12 Aralık 2011 – Edebiyat Atölyesi Üçüncü Dönem Dördüncü Kitap – İstanbul

0
Want create site? Find Free WordPress Themes and plugins.

Tahsin Yücel’in okur-yapıt-yazar üçgeninde okur ile geleneksel bir ilişki kurduğunu, okura düşünecek, yorumlayacak bir şey bırakmadan, okuru dışarıda tutarak, söylemek istediğini söylediğini konuştuk. Yazar okuru dışlıyor, ayırıyordu. Okurun, okuduğu metni kendi gerçekliğinde yeniden oluşturması, yapıtı kavraması ve alımlandırmasına olanak verilmiyordu. Yazar söylemek istediğini, okuru kenarda bırakarak, ayrımcılık yaparak iletiyordu ki, bunun kendisi bir şiddetti.

Yazar’ın söyledikleri, düşünce ve değerlendirmeleri o kadar doğrudan, eleştiri ve açıklık bırakmadan söyleniyordu ki yazar ile okurun arası açılıyor, iletişim kesiliyor ve görüşler kamplaşıyordu.

Yazar sorunlara oldukça yüzeysel eleştirilerle, dışarıdan bakıyor bu da yabancılaştırma etkisi yaratan groteks bir edebi tercihin gözetildiğini anlatıyordu. Mevcut toplum dinamiklerinden uzak, dışarıdan bakan tutum,yazarın Atölye’ce ‘elitist’ ve ‘oryantalist’ olarak değerlendirilmesine yol açtı. Toplumun görünen kısmına şöyle bir bakıp, tepeden bir bakış açısında görüşler sıralanıyordu.

Yargının özelleştirilmesi, yılkı insanları, ‘başka bir sonun mümkün görülmesi’, ‘eleştiri oldukça umut da vardır’ türünden barışçıl gözlem, hareket noktası ve değerlendirmelerine karşın yapıt ve yazarı bir bütün olarak yüzeysel ve şiddet yüklü bulundu.

Korkutucu olarak nitelenen, istenmeyen, olmasından korkulanı anlatan, konu edindikleri alandan ya da sorundan hareket ederek var olan toplumsal- siyasal düzendeki gelişmelerin, insanı ve toplumu hangi vahim noktalara doğru sürüklemekte olduğunu ve onları nasıl bir geleceğin beklediğini gösteren ‘istenmeyen ütopya’ ya da ‘distopya’ türündeki roman, işte bu hareket noktası nedeniyle de şiddet yüklüydü. Okur için korkutucu bir gelecek çiziliyordu.

Kendi kurulu düzenlerinin gelgitleri, sorunları içinde, kendilerini dış dünyaya kapattıkları sürece körleşmekte olan roman kişilerinde aslında yazarı, yazarın körleşmesini gördük.

Dil seçimleri de seçkinci ve dışlayıcıydı. ‘Tansık’, ‘çelişkin’, ‘altsüremlilik’, ‘eşsüremlilik’, ‘kenter’ bunlara örnekti.

2006 Yılında yazılmış olmasına karşın 2073 için öngörülen yaşami, mekikler ve gökdelenlerle sınırlı kalmıştı. Cumhuriyet’in 150 kuruluş yılında, kuruluşun 25. yılında görülen sosyolojik unsur, olgu ve ögeler geçerliliğini sürdürüyordu. ‘Kasabalılar’, ‘Karadenizli müteahhitler’, ’Kayseri üslubu’, ‘kötü ve art niyetli yabancılar’, ‘kodamanlar’, ’köhne Anadolu kasabaları’, ‘yeteneksiz ve kukla devlet adamları’, ‘başımıza çöreklenen herifler (yönetici kadro)’ gibi.

Karakterler karikatürize edilmiş, derinliği olmayan karakterlerdi. Kadınlar adeta yoktular. Siluetleri görülüyordu.

Ütopik, siyasal ve felsefi bir roman olarak Gökdelen, abartılı heyecanı ve ironisi ile durumu karikatürleştiren bir yaşam paradisi gibiydi, savaşcıl üslupla yazılmış bir parodi.

Atölye takvimi aşağıdaki gibidir:

1. 26.12.2011  Latife Tekin  Berci Kristin Çöp masalları

Esra Akbalık

2.09.01.2012  Murat Uyurkulak    Tol

Zehra Yaman

3.23.01.2012  Adalet Ağaoğlu     Üç beş kişi

Aslı Tohumcu

4.06.02.2012  Kaan Aslanoğlu     Kuş bakışı

Görkem Yeltan

5.20.02.2012  Elif Şafak    Pinhan

Şengül Çiftçi

6.05.03.2012 Tezer Özlü    Yaşamın ucuna yolculuk

Ümmü Burhan

7. 19.03.2012 Oya Baydar    Kayıp söz

Yalçın Akyıldız

8.02.04.2012  Nazan Bekiroğlu    İsimle ateş arasında

Sinan Akboğa

9.16.04.2012  Hasan Ali Toptaş   Gölgesizler

Kamer Badur Eğilmez

10.30.04.2012 Hakan Günday  Malafa

Burcu Aktaş

11.14.05.2012 Mehmet Uzun   Abdalın bir günü

Şengül Çiftçi

12.28.05.2012 Mehmet Eroğlu Fay kırığı

Görkem Yeltan

13.11.06.2012 Ayla Kutlu     Hoşça kal umut

Evren Erg

AtölyeBAK

Did you find apk for android? You can find new Free Android Games and apps.
Share.

Comments are closed.