntı küçük adamların yaşamlarına gelmektedir. Ve küçük adam “ve o, hiçbir şey demedi”ği için yıkımın altında kalır.

Atölye takvimi şöyledir;

09.03.11 N.Mahfuz (1988)   Aynalar

Did you find apk for android? You can find new Free Android Games and apps.
Share.

Comments are closed.