30 Kasım – 6 Aralık 2010 – Küresel Bak Bülteni

0
Want create site? Find Free WordPress Themes and plugins.

Dünyadan Haberler
ABD’nin atom bombaları İncirlik’te / Haber27.com – 01.12.2010

ABD’nin Avrupa’daki nükleer silahları” konusu WikiLeaks belgelerinde ilk kez resmiyet kazandı. Yıllardır dünya basınında yazılan “ABD’nin Avrupa’daki nükleer silahları” konusu WikiLeaks belgelerinde ilk kez resmiyet kazandı. 2009 tarihli ABD belgesinde Türkiye, Almanya, Hollanda ve Belçika’daki atom bombalarından bahsedildi. Yıllardır tartışılan “Amerika’nın Soğuk Savaş döneminde Avrupa’ya gönderdiği nükleer silahlar hala Avrupa’da mı?” sorusuna cevap yine WikiLeaks belgelerinden geldi. Amerika’nın NATO aracılığıyla Avrupa ülkelerine verdiği nükleer bombaların Almanya, Belçika, Hollanda ve Türkiye’de bulunduğu yayınlanan rapordaki bir diyalogda ilk kez resmiyet kazandı. Amerikan atom bombalarının 200’den fazlasının hala Avrupa’da olduğunun yazıldığı belgelerde bu 4 ülkenin adı geçiyor. Buna konu olan belgede Amerikan Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Philip Gordon ile Almanya Başbakanı Angela Merkel’in dış siyaset danışmanı Christoph Heusgen arasında geçen diyalog yer alıyor. Heusgen, kendisine göre “20” taktik nükleer silahın Almanya’dan gönderilmesinin, Rusya’da “binlercesi” varken saçma geldiğini söylüyor. Silahların gönderilmesinin her iki tarafın da silahları bırakmasıyla değer kazanacağını belirtiyor.

Türkiye’yi zor durumda bırakır

Gordon bu görüşmenin notlarını yazdığı raporuna şunları ekliyor: “Almanya’nın, Belçika’nın ve Hollanda’nın silahını bırakması Türkiye’nin kendi stoğunu devam ettirebilmesini siyasi olarak çok zorlaştırır, böyle yapmaları gerektiğine inanmalarına rağmen…” Yıllardır savaş başlıklarını sakladığı iddia edilen bu dört ülke ve NATO sürekli açıklama yapmayı reddetmişti. Fakat dün NATO iddialar üzerine bir açıklama yaparak “sızıntı”yı, “Yasadışı ve tehlikeli” olarak yorumladı. Düzinelerce B-61 bombasının bulunduğu yıllardır öne sürülen İtalya ve Birleşik Krallık’ın adı ise belgelerde geçmiyor. Kısa menzilli nükleer silahlar Amerika’nın en eski nükleer silahları. 1950’lerde Soğuk Savaş zamanında ABD’nin NATO’ya bağlılığını göstermek için verdiği silahların artık hiç bir işe yaramadığı gerekçesiyle bazı Avrupalı siyasetçiler tarafından iade edilmesi istenmişti.

WikiLeaks belgelerinde Afganistan

AA – 03.12.2010

Wikileaks internet sitesinde yayımlanan belgelerin birinde, ABD’nin Afganistan Büyükelçisi, Afganistan Devlet Başkan Yardımcısının başkent Kabil’den aldığı 52 milyon dolar nakit parayla Dubai’ye indiğini ileri sürülüyor.

ABD’nin Kabil Büyükelçisi Karl Eikenberry, Dışişleri Bakanlığı’na gönderdiği telgrafta, Afganistan’dan dışarı servet çıkışının yaygın bir durum olduğunu ve ABD’nin bunu durdurmaya gücünün yetmediğini itiraf ediyor. Eikenberry, diplomatik kaynaklara göre, bu şaşırtıcı olaylardan birinin 2009 yılının ekim ayında Dubai’de meydana geldiğini belirterek, Devlet Başkan Yardımcısı Ahmed Ziya Mesud’un 52 milyon dolar nakit parayla indiği Dubai havaalanında durdurulduğunu ve sorgulandığını belirtiyor.

