3-9 Agustos 2010 – Küresel Bak Bülteni

0
Want create site? Find Free WordPress Themes and plugins.

Dünyadan Haberler

Muharip güçler Irak’tan çekiliyor
Hürriyet – 04.08.2010

ABD, 7 yıllık Irak Savaşı’nı sona erdiriyor. ABD Başkanı Barack Obama, önceden planlandığı üzere bu ayın sonunda ABD birliklerinin Irak’tan çekilmiş olacağını açıkladı.

Obama, Atlanta’daki Engelli Amerikalı Gaziler adlı kuruluşun toplantısında yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Söz verdiğimiz ve planladığımız gibi, 31 Ağustos 2010 olarak verdiğimiz tarihe sadık kalarak Eylül ayı öncesinde Irak’tan çekiliyoruz ve buradaki muharip misyonumuz sona eriyor. ABD’nin Irak’a karşı sorumlulukları sona ermedi. Artık Irak’ta askeri çaba göstermek yerine diplomatlarımızı devreye sokup sivil alanda çalışmaya devam edeceğiz. Böylece Irak savaşındaki kilit bir bölüm kapanmaya yaklaştı.”

Ülkede kalacak olan 50 bin kişilik askeri güç ise, Irak ordusundaki eğitim çalışmalarını yönetecek, buradaki ABD’lileri koruma görevini üstlenecek.Bu güçler de Aralık 2011’de Irak’ı terk etmiş olacak.

Ülkenin geleceği belirsiz

Stratejik ve Uluslarası Çalışmalar Merkezi’nden analist Anthony Cordesman, “ABD’nin ardından, Irak’ta şiddet daha da tırmanacak” dedi.

‘Çekilen’ ABD Irak’ta 100 üs bırakacak!

Dünya Bülteni – 04.08.2010

ABD askerinin çekilmesi sonrasında Irak’ta tam 100 Amerikan üssü faaliyete devam edecek. ABD ordusu Irak’a yığdığı teçhizatı yavaş yavaş Kuveyt’e taşımaya başladı.

Helikopterlerden yazıcı kartuşlarına kadar milyonlarca “savaş malzemesi”, Irak’tan askerlerin çekileceğinin açıklandığı gün yaklaşırken, komşu ülke Kuveyt’teki Amerikan üssüne götürülüyor.

ABD ordusunun “uzun yıllardır yaptığı en büyül lojistik operasyon” olarak nitelediği taşınma kapsamında, ilk olarak Balad’taki 25 Amerikalı askerin yaşadığı üs boşaltılıyor.

AFGANİSTAN’A YIĞINAK

ABD başkanı Obama’nın “çekiliyoruz” demesine rağmen, Irak’ta -eğer hükümet daha fazlasını istemezse- 50 bin Amerikan askeri konuşlanmaya devam edecek, ülkenin farklı yerlerinde 100 ABD üssü bulunacak. Kapatılması planlanan üs sayısı ise 400…

Askeri araçların yarısından fazlası ise, ABD işgalindeki bir başka ülkeye, Afganistan’a gidiyor. Aralarında ağır silahların ve telekominikasyon cihazlarının da olduğu 180 binden fazla teçhizat da Afganistan’a yığılacak.

Irak’a 50 bin Amerikan askeri ve 100 ABD üssü dışında kalan ise, onbinlerce askerin kullandığı ve şimdilerde yavaş yavaş terkedilmiş hayalet kasabalara dönen üslerden geri kalan pislik ve yarattığı çevre kirliliği…

İşte Amerika’nın bıraktığı Irak…

Dünya Bülteni – 06.08.2010

Bu ay sonundan itibaren Irak’ta muharip Amerikan kuvveti kalmayacak. İşgalden geriye ise parçalanmış ve yoksul bir Irak kalıyor

ABD başkanı Barack Obama, Irak savaşının, en azından Amerika için, bitiş tarihini açıkladı: 31 Ağustos 2010.

Obama’nın açıklamasına göre, Ağustos sonundan itibaren Irak’ta muharip Amerikan kuvveti kalmayacak, eğitim amaçlı bırakılacak 50 bin kişilik kuvvet de gelecek yıl sonunda çekilecek.

İşgalin faturası ise oldukça ağır… Bush yönetimi 2003 yılında Irak’ı işgal ederken, 11 Eylül saldırılarını bahane olarak kullandı ve Irak’a demokrasi getirme vaadinde bulundu.

İşgal sırasında ne Saddam Hüseyin’in El Kaide ile bir ilişkisi olduğuna dair kanıta, ne de kitle imha silahlarına rastlandı.

KAN GÖLÜ

Irak savaşı, ülkeye demokrasiden ziyade kan ve etnik bölünme getirdi. Önceleri kurtarıcı olarak karşılanan Amerikan askerlerinin işkence, tecavüz ve katliamları, Iraklının yüzüne tokat gibi indi.

Ebu Gureyb hapishanesindeki katliam ve işkence fotoğrafları, Iraklıların ve dünyanın zihnine kazındı.

İşgalde ülke kan gölüne döndü. Şiddet doruğa çıktı…Bazı kaynaklara göre 700 bin bazı kaynaklara göre de bir buçuk milyon Iraklı hayatını kaybetti.

5 MİLYON YETİM

Araştırmalar Irak’ta 5 milyon çocuğun öksüz veya yetim kaldığını gösteriyor. Şiddet yüzünden 2 milyon kişi ülkesini terketti, 2 buçuk milyon kişi de kendi ülkesinde mülteci konumuna düştü.

