22 Eylül 2011 – Mezopotamya Sosyal Forumu Küresel BAK toplantıları – Diyarbakır

0
Want create site? Find Free WordPress Themes and plugins.

21-25 Eylül tarihlerinde Diyarbakır’da yapılan Mezopotamya Sosyal Forumu (MSF) Küresel BAK olarak iki toplantıya katılımcı olarak katıldık. 21 Eylül Perşembe günü yapılan toplantıların başlıkları “Türkiye’de barış ve yeni güvenlik algılamaları” ve “Ortadoğu’da halkların başkaldırısı” idi.

Türkiye’de barış ve yeni güvenlik algılamaları paneli sabah programında Munzur toplantı salonunda gerçekleşti. Panele Küresel BAK’tan Kerem Kabadayı, Barış İçin Vicdani Ret Platformu Üyesi Ercan Aktaş, İHD MYK Üyesi ve Diyarbakır Şube Yöneticisi Rahşan Bataray ve Alman İnsan Hakları Delegasyonu Üyesi Michael Backmund katıldı. Toplantının moderatörluğunu Küresel BAK’tan Yıldız Önen yaptı. Panele yaklaşık 100 kişi katıldı.

Panelin açılış konuşmasında Yıldız Önen “Güvenlik kelimesinin artık dünyada sürekli olarak kullanılan ama içinin boşaltıldığı bir kavram olduğunu anlattı. Savaş ve silahlanmanın bu derece artığı bir dünyada bu kavramın içinin boş olduğunu söyledi.

İlk konuşmacı Kerem Kabadayı, güvenlik algısı denilince ilk olarak bireyin egemen güçler karşısında yasal haklarını kullanamamasının akla geldiğini söyledi. Güvenlik adı altında yürütülen mili güvenlik politikalarının baskıcı uygulamaları meşrulaştırma aracı olarak kullanıldığını dile getiren Kabadayı, “Türkiye’de de yıllarca paranoya ve yabancı düşmanlığı üzerine güvenlik politikası geliştirildi. Balyoz Davası’nda görüldüğü gibi yabancı düşmanlığı üzerinden güvenlik konsepti oluşturulmuş. AKP Hükümeti döneminde farklı biçimlerde bu güvenlik algısı devam ettiriliyor” dedi. AKP’nin Ortadoğu’da barışı ve güvenliği tesis etmek için yola koyulduğunu iddia ettiğini ifade eden Kabadayı, “Ancak Erdoğan’ın bu sözlerinin Arap halkları nezdinde bir geçerliliği yok. Çünkü dönüp Erdoğan’a şunu soruyorlar. ‘Neden kendi ülkendeki savaşı o zaman durdurmuyorsun’. Dolayısı ile kendi iç sorununu çözmeyen bir ülkenin barışının sağlanmasına dönük sözlerinin bir anlamı yoktur” diye konuştu.

“Yargının siyasallaşması” adı altında sunum yapan, İHD MYK Üyesi ve Diyarbakır Şube Yöneticisi Rahşan Bataray da, Türkiye tarihinde adaletsizlik sorununun özel yargılama sisteminden kaynaklandığını söyledi. Bataray, egemen ideolojiye karşı farklı düşünenlerin sürekli özel bir yargılama sistemine maruz kaldığını belirtti. İstiklal Mahkemeleri, sıkıyönetim mahkemeleri, devlet güvenlik mahkemeleri ve bugün yürürlükte olan özel yetkili ağır ceza mahkemelerin toplumsal muhalefeti susturmaya dönük işlediğini kaydeden Bataray, “DGM’lerin yerine kurulan özel yetkili ağır ceza mahkemelerin daha fazla insan hakları ihlallerini yaratan kararlara imza atıyor. Bugünkü ağır ceza mahkemeleri adeta Kürt siyasi hareketini tasfiye etme üzerine çalışıyor” dedi.

Kürtlerin adalet duygusunun tahribata uğradığına dikkat çeken Bataray, “Yaşadığı katliamın, işkencenin ve yargısız infazın hesabını soran Kürtler yargılanırken, katliamcılar ve işkencecilerden hesap sorulmaması adalet duygusunu zedeliyor. Toplumsal barışın sağlanması için yargının bir an evvel demokratikleştirilmesi gerekir” şeklinde konuştu.

Barış İçin Vicdani Ret Platformu Üyesi Ercan Aktaş da yaptığı sunumda, İstanbul ve Diyarbakır’dan barışı haykırmanın oldukça farklı olduğunu söyledi. Başbakan Erdoğan’ın ‘sözün bittiği yerdeyiz’ söylemine karşı barışta daha da ısrar etmek gerektiğini belirtti. Ana akım medyada dehşet düzeyde bir savaş arzusunun olduğunu aktaran Aktaş, bu arzunun kaynağının da savaştan elde edilen ranttan kaynaklandığını ifade etti. Mustafa Kemal’in ulusal kurtuluş savaşı adı altında yürüttüğü savaşın geride halklar mezarlığı bıraktığını söyleyen Aktaş, “Sivil ama en büyük apoletli Erdoğan’ın da Libya, Tunus ve Mısır’da barışı sağlama adına yaptığı çıkışlar ile ikinci Mustafa Kemal olmak istiyor” dedi. Aktaş, ABD’nin Vietnam’da yürüttüğü savaşın sona ermesinde vicdani retçilerin büyük rolü olduğunu belirterek, “Türkiye’de de savaşın sona ermesinde İzmir ve İstanbul’da savaş karşıtlığı üzerine güçlü seslerin çıkması gerekiyor” diye konuştu.

