12 Ocak 2019 – Edebiyatta Savaş ve Barış Atölyesi X.Dönem, 6.Toplantı

0
Want create site? Find Free WordPress Themes and plugins.

Edebiyatta Savaş ve Barış Atölye’sinin ‘İtalyan/Roma Edebiyatında savaş ve barış’ olarak belirlediğimiz X.Döneminin altıncı oturumunun konusu Niccolò Machiavelli’nin (1469-1527) Prens/Hükümdar isimli eseriydi. Murat Tekelioğlu, yazarın hayatı, yaşadığı dönem hakkında bilgi verdikten sonra kitabı Atölye katılımcılarının değerlendirmesine açtı.

Machiavelli, 1469 Yılında Floransa’da, soyluluktan burjuvalığa düşmüş bir aile mensubu olarak doğar. Babası Bernardo orta hâlli bir avukattır. Dönemin standart hümanist eğitimini alır, Latinceyi, klasik Latin ve Yunan edebiyatını öğrenir, iki sene ekonomi öğrenimi görür, yedi yıl Roma’da Floransalı bir banker için çalışır.

Hem İtalya hem de Avrupa için karışık bir dönemdir. İtalya henüz ulusal birliğe kavuşamamış, Napoli, Sicilya, Sardenya Krallığı,  Papalık Devletleri, Savoy, Modena, Milano, Ferrara Dükalığı,  Genova, Lucca, Siena, Floransa, Venedik Cumhuriyeti gibi farklı yönetim biçimlerini benimseyen kent devletlerinden oluşmuştur. Avrupa da paramparçadır. Osmanlı, Avusturya, Kutsal Roma Germen İmparatorluğu, Macar, Fransa, İspanya, İngiltere, İsviçre Krallığı gibi irili ufaklı yönetim biçimlerinde olup hemen hemen hepsinin İtalya üzerinde egemenlik istekleri vardır.

Floransa toprakları 1494’te Fransa Kralı VIII. Charles tarafından işgal edildiğinde, şehri yöneten Medici ailesi kentten sürülünce, Savonarola adlı bir rahip yönetimi ele alır ve 4 yıl boyunca teokrasi temelli bir yönetim uygular. Dört yılın sonunda gelişmekte olan kent burjuvazisi, Savonarola’yı devirerek yeniden demokratik bir rejim kurar.

Bu dönemki Floransa Cumhuriyeti’nde yönetim, temel olarak siyasal organ olan Signoria (dokuz üyeli), Priore (sekiz lonca üyesi) ve sancaktardan oluşuyordu. Ayrıca savaştan sorumlu Onlar Kurulu, güvenlikten sorumlu Sekizler Kurulu, ticaretten sorumlu Altılar Kurulu bulunuyordu. Bunların yanı sıra Signoria’nın önerdiği yasaları denetleyen Belediye Meclisi ve Halk Meclisi kurulmuştu.   Machiavelli, bu dönemde şehre geri döner ve Onlar Kurulu’nun sekreterliğine/katipliğine atanır.

Machiavelli 14 Yıllık sekreterlik döneminde hem iç hem dış siyaseti tanıma fırsatı bulur. Bu dönem boyunca Papa VI. Alexander, Papa II.Giulius,  Fransa Kralı XII.Louis, Avusturya İmparatoru Maximillianus, Forlì Beyleri, papanın oğlu Cesare Borgia ve Caterina Sforza ile birebir çalışma ve onlarla Floransa Cumhuriyeti arasında elçilik yapma fırsatı bulur. Bu deneyim Machiavelli’nin politik düşüncelerinin şekillenmesinde etkili olur. Liderlik ile ilgili kendisini etkileyen en önemli kişi Cesare Borgia’dır. Kurnaz, zalim ve ahlaksız biri olarak tanınan Cesare Borgia her şeye rağmen Machiavelli’ye göre İtalya’yı birleştirmek isteyecek hükümdarların sahip olmak isteyecekleri özelliklere sahiptir.

1512 Yılında İspanyollar, Floransa’yı işgal ederek Medici hanedanını yeniden yönetime getirince Machiavelli’nin sekreterliği sona erer, ağır bir para cezasına çarptırılır ve bir yıl sürgüne yollanır. 1513 Yılında Medici ailesine düzenlenen bir komploya adı karışan Machiavelli, 3 ay hapis cezası alır, işkence görür, ardından serbest bırakılsa da işsiz kalır. Bunun üzerine Floransa’ya birkaç kilometre uzaklıkta bulunan San Casciano’daki küçük çiftliğine yerleşir ve oldukça mütevazi bir gelirle yaşamak zorunda kalır.

