Dön Evine Bush Kampanyası Basında Çıkanlar

0
Want create site? Find Free WordPress Themes and plugins.

Birgün.. 21 Kasım2006

Beyhude planlar

Mete Çubukçu

Irak “bataklığı” Bush yönetimine pahalıya patladı. Aklı selim, yazdıklarını, bölgeyle ilgili bilgi ve tecrübelerine dayandıran, en önemlisi konuya vicdanlarıyla yaklaşan gazetecilerin en başından beri karşı çıktığı işgal sonunda ABD yönetimini yemeye başladı. İktidarı kaybetmek üzere olmaları kendi halledecekleri bir sorun. Önümüzdeki yıl muhtemelen, Demokrat bir başkanın seçilmesi, bugünkü Irak politikasının bıçakla kesileceği anlamına gelmiyor. Bizi ilgilendiren ise bu politikaların Ortadoğu ve dünyanın genelinde insanlık adına nelere mal olduğu. Çünkü artık Ortadoğu’nun zor kullanarak “demokratikleşmesi”, “uygarlıktan nasibini almamış” ülkelerin silah zoruyla hizaya çekilmesi politikası, arkasında bir enkaz bırakarak iflas etti. Can çekişen ABD işgali son nefesini vermeden yine ayaklara yere basmayan yeni, nafile arayışlar içinde. Irak Çalışma Grubu adı altında bir araya gelerek alternatifler sunan James Baker (Baba Bush döneminin eski Dışişleri Bakanı) ve eski Demokrat Temsilciler Meclisi Üyesi, Demokrat Lee Hamilton’ın çantasındaki planın işlemesi de zor görünüyor. Plana göre ABD’nin 20 bin ek asker daha göndermesi, Şii ve Sünniler arasındaki mezhep savaşının bir an önce engellenip yakınlaşma sağlanması için mekanizma ve yolların bulunması. Irak ordusunun güçlendirilmesi öngörülüyor.

BAKER-HAMİLTON PLANI
Irak’taki durum göz önüne alındığında bu planın hayata geçirilmesi için geç kalındığı biliniyor. Birincisi, ABD’nin ülkeden çıkış için asker sayısının arttırması değil azaltması gerekiyor. Çünkü asker sayısını arttırmak, askeri tabirle, daha fazla alanda kontrolü amaçlamak demektir. Bu da ABD askerleri için daha fazla ölüm ve kayıp anlamına gelir. İkincisi, hali hazırda mezhep savaşının yaşandığı Irak’ta hangi mekanizmanın işletilip Şii-Sünni düşmanlığının sona ereceği belli değil. Hatta, bazı aklı evveller bu plandan vazgeçip güçlü olan Şiileri destekleyip Siinni-lerin tamamen temizlenmesinden de söz etmekteler. Daha geçen hafta Irak İçişleri Bakanı Sünnilerin önde gelen kurumlarından Müslüman Ulema Birliği’nin Başkanı Harit El Dari için tutuklama kararı çıkarması üzerine Sünni siyasetçiler parlamento ve hükümetten ayrılma çağrısında bulundu. Ayrıca, mezhep savaşında durum cinnet halini aşmış durumda. Irak ordusunun güçlendirilmesi ise laf-ı güzaf. Irak ordusu diye bir oluşum başından beri var olmadı. Irak ordusunun üniformasını giyen farklı etnik köken ve mezheplerden gelen askerler hali hazırda sadece kendi bölgeleri ve çıkarları ile meşguller.

Dolayısıyla bu birlikler Şii ve Kürtler arasında bölüşülmüş durumda. Plan bununla da sınırlı değil.

‘ŞER EKSENİ’ İLE UZLAŞMA
Tarih uzun bir süre ve kimilerimizi haklı çı-karıyor.Yıllardır “şer ekseni” diyerek, ABD stratejisini savunanlar ve bu çizgideki ideologların ağzından konuşanların şimdi ne diyecekler belli değil. Çünkü Baker-Hamilton Planı içinde Irak’ı kurtarmak adına “şer ekseni” diye aforoz edilen ülkelerle masaya oturmak da var. Plana göre Irak’taki durumu kontrol altına almak için Suriye ve İran’la görüş alışverişinde bulunup yardım istenecek. Baker ve arkadaşları bu iki ülkenin ve hatta Türkiye’nin desteği almadan Irak’la başa çıkamayacaklarının farkına varmış durumdalar. Türkiye ise hâlâ fotoğrafın sadece PKK yanıyla ilgileniyor. Geçen hafta Ankara’yı ziyaret eden Irak Başbakan’ı PKK etkisiz hale getirmek için önlemler aldığını söylüyor. Bağdat’ta kendi hükümet binasından dışarıya çıkamayan, sokakları kontrol edemeyen, yanı başındaki Milli Eğitim binasından bir atımda 150 kişinin kaçırıldığı Irak’ta, hükümetin, Kuzey Irak’ta ne yapacağı tartışılır. Bu yüzden Maliki’nin sözlerine kendisini bile inanmadığı ortada. Herhalde Ankara’da ciddiye almamıştır. Çünkü Irak’ta hükümet yok, ordu yok, hemen hiçbir şey yok. Bu yüzden ABD’nin, Baker-Hamilton planı da dahil olmak üzere çekilme dışında hazırlayacağı her plan çökmeye mahkûm. Üstelik “çekilirsek daha kötü” olur propagandası bile inandırıcılığını yitirmiş durumda. ABD çekilirse bundan daha kötü bir durum ortaya çıkmayacaktır.

