13 Nisan 2010 – Edebiyatta Atölyesi VI – İstanbul

0
Want create site? Find Free WordPress Themes and plugins.
Edebiyatta Savaş ve Barış Atölyesi VI

Edebiyatta Savaş ve Barış Atölyesi’nin altıncı oturumunda Burcu Ateş ve Yalçın Akyıldız’ın yazar ve dönem sunumundan sonra Tarık Buğra’nın Küçük Ağa isimli romanını tartıştık.

Roman bir edebi eser olarak Atölye katılımcılarının tümü tarafından beğenilmişti. Olay akışı, kurgusu, karakterlerin yaratılması, Akşehir gibi küçük bir Anadolu kasabasının bu kadar canlı betimlenmesi,1919-1921 yılları arasında yaşananların resmi tarih dışındaki öğelere değinilerek anlatımı başarılı bulundu.

Karakterler etten kemikten çok canlı kurulmuştu. Karar verme aşamasındaki insanın çelişkileri, acıları, sancıları, yalpalamaları, karakterlerle biz okurlar arasında özdeşim kurulmasına yol açacak kadar iyi betimlenmişti. Atölye katılımcıları hayatlarının bir döneminde verdikleri ya da gelecekte verecekleri kararlar arifesinde roman kahramanlarının yaşadığını ikilemleri yaşadıklarını ya da yaşayabileceklerini fark etmişlerdi.

Roman, 8 yıllık savaş döneminden yenik çıkmış yorgun, bezgin, yoksul bir halkın, padişahın açtığı sancak altında savaşmış bir milletin, daha önce uğruna savaştığı değerlerden farklı olarak, henüz ne oldukları açık ve net olarak bilinmeyen ama vatan, millet, din gibi benzer paradigmalar için ama bu kez başka bir bayrak altında savaşmaya karar vermesinin sancılarını anlatmaktadır.

Roman yine bir savaş dönemini anlatmaktadır. Ama aynı zamanda da bir savaş eleştirisidir de. Savaşın yol açtığı yıkım, özellikle insanlarda yarattığı bedensel ve ruhsal yıkım anlatılmaktadır. Savaşa gidenlerin dönüşlerinde buldukları, gitmeyenlerin durumu, padişahın medet umduğu yabancı askerlerden medet umma kolaycılığı, savaşmaya karar verenlerin güdüleri, savaş sürecindeki hırsları, gurur ve iktidar tutkuları, insani çıkmazları, kaypaklıkları, kindarlıkları, kimi durumda kendilerinden, sevdiklerinden,yaşadıkları yerlerden ve ailelerinden vazgeçebilme iradeleri ama yine de onlara duydukları özlemler, özetle savaş karşısında insanın hemen hemen tüm halleri romanda farklı karakterlerde can bulmuştu.

Okumalarımız boyunca bir çok kez kitabın sorduğu sorularla ve anlattığı durumlarla yüzleşmemiz gerektiğini konuştuk. Savaş nedir? Kendi kendimize ve başkaları ile yapacağımız savaş nasıl şekillenir? Savaş gerekli mi? Ölmek mi kalmak mı önemlidir? Savaşçının gücü nereden gelir? Kavganın diyalektiği. Savaşın yıkımı, utancı. Savaşın yersizliği. Vahşi bir sara olan savaş. Kötülüğe giden yol olarak savaş. Bir insanı öldürmekle şimdi ve gelecekte yaşanacak kayıplar. “Harp hiledir” hadisinin anlamı. Yanılmışım diyebilme gücü.

Yazarın muhafazakar İslamcı duruşu ve betimlenen döneme bu referanslarla bakması savaş ve barış paradigması ile kitabı irdeleyenlerce bazı simge, yorum ve söylemleri nedeniyle eleştirmesine yol açtı. Özellikle azınlıklar konusundaki tavrı, “biz ve onlar”, “bizim topraklarımızda onlar”, “bizi arkadan hançerleyen onlar” ayrımı kitapta çok belirgin bir biçimde yer almıştır. Beraber yaşanmış bir Rum’un Pontus’u kurmak üzere Osmanlıya karşı çıkışı, kendini Osmanlı gören Ermeni bir doktora söyletilenler ya da yıllarca beraber yaşamış ama onları hala azınlık olarak gören Akşehir halkının, okumuşlarının düşünceleri ayrılıkçı söylem ve simgeler olarak değerlendirildi.

Bu durumlarda kullanılan dil de ayrılıkçı ve aşağılayıcıydı. Kancıklar, kahpeler, yılan gibi içimize sızdılar,pis ve dünkü köle Yunan gibi tanımların romanda sıklıkla yer alıyor olması yazarın savaşçı söylemi olarak eleştirildi.

Bir diğer dikkat çeken öğe roman boyunca kadınların adeta görünmez olduklarıydı. Kadınlar, evlatları bekleyen anneler, eşler,sevgililer olarak bir dekor görevi yapmaktaydı.

1919-1921 yılları arasında geçen bir dönemin yazar tarafından 1963 de, bir askeri darbe sonrası yazılması ve resmi söyleme aykırı öğeler içeren yorumları ile ayrıca bir cesaret örneği olarak değerlendirildi. Özellikle Çerkez Etem ve İsmet İnönü çekişmesinde, yazıldığı dönemde iktidar olan bir kişinin tutum ve davranışlarını yeren yorumları içermesi önemli bulundu.

Atölye katılımcıları arasında da savaş yorumlarındaki farklılıkları ortaya çıkarması, eleştirdiğimiz söylemleri kullanma ikilemlerimiz, barışçıl sayılmayan bazı söylemleri normalleştirdiğimizi göstermesi açısından da önemli ve değerli bir çalışma olduğuna karar verdik. Haklı savaş olur mu? Bağımsızlık için savaşmak mı savaşmamak mı? Romanın anlattığı dönemde yaşasaydık ya da bugün benzer koşullarda yaşıyor olsa idik savaş karşıtı olur muyduk? Eşkıyalığı, çeteciliği seçer, düzenli orduya katılır mıydık?

Geçmişte okuduğumuzda da bizi etkilemiş olan bu kitabı Atölye’nin tamamı değişik açılardan değerlendirdi ve beğenisini dile getirdi.477 Sahifelik kitabın çok rahatlıkla okunduğu ve aslında belki biraz daha uzatılmasının gerekliliği de konuşuldu. 100 Temel eser içerisinde savaş ve barışı arayışlarımız içerisinde romanın gençlere önerilecek bir kitap olduğu konusunda görüş birliğine vardık.

Did you find apk for android? You can find new Free Android Games and apps.
Share.

Comments are closed.