1513 Yılında burada tamamladığı ve Lorenzo de Medici’ye adadığı De Principatibus (Hükümdarlık üzerine bir kılavuz) isimli eseri 1532 yılında Prens/Hükümdar adıyla yayınlanacaktır. Yine burada, 1513-1517 yılları arasında yetkin bir düşünce ürünü, derin incelemeye dayalı kuramsal ve eleştirel değerlendirmelerin yer aldığı bir siyaset kitabı Discorsi’yi (Konuşmalar)  tamamlar.

Bu arada Floransa’nın yönetimine Kardinal Giulio de Medici geçmiştir. Machiavelli, kardinalle ve Medici ailesiyle ilişkilerini güçlendirir ve onların himayesine girer. Bu sayede 1521 yılında Savaş Sanatı adlı kitabını yayımlama imkânı bulur. Ayrıca Giulio de Medici, Machiavelli’ye anayasa taslağı hazırlama ve Floransa Tarihi’ni yazma görevi verir. Kardinal Giulio de Medici, 1524’te Papa seçilir ve VII. Clemens ismini alır. Yeni Papa’nın tutarsız dış politikası sebebiyle Kutsal-Roma İmparatoru Şarlken, 1527 Mayıs’ında Floransa’ya savaş açar ve şehri işgal eder. Böylelikle Floransa’daki Medici iktidarı bir kez daha sona erer.

Medicilerin yıkılmasının ardından burjuvalar yeni bir demokratik rejim kurar. Yeni yöneticiler, Medicilere yakın olan kimseye güvenmez ve hepsini devlet kurumlarından uzaklaştırır. İşsiz kalan ve kendisine güvenilmediği için hayal kırıklığına uğrayan Machiavelli hastalanır ve 1527 yılında ölür.

Machiavelli Antik Çağ’ın devlet görüşünü Rönesans’ın eğilimleriyle birleştiren ilk düşünür olarak kabul edilir. Ulus devlet fikrinin ilk temsilcilerindendir. Dönemin İtalya’sının parçalanmış durumundan kurtuluşunun, güçlü bir ulusal devletin ortaya çıkmasıyla mümkün olabileceğini savunur. Güce dayanan bu ulus devleti ideal devlet olarak kabul eder ve Roma İmparatorluğu’nu örnek alır.

Prens/Hükümdar kitabı dönemin güncel siyasetinin iddialı bir kitabıdır. İtalya’nın en umutsuz zamanlarının birinde, çökmüş bir siyasal ortamın ortasına düşerek çevresine ışık saçmayı umut eden bir yazarın kitabıdır.  Dayanak noktası, yaşanılan gerçekten kalkarak insanı irdelemek ve sorgulamak, gerekirse yargılamaktır. Machiavelli’nin insanı, hümanizma ürünü bir varlıktır.

Prens/Hükümdar kitabı, ülkesinin bir an önce bağımsızlığını kazanabilmesi için bir çırpıda öğütler vererek ve İtalya’nın değişik bölgelerini yöneten hükümdarlardan birinin çıkıp, yüreklilik gösterip tüm İtalya’yı sahiplenmesini ve ülkeyi yabancı işgalinden kurtarmasını dileyen bir yazarın, bugünden yarına gerçekleşmesini görmek istediği bir rüyasının ürünü olarak kabul edilir. Bir heyecan ürünüdür, yaşanmışlığın, uygulama sonuçlarının belgesidir. Machiavelli’nin düşü her ne kadar cumhuriyet ise de bu kitabında, amacına en kolay ve en kısa zamanda monarşi ile ulaşılacağını savunmaktadır. Totaliter rejim taraftarı değildir. Gerçek bir halk desteğine sahip olduğu surece cumhuriyetin en iyi yönetim biçimi olduğunu açıkça savunur. Kitabında yalnızca bir geri dönüşün yol haritasını belirlemektedir.  Gramsci bu eser için ‘Aklın karamsarlığı, istencin iyimserliği,’ der.

Machiavelli’ye göre, bir devlet bir ulusa dayanıyorsa yeterli gücü var demektir. Devlet bütün gücünü bu kökten almalı, karşısında ve üstünde kilise bulunmamalıdır. Aynı şekilde hukuk da kiliseye bağlı olmaktan kurtarılmalı, din dogmalarından değil, doğrudan doğruya devletin özünden türetilmelidir.

