15 Mart 2017 – Edebiyat Atölyesi VIII. Dönem IX. Kitabı

0
Want create site? Find Free WordPress Themes and plugins.

Konusunu ‘Antik Çağ Yazınında Savaş ve Barış’ olarak belirlediğimiz VIII. Dönem Edebiyatta Savaş ve Barış Atölye’sinin 15 Mart Çarşamba akşamki oturumunda Evren Ergeç, Aristotales’in yaşamını (MÖ 384 – MÖ 322), günümüze dek süren etkilerini anlattıktan sonra, ders notları Retorik’i Atölye katılımcılarının değerlendirmelerine açtı.
Aristotales, Batı retorik düşüncesinin gelişimine en büyük katkıyı verenlerden biri, gerçekçiliğin babası, mantığın öncüsü kabul edilir. M.Ö. 367 yılında, henüz 17 yaşındayken Platon’un Atina’daki Akademia’sına gönderilir. 20 Yıl Platon ile birlikte felsefe diyaloglarında bulunur. Daha sonra, Büyük İskender’in hocalığını yapar. Çanakkale Behramkale’de bir Akademia, Atina’ya dönüşünde de Atina dışında da Lykeion’u kurar.
Aristoteles’e göre insan, sosyal-siyasal bir varlıktır. Akla sahip olma ve yaşamını akla göre yönlendirme, insanı diğer canlılardan ayırt edici özelliktir. Politika’da ‘Doğa, bütün hayvanlar arasında yalnız ona dile ve anlamlı konuşma yetisi vermiştir’ diyerek bu ayrıcalığa konuşma yetisini ekler. ‘İnsan nasıl tam gelişme durumuna ulaştığı zaman hayvanların en iyisiyse, yasa ve kurallardan ayrılınca da en kötüsü olur….Doğal bir topluluk biçimi olan devletin amacı iyi yaşamı sağlamaktır,’ der. Aristoteles için iyi yaşam, amacı erdem olan yaşamdır ve iyi yaşamı gerçekleştirdiğini söylediği ‘polis’ de hedefi erdem olan bir topluluktur. ‘… Politik etkinlikte insan kendi mükemmelliğine ulaşacaktır. En yüksek toplumsa erdem durumundaki adalet uyarınca eyleyendir. Bu durumda insan etkinliğinin yol gösterici erdemi adalet olacaktır,’ diyerek adalet kavramını, erdemler hiyerarşisinin en üstüne koyar ve politika ile etiği birbiriyle bağıntıya sokar. ‘Daha iyi bir hayat tarzı onuru amaçlar; bu, politik hayatın hedefidir.’
Aristoteles, Platon gibi, felsefenin gerçekleştiği, yani filozofların kral ya da kralların filozof olduğu bir yaşamı iyi yaşam olarak nitelendirmek yerine, her türlü kural dışılıklarıyla birlikte insansal bir yaşamı iyi bir yaşam olarak görür, insanı herhangi bir aşkınlığa başvurmadan, sosyal, politik ve doğal bir varlık olarak ele alır. ‘Toplum bireyden önce gelir. Çünkü konuşmanın/tartışmanın/sözlü iletişimin olmadığı bir toplumda tekil varlık olarak birey, insan değildir. Ve bir toplumun parçası olmak isteyen, ona katılma arzusundan vazgeçen biri ya bir canavardır/hayvandır veya tanrıdır; ama asla insan değil.’
Aristoteles, felsefeci/öğretmen yaşamının ilk yıllarında, Platon gibi Sofistlere karşı bir duruş sergiler. Atina’da önceleri öğrenci, sonradan öğretmen olarak, retorik sanatına ilgi duyar. Başlarda, Platon’un da etkisiyle bir retorik eleştirmenidir. Daha sonra sanat bölümüne daha fazla ilgi göstermeye başlar, retoriği bilim anlayışı çerçevesinde inceler.
550’Den fazla kitap ve 6.000 sayfadan fazla çalışması olmasına karşın, bunların yalnızca üçte biri günümüze ulaşır. Bu çalışmalarından en önemlisiyse, M.Ö.330’da yazdığı söylenen Retorik kabul edilir. Eserde bazı tutarsızlıklar, üslup değişikliği gözlenmesinin nedeni eserlerinin günümüze ulaşırken karşılaştığı zorluklar olarak görülür. Eserin bazı bölümlerinin öğrencileri tarafından yazıldığı, bazı bölümlerinin da kayıp olduğu belirtilmektedir.