Büyükelçi, Afganistan’da Sovyetler Birliği askerlerine karşı direnişin efsane lideri Ahmed Şah Mesud’un küçük kardeşi olan Ziya Mesud’un, Amerikan ve Birleşik Arap Emirlikleri yetkilileri tarafından kara para aklanmasını durdurmak için gözaltına alındığını, ancak Afganistan Devlet Başkanı yardımcısının, paranın nereden geldiğini açıklamadan gitmesine izin verildiğini ifade ediyor. Eikenberry, büyük miktarlarda paranın haftalık, aylık ve yıllık olarak Afganistan’a geldiğini ve ülke dışına gittiğini, 20 Ağustos 2009’daki devlet başkanlığı seçiminden önce bankacılık sisteminden 600 milyon doların çekildiğinin rapor edildiğini, son aylarda 200 milyon doların daha çekildiğini kaydetti.

Kuryeler, paranın genellikle Pamir Havayolları uçakları tarafından taşındığını bildiriyor. Pamir Havayolları’nın ortakları arasında Kabil Bank, Devlet Başkanı Hamid Karzai’nin kardeşi Mahmud Karzai, Tacik savaş ağası Muhammed Fehim de bulunuyor. Büyükelçilik telgrafında, dışarı çıkarılan paraların sahipleri olarak, uyuşturucu kaçakçıları, rüşvet alan yetkililer ile yasal yollardan para kazanan, ancak parasını Afganistan’da tutmanın faydası olmadığını düşünen iş sahipleri gösteriliyor.

ABD, Pakistan’ı insansız uçakla vurdu

Cumhuriyet – 06.12.2010

Pakistan’ın Kuzey Veziristan bölgesine insansız Amerikan uçağı tarafından düzenlenen hava saldırısında 3 kişi öldü.

Pakistan televizyonlarının güvenlik kaynaklarına dayandırdığı haberde, Kuzey Veziristan’ın Mir Ali köyünde Taliban militanlarının saklandığından şüphelenilen bir evin, insansız Amerikan uçağından atılan füzeyle vurulmasıyla 3 kişinin öldüğü, 2 kişinin de yaralandığı bildirildi.

İnsansız Amerikan uçaklarının son iki ayda Pakistan topraklarında düzenlediği saldırılarda önemli oranda artış oldu. Eylül ayı başından beri ülkenin kuzeybatısında El Kaide ve Taliban militanlarının hedef alındığı 50’den fazla Amerikan saldırısında yaklaşık 270 kişi öldü.

BM’den Afganistan’a yardım çağrısı

Cumhuriyet – 05.12.2010

Birleşmiş Milletler (BM), Afganistan’a 2011 yılında, 678 milyon dolarlık insani yardım yapılması çağrısında bulundu.

BM’nin insani yardım koordinatörü yardımcısı Catherine Bragg, çatışmaların yoğunluğu ve doğal felaketlerin, Afganistan’a 2011’de de yardımların sürmesini gerekli kıldığını belirtti.

Öte yandan, Afganistan’da görev yapan uluslararası gücün komutasını yürüten NATO tarafından yapılan açıklamada, Vardak bölgesinde düzenlenen bir hava saldırısında Taliban liderlerinden birinin öldürüldüğü bildirildi.

Yardım görevlisini ABD askeri öldürmüş

Star – 04.12.2010

Afganistan’da Taliban tarafından rehin alınan ve 8 Ekim’de başarısız kurtarma operasyonu sırasında ölen İngiliz yardım görevlisi Linda Norgrove’nin, kendisini kurtarmaya çalışan ABD özel kuvvetleri tarafından öldürüldüğü ortaya çıktı.

Hazırlanan resmi raporda, yardım görevlisinin, ABD askerinin attığı el bombası nedeniyle öldüğü, olaya karışan askerlere disiplin cezası verildiği kaydedildi

Demokrasi Irak’a asılamadı

Takvim – 06.12.2010

Büyükelçileri ile dünyayı dinleyen ABD, Irak’a demokrasi değil kaos götürdü. İşte bu kaosun son kurbanı ise 39 Iraklı oldu. Söz konusu 39 kişi El Kaide şüphelisi olarak gözaltına alındı. Zanlılar El Anbar bölgesinde intihar saldırıları planlamakla suçlandı. Ancak gözaltından mahkemeye sevk edilmesi gereken 39 Iraklı, önce basının karşısına çıkartıldı. Neyle suçlandıklarından haberdar olmayan zanlılar, gazetecilerin karşısına sıra sıra dizildi.

BAKAN HÜKMÜNÜ VERDİ

İçişleri Bakanı Cevad El Bolani ise tutukluların suçlu bulunacağına inandığını söyledi. Bakan Bolani, “Bu suçluları ve soruşturma sonuçlarını mahkemeye göndereceğiz. 39 kişi ölüm cezasına çarptırılacak. Talebimiz bu suçluların idamlarının geciktirilmemesi yönünde” diye konuştu.