Irak’ta her 2 kişiden birinin işsiz olduğu tahmin ediliyor.

Irak’ın pek çok bölgesi, günde en fazla 6 saat elektrik alabiliyor. Su da çoğunlukla kesik oluyor. Savaş, Saddam Hüseyin döneminde ambargolar yüzünden zaten kötü durumda bulunan alt yapıyı büyük ölçüde çökertti.

Irak’ın en büyük gelir kaynağı petrol üretimi de işgal öncesi seviyenin çok altında. Petrol, çoğunlukla Amerikan şirketlerince işletiliyor.

ABD’nin el koyduğu Iraklılar’ın parasının yüzde 96’sının nereye gittiği de bilinmiyor.

KÜLTÜR KATLİAMI

Savaştan arihi ve kültürel değerler de payını aldı. İşgalin ilk günlerinde Irak’ın binlerce yıllık tarihinin sergilendiği müzeler yağmalandı, paha biçilmez eserler yurt dışına kaçırıldı.

Irak’ın 125 milyar dolar dış borcu olduğu tahmin ediliyor.

4 BİN 413 ABD ASKERİ ÖLDÜ

İşgalde Amerikan askeri kayıpları ülkede savaş aleyhtarlığını güçlendirdi. Irak’ta şimdiye kadar 4 bin 413 Amerikan askeri öldü, 32 bini yaralandı.

Irak savaşının Amerikan ekonomisine maliyeti konusunda da çelişkili tahminler yürütülüyor. Bazı kaynaklar 200 milyar dolardan bahsederken, bazı kaynaklar rakamı 2 trilyon dolara kadar çıkarıyor.

Obama’nın açıklamalarına göre gelecek yıl sonunda Amerikan askerlerinin tamamı Irak’tan çekilecek. Ancak Irak’ta 5 aydır hükümetin kurulamadığına, şiddetin arttığına dikkat çeken uzmanlar, ülkeyi daha karanlık günlerin beklediğinden endişe ediyor.

lrak kurda yem olacak

Star – 07.08.2010

Saddam rejiminin en etkili ismi Tarık Aziz, Irak’tan asker çekmeye hazırlanan ABD’yi sert bir dille eleştirerek, “Irak eskisinden beter halde. Şimdi asker çekilirse Irak kurda yem olur” dedi.

Irak’ın devrik lideri Saddam Hüseyin’e en yakın isimlerden biri olan ve ‘baskıcı rejimin ılımlı yüzü’ olarak tanınan Irak Dışişleri eski Bakanı Tarık Aziz (74), yedi yıl önce tutuklanmasından bu yana ilk kez basına konuştu.  “Hepimiz ABD ve İngiltere’nin kurbanıyız” diyen Aziz, bununla birlikte ABD’nin Irak’taki askerlerini çekme kararının ülkeyi felakete sürükleyeceğini söyledi. Aziz şöyle dedi: “Ülkemizi birçok farklı yönden öldürdüler. Hata yaptığınızda o hatayı düzeltmeniz gerekir; Irak’ı öldürerek çekip gitmek çözüm değil. ABD, askerlerini çekerek Irak’ı kurtlara terkediyor.”

OBAMA HAYAL KIRIKLIĞI OLDU

Saddam’ın Irak’ı 30 yılda inşa ettiğini, şimdi ise her şeyin yıkıldığını kaydeden Aziz, “Eskisinden daha çok hasta var, aç var. İnsanlar hizmetten yoksun. Obama seçildiği zaman umutlanmıştım, Bush’un hatalarını tekrar etmeyeceğini düşünmüştüm. Ama Obama ikiyüzlü.” dedi. Saddam dönemini eleştirmeyi reddeden Aziz, “Şimdi söz edersem, insanlar fırsatçı olduğumu düşünür. Özgür kalana dek Saddam aleyhinde konuşmayacağım“ dedi. 1991’da Irak’ın Kuveyt’i işgaline karşı çıktığını söyleyen Aziz, “Churchill, Brown hatalar yapmadı mı?” diyerek Saddam’ı savundu.

SADDAM’IN ENDİŞESİ İRAN’DI

Irak’ın işgaline giden süreçte, Batı’nın kuşkularını arttıracak şekilde Saddam Hüseyin’in gizlilik politikası izlemesinin İran ile ilgili olduğunu kaydeden Aziz, “Bizimle sekiz yıl savaştılar. Saddam onurlu bir insandı. Irak’ın şerefini korumak, ülkesini zayıf göstermemek zorundaydı” dedi. Aziz, “İran şimdi silah programları yürütüyor. Herkes bundan haberdar ancak kimse birşey yapmıyor. Neden?” sorusunu sordu. Saddam’a yakın tek Iraklı Hristiyan olan ve iyi eğitimiyle bilinen Aziz, 2003’te Bağdat’ın düşmesinden kısa süre sonra ABD’ye teslim oldu, 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı. • AA GUARDIAN

Maliki, Barzani’yi ziyaret etti

Star – 09.08.2010

Irak Başbakanı Nuri el Maliki, yeni hükümetin kurulmasına hız vermek için dün Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani’yi ziyaret etti. Erbil’deki görüşmenin ardından iki siyasi lider, basın toplantısında soruları cevapladı.

Barzani, görüşmede Irak’ta kurulacak olan yeni hükümet ve Irak’ın içinde bulunduğu durumu görüştüklerini, siyasi krizin en kısa zamanda çözülmesi için dostane bir şekilde tartıştıklarını ifade etti. Maliki ise yeni hükümetin kurulması için tüm tarafların elini taşın altına koyması gerektiğini dile getirdi. Ülkedeki terör saldırılarına da değinen Nuri el Maliki, eski rejime dönmek isteyenlere mahal vermeyeceklerini vurguladı.