TEZKEREDEN TEZKEREYE GERÇEKLER
Irak’ın işgali herkes gibi gazetecileri de yorduğu, vicdanlarını sızlattığı ve zaman zaman umutsuzluğa ittiği bir gerçek. Ancak tüm bu yorgunluk ve umutsuzluk içinde savaşın başından bu yana usanmadan işgale karşı çıkarak yeni işgalleri önlemek için uğraşan Umur Talu, Nuray Mert, Doğan Tılıç, Hüsnü Mahalli, Sefer Turan, İbrahim Karagül gibi isimleri ve Küresel BAK’ ın çalışmalarını zikretmek da lazım. Yazdığımız birçok şeyin doğru çıkmasına karşın “keşke olmasaydı ve yanılsaydık” demek daha doğru sanırım. Yanılmayanlar arasında bulunan Hüsnü Mahalli de 2003 yılının başında itibaren Ortadoğu, Türkiye, işgal ve savaşla ilgili makalelerini “Tezkereden Tezkereye Gerçekler” (İskele Yayınları) adlı kitapta topladı. Bölgeye, o bölgeden bakan, tüm fotoğrafı içerinden okuyabilenlerden biri olarak Mahalli, Irak’ta ve bölgede işlerin bu noktaya geleceğini başından beri söylüyordu. Mahalli tabii ki kehanette bulunmuyordu; bölge tarihini, politik refleksleri, insanları ve hepsinden öte dezenformasyonları biliyordu. Bölgeyi tanımak isteyenler için önemli bir kaynak niteliğindeki kitapta güncel makaleler, stratejik analizler ve söylenen “yalanlar” ele alınıyor. Mahalli kitabının gelirini de Filistinli çocuklara bağışlıyor. Zaten hep söylediğimiz gibi Ortadoğu’da gazetecilik sadece kamera, mikrofon ve kalemle değil biraz da vicdanla yapılır.

Bianet .. 30 Kasım 2006

Türkiye NATO Operasyonlarından Çekilmeli
NATO zirvesinin gündeminde ABD ve Britanya’nın askeri işgallere NATO güçlerinin katılımını istemesi olduğunu söyleyen Küresel BAK: “Türkiye Afganistan, Lübnan’daki askerlerini geri çağırmalı. Emperyalizmin saldırganlık güçlerine katılmamalı.”

BİA (İstanbul) – Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu (Küresel BAK) Letonya’daki NATO zirvesinde, ABD ve Britanya’nın işgaller için NATO’yu görev verilmesini, Türkiye’nin de NATO güçlerine daha fazla asker göndermesini istediğini hatırlattı, hükümeti bu çağrıya uymaması konusunda uyardı.

Küresel BAK adına açıklama yapan Tayfun Mater, Riga’da yapılan NATO zirvesinin gündeminin “Türkiye’nin de aralarında bulunduğu ülkelerin Afganistan’da bulunan NATO askeri gücüne katılımını artırması ve NATO askerlerinin dünyanın başka bölgelerinde de askeri işgal ve saldırganlık operasyonlarına katılması” olduğunu söyledi.

“NATO operasyonlarındaki Türkiye askerlerini geri çekin”

Küresel BAK’ ın hükümete çağrıları şöyle:

* Türkiye’nin NATO’nun saldırganlık güçlerine katılmasına son verin.

* Başta Afganistan olmak üzere NATO ordusunda görev yapan Türkiye’nin askeri birliklerini zaman geçirmeden geri getirin.

* Türkiye’nin genç insanlarının kanını ABD hükümetinin saldırgan emelleri için akıtacak maceralardan uzak durun.

* Türkiye tüm NATO operasyonlarından çekilmelidir.

* Afganistan’da, Lübnan’da ve başka yerlerde bulunan Türkiye askerleri geri çağrılmalıdır.

Radikal Genç – 20 Aralık

BEYRUT’DAN DÜNYAYA…

Meral Candan

Tarih, 12 Temmuz 2006’yı gösterdiği gün dünya, İsrail’in Lübnan’a saldırmasıyla yeni bir savaşın görüntülerini televizyondan izliyordu. Henüz savaşın sürdüğü Irak’tan gelen kan ve ceset görüntülerini hazmedememiş ve israil-Filistin arasındaki yıllardır süren savaşın etkilerini üzerimizden atamamışken, yeni bir savaşa, cesed, kan görüntülerine alışmamız bekleniyordu. Savaş yalnızca Orta Doğu’nun savaşı olmaktan çıkmış, artık bir dünya savaşı haline dönüşmüştü. Neyse ki, savaşa karşılık başlatılan yeni savaş ‘ savaş karşıtı hareketti.’ Belki de savaşların en silahsızı, en zoruydu ama insanlığın en onurlu savaşıydı başlayan ya da daha doğrusu her geçen gün çığ gibi tüm dünyaya yayılan. Geceleri evlerimizde bizler, yataklarımızda rahat rahat uyurken, Orta Doğu’da bir yerlerde insanların evlerine bombalar yağıyordu. Kimisi, çocuğunu, kimisi annesini, babasını, kardeşini bombalara kurban verirken, bir yandan da hatıralarını ve geçmişini gömüyordu evinin enkazına.

