1 Nisan 2013 – Edebiyat Atölyesi IV. Dönem Onbirinci Kitap – İstanbul

0
Want create site? Find Free WordPress Themes and plugins.

charlie‘Sinemaya uyarlanmış edebiyat eserlerinde savaş ve barış’ Atölye’sinin on birinci kitap/filmi olan Charlie’nin Çikolata Fabrikası’nı Ümmü Burhan (Roald Dahl basım yılı 1964)ve Emre Arda (yönetmen Tim Burton çekim yılı 2005)tanıttı ve tartışmaya açtı. Dört dönemdir süren Atölye’nin ilk çocuk kitabı incelemesi olan Charlie’nin Çikolata Fabrikası kitabı bir çocuk klasiği sayılıyor. Quentin Blake’in resimlediği kitap, yazıldığı dönem göz önüne alınırsa, çocuklara büyülü bir dünyanın kapılarını aralıyor. Özellikle fabrikanın betimlenmesi, burada yapılan araştırma ve geliştirme çalışmalarının anlatımı, büyülü bir gerçekliği, resimlerin de katkısıyla gözlerimizin önüne seriyor. Umpa-Lumpalar, çiklet makinesi, her şeyi ışınlayabilen tele çikolata, ışınlayıcı kamera, hiçbir yere bağlı olmadan havalanabilen cam asansör, çikolata ırmakları, çayırlar, şelaleler…

Bir çocuk kitabı değerlendiriyor olmanın bilinciyle yazarın okur çocuklara bir ders vermek istediğine hazırdık. Ancak bu ders, biz büyüklerin artık çok iyi bildiği, çoktan öğrendiği bir dersini, bize nasıl çocukken verilmeye başlandığını görmüş olduk.

Kitabın başında yazar bize fakir bir ailenin dramını, yaşamını betimlerken fakir ama onurlu, kalabalık ve mutlu bir aile yaşamının değerliliğini vurguluyordu. Daha sonra, fabrikayı gezme şansını yakalayan çocuklar ve onların aileleri üzerinden (oburlar, şımarıklar, ukalalar, bağımlılar…) iyi- kötü, doğru-yanlış, akıllı-aptal, uslu-yaramaz gibi değerleri tanıtıyor, kitabın sonunda da Charlie üzerinden ( hiç soru sormayan, yorum yapmayan, karşı çıkmayan, elindekiyle yetinen, şaşırmayan, sıra dışına çıkmayan) iyinin ve doğrunun kazanacağını gösteriyordu.  Kiloluların, bağımlılıkları olanların, kolay elde etmeye alışmış olanların, çocuk da olsalar değersizliğini gösterip bir şekilde cezalandırılacaklarını, iyi ve güzel olan bütün özelliklere(!)sahip Charlie’nin büyük ödülü kazanacağını anlatıyordu. Adeta kutsal bir metin okuyor gibi olduk.

Çikolata fabrikasını gezdiren Bay Wonka, tam bir kapitalistti. Fabrikasında daha önce çalışmış ve bilgilerini çalıp rakiplerine götürmüş sanayi casusu çalışanlarından kurtulmak için, bir süre üretimine ara vermiş sonra da açlık sınırında yaşadıkları Pasifik Okyanusu’ndaki bir adadan getirdiği, sıra dışı, küçük, kısa boylu insanları, kakao çekirdeği karşılığında, fabrikadan dışarıya çıkmalarına izin vermeden çalıştırıyordu. Bu Umpa Lumpa’lar üzerinde deneyler yapabilecek kadar işi ileriye götürüyor ve de koşullarından çok mutlu olduklarını her fırsatta belirtiyordu. Bu betimlemeler bize Afrika’daki vatanlarından kopartılarak zorla Amerika’ya taşınan 17-18. yüzyıl, ya da ekonomik darboğaz, işsizlik nedeniyle ailelerinden, ülkelerinden kopartılarak düşük ücretle başka ülkelere çalışmaya gelen ve de ellerinden pasaportları alınarak, onlara gösterilen getto ve şantiyelerin dışına çıkmalarına izin verilmeden işe koşulan 20-21.yüzyıl kölelerini çağrıştırdılar.