Bir milyon cana malolan bir yalan

Dünya Bülteni – 06.12.2010 / Mucahid Yıldız

ABD’nin Irak işgalinin temel nedenini oluşturan ‘biyolojik silah yalanını’ Alman İstihbarat Teşkilatı BND yapmış.

Televizyon dergisi ‘Panorama’nın muhabirleri tarafından hazırlanan ve Alman resmi televizyon kanalı ARD’de yayınlanan bir programda, 7 yıl önce Amerika’nın Bağdat’ı işgaline zemin hazırladığı ve zamanın başkanı George W. Bush’un kameralar karşısına çıkarak  ‘Irak biyolojik silah yapımı için fabrikalarını büyüttü ve iyileştirdi’ ifadesini dayandırdığı tek yalan kamuoyuna detaylarıyla açıklandı. Irak’lı Rafed isimli bir kimya mühendisinden kaynaklanan yalana dayanarak zamanın ABD Dışişleri bakanı Colin Powell de 5 Şubat 2003’te Birleşmiş Milletler’de Irak’la savaşın şart olduğunu, uydurma hikayelerle ve kimya mühendisinin çiziktirerek Alman BND ajanlarına verdiği krokilere dayanarak yapılan resimlerle izah etmişti.

Dünya kamuoyunun ‘Curveball’ (Amerikan baseball oyununda karşı tarafı şaşırtmak için dönerek atılan top), takma adıyla tanıdığı Rafed Alwan, bugün yüzbinlerce insanı gözyaşına boğan korkunç bir işgalin BM gözünde meşruiyetini sağlayan yalanı uyduran kişiydi.

Powell’ın BM’de sunduğu uydurma kroki..

ARD’de ‘Yalanlar görevde’ adıyla yayınlanan belgeselde, Panorama muhabirlerinin 2007’den bu yana yaptıkları araştırmaların sonuçları ortaya döküldü. ‘Curveball’ lakablı şimdi 43 yaşındaki Rafed 1999 yılı kışında Bavyera’daki Zirndorf mülteci kampında kalırken Alman istihbarat teşkilatı (Bundesnachrichtendienst) BND çalışanlarıyla görüşerek en önemli bilgi veren kişi oluverdi. Rafed, BND ajanlarına sözde Irak’ta bir fabrikada çalıştığını, fabrikanın kamufle bir isimle Saddam için gizli bir şekilde kimyasal ve biyolojik silahlar ürettiğini söyledi. Sözde bu fabrikada bir kaza olmuş ve 12 kişi hayatını kaybetmiş. Rafed, biyolojik silah üretiminin mobil olarak yapıldığını, zehir üreten mutfakların kamyonlara monte edilerek, bu kamyonların sürekli yerlerini değiştirdiğini anlattı ve bu ifadeler BND protokollerine kaydedildi. Bu ifadelere dayanarak hazırlanan raporlar da Bush’un savaş nedeni olarak kullanması için danışmanlarına ulaştırıldı.

Bush, BND’den aldığı, Rafed’in uydurma ifadelerine dayanarak savaş başlamadan önce yine kameralar karşısına çıktı ve ‘Biz biliyoruz ki, Irak 90’lı yılların sonundan beri birçok biyolojik silah üreten laboratuvara sahip. Bu laboratuvarları sürekli hareket halinde bir yerden bir yere dolaştırarak biyolojik ve kimyasal silah üretiyor.’ dedi. Halbuki Irak’ın kimyasal ve biyolojik silah ürettiği de, El-Kaide ile işbirliği yaptığı da koca bir yalandan ibaretti.

‘Curveball’ın yalanları Beyaz Saray tarafından Amerika’da en çok seyircinin ekranları başında olduğu primetime’da televizyonlarda yayınlanıyordu. Irak’lı bilgi kaynağı hakkında bir de kitap yazıldı. Daha sonra resmi bir soruşturma başlatılarak, seyyar laboratuvar yalanlarının savaştan önce iddia edilen bir çok iftiraların en kötüsü olduğu sonucuna varıldı.