Tüm bunlar yaşanırken, bombanın kendisi kadar dehşet verici bir fotoğraf düştü ajanslara. İsrailli çocuklar, Lübnan’daki yaşıtlarının bedenlerini parçalayacak bombaların üzerine ‘İsrail’den sevgilerle’ mesajını yazıyordu. Savaş daha ne kadar korkunç olabilirdi ve daha ne kadar rahat uyumaya devam edebilirdik? Aynı hisleri paylaşıyorsanız bilin ki, yalnız değilsiniz. Benim ve sizin gibi milyonlarca insan var ki, sesleriyle bombaların seslerini bastırmaya, vücutlarıyla askerlere duvar örmeye çalışıyorlar. Terörizmi durdurmak adına terör yaratan, sivilleri, en çok da çocukların bedenlerini hedef alan iktidarların yarattığı yeni dünyayı her gün, televizyonlara, gazetelere taşıyarak bizi alıştıran, bizi kanla terbiye etmeye çalışan düzene karşı bir ses yükseldi Lübnan’dan. Hizbullah ve Lübnan Komünist Partisi’nin tüm dünyaya yaptığı bir barış çağrısıydı bu:’Gelin direnişimize destek olun, bu savaşı beraber durduralım.’ Bu çağrıya kayıtsız kalmayan Türkiye’den bir otobüs dolusu insan, Kasım’ın 16’sı ile 19’u arasındaki Beyrut konferansına katılmak üzere, İstanbul’dan Beyrut’a doğru yola çıktı. 36 saat süren otobüs yolculuğu sırasında üç ülke sınırı aşıldı.(Türkiye,Suriye, Lübnan) Saatlerce sınır kapılarında telef olundu ama gidiş amacı buna değerdi. Ne zor şeymiş sınırları aşmak, sınırları olan bi dünyada yaşamak. Sonunda Beyrut’a vardığımızda  açılış toplantısını çoktan kaçırmış, otelimizin yolunu tutmuştuk.

Konferansın ilk günü yapılacak atölye toplantılarına katılmak için sabah erkenden yollara koyulduk yeniden. Bir önceki gece hepimiz, Küresel medya, Direnişin Stratejisi, Şehrin Yeniden Yapılanması, Savaş Hukuku ve Arap Birliği başlıklı hangi atölye çalışmasına katılacağımızı belirlemiştik. Konferans salonuna vardığımızda gördüm ki, katılımcılardan en büyük ilgiyi Direnişin Stratejisi adlı toplantı görüyordu. Ben Küresel Medya toplantısına katılmayı tercih ettim. Toplantılara ara verildikçe Beyrut havasını içime çekmek için sokaklara attım kendimi. Beyrut’a Orta Doğu’nun Paris’i diyorlar ya, Paris’i görmedim ama ben daha çok İzmir ile İstanbul karışımı çok güzel bir şehir gördüm karşımda. Dolayısıyla sokaklarda tek başıma dolaşırken, hiç yabancılık çekmedim. Her yanda tanıdık yüzler ve mekanlar vardı. İnsanlarla konuştum, uzun uzun sokakları izledim. Konferans salonunun olduğu( UNESCO Palais) bölge şehrin kuzeyinde, yani Hristiyan halkının çoğunllukta yaşadığı yerdeydi. Savaştan nasibini almamış bu bölgede savaşa ait tek belirtiler, sokak başlarında bekleyen askerlerin çokluğu ve iç savaş dönemine ait binaların üzerindeki kurşun izlerinin açık hava müzesi misali sergilenmesiydi. İkinci gün programımızda hizbullah’ın merkezi olan Beyrut’un güneyindeki mahalleye yapılacak gezi vardı. Beş otobüs mahalleye doğru yola çıktı. Otobüslerden indirilip, konferans katılımcıları Hizbullah’ın mahallede kurduğu çadırın içinde Hizbullah yetkilisi tarafından İsrail’in yarattığı yıkım konusunda bilgilendirildi. Bu kısa bilgilendirilmeden sonra büyük bir kafile halinde etrafımıza bakınmaya başladık. Yapılan geziye dışarıdan bakıldığında, oluşan tablo traji-komikti. Bir yanda savaşın izlerini ve dehşetini üzerinden atmaya çalışıp, gündelik hayatını devam ettirmeye çalışan mahalle sakinleri, diğer yanda da yüzlerce kişilk Japon turist misali ellerindeki gerek fotoğraf makinesi, gerekse vidyoyla yerle bir olmuş mahalleyi kayıt altına almaya çalışan bizler. Gerçi bu gezinin amacı da buydu zaten ‘belgelemek’. Belgeleyelim ki, ülkelerimize geri döndüğümüzde bunların savaşın bize gösterilmeye çalışıdığı gibi, bir terörist avı olmaktan çıkıp, bir sivil katliamına dönüştüğünü başkalarıyla paylaşalım. Savaşın üzerinden geçen beş ay sonra, bina enkazlarının çoğu Hizbullah tarafından temizletilmiş. Çoğu binanın yerinde, savaşın içi ne kadar boş ise o derece büyük boşluklar vardı. Mahalledeki bombalardan zarar görmüş bazı binalarda yaşamaya devam edenler olduğunu görünce, bizi gezdiren Hizbullah yetkilisine soruyoruz sebebini, o da acı ama bir o kadar da gerçek kısa bir yanıt veriyor.’Gidecek başka yerleri yok.’ Mahallede 300’den fazla bina tamamen imha edilmiş. Bunların arasında yirmi okul, bir hastane ve Hizbullah’ın araştırma merkezi de var. Merkezde kırk binden fazla kitap, iki milyon  makale ve bin adet harita yok olmuş durumda. 5500 bina da hasar  görmüş. Savaşın maddi boyutu 2. 2 milyar dolar. Ertesi gün, yani konferansın son günü, konferans sonuçlarının açıklanmasının ardından sıradaki gezi Güney Lübnandı. Yıkılan yollar ve köprüler nedeniyle, oldukça uzun bir yolculuk oldu. Güney Lübnan’da hiç otobüsten indirilmeden pencerelerden izledik savaşın geride bıraktıklarını. Daha doğrusu pek bir şey bırakılmamıştı. Yol boyunca uzanan sağlı sollu taş yığınlarına baktık öylece; bir zamanlar orada yaşayan insanları hayal etmeye çalışarak. Gece geç saatlerde Beyrut’a vardığımızda konferans resmen sona ermiş ve eve dönüş vakti gelip çatmıştı, gönlüm hiç istemese de. Ama bir görev üstlenmişti konferansa katılan her birey. İşte ben de severek üstlendiğim görevimin bir parçası olan bu yazıyı sizinle paylaşıyorum. Siz de başkalarıyla paylaşın ki, bize dayatılan dünyadan başka bir dünya da var olabileceğini gösterelim. Savaşsız kalın