Aristotales’in M.Ö.322 de ölmesinden sonra, düşüncesi, Lykeion’un yöneticiliğini sürdüren öğrencileri tarafından yaşatılır. LYkeion’un kitaplığının kaybolmasıyla okul etkisini kaybetse de Aristotelesçi okula dahil edilebilecek düşünür ve bilim insanları yaşamaya devam eder. Elyazmalarının elden ele dolaşmasıyla düşünce yayılır. Elyazmaları, M.Ö.1.yüzyılda, M.Ö.84 yıllarında farklı ellerde, edite edilerek, dilbilgisi düzeltilerek yeniden gün ışığına çıkar ancak bir bölüm diyaloglar kaybolmuştur. Bu Roma döneminde ilk Aristotelesçi uyanışa yol açar.
İkinci Aristotalesçi uyanış, M.S.9. ve 11.yüzyıllarda, Süryani, İslam, Musevi ve Bizans dünyasında ayrı ayrı yaşanan karanlık bir çağ sonrası yaşanır. Çevirileri yapılır, aktarım ve yorumları yanı sıra bugün elimize ulaşacak olan yeni el yazmalarına dönüşür.
M.S. 11. Ve 13. Yüzyıllarda, Aristotales’in külliyatının neredeyse tamamı ve yorumcuları Latinceye çevrilir. Bu çeviriler doğa bilimlerini yakından etkilerken tanrıbilimde büyük tartışmalara yol açar. 1270 yılından itibaren yasaklamalar başlar. M.S.16. ve 17. Yüzyıllarda Avrupa’da Aristotalesçilik farklı biçimlerde ortaya çıkmakla birlikte, dogmatik Aristotalesçiliğe ağır eleştiriler yöneltilir. Ortaçağın sonuyla Avrupa’da yeniden filizlenme gücünü yitirse de Osmanlı’da yapılan çevirilerle yeniden serpiliyor. 19.Yüzyılda ise Alman felsefesinde, felsefeyle bilim arasındaki ilişkilerde, Aristotales’e yeniden dönüş başlar. 20 Yüzyılda, gelişimci ve genetik okuma, pratik felsefe, analitik felsefe, çokanlamlılık çözümlemeleri gibi alanlarda potansiyeller görülür ve yeniden yaşam bulur. Aristotales mültidisiplinerci. Bilim dallarının ayrıştırılması düşüncesi nedeniyle çağımızda da etkileri sürmektedir.
Antik Yunan toplumu hem siyaset etkinliğini hem de mahkeme tartışmalarını seven, düşünsel (theoria) merakı yüksek bir toplumdur. Bu durumda retorik önemli bir sanat olarak ortaya çıkar. Aristoteles eserinde, konuşmanın/hitabetin bir sanat(ustalık) olarak özelliklerini vurgular. Konuşma sanatının, kararlar vermeyi etkilemek için var olduğunu düşünür.
Aristoteles’in üç kitaptan oluşan Retorik eserinin birinci kitabında retorik tanımı yapılar, üç çeşit retorikten bahseder, ikinci kitabında karakter ve duygudan türeyen retorik kanıtlar tartışılır, üçüncü kitabında ise biçem ve düzenleme konularına yer verilir.
Aristoteles, Retorik eserinin ilk kitabında retoriğin faydalarıyla ilgili dört nedenden söz eder; gerçek olan şeylerle doğru olan şeylerin karşıtlarına üstün gelecek doğal bir eğilime sahip olacakları için, yararlı olmasından, en temel bilgiye sahip olmak bile, bazı dinleyiciler önünde, söylediğimiz şeylere inanılmasını kolaylaştırmayacağından, inandırma ve kanıtlama tarzı olarak kullanılabileceğinden, yansız karşıt sonuçlar çıkaran iki sanatın diyalektik ve retorik olduğundan, mantıklı konuşmanın kullanılmasıyla en iyi yararın sağlayabileceğinden. Böylece Retoriğin belirli bir tek konu sınıfına bağlı olmayıp, diyalektik kadar evrensel olduğu ortaya çıkar, yararlıdır, inandırıcıdır.
Aristoteles’e göre, bir konuşma üç unsurdan oluşur; konuşmacı (hatip), konu ve seslenilen kişi (dinleyici). Konuşmanın amacını ve hedefini dinleyici belirler. Dinleyici, ya geçmiş ya da geleceğe ait şeyler üzerinde bir karar verme durumunda olan bir yargıç ya da gözlemci olmalıdır. Meclisin bir üyesi gelecek olaylar üzerine, bir jüri üyesi geçmiş olaylar üzerine kararlar alır: oysa yalnızca hatibin ustalığı üzerine, şimdiki zamanda karar veren kişiler gözlemcilerdir.
Aristotales bu unsurların ardından üç tür retorik olduğundan bahseder; Politik (Müzakereci) Hitabet, Adli (Hukuki) Hitabet ve Törensel (Epideiktik) Hitabet. İkna Araçları ise, örnek, örtük tasım, sözde örtük tasım olarak belirlenir.