Gerçekte onun istediği, yasalarla belirlenmiş bir devlet düzenidir. Çünkü yerinde yapılmış yasalar devleti ayakta tutacak ve devlete güç kazandıracak temel gerekçelerdir. Machiavelist söylemin ana fikri olarak bilinen ‘amaca giden her yol mübahtır’ sözünü her ne kadar doğrudan o söylememiş olsa da, onun için her yolun ‘mübah olması’ bir tek devletin kalıcılığı için söz konusu olabilir. ‘İnsanların eylemlerinde, özellikle de başvurulacak bir üst mahkemenin olmadığı prenslerin eylemlerinde, sonuca bakılır. Bu yüzden, bir prens devleti ele geçirecek ve elinde tutacak şekilde hareket ettiğinde; araçları her zaman saygıdeğer bulunacak ve herkesçe övülecektir.’

Machiavelli’nin Prens’i Platon’un Devlet’i ile pek çok açıdan benzerlik göstermektedir. Platon’da da Machiavelli’de olduğu gibi, doğru siyasal düzeni bulmak, ilk ve en önemli sorundur. Machiavelli’nin devleti, orta çağ devleti gibi, tanrı katında belli bir görevi yerine getirecek bir kurum değildir, insanın doğal gereksinimlerinin bir sonucudur. Onun devletinde din, gerçek siyasal erdemle kesin bir karşıtlık içinde olduğundan, en aşağı yeri işgal eder.

Ortaçağın karanlığında her şeyin, tarihsel sürecin bile Tanrı’nın iradesine bağlılığını savunan yaşam anlayışının geçersizliğini gösterme çabasına giren yazar, insanoğlunun her çağda var olduğunu ve siyasaya, dolayısıyla tarihe yön veren olduğunu iddia eder.  Bu yönüyle hümanizma Machiavelli gibi yazarlar sayesinde derinlik kazanmış, insana dönük irdelemelerdeki nesnel yaklaşımlarda yadsınamaz etkileri olmuştur. Siyasetin dinden ayrıldığının ve bağımsızlık kazandığının işareti olarak, Dante ile başlayan laiklik anlayışının giderek yer etmesinde önemli katkıları olur. İtalya’nın kurtuluşunu dindarda, dinde, din işlerinde aramaz.

Machiavelli’nin Prens’te yaptığı, insan doğasının ve siyasetin gerçekliklerini ortaya koymaktır. Dünyanın durumu bellidir ve sadece iktidarda kalmak için değil, çoğunluğun hayatını tehlikeye atacak bir kaos ortamından sakınmak için de yönetimin bazı ahlak kurallarını çiğnemesi gerekebilir. Verilmiş bir sözü bozmamak bir savaşa yol açacaksa, sözünün eri olarak anılmanın ahlaklı bir tarafı yoktur.

Hep daha fazla acıya veya ölüme neden olmama fikrine vurgu yapar. Acımasız hükümdarları överken verdiği örneklerde, kurnazlıklar sonucu sağı solu fethedenlerden değil, cesaret ve akılcılık sonucu düzen sağlayabilmiş insanlardan bahseder. Machiavelli geleneksel ahlak ilkeleri yerine yeni bir laik etik önerir. Bu yeni anlayışla öte dünyayı temsil eden eski inanç hiçbir biçimde bağdaşmaz. Bu yeni anlayış Prens’de eskinin ‘silahsız peygamberlerine’ karşı ‘tilki ve aslan’ nitelikleriyle donanmış hükümdarla temsil edilir. ‘İki ayrı savaşım yolu olduğunu bilmek gerekir: Biri yasalara uyarak, ikincisi zora başvurarak. İlki insanlara özgüdür, ikincisi hayvanlara…Hayvan kimliğine bürünmeyi bilmesi gereken bir hükümdar hayvanlardan tilki ve aslanı yeğlemelidir…Tuzaklardan korunmak için tilki, kurtlara karşı koyabilmek için aslan olmak gerekli.’

Ondan öncekiler siyaset kuramlarını, ideal devleti ve toplumu betimleyip iyi bir yöneticinin nasıl olması gerektiği üzerine düşünce geliştiriken Machiavelli, siyaseti olduğu gibi aktarır. Bu nedenle, neyin doğru neyin yanlış olduğuyla değil gerçek politikayla ilgilenmeyi seçer. Siyaset kuramına, siyaset felsefesine değil politik uygulamalara bakar. Bu yüzden İtalyanlar onu bir ‘politika teknisyeni’ olarak tanımlar.