Anayasada Kerkük’ün geleceğini belirlenmesini öngören 140. maddenin uygulanması için belirlenen sürenin dolduğu yönündeki yorumlara karşı çıkarak Kürt tarafına destek veren Maliki, bu kentteki nüfus sayımının Ekim ayında yapılabileceğini ifade etti. Barzani ise Kerkük’e son birkaç yıl içinde yerleşen Arap nüfusun geri gönderilmesinin ardından genel nüfus sayımı ve referandumun yapılması gerektiğini ifade etti.

ABD’nin savaş harcamaları

Radikal – 09.08.2010 / Uğur GÜRSES

Sekiz yıl önce ‘kitle imha silahları bulunduğu’ gerekçesiyle Irak’a askeri müdahalede bulunup işgal eden ABD, şimdi muharip güçlerini Irak’tan çekiyor. Bu ay sonuna kadar yapılacak çekilme ile 50 bin asker seviyesine düşecek askeri varlığı. Peki, bu müdahalenin ‘bedeli’ ne oldu?

Kitle imha silahı bulunamadı, ama ABD’nin müdahalesi sivil kitlenin imhasıyla eşdeğer bir sonuç yarattı. Brookings Enstitüsü’nün hesaplamalarına göre 8 yılda Irak’taki sivil can kaybı toplam 113 bin kişiye ulaştı. Irak’ı işgal eden koalisyon güçlerinden de 4 bin 400’ü ABD’den olmak üzere toplam 4 bin 700 asker yaşamını yitirdi. Yaralanan ve bedensel kayba uğrayan sivillerin bilançosu bilinmiyor. Yaralanan askerlerin sayısı ise 30 bine ulaşmış.

ABD’nin Irak operasyonu bu kadar cana ve bedensel zarara mal olurken, bütçesine de kayda değer bir bedel getirdi. Savaş bütçesi tabii ki ABD vergi mükellefleri tarafından ödeniyor. Ancak giderek de büyüyor.

ABD’nin Irak ve Afganistan’daki askeri faaliyetine şimdiye dek 1.6 milyon askerin katıldığı tahmin ediliyor. Askeri faaliyetin bütçesi de sadece ‘alandaki’ muharebenin maliyetlerinden oluşmuyor.

Sadece askeri taşımak, orada iaşesini ve donanımını sağlamak değil, buna yaralanan, sağlığını kaybeden ve ölen askerler için yapılan harcamalar da ekleniyor. Basit bir örnek, savaşta ağır bir beyin travmasına maruz kalan bir askerin tedavi ve bakım masrafı 400 bin dolara kadar uzanıyor.

Savaşın süresi uzadıkça ‘bedel’ de artıyor. Örneğin 2003’te Irak’ın işgali sırasında tahmin edilen maliyet 100-200 milyar dolar idi. 2005’de 250 milyar doları aştı. 2007’de ABD Bütçe Ofisi’nin tahminlerine göre; 2001’den 2007’ye dek, Afganistan ve Irak’taki askeri faaliyetlerin maliyeti 602 milyar dolara ulaşmıştı.

2001’den bu yana ABD’deki iktisatçılar bu iki ülkedeki savaşın maliyetini hesaplamakla meşgul oluyorlar. İktisatçıların tahminleri 600-700 milyar dolar seviyesinde iken, bunların çoğu gelecekteki maliyetleri pek dikkate almıyordu. Nobelli iktisatçı Joseph Stiglitz ile Harvard Üniversitesi’nden Linda Bilmes’in yazdığı kitapta, bu iki savaşın maliyeti 3 trilyon dolar olarak hesaplandı. Stiglitz ve Bilmes, 3 trilyon dolarlık maliyeti şöyle buluyordu; 2008’e dek yapılan askeri operasyonlar 646 milyar dolar, 2008’den sonrasında yapılacak olan askeri harcamalar ve savunma harcamaları 1.3 trilyon dolar, yaralananlara sağlanan tedavi ve bakım ödemeleri 717 milyar dolar, yaralananlara ve ölen asker yakınlarına yapılacak ödemeler için de 414 milyar dolar olarak tahmin yapmışlardı. Stiglitz ve Bilmes’in yaptığı 3 trilyon dolarlık hesapa, 1.9 trilyon dolarlık bir makroekonomik maliyetin de hesaba katılması öneriliyordu.

ABD Kongresi’ne haziran ayında hazırlanan raporda Stephen Daggett tarafından yapılan hesaplamada ise 2001-2010 arası dönemde ABD’nin Afganistan ve Irak’ta bugüne dek yaptığı doğrudan askeri harcamaların toplamının 2010 fiyatlarıyla 1.1 trilyon dolar olduğu yazılıyor.

Bombanın 65. yılında ABD Hiroşima’yı andı

Star – 07.08.2010

Japonya’nın Hiroşima kentine 6 Ağustos 1945’te ABD tarafından atılan atom bombasıyla hayatını kaybeden 140 bin kişi, şehirdeki Barış Anıtparkı önünde yapılan törenlerle anıldı.