Her ne kadar SPD’li Gerhard Schröder’in başbakanlığındaki Almanya, Irak savaşına karşı olsa da, BND’nin bilgi kaynağı ‘Curveball’ın yardımıyla Amerikan ve tüm dünya kamuoyu yanıltılarak savaş için kışkırtılmıştı. Almanlar şimdi savaştan önce Irak’lı bu bilgi kaynağına inanmadıklarını ve bunu Amerikalılara da söylediklerini ifade ediyorlar.

Panorama belgeselinde, savaştan sonra Irak’ta kitle imha silahları arayan fakat hiçbir şey bulamayan CIA ajanı David Kay’ın yalanlar konusundaki görüşü soruluyor. Kay, Almanların şimdi birdenbire Irak’lı yalancı kimya mühendisinin bir işe yaramadığını söylemelerine çok şaşırdığını belirterek, ‘İstihbarat işlerinde bilgi kaynağı işe yaramıyorsa, o bilgi kaynağı yakılır. Yani ortadan kaldırılır.’ diyor. Zamanın Alman BM Büyükelçisi Gunter Pleuger de bu ifadelere karşın kendisinin Amerikalı yetkilileri bu haberlere karşı uyardığını söylüyor. Ancak büyükelçi bunun kamuoyuna açık bir şekilde yapılmadığını belirtiyor. Kesin olan şu ki Curveball olayı Alman-Amerikan ilişkilerini belirli bir zaman için sıkıntıya soktu ve istihbarat servisleri için büyük bir rezalet örneği teşkil etti.

Panorama muhabirlerinin yaptığı araştırmalara göre BND’ye bilgi aktaran Rafed, yalanları ortaya çıktıktan sonra da 2008 yılı sonuna kadar BND’den ayda 3000 Avro net maaş almaya devam etmiş. Rafed maaşını, Münih’te bulunan BND’ye ait bir naylon firma üzerinden alıyordu. Daha sonra BND tarafından sözleşmesine son verilince Rafed iş mahkemesine başvurarak son bir defa daha 2000 Avro para aldı. Ayrıca BND, 2008’de Irak’lı Rafed’in Alman vatandaşı olmasına ve bir Alman pasaportu almasına da yardımcı olmuş. Karlsruhe Vatandaşlık Dairesinde iki BND çalışanı, savaşa neden olan yalanları uyduran Rafed’in vatandaşlık müracaatı için gerekli olan belgeleri doldurmasına yardım etmişler.

BND çalışanlarından biri, yalan söylemiş de olsa bilgi kaynağına koruma sözü verilmişse bu sözün yerine getirilmesi gerekir diyor. Yeşiller Partisi milletvekili Hans-Christian Ströbele ise, ‘BND ‘Curveball’ beyi koruyorsa bunun kesinlikle haklı bir uygulama olmadığını düşünüyorum.’ diyor ve bu tuhaf bilgi kaynağına Alman vatandaşlığı verilmesinin de meclis soruşturmasıyla açıklığa kavuşturulması gerektiğini belirtiyor.

Abbas’tan İsrail’e mesaj

Cumhuriyet – 06.12.2010

Filistin Lideri Mahmud Abbas, İsrail ile barış görüşmelerinin yeniden başlamaması durumunda başka seçenekleri devreye sokacaklarını söyledi. Abbas, iki gündür yaptığı görüşmelerde, Türk hükümeti yetkililerine, ABD ve Arap ülkelerine bu seçenekler hakkında bilgi verdiğini belirterek, “Barış görüşmeleri başlamazsa biz de bu seçeneklerimizi uygulamaya geçeceğiz. Temennimiz odur ki zor seçeneklere mecbur kalmayalım” dedi.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, iki günlük resmi ziyaret için Türkiye’de bulunan Filistin Lideri Mahmud Abbas‘ı kabul etti. Çankaya Köşkü’nde düzenlenen resmi karşılama töreninin ardından ikili ve heyetler arası görüşmeler gerçekleştirildi.

Görüşmeler sonrası düzenlenen ortak basın toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Abbas’ın kendilerine Filistin ve bölgedeki son gelişmeler hakkında bilgiler verdiğini söyledi. Ortadoğu’da arzu edilen barışın oluşması için Filistinlilerin kendi toprakları üzerinde bağımsız devletleri olması gerektiğine vurgu yapan Gül,Kudüs de bu devletin başkenti olmalıdır. Buna çok önem veriyoruz. Eylül ayında başlayan görüşmeleri kuvvetli bir şekilde desteklediğimizi açıklamıştık. Şüphesiz ki bunun devam edebilmesi için İsrail’in yeni yerleşim yerleri yapma ısrarından vazgeçmesi, oradaki evlerin yıkımından vazgeçmesi ve kendisinin olumlu bir havaya bürünmesi elzemdir” dedi.