Prens’in ana temalarından biri erdem-yazgı/kader/şans ilişkisidir. ‘Yazgı, bana göre taştığı zaman her şeyi altüst eden, ortalığı sele boğan, ağaçları deviren, evleri yıkıp harap eden taşkın bir ırmağa benzer…Yazgı, kendisine karşı koyacak erdemin var olmadığı yerde gücünü gösterir.. Şiddetini erdemin olmadığı yere yönlendirir, çünkü bilir ki orada onu engelleyecek setler ve bentler yoktur.’

‘Bana kalırsa insanlar kılı kırk yarmak yerine gözü kara olmalıdır ve işlerin üstüne üstüne gitmelidir. Çünkü yazgı dişidir ve ona egemen olmak isteniyorsa sert davranıp okşamak gerekir…Yazgı, kadın olarak gençlerin dostudur, çünkü gençler çok hesap kitap yapmaz ve girişirler; daha büyük bir yüreklilik gösterip ona egemen olurlar.’ Yazgının dişiliği İtalyanca’da yazgı sözcüğü anlamına gelen ‘la fortuna’nın dişi bir isim olmasından kaynaklanır. Erdem ise İtalyancada latince erkek anlamına gelen ‘vir’den türemiş ‘la virtù’dur. Sözcük dişi ama kökü ne ilginç ki erkekten türemedir. Bu nedenle erdemin erkeklere özgü bir tavır olarak görüldüğü söylenmektedir. Machiavelli’nin ve diğer Rönesans yazarlarının cinsiyet konusundaki tutumu, erdem algılamalarının kadının görünmediği, kadınsız demokrasilerin işlediği Klasik Roma, Antik Yunan kültürüne olan bağlılıklarını gösterir.

Atölye Machiavelli’nin prenslerin her durumda kadın gibi davranmaktan uzak durması gerektiğini belirtmesi, kadınsılığı korkaklık ve hoppalıkla özdeştirmesini eleştirdi. ‘Tüm insanlar, özellikle hükümdarlar, bir takım niteliklerine dayalı olarak ya övgü ya da yergi alırlar…Kimileri acımasız, kimileri yufka yürekli; kimileri sözünde durmaz, kimileri sadıktır; kimisi kadınsı ve ödlektir, kimisi yavuz ve cesur; kimisi alçakgönüllü, kimisi kibirlidir; biri zındıktır, öbürü dindar; biri cin fikirli öbürü hödüğün teki; biri geçimsiz, öbürü geçimli; biri ağırbaşlı, öbürü hoppa; biri dini bütün öteki inançsız gibi…’, ‘Ne ki Alexander kadınsı biri olması ve annesinin sultasına girmesinden ötürü aşağılandı ve  askerin düzenlemiş olduğu bir darbeyle öldürüldü…’, ‘Alexander’in kadınsılığından bıkmış olan ordu, o ölünce, savaşkan ruhlu Maximinus’u imparator seçti.’

Machiavelli’nin erkeklik tanımı, cesaret ve kararlılık gibi ‘katı’ erdemleri içerir; buna karşılık, merhamet ve cömertlik gibi ‘yumuşak’ erdemler kadınlara özgüdür. Oysa muhafazakarlar, ya da muhafazakar siyasetçiler, siyasete din gözlüğünden bakanlar, insanın doğası gereği kötülüğe yatkın olduğunu düşündükleri için onu baskı altında tutmayı ister. Hümanist ise özgür bıraktığında bireylerin doğal olarak iyiye yönelebileceğini, iyi bir eğitimle doğruyu ve güzeli seçmeyi öğrenebileceğini savunur.

Machiavelli’nin Prens isimli kitabı yayınlandığı andan itibaren ahlakçıların ve Kilise’nin eleştirilerine konu olur, şeytanın eseri olarak tanımlanır ve Machiavelli’nin tüm kitapları 1559 yılında Katolik Kilisesi’nin ‘Yasak Kitaplar Dizini’ne koyulur. 1572 Yılında, Aziz Bartolomeus Yortusu Kıyımı’nda binlerce Protestan’ın öldürülmesi, Catherine de Medici’nin Prens’deki önerileri uygulaması olarak değerlendirilir. Makyevelcilik, Makyevelist tutumlar diye bir tanım doğar. 1740 Yılında Prusya Kralı II. Friedrich, Anti-Makyavel diye ağır bir eleştiri kitabı kaleme alır. Olumlu yaklaşımlar da eksik değildir. Francis Bacon “İnsanların yapmaları gerekeni değil, yaptıklarını yazan Machiavelli’ye minnettarız” diyerek onun bu yönüne atıf yapar. Rousseau Toplum Sözleşmesi’nde  “Krallara ders veriyor gibi yapıp, halklara en önemli öğretiyi sunmuştur” diyerek halkların nasıl yönetildiklerini anlamalarını, bilinçlenmelerini istediğini vurgular, Machiavelli’yi ‘dürüst bir insan, iyi bir yurttaş olarak niteler. Bugün Machiavelli ve Prens/Hükümdar kitabı siyaset biliminin temel yaklaşımlarından, kitaplarından bir sayılır.