İkinci Dünya Savaşı’nı Hiroşima’ya attığı atom bombası ile sona erdiren ABD, kurbanları anmak için düzenlenen törene ilk kez resmi olarak katılırken, BM Genel Sekreteri Ban Ki Mun da, anıta çelenk bıraktı. Ban Ki Mun, ‘’Bu yılki anma törenleri, nükleer silahların yok edilmesi için dünyaya güçlü bir işaret gönderiyor’’ dedi. Törene ABD adına katılan Büyükelçi John Roos, ‘’Gelecek kuşaklar için nükleer silahların olmadığı bir dünyayı gerçekleştirme yönündeki çalışmaları sürdürmek gerek’’ diye konuştu. İngiltere ve Fransa’nın da resmi olarak yer aldığı törene toplam 74 ülkenin temsilcisi katıldı.

Tam ambargo yok!

Star – 08.08.2010

ABD Dışişleri Bakanlığı’nda nükleer silahların yayılmasının önlenmesi ve silahların kontrolü konusunda özel danışman olarak görev yapan Robert Einhorn, İran’a yaptırımlar konusunda BM Güvenlik Konseyi’nin kararı ve alınan ulusal tedbirlerin hedefinin, İran’a “tam bir  ambargo” uygulanması olmadığını belirterek, “İran ile komşuları arasında yasal ticaret devam edebilir ve etmeli” dedi.

Bir gazetecinin Türkiye’nin İran’a yönelik yaptırımları deldiğini savunması üzerine konuşan Einhorn, “İran’ın tüm komşularını,  tam bir ambargo uygulamaya zorlamayacağız”dedi.

Liman kapısında İsrail tepkisi

Star – 07.08.2010

İsrail’in 31 Mayısta Gazze’ye yardım götüren filoya düzenlediği baskından sonra el koyduğu 3 Türk gemisinin İskenderun Limanına gelmesinin ardından Liman A kapısı önünde toplanan 50-60 kişilik grup, İsrail karşıtı slogan attı.

Ellerinde Türk ve Filistin bayrakları ile İHH Yardım Vakfı flaması taşıyan grup, İHH yetkilileri gemilerin bulunduğu iskelenin yanında basın açıklaması yaparken, Liman A kapısı önünde toplandı. İHH İnsani Yardım Vakfı Başkan Vekili Hüseyin Oruç ve beraberindekiler, limandaki basın açıklamasının ardından A kapısı önüne gelerek, burada toplanan vatandaşlara gemiler ve süreç hakkında bilgi verdi. Oruç’un konuşması zaman zaman ”Kahrolsun İsrail” sloganlarıyla kesildi.

Oruç’un konuşması sırasında, İsrail askerlerinin Mavi Marmara gemisindeki baskınında ölen İskenderunlu Cengiz Akyüz’ün oğlu Furkan ile kızı Beyza Akyüz de hazır bulundu.

Furkan Akyüz, “gemiyi ilk gördüğünde aklından, geminin yaşayan bir insan olduğu düşüncesinin geçtiğini” söyledi. Akyüz, ”İnşallah verilen çaba ve emekler boşa gitmez, gitmeyecek, Gazze’ye yardımlar devam edecek” dedi. Grup daha sonra sessizce dağıldı.

Kanlı ‘Mavi Marmara’ İskenderun Limanı’nda

Radikal – 07.08.2010

Gazze’ye yardım götürürken İsrail ordusunun saldırısına uğrayan “Mavi Marmara” gemisi, 68 güny sonra Türkiye’ye geldi. Mavi Marmara adlı geminin rıhtıma demir atmasını sağlamak amacıyla gemiye çıkan bir işçi, bazı bölgelerde kan izlerine rastladıklarını söyledi

Gazze’ye yardım götüren filodaki, İsrail’in 31 Mayıs’ta saldırısına hedef olan Mavi Marmara gemisinin de aralarında olduğu 3 gemi, römorkörler eşliğinde Hatay’ın İskenderun Limanı’na ulaştı. İskenderun Cumhuriyet Başsavcısı Mustafa Ercan, gemilerde çok detaylı inceleme yapacaklarını, bunun ne kadar süreceğini ise kestiremediğini söyledi.

İsrail’in Hayfa Limanı’ndan dün saat 17.30’da hareket eden ‘Doğançay 20’ römorkörünün çektiği ‘Defne-Y’ gemisinin gece İskenderun Limanı’na ulaşmasının ardından bu sabah saatlerinde ‘Ocean Ergün’ römorkörünün çektiği ‘Mavi Marmara’ adlı gemi İskenderun Limanı’na saat 08.15’te ulaştı. Limana yanaşması için açıkta kısa süre bekletilip, takviye römorkörlerin yardımıyla 9 nolu rıhtıma saat 09.45’de yanaştı. Filodaki ‘Gazze’ adlı gemi de ‘Söndüren 7’ römorkörünün eşliğinde saat 12.00 sıralarında İskenderun’a ulaştı.

“HER DELİL DEĞERLENDİRİLECEK”

Gemilerin İskenderun Limanı’na gelmesiyle birlikte İskenderun Cumhuriyet Başsavcısı Mustafa Ercan, gemilerin rıhtıma çekilmesini bizzat takip etti. Savcılık olarak yapacakları çalışma hakkında kısa bir açıklama yapan Başsavcı Mustafa Ercan, kendisiyle birlikte 4 savcının inceleme yapacağını kaydetti.