Aristoteles’e göre örtük tasım tüm retoriğin özüdür. Örtük tasım, az sayıda, çoğunlukla da normal tasımı meydana getirenlerden daha az sayıda önermeden oluşmalıdır. Çünkü eğer bu önermelerden herhangi biri bilinen bir olguysa, adını anmaya gerek yoktur; işiten bunu kendisi ekleyebilir. Retorik anlayışında konuşmacı ve dinleyicinin paylaştığı bir argüman ve düşünce inşasından söz etmek mümkündür. Örtük tasım da bu bağlamda ‘zihinlere yerleşmiş’ olması dolayısıyla hem konuşmacı hem de dinleyici üyelerinin ortaklığına işaret eder. İki tür örtük tasımdan bahseder; birbirine uygun önermelerin birleşmesiyle oluşan tanıtlayıcı örtük tasım ve birbirine uygun olmayan önermelerin birleşmesiyle oluşan çürütücü örtük tasım.
Uygulamalı felsefe çalışmalarına kaynaklık edebilecek Retorik, günlük yaşamda, çoğunlukla
kişilerarası ilişkilerde ortaya çıkan sorunlara ışık tutabilecek, bu sorunların çözümüne yardımcı olabilecek bir felsefi yaklaşım ortaya koyar.
Aristoteles’in retorikte/konuşma sanatında istenen etkinin olabilmesi için iki noktaya önem verdiği görülür; konuşmacının kendi karakterinin doğru olarak görünmesiyle dinleyicilerine karşı dürüst duygular taşıdığının düşünülmesi ve dinleyicilerin de doğru bir düşünce tarzı içinde olmaları. Ona göre bir konuşmacıya güven duymayı sağlayan üç şey; sağduyu, iyi bir karakter ve iyi niyettir.
Aristoteles’in insan tutum ve davranışlarıyla ilgili çok sayıda duygulanımı ve karakter özelliğini ele aldığı, bunların yapı özelliklerinin belirtildiği Retorik’inin ikinci kitabı, dostluk-düşmanlık, sevgi-nefret, korku/korkmak- güven/güvenmek, utanç-utanmazlık, sevecenlik-zalimlik, acıma ve acımaya en doğrudan zıt bir duygu olarak hiddet, kıskançlık ve gıpta/imrenme gibi duygulanımlardan söz ederken, bir psikoloji kitabı niteliğine bürünür. Gençlerin karakter özelliklerini, yaşlıların karakter özelliklerini, olgunluk çağındaki insanların karakter özelliklerini, bazı etkenlerin (zenginlik, erk, baht açıklığı vb.) karakter üzerindeki etkilerini yine aynı yaklaşımla ele alır ve bunlarla ilgili önemli bilgiler ortaya koyar.
Atölyemiz, Retorik’i, sınıflı bir toplum, kadınlara ve vatandaş olmayan erkeklere kapalı demokrasi anlayışı olan Antik Yunan ışığı altında değerlendirdi. Felsefe dilini yine barışçıl buldu. Retorik sanatını, her ne kadar Aristotales ders notlarında ‘İnsanları yanlış olan şeylerle inandırmamamız gerekir,’ dese de, gerçeği arama, ahlaki misyon yüklenme özelliği olmayan, ikna etme sanatı olarak değerlendirdi. Socrates ve Platon’un Academia’sını daha statükocu, Aristotales’in Lykeion’unu daha özgür bir üniversiter eğitim olarak değerlendirdi. ‘Kendisinden daha güçlü ülkelerle barışın sürdürülmesi’yaklaşımını barışçıl değil, pragmatik değerlendirdi. Yazar, ‘Kadınların durumunun kötü olduğu yerlerde insan yaşamının hemen hemen yarısı çürümüş, bozulmuştur,’ dese de ‘Kendi rahatı, huzuru için kötülük yapan kadınsıdır,’ ‘Bir nitelik ya da eylem, doğal olarak daha üstün bir şeye aitse, bir başkasından daha soyludur. Örneğin bir erkeğin isteği, bir kadınınkinden daha soyludur,’ demekten de çekinmez.
Yine de, Retorik’i okuyup tartışmak bize şunu hatırlattı; ‘Mutlu ve dostluk duygularıyla dolu olduğumuz zamanlardaki yargılarımız, sıkıntı içinde ve düşmanlık duygularıyla dolu olduğumuz zamanlardakilerin aynı değildir.’ ‘Kahramanca ölmek, soyluca bir şey olsa da, uygun olan, yaşamayı sürdürmektir.’ ‘Cesaret savaşta başkalarına yararlıdır, doğruluksa hem savaşta hem de barışta.’

Did you find apk for android? You can find new Free Android Games and apps.
Share.

Comments are closed.