Panelde son olarak söz alan Alman İnsan Hakları Delegasyonu Üyesi Michael Backmund, 22 Ekim 1998’de askerlerin düzenlediği operasyonda sağ yakalandıktan sonra infaz edilene PKK’li Andre Wolf’un, ‘Militan bir hareket ancak savaş makinesini durdurur” sözlerini hatırlatarak konuşmasına başladı. “Wolf bu sözleri Kürdistan dağlarına Tür ordusunun yaptığı operasyonun hemen öncesinde yazmıştı” diyen Backmund, “Wolf ve 24 PKK gerillası Türk ordusu tarafından katledildi. Wolf çatışmada sağ yakalandıktan sonra 2 PKK’li birlikte infaz edildi. Türk ordusu son 30 yıl içerisinde binlerce insanı katletti. Her gün çıkan toplu mezarlar bunun bir kanıtıdır. Çatak’taki toplu katliamı araştırmak için giden heyetimizin önünü silahlar ile kesen Türk ordusunun insan hakkından anladığı silahtır” dedi. Mısır, Tunus, Libya ve Filistin’de gerçek olmayan barış şovu yapan Başbakan Erdoğan’ın Kandil’e operasyon hazırlığında olduğuna dikkat çeken Backmund, “Siyasi ikiyüzlülük yapan Erdoğan dışta barışı savunurken Kürdistan’da belediye başkanlarını, insan hakları üyelerini ve Kürt siyasetçileri tutukluyor” şeklinde konuştu.

Ortadoğu’da halkların başkaldırısı paneli akşam programında Tigris toplantı salonunda yapıldı. Toplantıya Küresel BAK’tan Kerem Kabadayı, Filistin Halk partisi temsilcisi Salim Rasheed, Lübnan Demokratik Gençlik Federasyonu temsilcisi Read Ataya, Nusaybin Belediye Başkanı Ayşe Gökkan konuşmacı olarak katıldı. Toplantıda 80 kişi dinleyici olarak katıldı.

Ayşe Gökkan, özellikle Ortadoğu’da yaşayan kadın ve çocukların durumuna dikkat çekti. Gökkan, Ortadoğu’da erkek egemenliği altında yaşayan kadınların özgür olması gerektiğini belirterek, Ortadoğu’da yaşanan savaşlı durumun kadının mücadelesine dönük bir çürütmenin de olduğunu sözlerine ekledi. Gökkan,”1919 da Mısır da feminist kadınların birliği ve 1924’te Türkiye’deki kadınların birliği bu egemen anlayışa karşı kardeş oldu. Sonuç olarak bu çürütme anlayışına karşın, öldürmeyin konuşun; konuşmak için imkanlar vardır” dedi.

Küresell BAK aktivisti Kerem Kabadayı,”Arap devrimleri küresel antikapitalist hareketle beraber, soğuk savaşın bitişinin ardından giderek meşruiyetini kaybeden totaliter rejimleri birer birer yıkıyor. Ana aktörleri işçi hareketi ve gençler olan devrimlerin derinleşmesi emperyalizmin planlarını tehdit etmekte. Bu yüzden başarısız olmalarını bekleyen çok” şeklinde konuştu. Bu devrim atmosferinin Türkiye toplumunun katkısının devlet veya hükümetin şaibeli politik tavrının olmadığını ifade eden Kabadayı, Kürt halk hareketinin özerklik vizyonunun olduğuna dikkat çekti.

Salim Rarsheed, “Filistin’de devrimci bir parti şarttır. Tüm halkı aynı çatı altında toplaması açısından şarttır. Filistin’de devrim ateşini gençler yakmıştır. Bana göre gençlerin devrimi için mübalağa olacaktır. Gençlerin devriminin gidecek bir kucağı olmasaydı bu ateş sönecekti, fakat yerini bulmuştur” dedi. Rasheed, Arap devletlerinin bakış açılarının salt ekonomi olduğunu söyleyerek, bu bakış açısının darbe yediğini bunun da kapitalizm olduğunu kaydetti. Rasheed, konuşmasına şöyle devam etti: “Arap devrimi devrim değildi. Bu devrim büyük bir oluşum oluşturdu. Hamas ve El Fetih bugüne kadar kendi çıkarları için bu oluşuma destek veriyorlardı. Bu bakış açısı Filistin’i 20 yıl geriletti.”

Raed Ataya ise, “Mısır ve Tunus’taki devrimci hareketler Lübnan’daki devrimci hareketlere yansıdı dedi. Onbinlerce Beyrutlu başkaldırıya kalktılar. Halkın hareketlerine saygı göstermek gerekiyor. Rejimi kırmak için birlik içindeyiz.Tunus’ta yapılan şeyler bizim için iyiydi.Bütün gençleri yanımıza almak istedik. Komünistlerle birlik olmak istedik’’ dedi.

Did you find apk for android? You can find new Free Android Games and apps.
Share.

Comments are closed.