Gemilerde olabildiğince her türlü delili inceleyeceklerini ifade eden Başsavcı Ercan, “İstanbul ve Ankara’dan uzman ekipler istedik. Pazartesi gününden itibaren gemileri inceleyeceğiz. Gemide çatışmaya dair izler, kurşun giriş çıkışları, parmak izleri ve bulduğumuz her şeyi delillendireceğiz, not edeceğiz. Delillerin etkilenmemesi için gemilere pazartesi gününe kadar girişe kesinlikle izin vermeyeceğiz” dedi. Ercan, gemilerdeki incelemenin ne kadar süreceğini ise kestiremediğini, çünkü çok derin ve detaylı araştırma yapacaklarını kaydetti.

TCDD İskenderun Liman İşletme Müdürü Cumhur Öztürkler ise geminin etrafını bariyerlerle çevirip, emniyet tedbirleri aldıklarını kaydederek, “Defne-Y gemisinde makineler kapalı, elektrik sistemi çalışmıyor. Tamamen römorkörler marifetiyle yanaştırdık. Pazartesi ya da hafta içi bir gün Birleşmiş Milletler’den bir heyet de gelip inceleme ve hasar tespiti yapacak” diye konuştu.

KAPTAN KÖŞKÜ’NÜN CAMLARINDA KURŞUN İZLERİ

Resmi polislerin yanı sıra 30’a yakın sivil polis, kimseyi gemilerin bulunduğu iskeleye yaklaştırmadı. Kanlı baskın görüntülerine sahne olan gemilerden Mavi Marmara’nın sol tarafındaki İHH amblemlerinin beyaz boya ile boyanması dikkat çekti.

Kaptan Köşkü’nün camlarında kurşun izleri fark edildi, bazı camların da kırık olduğu görüldü. Geminin bir kamarasında yolcu eşyalarının bulunduğu öğrenildi.

Gemilerde ayrıca Cumhuriyet Savcılığı ve Birleşmiş Milletler temsilcilerinin yanı sıra sigorta şirketlerinin eksperlerinin de hasarla ilgili çalışma yapacakları belirtildi.

GEMİLERE İNSANSIZ İZİN VERİLDİ

Gemilerin sahibi olan İHH adına İsrail’den gemilerin getirilmesini sağlayan İskenderun’daki Gemar Denizcilik Şirketi’nin sahibi Murat Taş, gemilerin motorlarında sorun bulunmadığını belirtti. Taş, İsrail’in personelsiz, insansız götürülmesine izin vermesi nedeniyle motorlar çalıştırılmadan römorkörlerce çekilerek gemilerin getirildiğini söyledi.

Gemileri getiren römorkörlerden Ocean Ergün’ün İstanbul’dan, Söndüren 7’nin Mersin’den, Doğançay 20’nin de Adana’nın Ceyhan İlçesi’ndeki Toros Limanı’ndan İsrail’e gittiğini bildiren Taş, “Gemilerin insansız olarak gelişine izin verdiler. Gemiler faal. Teknik olarak gemilerde sorun olmadığı belirtildi. Ancak, bu durum yetkililerin incelemesiyle netlik kazanacak. Personel hava yoluyla döndükleri için gemiler boştu. İsrail de, personel kabul etmeden, insansız olarak, motorlar off konumunda, yani motorlar çalıştırılmadan römorkörler eşliğinde götürülmesine izin verdi. Biz de, römorkörlerle gidip gemileri alıp, getirdik. Şu an, adli bir vaka olduğu için gemiler polis kontrolünde. İçine kimse alınmıyor. Biz de içine girmedik. Pazartesi günü Ankara’dan heyet gelecek, sonra BM’den yetkililer gelip, inceleme yapacak” dedi.

KAN İZLERİ VAR

Mavi Marmara adlı geminin rıhtıma demir atmasını sağlamak amacıyla gemiye çıkan bir işçi, bazı bölgelerde kan izlerine rastladıklarını söyledi. Gazze’ye giden vatandaşlara ait giysi ve diğer eşyaların dağınık olduğunu, yiyecek atıkları nedeniyle gemide çok ağır bir koku olduğunu belirten işçi, “Her yer karışmış, dağınık ve berbat bir halde, yiyecek atıkları nedeniyle çok ağır koku var. Etrafa saçılan bazı giyeceklerde de kan izleri gördüm” dedi.

İHH: MERMİ İZLERİ KAPATILIP SİLİNMİŞ

İHH Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Oruç, İskenderun Limanı’na gelerek gemilerde uzaktan inceleme yaptı. Çalışmalar hakkında bilgi alan Oruç, 9 kişinin hayatını kaybettiği ‘Mavi Marmara’ adlı gemideki saldırı sırasında oluşan mermi izlerinin kapatılıp, boyandığını belirterek, “Saldırıda 9 kişi şehit oldu, 54 kişi ağır yaralandı. Onbinlerce insan Mavi Marmara’yı umut olarak Filistinli çocuklara yollamıştı. Yol boyunca ‘Biz insanı yardım vakfıyız, başka amacımız yok’ diye açıklama yapıyorduk. Ancak bunu tüm dünya anlamış, ama İsrail anlamamış. 31 Mayıs’ta öldürmek için, ders vermek için geldiler. Onlarca gemi ve helikopter vardı. Somalili korsanların yaptığından beterdi. Ancak Somalili korsanlar bile bugüne kadar kimseyi öldürmedi” dedi. Türk hükümeti ve kendilerinin İsrail’den bazı istekleri olduğunu, gemilerin gönderilmesinin de şartlarının yerine getirileceğinin göstergesi olduğunu kaydeden Oruç, şunları söyledi:

“BM içinde de komisyon kuruldu. Ancak atanan üyelerden biri İsrail ile ilişkileri çok iyi olan Kolombiya eski devlet başkanıdır. Bu akılları karıştırmıştır. Her şey dünyanın gözü önünde yaşandı. Dileriz, korkulan oluşmaz. Ancak Gazze’ye ambargo devam ediyor. Filonun içindeki diğer 5 gemi de yakın zamanda serbest bırakılır. Ayrıca, dünyanın bir çok ülkesinde yeni konvoy hazırlıkları yapıldığını öğreniyoruz. Avrupa’dan çok kısa süre içinde yeni gemilerin kalkacağını öğrendik. İsrail artık aklı selim davranmalı. Buraya pazartesi günü kriminal bir ekip gelecek. Radyasyon taramasından tutun, en ince detayı dahi inceleyecek. Dıştan baktığında gemimizde bir heyecan kalmamış, Türkiye ve bizim ismimiz silinmiş. Mermi isabet eden yerler kapatılmış ve boyanmış, sadece İbranice ve Arapça yazan ‘Bu gemi yardım taşıyor’ yazısı silinmemiş, İbranice yazıldığı için silmemişler olabilir. Gemilerimizde 10 bin ton yardım malzemesi vardı, bu 500 kamyon yapıyor. 68 gün geçmesine rağmen bunların sadece 15 kamyonunun Filistin’e gönderildiğini gerisinin İsrail limanlarında tutulduğunu öğreniyoruz.”

‘Mavi Marmara’ adlı gemiyi Gazze’ye götüren kaptan Mahmut Tural da, “O gün aklımda en çok kalan şey, İsrail askerlerinin gemiye helikopterden inmesiydi. Geminin içine İskenderun’da girme şansım henüz olmadı, ancak dışarıda oluşan iz silinmeye çalışılmış, mermi izleri kapatılmış. Sadece Kaptan Köşkü’ndeki mermi izleri dışarıdan görülebiliyor. Ama saldırının asıl yapıldığı Kaptan Köşkü’nün arka bölümü görünmüyor. Ne olduğunu henüz anlamış değiliz” diye konuştu. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı bağlı askerler de söz konusu gemilerin etrafına plastik siyah güvenlik şeridi çekti.

Mavi Marmara soruşturma heyeti tamam

Radikal – 09.08.2010

BM Genel Sekreteri, kanlı Mavi Marmara baskınını soruşturacak uluslararası heyetin üyelerini atadı. Türkiye’yi emekli diplomat Sanberk, İsrail’i Ciechanover temsil edecek

BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun, İsrail’in 31 Mayıs’ta uluslararası sularda Mavi Marmara gemisine saldırıp dokuz Türk’ü öldürmesiyle ilgili oluşturduğu uluslararası soruşturma heyetinin Türkiye ve İsrail’den üyelerini tayin etti. Eski Yeni Zelanda Başbakanı Geoffrey Palmer’ın başkanlık, eski Kolombiya Devlet Başkanı Alvaro Uribe’nin başkan yardımcılığı yapacağı heyette Türkiye’yi Özdem Sanberk, İsrail’i Joseph Ciechanover temsil edecek.

72 yaşındaki Sanberk, emekli büyükelçi, eski Dışişleri Müsteşarı ve Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu Başkanı. Dışişleri, Türkiye’nin, Sanberk’i teklifinin, ‘yapılacak soruşturmanın uluslararası standartlara uygun, süratli, tarafsız, muteber ve şeffaf yürütülmesine verdiği önemin göstergesi olduğunu’ açıkladı. 77 yaşındaki eski dışişleri yetkilisi Ciechanover ise, yıllarca İsrail havayolu şirketi El Al dahil büyük şirketlerin yönetim kurullarında yer aldı, 1997’de Başbakan Benyamin Netanyahu’nun ilk döneminde Hamas lideri Halid Meşal’e başarısız suikast girişimini soruşturan komisyona başkanlık edip Netanyahu’yu akladı.

10 Ağustos’ta çalışmalarına başlayıp ilk raporunu eylül ortası sunacak BM komisyonu, baskının koşullarını inceleyecek, Türkiye ile İsrail’in kendi soruşturmalarının sonuçlarını gözden geçirecek ve olayın olguları, şartları ve bağlamıyla ilgili sonuçlara varacak, ayrıca gelecekte tekrarlanmama yollarını değerlendirecek.

Mavi Marmara baskınını savundu

Star – 09.08.2010

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Mavi Marmara gemisine düzenlenen baskınla ilgili Tel Aviv hükümeti tarafından kurulan inceleme komisyonunda ifade verdi.

9 kişinin katledildiği baskını savunan Netanyahu, “İsrail devleti ve ordusu, uluslararası hukuka uygun bir eylem gerçekleştirmişti. Bir başbakan olarak İsrail’in varlığına tehdit teşkil eden Hamas’ı görmezden gelemezdim.” dedi. İsrail Başbakanı, komisyonun da bu şekilde bir karar vereceğinden emin olduğunu söyledi.

Binyamin Netanyahu, askerlerin baskında azami dikkat gösterdiğini fakat kendilerini savunmak zorunda olduklarını ifade ederek, “İsrail devleti onlarla gurur duyuyor.” dedi.

Emekli Haklim Jacob Türkel başkanlığındaki komisyonda iki yabancı gözlemci bulunuyor. Savunma Bakanı Ehud Barak ve Genelkurmay Başkanı Gabi Aşkenazi’nin de bu hafta komisyona ifade vermesi bekleniyor.