Sesonline.. 06 Ocak 2007

Yeni Yıl ve “şiddet”

Yalçın Erdoğan
Bütün dünya yeni yıla, dehşet görüntüleri ile girdi. Bir zamanlar astığı astık, kestiği kestik bir diktatörün boynuna ip geçirilmiş görüntüleri dünya medyası aracılığıyla evlerimize, odalarımıza dek giriverdi birden.

Şiddet görüntüleri iğrençti. Kim olursa olsun, zamanında ne “suç” işlemiş olursa olsun, üstelik ‘siyah maskeli’ cellatlarca, tartaklanarak, hakaretler edilerek boynuna ip geçirilmesi, kabul edilebilir bir şey değildi. ABD’nin işgali başlıbaşına bir hukuksuzluktu. Bu hukuk tanımazlık, mahkeme süreci ve infazla tüm dünyanın gözleri önünde de sürdü. Türkiye Barış hareketinin sözcülerinden Küresel BAK, idam sonrası yayınladığı açıklamada, gelişmeyi “Büyük katil, küçük katili idam etti” şeklinde çok veciz bir şekilde yorumladı. Çünkü Saddam’ın bu şekilde sözümona bir yargılamayla asılması, apaçık planlı bir ‘cinayet’ olarak tarihe geçecek.

Independent gazetesinin Ortadoğu muhabiri Robert Fisk, “O’nu susturduk” diyor ve ekliyor: “Saddam’ın siyah maskeli celladı, darağacının ipini çektiği anda, ‘Washington’ın sırları’ sağlama alındı. ABD ve İngiltere’nin Saddam’a on yılı aşkın bir zaman boyunca verdiği utanmaz, rezil, gizli askeri destek, liderlerimizin dünyanın hatırlamasını istemediği berbat hikayelerden biri olmayı sürdürüyor.”
Dünya bu kez yeni yıla bu görüntülerle girdi. Kimi insanlarda, yeni yıla nasıl girilirse yılın tamamının aynı şekilde geçeceğine dair yaygın bir inanış vardır. Umut edelim ve dileyelim bu inanış yaşamda karşılığını bulmasın…
* * *
İç karartan bu gelişmeler dünyayı kaplarken, Türkiye’de şiddet görüntüleri hiç eksik olmadı. Saddam’ın idam görüntüleri ile sarsılan Türkiye, gözünü açtığı yeni günde daha yaygın şiddet ve kan görüntüleri ile karşılaştı. Televizyonlar ballandıra ballandıra bu görüntüleri getirdiler ekranlara. Sokaklar kan gölüne dönmüştü. İstanbul boğazına akan dereler ve kanallar bu kez acı içinde can çekişen koyunların, danaların belki de develerin boyunlarından fışkıran kıpkızıl kanı taşımışlardı. Helikopterle alınan görüntüler durumun vehametini çok açık şekilde gözler önüne seriyordu. Evet, “Büyük katilin”, iplerini kendisinin oynattığı “küçük katili” asması ile uyandığı günde Türkiye’nin sokakları, dereleri, denizleri kızıla çalındı… Türkiye ‘Bayram’ kutluyordu. İlerleyen günlerde de gelmesi olası sözüm ona “kaza” denilen trafik cinayetleri haberlerine zaten alışmıştı Türkiye… Yüzlerce ölü, binlerce yaralı. Sokakları kan içinde bir Türkiye. Türkiye bayramını kutluyor.
* * *
Televizyonda haberleri okuyan spiker, kızıla çalınmış İstanbul boğazını gösterirken, “yine bildik manzaralar” diye yorumluyordu görüntüleri. Türkiye’nin bütün sokakları kıpkızıl kan ve -tıpkı biz insanlar gibi sinir sistemine sahip, acıyı duyma yetisi olan- can çekişen hayvanlarla kaplanmıştı. Gazeteler, televizyonlar en çok Belediyelerin yeterli önlem almadıkları üzerinde duruyordu. Neden yeterli kesim yerleri hazırlanmamıştı? Neden, neden yasaklanmış olmasına rağmen sokaklarda kesimler yapılıyordu? Belediyeler sokakta kesim yapan “seçmenlerine” neden ceza kesmiyorlardı?..
Yaygın medya, ‘gözümüzün önünde kesmeyin, sokaklara kan akıtmayın, gözümüzden ırak ne yaparsanız yapın’ diyordu açıkça. Ama, hiç biri “kurbanla bayram, nasıl yan yana gelir”i sorgulamıyordu. Sorgulaması da istenmiyordu zaten…