İsrail’in Kudüs’ün statüsünü dikkat etmesi gerektiğini de ifade eden Gül şöyle devam etti:
“Binlerce yıl farklı dinleri bünyesinde oluşturan, kendi kimliği ve kültürü olan Kudüs’ün kimliğini ve kültürünü değiştirici çalışmalardan muhakkak ki vazgeçilmesi gerekir. Şüphesiz ki Gazze’de yaşayan 1,5 milyon insanın hayat şartlarının iyileşmesi için ablukanın tamamen kaldırılması, gerekli yardımların kolayca oraya ulaştırılması için de İsrail’in yeni bir politika takip etmesi gerekmektedir. Bütün bunları detaylı bir şekilde sayın Abbas’la konuştuk. Filistin içindeki bütünleşmenin sağlanması yönündeki yapılan çalışmalar hakkında bize bilgi verdiler. Bu yakın dayanışmamız şüphesiz ki devam edecektir. Türkiye ve Türk halkı bağımsız Filistin’in devletinin güçlü bir şekilde kendi topraklarında üzerinde çıkması için her türlü desteği vermeye devam edecektir. Bunun yanında yine Türkiye sosyal ve ekonomik yardımlarını Filistin halkına yine yapmaya devam edecektir. Bu ziyaret vesilesiyle bütün bunları yine gözden geçirdik.”

“Barış görüşmelerine ilişkin bilgi almış değiliz”
Cumhurbaşkanı Gül’ün ardından söz alan Filistin Lideri Abbas, Türkiye’nin Filistin meselesine öncelikli sıralarda önem vermesinden duyduğu memnuniyeti dile getirerek, barış görüşmelerine ilişkin bilgiler verdiğini aktardı. Abbas, şu ana kadar barış sürecindeki görüşmelerin yeniden başlamasına ilişkin kesin bir bildirim almadıklarını ifade ederek “Yerleşim birimlerinin özellikle de Kudüs’te yerleşim birimlerinin inşa edilmesinin durdurulmasına ilişkin herhangi bir belirti söz konusu değildir. Eğer bu yerleşim birimlerinin durdurulması gerçekleşmezse biz de barış görüşmelerini sürdüremeyiz” dedi. Abbas şunları kaydetti:

“Eğer barış görüşmelerine ilişkin görüşmelere yeniden başlanamayacaksa bizim elimizde 5-6 diğer seçeneğimiz var. Biz bu seçenekleri hem zatıalinize hem Amerika Birleşik Devletlerine hem de Arap ülkelerine bildirmiş durumdayız. Barış görüşmeleri başlamazsa biz de bu seçeneklerimizi uygulamaya geçeceğiz. Ulusal uzlaşı meselesine gelince ulusal birlik sağlanmadan Filistin halkının sorununun çözüme kavuşması söz konusu değildir. Bugün Ankara’dan Ramallah’a doğru hareket eden ve Filistin halkına yardım ulaştıracak olan birkaç tırı uğurladık. Bu tırlar Ramallah’a Gazze’deki Filistinli çocuklara yardım ulaştırmak üzere hareket ettiler. Bu olay şunu göstermektedir ki Türk halkı bütün engellere rağmen ve bu uğurda şehitler vermiş olmasına rağmen kesin bir şekilde kararlı bir şekilde Filistinli kardeşlerine yardımlarını sürdüreceklerdir.”

Abbas görüşmeler kapsamında Gazze’de Cenin bölgesine kurulacak Organize Sanayi Bölgesi ve içme suyu temini için arıtma tesisi inşa edilmesi konularını da görüştüklerini sözlerine ekledi.

“Türkiye’nin beklentileri açık”

Ortak basın toplantısı sonrası iki lider basın mensuplarının sorularını da yanıtladı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Cenevre’de İsrailli ve Türk yetkililerin görüşmeleri üzerine Türkiye’nin tazminat ve özür taleplerinin karşılanıp karşılanmayacağı yönündeki soruya “Teknik seviyede bu görüşmeler yapılıyor. Türkiye’nin ilişkiler normalleşmesi için beklentileri açık. Ekleyecek bir şey yok” yanıtını verdi. Gül, Brezilya ve Arjantin’in Filistin hükümetini tanımasının ardından diğer ülkeler tarafından da tanınması konusunda Türkiye’nin nasıl bir desteği olacağı yönündeki soruyu ise “Bu bir gerçek. Sadece bir Filistin yönetimi söz konusu değil bir Filistin devleti vardır. Herkesin de Filistin devletini tanımasını arzu ederiz. Nihai amaç doğu Kudüs Filistin devletinin başkenti olacaktır. Kendi toprakları üzerinde bağımsız şekilde Filistin devleti kurulacaktır. Biz bu fikrimizi herkesle paylaşıyoruz” şeklinde yanıtladı.