Mavi Marmara saldırısıyla ilgili ifade verdi

Cumhuriyet – 09.08.2010

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, 31 Mayıs’ta Gazze’ye yardım götüren gemilerden Mavi Marmara’ya düzenlenen baskını soruşturan İsrail komisyonuna ifade verdi.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, emekli Yüksek Mahkeme Yargıcı Jacob Turkel’in başkanlık ettiği, iki de yabancı gözlemcinin bulunduğu komisyondaki ifadesinde, Türkiye’nin, uyarıları ve baskından günler önce “en üst düzeyde” yapılan çağrılarını gözardı ettiğini öne sürdü.

Komisyona ifade veren ilk tanık olan Netanyahu, “başbakanlık olarak, 14 Mayıs’tan itibaren Türk hükümetinin en üst düzey makamlarıyla temas kurduklarını” söyledi.

Netanyahu, “bu görüşmelerin, Marmara filosuyla karşı karşıya gelmeyi engellemek amacıyla yapıldığını, temaslarının, filonun Gazze sahili açıklarına varmasından öncesine kadar sürdüğünü” belirtti.

İsrail Başbakanı, “sürekli diplomatik çabalarına rağmen, Türk hükümetinin Mavi Marmara’nın deniz ablukasını ihlal etme girişimini engellemediğini” iddia ederek, “(Türkiye’nin), aktivistlerle İsrail arasında çatışma ihtimalini çıkarlarıyla çatışan bir durum olarak görmediği ortaya çıkıyor” dedi.

İsrail devleti ve Savunma Güçlerinin, uluslararası yasalar çerçevesinde hareket ettiğini öne süren Netanyahu, “Başbakan olarak Hamas’ın İsrail’in varlığına bir tehdit olduğunu gözardı edemem” diye konuştu.

Netanyahu, İsrail’in, Hamas’a silah sevkıyatını önlemek için gerekli olduğunda ısrar ettiği ablukanın ihlal edilmesine izin veremeyeceğini söyledi.

Netanyahu’nun sözcüsü Nir Hefetz de gazetecilere yaptığı açıklamada, bu soruşturmanın İsrail karşıtı olmadığını ve BM İnsan Hakları Komisyonunun Yargıç Richard Goldstone’un başkanlık ettiği Gazze soruşturmasına benzemediğini ifade etti.

İsrail, 2008 sonunda İsrail’in Gazze’ye düzenlediği saldırılarla ilgili soruşturmayı yürüten Goldstone’la işbirliği yapmayı reddetmişti.

İsrail’in Mavi Marmara’ya baskınında 9 Türk hayatını kaybetmişti. İsrail, komandolarının, gemidekilerin kendilerine sopalar, bıçaklar ve silahlarla saldırmasından sonra ateş açtığını ileri sürüyor.

Afganistan’da savaşı tamamen kaybettik

Star – 05.08.2010

Avrupa turuna çıkan Pakistan Devlet Başkanı Asıf Zerdari, Taliban’a karşı verilen savaşın kaybedildiğini söyledi.

Zerdari, Fransız Le Monde gazetesine verdiği demeçte, ABD liderliğindeki koalisyon güçlerine Afganistan’daki durumu hafife aldıkları eleştirisinde bulunurken, koalisyon güçlerinin sorunun boyutunu tam olarak kavrayamadığını ileri sürdü. Pakistan lideri, “Pakistan’ın da dahil olduğu uluslararası koalisyonun Afganistan’da Taliban’a karşı savaşını kaybetmekte olduğunu düşünüyorum. Çünkü herşeyden önce, kalpleri ve zihinleri fethetme savaşını kaybettik’’ ifadesini kullandı. Bu arada Zerdari’nin, Pakistan’ı terör ihraç etmekle suçlayan İngiltere Başbakanı David Cameron ile görüşmesi ülkede büyük tepkilere yol açtı.

Afganistan savaşının tek gerçek kaybedeni siviller

Radikal – 07.08.2010  / Abdulvehab BEDİRHAN

WikiLeaks’in Afganistan belgelerini yayımladığı gün, Helmand’daki bir saldırıda 52 kişinin öldüğüne dair bir haberin yayımlanması ironikti. ABD yaklaşık 10 yıldır zaferin yanına yaklaşamazken savaşın yükünü siviller çekiyor

WikiLeaks’in yayımladığı belgeler, Afganistan’da işgalin gölgesinde ortaya çıkan kaos, yolsuzluk ve vahşet bataklığının yeni bir kanıtı. Gazeteci Michael Hastings’in, görevine son verilen General Stanley McChrystal’in çalıştığı bölgeye ilişkin  aktardığı tablo, farklı rütbelerden askerlerin ve çalışanların durumunu anlatıyordu. Bu askerler hiç kimseye saygı göstermiyor, sadece ateş gücüne ve yıkıma bel bağlıyor. Sivillerin hayatına hiçbir önem vermiyorlar.

WikiLeaks’in belgeleri yayımladığı gün, Helmand’da 52 kişinin hayatını kaybettiği saldırıya dair küçük bir habere hak ettiği ilgi gösterilmedi. Bu olay belgelerin yayımlanmasından birkaç gün önce yaşanmıştı. Tesadüfe bakın ki, sızdırılan belgelerdeki en önemli konu da sivil kurbanlarla ilgili. Gelecekte yapılacak kapsamlı askeri operasyonlarda daha fazla sivilin ölme ihtimaliyse, daha fazla gönüllünün Taliban’a katılması anlamına geliyor. Irak’ta da sürtüşmeler işgalin ilk gününden başlamış, Iraklılar da Afganlar gibi işgal güçlerinin kendi canlarını hafife aldığına kanaat getirmişti.