Birgün.. 01 Şubat 2007

Baraka Halkı İçin Bile Başka Bir Dünya mümkün

Yıldız Önen


Seattle’ da 1999 Kasım’ında binlerce küreselleşme karşıtı yürüdüğünde dünyayı değiştirmek için bulunduğu yerlerde mücadele edenler, ezilenler, yoksullar “başka bir dünya mümkün” sloganı ile tanıştılar. O günden beri hep aynı sloganla dünyanın her yerinde mücadele sürüyor. Yedi yılda ne başardık derseniz, bence sayfalar yetmez başarılarımıza.

15 Şubat 2003’te düzenlenen küresel savaş karşıtı gösteride, milyonlarca insan ilk kez dünyanın 600 kentinde ortak bir amaç uğruna, aynı sloganla ve eşzamanlı olarak sokağa çıktı. The New York Times gazetesi “Dünyada iki süper güç var, biri Amerika, diğeri dünya kamuoyu” diyordu. Bu eylemlerin kararı, Kasım 2002 Avrupa Sosyal Forumu ve 2003 Dünya Sosyal Forumu’nda alındı. On binlerce küreselleşme karşıtı katıldıkları forumdan sonra, ülkelerinde 15 Şubat’ı örgütledi. Bu eylemlerin örgütlenmesi, gelişen sosyal hareketlerin “küresel düşün, yerel adım at” anlayışının en güzel örneklerinden birini oluşturuyordu. Latin Amerika’da, önce Brezilya, arkasından Venezuela ile devam eden yeni dalga, “Başka bir dünya mümkün” sloganını benimseyen sol partilerin bir bir iktidara gelmesiyle sonuçlandı. Bolivya’da Morales’in seçilmesi belki de küreselleşme karşıtı hareketin kazanımlarının en somut örneklerinden biri. Suyun özelleştirmesine karşı çıkanlar, sokaklarda günlerce gösteri yapanlar, sadece suyun özelleştirilmesinin durdurulması ile yetinmedi. Hareketin içinden, içlerinden birini iktidara taşıyarak, hareketin kazanımlarını geliştirdiler.

Avrupa Birliği, küresel kapitalizmin en büyük kalesi olarak inşa edilirken, bu kez Fransa’da küreselleşme karşıdan, sosyal bir Avrupa yerine neoliberal ve militarist bir Avrupa’yı yerleştirmeyi hedefleyen AB anayasasına karşı yapılan referandumda, Avrupa büyük sermayesinin AB projesine büyük bir darbe vurdu. Hollanda’nın bunu izlemesiyle, AB patronları sürece ara vermek zorunda kaldı ve hâlâ sorunu nasıl çözeceklerini bilmiyor.

En son 2006 yılının Temmuz ayında, Ortadoğu’nun yenilmez görünen işgalci gücü İsrail, Lübnan’a saldırdı ve bir avuç çapulsuz olarak tanımlanan Hizbullah tarafından yenildi. Bunu, küresel kapitalizmin sözcülerinden The Economist dergisi bile manşetten “Hizbullah yendi” diye verdi. Hizbullah, Ortadoğu’da giderek gelişen emperyalizm karşıtı direnişin simgesi haline geldi.

BİRLİK, ÇEŞİTLİLİK, DİRENİŞ
Bunlara eklenecek onlarca başka kazanım (Türkiye’deki savaş karşıtlarının büyük zaferi olan 1 Mart’ı yazmıyorum; hepimiz biliyoruz) var. Küreselleşme karşıtı hareket işte bütün bunların bileşimi. Bütün bunların hem nedeni hem de sonucu. Bunu en iyi Lübnan’da gördük. Hizbullah’ın zaferinden sonra sokaklarda Hugo Chavez ile Şeyh Nasrallah’ n posterleri birlikte taşınıyordu. Hizbullah lideri “Küreselleşme karşıtı hareketin başarılarına yeni birini ekledik” diyordu.