Bu koşullarından çok mutlu olan Umpa Lumpa’lar işyeri sahibinin en güvendiği insanlardı. O kadar mutluydular ki, sahiplerinin sesleri olarak, hiç beklenmedik anlarda fabrikanın bir köşesinden çıkıp şarkılar söylüyorlardı. İşveren malını, mülkünü, çikolata fabrikasını, bırakabileceği birini arıyor ve kendi kriterlerine uyup uymadığını görmek için de bir yarışma düzenliyordu. Duygularına, nefislerine, alışkanlıklarına yenik düşen ‘kötü çocuklar’ bir bir yenilip oyunu kaybediyor, bir diğer deyişle işveren tarafından devre dışı bırakılıyorlardı.  İşte bu ‘güvenilir ve mutlu çalışanlar, Umpa Lumpa’lar, işverenin kendine ‘varis olacak kadar güvenilir, kendi gibi düşünen kişiyi bulma yarışmasından’ elenen çocuklar ve ailelerin tutumları üzerine eleştirel, ayırımcı, hakaret içeren şarkılar söyleyip, onları toplumda deşifre ederek uzaklaştırıyorlardı. Bu şarkılarla biz büyükler de, tragedyalardaki koroların işlevini üstlenen Umpa Lumpa’lar sayesinde, ‘büyük abi’nin verdiği dersi anlıyor, kıssadan hisselerimizi çıkartıyorduk.

Filmde ise işveren, akıllı bir kapitalist olarak daha da göze çarpmakta, kar hırsı kutsanmakta ve bulduğu çözüm yolu ve bu yolda başkalarını aşağılama, kullanma, dışlama önerileri daha da olağanlaştırılmaktaydı. Firma iflasın eşiğine gelmiştir. Yeniliklere ayak uyduramayan fabrika tarihe karışmak üzeredir. Çikolata imparatorluğunun sahibi eski ününü canlandırmak, imparatorluğuna yeni bir soluk getirmek için bir plan yapar; tüm ülkeye dağıtılacak çikolata paketlerinin sadece beşine çekiliş biletleri koyar. Bu biletleri bulan çocuklar hem Çikolata Fabrikasında bir gezi yapacak hem de diledikleri kadar çikolata yiyeceklerdir. Böylece Wonka Çikolataları yeniden gündeme gelecek ve satışlar artacaktır. Çikolata imparatorluğunda düşsel bir yolculuğa çıkan çocuklar reklam yıldızı olmak isteyen, şiddete meyilli, bağımlı, obez çocuklardır.

Yazar, çocukların adlarını kişilik yapılarına uygun sözcüklerden seçerek alaycı bir anlatım yolunu benimsemişti.  Mike Teevee (TV), Violet Beauregarde (violet sözcüğünün karşılığı hem menekşe rengi hem de bir çeşit kimyasal boya maddesidir)Beauregarde” (Fransızcada iyi görünümlü, güzel anlamına gelir), Augustus Gloop (Lokmaları ağzına öyle bir doldurur ki gören onun boğulduğunu sanır. Gloop İngilizcede boğulma sesini anlatan bir ünlemdir),Charlie Bucket (bucket İngilizcede para kazanmak ve işine dört elle sarılmak anlamına gelmektedir).

Yazar, televizyon bağımlılığı, lüks tutkusu, her şeye sahip olma isteği, ünlü olma arzusu, sakız çiğneme rekorunu kırma saplantısı, oburluk gibi kusurları ‘Her şeyin fazlası zararlıdır!” demekteydi. “Çocukların tutumlarından, yaptıkları ya da yapmadıkları şeylerden ana babaları sorumludur! Yanlışlar yapılabilir, önemli olan bu yanlışları yinelememek ve zamanında dönmeyi bilmektir.”

Kazanan her zaman dingin, huzurlu ve azla yetinmeyi bilen kişidir. Yoksul ailede en bol olan şey sevgidir. Birbirlerine, kendilerine, dünyaya duydukları sevgi yaşadıkları sıkıntıyı çekilir kılmaktadır. Asla açgözlülük yapmazlar, içinde oldukları durum onlara hep azla yetinmeyi öğretmiştir. Yazar adeta kutsal kitaplardaki yedi günaha gönderme yapıldığı izlenimi uyandırıyordu.

Kitap, fantastik unsurlarla eğlencenin iç içe geçtiği bir kara mizah örneği, bir çocuk klasiği olmakla birlikte, oldukça zalim, acımasız yetişkinlerin olduğu, yoksulluk, açlık ve acının ve bunlara yol açan nedenlerin yüceltildiği, içerik ve diliyle Atölyemiz açısından barışçıl olmayan bir metin olarak değerlendirildi.

Did you find apk for android? You can find new Free Android Games and apps.
Share.

Comments are closed.