Atölye, Machiavelli’nin şiddet yüklü öneriler getirdiği konusunda görüş birliğindedir. Her ne kadar yazara göre şiddet ve kötülük yöneticinin aşağılık ihtiraslarına, küçük hesaplarına alet olmamalı ancak devletin kalıcılığı için gerektiğinde başvurulmalı olsa da çoğu önerisi şiddet yüklüydü. Bertrand Russel kitabı “gangsterlerin el kitabı” olarak nitemişti.

Machiavelli acımasızlığı ve diğer kötü tutumları, kendi adlarına değil, yalnızca devleti koruma adına yapıldığında savunur. Nitekim, tek amaçları güç olan, yurttaşlarını öldüren, dostlarına ihanet eden, inançsız, acımasız ya da dinsiz siyasetçileri eleştirir. “Bu yöntemler egemenlik kazandırabilir ama şan kazandırmaz” der.

Atölye Prens’te önerilen yöntemleri, acımasız, vahşice ve kötü olarak niteledi. Hükümdarların ya da yandaşlarının ailesini öldürme, devrim ve isyanları şiddete başvurarak bastırma gibi yöntemlerin, bugün allanıp pullanarak, yumuşatılarak uygulanmasındaki benzerliğe, yüzyıllar geçse de önerilen yöntemlerin hala uygulanabilirliğine dikkat çekti.

‘Hükümdarların savaşım vermek zorunda kaldıkları yalnızca iki güç vardır: varsılların ihtirası ve halkın küstahlığı…Zor olan aynı anda askerleri ve halkı mutlu etmekti. Çünkü halk huzur istiyordu ve dingin yaradılışlı hükümdarı yeğliyordu; oysa askerler zorba, zalim, açgözlü ve asker ruhlu hükümdarlardan hoşlanıyorlardı.’

‘Hükümdar halkın sevgisini kazanmışsa darbelerden korkmamalı ama halk onu düşman görüyor ve ondan nefret ediyorsa her şeyden ve herkesten korkmalıdır. İyi bir düzen kurmuş devletler ve erdemli hükümdarlar, seçkinleri kırmamaya, halkın beklentisine yanıt vermeye ve onu mutlu etmeye özen göstermişlerdir.’

‘Ruh soyluluğu ve büyüklüğüyle değil parayla elde edilen dostluklar satın alınmış dostluklardır, gereksinim duyulduğunda kullanılamaz.’

‘Kendisi bilge olmayan bir hükümdarın iyi danışmanlara sahip olamayacağı genel ve şaşmaz bir kuraldır..Çünkü o akıllı danışman, devleti hükümdarın elinden alır.’

‘Dalkavukluktan kurtulmanın tek yolu, senin, gerçeği duymaktan rahatsız olmayacağını herkesin bilmesidir.’

‘Sevgi bir zorunluluk bağıdır ve insanlar doğaları gereği, çıkarları söz konusu olduğunda o bağı rahatlıkla koparır atarlar; oysa korku bağı insanın hiç aklından çıkaramadığı ceza ve cezalandırılma kaygısıyla örülmüştür.’

‘Sevilecek biri olmaktansa korkulacak biri olmak yeğdir.’

‘Hiçbir şey kendi öz gücüne dayanmayan bir iktidar ünü kadar tutarsız ve hastalıklı olamaz.’

‘Yansız kalmak size en uygun tavır olarak gösteriliyorsa da hiçbir şey siyasanıza bunun kadar yararsız, bunun kadar aykırı değildir; gerçekte kimsenin gönlünü kazanmadığınız ama saygınlığınızı yitirdiğiniz için sonunda kazanan tarafın kurbanı olursunuz.’

Did you find apk for android? You can find new Free Android Games and apps.
Share.

Comments are closed.