Dünya Sosyal Forumu, her yıl ülkelerinde, şehirlerinde, işyerlerinde, okullarında neoli-beralizme ve savaşa karşı antikapitalist hareketi inşa edenlerin buluşması. Kendi yerelinde mücadele edenlerin, bir araya gelerek küresel çapta ortak toplantılar, eylemler örgütledikleri bir platform. Sosyal forumlardan onlarca çalışma ağı oluştu. En büyüğü ve en görüneni sorunun yakıcılığından dolayı uluslararası savaş karşıdan platformu, ama diğerleri de en az onun kadar geniş ve etkin olmaya başladı. İklim değişikliğine karşı mücadele son yıllarda sosyal forumların çağrısıyla örgütlenen küresel eylemlerle uluslararası kamuoyunun gündemine girdi. “Birlik, çeşitlilik, direniş” sloganı her yerde hayata geçiyor.

‘BAŞKA BİR YOKSULLUK, SAVAŞ İSTEMİYORUZ’
Bu sene Afrika’da yapılan Dünya Sosyal Forumu bütün bu deneyimlerin üzerine yeni ve umutlu bir sayfa ekledi. Afrika’da yüzlerce yıl ‘beyazları’ sadece sömürgeci veya turist olarak gören on binlerce insan, bu sefer onlarla birlikte deneyimlerini paylaştı, dertlerini, mücadelelerini anlattı, birlikte “başka bir dünya” için toplantılar ve eylemler düzenledi. Sosyal Forum’a 60 bin kişi, yürüyüşe ise 20 bin kişi katıldı. En büyük Avrupa delegasyonunun sayısı 500’ü, tüm Afrika dışından katılanların sayısı ise 5000’i aşmıyordu. Afrikalılar için sosyal forum bir umut oluşturdu. Ekonomik güçleri yetmediği için Uganda ve Tanzanya gibi ülkelerden bir hafta yürüyerek foruma katılanları görünce, sosyal forumun çekim gücü ve küresel hareket içindeki etkisi daha kolay anlaşılıyor.

Katılım ücretleri yüksek olduğu için kapıları zorla açtırarak foruma giren Afrikalı aktivistier, yaşamlarında ilk kez ‘beyazlarla’ birlikte kilometrelerce yürüyen Nairobi’deki gecekondu bölgeleri Kariobangi ve Kibera halkı, dünyanın her yerinde ‘beyazların’ da çok kötü koşullarda yaşadığını, ama buna karşı verdikleri birçok mücadeleyi kazandıklarını gören Afrikalı yol arkadaşlarımız için dünya artık eskisi gibi değil. Kenya’da beyaz, siyah, Hıristiyan, Müslüman, kadın, erkek, kuzey, güney ayrımı yapmayan binlerce insan birlikte yürüdü, birlikte tartıştı, birlikte güçlendi.

Nairobi’de beni en çok etkileyen ve hafızama kazınan üç resim karesi belki de Dünya Sosyal Forumu’nun en iyi özeti. ‘Emperyalizm ve savaş’ toplantısında, “savaş karşıtı hareketi 3-5 kişi inşa etmeye başladık, ama dünya çapında kazanımlar elde ederek yolumuza devam ediyoruz” diye anlatıldığında, konuşmacıları coşkulu bir şekilde alkışlayan üç Kenyalı genç kız. ‘Savaşı Durdurun’ masasında yer alan, dayanışma amaçlı imza listelerini sürekli dolduran, isimlerini ve iletişim bilgilerini verme yarışına girenlerin heyecanı. En çarpıcısı ise, yürüyüşte bizimle beraber “başka bir yoksulluk, savaş istemiyoruz” diye slogan atan binlerce öğrenci, işçi.

Bu seneki sosyal forum binlerce Afrikalıya gösterdi ki yürüyüşte dağıtılan tişörtün arkasında yazdığı gibi ‘Başka bir dünya baraka halkı için bile mümkün”. Afrika dışından katılanlara ise dünyayı değiştirmenin her zamankinden daha acil olduğunu gösterdi. Dünyayı en kısa sürede değiştirmek, sömürgeciler tarafından yağmalanmış, posası çıkarılmış Afrikalı halklara karşı borcumuz.

Son yıllarda sosyal forumlar küçülüyor, eskisi kadar etkili değil diyenler, Afrikalıların umudunu, sevincini göremeyenlerdir. Bernard Cassen “Sosyal forum istenen platformu” oluşturamadı derken, aslında kendi fikirlerinin egemen olduğu bir forum oluşturulmadığını anlatıyor. Oysa forum, sokaktaki binlerce insanın platformu ve kimse onu kendi tekeline alamaz. Kimse sosyal forumda hepimizin kazandığı umudu elimizden alamaz.

Dünya küreselleşme karşıtları olarak kazanacağımız çok mücadele, değiştirecek bir dünyamız var.

Bianet.. 03 Şubat 2007

Mart’ta Küresel Eylem

Türkiye Sosyal Forum Ofisi


Bu yıl yedincisi düzenlenen Dünya Sosyal Forumu’nda alınan kararla 17-20 Mart’ta dünyanın dört bir köşesinde savaşa ve işgallere karşı eylemler düzenlenecek. Türkiye Sosyal Forumu da düzenlenecek toplantılarla 1 milyon kişiye ulaşmayı hedefliyor.