Her iki savaşı da ele alan gazeteciler, Amerikan askerlerinin kışlalarından çıktıklarında gergin davrandığını ifade ediyor. Olayların tekrarlanmasıyla birlikte gözlemciler iki noktanın altını çiziyor: Öncelikle, askerler halkın kendilerine yönelik düşmanlığından dolayı endişeli ve bu nedenle duydukları korku onları muhtemel zararı düşünmeksizin silaha sarılmaya sevk ediyor. İkincisi, askerlerin saldırıya maruz kaldıklarında cinnet geçirmeleri anlaşılır olsa da, evleri ve aileleri basmaları, içeriden herkesi barbarca gövde gösterileriyle aşağılayarak çıkmaları anlaşılır gibi değil.

WikiLeaks belgelerinde yeni olan şu: Sivillerin öldüğü birçok olay örtbas edilmiş veya yalana ve hileye başvurulmuş. Zira bazı durumlarda ölenlerin Taliban’dan olduğu açıklanıyor. Fakat sızdırılan raporlar, ‘Taliban’ ölülerinin Afgan polisi olduğunun ortaya çıktığını ifade ediyor. Bunun arka planında, koalisyon güçleri çete savaşındaki deneyimsizliklerini gelişigüzel öldürmekle telafi ediyor. Fakat daha da önemlisi şu: Bu savaşın esasında 11 Eylül saldırıları sonrası intikam operasyonu olarak başladığı unutulmamalı. Washington’daki siyaset sınıfının teröristlerin yargılanacağına dair açıklamalar yaptığı doğru, ancak askerlerin zihninde savaş alanına gittikleri düşüncesi var. Savaşın başlamasından 10 yıl sonra, Afganistan’a gönderilen bir asker için belirlenen düşmanın toplum, yani direnişe kucak açan halk olduğu teyit edildi.

Bu 10 yıllık dönemde ABD dünyadaki gizli cezaevleri konusunda net konuşmaktan utandı, ancak savaş ağalarından birinin öldürülmesini zafer diye gösterdi. Ölü sayısının artması, ABD’ye alçaltıcı Vietnam sicilini hatırlatan Afganistan çıkmazının yapısını değiştirmedi. Kabil’deki son bağışçı ülkeler toplantısına katılanlar, özellikle de Batılı ülkeler, Afganistan’da neyin yapılması gerektiğini sonunda anladı: Daha fazla kalkınma projesi için daha fazla para gerekiyor. Bu yılın başında Londra’da yapılan konferansta olduğu gibi Kabil konferansında da, şu kaçınılmaz gerçek üzerinde duruldu: Taliban’la müzakere etmek

şart. Fakat burada kast edilen müzakere, mümkün olduğunca Taliban üyesini, Karzai hükümeti ve işgal güçleriyle işbirliği karşılığında ‘satın almak’. Ancak Taliban’la geçmişte yapılan görüşmeler meyve vermedi. Taliban saflarını yarma girişimleri, kısmi ve belirsiz başarılar dışında fayda getirmez. (Katar gazetesi Şark, 2 Ağustos 2010)

Taliban Batılıları kurşuna dizdi

Radikal – 08.08.2010

Taliban, Afganistan’da doktor, dişçi ve hemşirelerden oluşan sekiz yabancı yardım gönüllüsünü kuzeyde kurşuna dizerek öldürdü.

Onlara eşlik eden Afganlardan iki aynı şekilde öldürülürken, ikisi bırakıldı. Hıristiyan bir yardım örgütü olan Uluslararası Yardım Misyonu’na (IAM) bağlı kurbanlardan üçü kadın. Altısı ABD, biri Almanya ve biri Britanyalı uyruklu.

IAM Başkanı Dirk Frans’a göre, ekip Nuristan’daki bir göz polikliniğinden Kâbil’e dönerken Badahşan’da saldırıya uğradı. Badahşan polis şefi Ağa Nur Kintuz, Kuran okuyup Müslüman olduğunu ispat ettikten sonra militanların elinden kurtulduğunu söyleyen ekipteki Seyfullah’ın ifadelerine dayanarak, “Doktorlar ormanlık alanda karşılaştıkları silahlı kişiler tarafından kurşuna dizildi. Paraları ve eşyaları çalındı” dedi. Kintuz, bölge halkının “Orman tehlikeli” uyarısına rağmen gönüllülerin “Biz doktoruz” diyerek yola devam ettiklerini aktardı.

Saldırıyı üstlenen Taliban’ın sözcüsü Zabiullah Mücahid, sekiz yabancı ve iki Afganı, ‘Amerikalılar için casusluk yapıp Hristiyanlığı yaymaya çalıştıkları için öldürdüklerini’ duyurdu. Mücahid, yabancıların üzerinde Dari dilinde basılmış İncil bulduklarını söyledi. Frans ise misyonerlik suçlamasını reddedip, Hıristiyan yardım kuruluşu olduklarını ama İncil dağıtmadıklarını savundu.

Frans, 1966’dan beri Afganistan’da kraliyet, komünizm ve Taliban dönemlerinde çalıştıklarını, öldürülen ekip lideri New Yorklu Tom Little’in 30 yıldır Afgan halkına hizmet verdiğini aktardı.

Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu Bülteni, 9 Agustos 2010

İletişim: www.kureselbarisveadalet.org, kureselbak@gmail.com;

koalisyon@kureselbarisveadalet.org; 0090 5362196341

Did you find apk for android? You can find new Free Android Games and apps.
Share.

Comments are closed.