“Temennimiz zor seçeneklere mecbur kalmamak”
Filistin lideri Abbas ise barış görüşmelerinin olumsuz sonuçlanması sonrası devreye sokacakları seçeneklerin ne olduğu ve Filistin hükümetinin feshedilmesinin de bu seçenekler arasında olup olmadığı yönündeki bir soruya şu yanıtı verdi:
“Esasında biz hükümetin feshedilmesine ilişkin bir şey dile getirmedik. Fakat bizim önümüzde barış görüşmeleri başarısızlıkla sonuçlanırsa 5-6 seçeneğimiz var. Bu seçeneklerin başında dünya ülkelerine yönelip hükümetimizin tanınmasının sağlanmasını gerçekleştirmektir. Dün önce Brezilya sonra Arjantin bizim hükümetimizi tanıdı. Biz bu görüşmelerde başarılı olmazsak seçeneklerimizi peyderpey peş peşe uygulamaya koyacağız. Temennimiz odur ki zor seçeneklere mecbur kalmayalım.”

İran’ın ‘sarı pastası’ ABD’yi gerecek

Star – 06.12.2010

Batı ile kritik müzakerelere hazırlanan İran, nükleer bağımsızlıkta önemli bir eşiği aşarak, uranyum zenginleştirmenin ham maddesi ‘sarı pastayı’ üretmeyi başardığını duyurdu.

Batılı ülkelerle bugün masaya oturarak nükleer programını tartışmaya hazırlanan İran, yardım olmaksızın nükleer faaliyetlerini yürütebilmesine imkan verecek kritik eşiği geride bıraktı. Ülkesinin nükleer enerjide elde ettiği yeni gelişmeleri açıklayan İran Atom Enerjisi Örgütü Başkanı Ali Ekber Salihi, uranyum zenginleştirmenin ham maddesi sarı pastayı üretmeyi başardıklarını açıkladı. ‘’Sarı pasta’’nın Bender Abbas’taki tesislerde üretildiğini ve İsfahan’daki nükleer tesislere aktarıldığını kaydeden Salihi, ‘’Nükleer enerjide asıl ihtiyaçları teminde bir diğer adım daha atıldı’’ dedi. Salihi, uranyum arama, keşif ve çıkarma çalışmalarının sürdürüldüğünü ve kendi kendine yeter hale gelmenin hedeflendiğini kaydederken, atılan bu adımla, Cenevre’de toplanacak Batılı ülkelere, İran’ın nükleer porgramını durdurumayacakları mesajının verildiğini söyledi. İran, 70’lerde G. Afrika’dan ithal ettiği “sarı pastayı” kullanıyordu. Ambargo nedeniyle İran’ın ‘sarı pasta’ bulmakta zorlandığı ve programının sekteye uğradığı ileri sürülmüştü.

Nükleer enerjide ilk basamak

Türkiye Atom Enerjisi Kurumunun verdiği bilgiye göre, uranyum cevherinin elde edilmesi ve çıkarılan cevherin fiziksel olarak uygun büyüklüğe getirilmesinden sonra, uranyum elde etmek ve saflaştırmak için cevher kimyasal işleme tabi tutulur. Bu işlemle hacmi küçülen, rengi ve kıvamı ile ifade edilen bu katı ürün, uranyum zenginleştirmenn ilk aşaması olarak görülen ‘’sarı pasta’’ olarak adlandırılıyor.

Davutoğlu’na AB teşekkür

• İran’ın nükleer başmüzakerecisi Said Celili ile Cenevre’de bir araya gelecek AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nu arayarak İran ile görüşmelerin gerçekleşmesindeki katkılarından dolayı teşekkür etti. Davutoğlu ile Ashton  görüş alışverişinde de bulundu.

Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu Bülteni,  6 Aralık 2010

İletişim: www.kureselbak.org, kureselbak@gmail.com; 00905362196341

Did you find apk for android? You can find new Free Android Games and apps.
Share.

Comments are closed.