BİA (Nairobi)Yedinci Dünya Sosyal Forumu, 20 Ocak`ta Kibera’dan Uhuru Park`a yapılan bir yürüyüşle başladı. Binden fazla toplantı ve etkinliğe ev sahipliği yapan forum bu yıl Afrika`da, Kenya`nın başkenti Nairobi `de yapıldı. Foruma 100 binden fazla kişinin kaydolduğu söyleniyor.
Foruma başta Afrika`nın çeşitli ülkelerinden olmak üzere, tüm kıtalardan gelen sosyal hareketlerin temel gündemi yoksulluk, açlık, AIDS ve savaşlar. Yapılan toplantılarda yoksulluğun sebepleri, Afrika`nın içinde bulunduğu duruma gelmesindeki nedenler çeşitli boyutlarıyla ele alındı.
Forum süresince Afrikalı grupların danslar ve müzik aletleri eşliğinde yaptığı yürüyüşler ise forumun renkli ve dinamik yapısının bir göstergesiydi. Forum, 24 Ocak`ta çıkarılan sosyal hareketler çağrısının yayınlanmasının ardından kapanış etkinlikleriyle sona erdi. Bu çerçevede 25 Ocak’ta Kariobangi gecekondu bölgesinden Uhuru Park’a bir yürüyüş düzenlendi. Foruma Türkiye`den yaklaşık 10 kişi katıldı.
Savaş ve emperyalizm toplantısı
Forum nedeniyle dünyanın birçok muhalif aydını Nairobi`ye gelmiş durumdaydı.

Forumun ikinci günü yapılan `Savaş ve Emperyalizm` toplantısı da bunlardan biriydi. Samir Amin (Mısır), Alex Callinicos (İngiltere), Walden Bello (Filipinler) ve Yıldız Önen `in (Küresel BAK) katıldığı İngiltere’deki Direnişi Küreselleştirin platformunun örgütlediği toplantıda Callinicos “Teröre karşı savaş genişliyor. Afganistan’la başladılar, Irak’ta büyük bir bataklığa battılar ama durmuyorlar. Şimdi buranın hemen yanında Somali’ye düzenlenen saldırı Washington’dan yönetiliyor.

Gerçekten ‘Yeni Amerikan Yüzyılı’ ile karşı karşıyayız. Amerika her yere saldırarak kendi hegemonyasını kurmaya çalışıyor. Ancak önünde büyük bir direniş var. Irak’a daha fazla asker göndermek işe yaramayacak. Bir yandan Irak’ta El Sadr’ın kuvvetlerine saldırırken bir yandan da Ortadoğu’da kalan tek büyük güç olan İran’ı tehdit ediyor. Kendi Yüzyılını tüm dünyayı kana bulayarak sağlamaya çalışıyor. Bizim yayılan savaşa karşı savaş karşıtlarını birleştirmemiz gerekir. Bazı savaş karşıtlarının düşündüğü gibi bizim işimiz bitmedi aksine çok daha büyüdü. Burada Güneydeki barış yanlılarını yanımıza alarak, büyük küresel eylemler inşa etmeye çalışmalıyız. Sivil toplum örgütleri yoksulluğu tarih yapın diyorlar, sanki kapitalizm yoksulluğun ana nedeni değilmiş gibi. Bizim kapitalizmi tarih yapmamız gerekiyor” dedi.

Walden Bello “Irak savaşının Amerika açısından bir felaket olacağını tahmin etmek için politika uzmanı olmaya gerek yoktu. İşgallere karşı mücadele edileceğini herkes bilir. Amerika kendisine çok güvendi. Ancak şimdi sonuçlarını görüyor. Biz 2003 yılında Porto Allegre’de yaklaşan savaşa karşı büyük bir hareket başlattık. Birbirleriyle kıyasıya rekabet eden Amerika ve Avrupalı güçlerin işgaller için ittifak kurmasına izin vermemeliyiz. 2007 yılı da savaş karşıtlarının her yerde savaş ve işgallere karşı mücadele inşa ettikleri bir yıl olmalı. DSF bunun başlangıç noktası olmalı” dedi.

Yıldız Önen ise “Dünyanın ikinci büyük gücü olan savaş karşıtlarının kazanımları devam ediyor. Savaş başladığında Amerikan halkının yüzde 60’ı savaşı desteklerken şimdi yüzde yirmilerde bir destek var. Avrupa’da özelleştirmelere, Avrupa Birliğine karşı gösteriler kazanmaya başladı. Latin Amerika’da önemli gelişmeler oldu. Seçimler alternatif öneren solcuların zaferiyle sonuçlandı. Şimdi önümüzde yeni bir görev var, Amerika’yı Irak’tan çıkarmak ve İran’a saldırmasını engellemek. Hep beraber 17 Mart’ta büyük gösteriler inşa etmeliyiz” dedi.

Samir Amin “Afrika kıtasında hayat her zaman iktidar için mücadeleyle geçti. Sömürgelere karşı mücadele yerini ülkeyi idare eden çetelere karşı mücadeleye bıraktı. Afrika halkı sürekli isyan etti. Ancak sürekli isyan maalesef sürekli devrimlere dönüşmedi. Her isyan bir şekilde askeri güçlerle bastırıldı. Yerine gelenler eskilerden daha iyi olmadılar. Bizim kitlesel hareketlere, sloganlara ihtiyacımız var. Dünya sosyal hareketlerinin birliği dünyayı daha yaşanır bir hale dönüştürebilir. Biz gerçek demokrasiyi Kuzeyden Güneye direnişi örgütleyerek inşa edebiliriz” dedi.

Konuşmaların ardından onlarca aktivistin deneyimlerini paylaştığı toplantıda TMMOB ikinci başkanı Hüseyin Yeşil Hrant Dink’in öldürülmesini kınayan bir konuşma yaptı.

“İklim Değişiyor, Biz Durdurabiliriz”
24 Ocak`ta İklim Değişikliğine Karşı Uluslararası Kampanya’nın düzenlediği toplantı Phil Thornhill’in iklim değişikliğinin etkileri ve iklim değişikliği karşıtı hareketin geçmişini anlatan konuşmasıyla başladı.

Thornhill, 2006 3 Kasım’ında yapılan eylemleri de değerlendirdiği sunuşunda Avustralya’da yapılan 90 bin kişilik, İngiltere’de yapılan 25 bin kişilik eylemden ve diğer aktivitelerden bahsetti. Uluslararası eylem günlerinin, birçok ülkede eylemlerin onunu açması ve yeni irtibatlar sağlamasının önemine de değinen Thornhill, her yıl BM İklim Görüşmeleri’ne baskı yapmak için örgütlenen eylemlerin bu sene de 8 Aralık’taki gösterilerle devam edeceğini söyledi. Bu yıl BM İklim Görüşmeleri Endonezya’nın Bali kentinde yapılacak.

Çeşitli araştırmalarda şu andaki sera gazı salınımının sıfıra inmesi durumunda dahi iklim değişikliğinin küresel etkilerinin artacağını belirten Thornhill, şu ana kadar yapılan eylemlerin gelecekteki kitlesel hareketlerin sadece bir başlangıcı olduğunu ifade etti.

Salondan yapılan katkılarda da iklim değişikliğinin somut etkileri üzerinde duruldu. İrlanda’dan gelen katılımcılar yağmur yağmamasından dolayı bu yıl yaşanan kuraklığı ve bunun tarımcılar üzerindeki etkilerini aktardılar. İsviçre’den gelen katılımcılar ise beklenen karın bu yıl halen yağmamış olmasından dolayı ülkede yaşanan şaşkınlığa değindiler.

Toplantı çıkışında ise forumun yapılmakta olduğu Moi Spor Kompleksi’nin çevresinde iklim değişikliği karşıtı bir gösteri yürüyüşü gerçekleştirildi. ABD Başkanı George W. Bush`un resmini içeren “gezegene karşı işlediği suçlardan dolayı aranıyor” yazılı afişlerle yapılan yürüyüşe büyük bir ilgi vardı.

2009 BM İstanbul Su Forumu’na karşı alternatif Forum
Forum çerçevesinde yapılan önemli toplantılardan biri de “su” konusuyla ilgiliydi. Suyun bir insan hakkı olarak tanınması ve herkesin suya ulaşımının sağlanması talepleriyle dünyanın çeşitli ülkelerinde yürütülen mücadelelerden bir araya gelen temsilciler Nairobi’de buluşarak önümüzdeki dönem stratejilerini tartıştılar.

Dünya çağında 65 örgütün katılıyla yapılan toplantıya İtalya’dan Mediteraqua örgütü temsilcisi, Uruguay’dan suyun özelleştirilmesine karşı hareketten gelen temsilci Daniel Mitterand, İtalyan Hükümet temsilcisi konuşmacı olarak katıldı.

Özellikle 2009’da İstanbul’da yapılacak BM Su Forumu’nu mücadelenin merkezine koyan hareketler “2009 Dünya Su Forumu’na karşıyız. Bu forum bizi temsil etmiyor. Buna karşı kendi stratejilerimizi oluşturacağımız bir platform yaratalım. Bunu hazırlamak için Brüksel’de bir toplantı yapalım. Buraya STK’ları, yerel otoriteleri, parlementerleri, sendikaları davet edelim ve 2009 İstanbul toplantısına, suyun özelleştirilmesine ve bir kar aracı olarak metalaştırılmasına karşı çıkalım” dediler. Toplantının sonunda Afrika Su Ağı’nın kuruluşu açıklandı. Afrikalı temsilci konuşmasında “Özelleştirmelere yeter diyoruz. Suyu açgözlüce ceplerini doldurmak için kullananlara oyun bitti diyoruz. Diğer kıtalardaki networklerle birlikte çalışacağız. Şirketlere karşı birleşeceğiz. Bir atasözünde dendiği gibi, güçsüzler birleşmedikçe güçlüler onları dinlemez.” dedi.

Dünya Sosyal Forumu Emek Ağı kuruldu
Forumun önemli gelişmelerinden biri de dünyanın çeşitli yerlerinden çok sayıda sendikanın katılımıyla emek ağını kurulmasıydı.

Bu ağ DSF süreci içerinde hem sendikaların ve emek konusuyla ilgilenen STK’ların koordinasyonunu sağlamayı hem de DSF’de emek konusunu, işçilerin haklarına dönük saldırıları daha görünür hale getirmeyi hedefliyor.

İtalya CGIL’dan katılan konuşmacı “Kamu hizmetlerinin özelleştirilmesinden bahsediyoruz. Bu deneyimler DSF sürecinde daha çok tartışılmalı ve DSF bu açıdan değerlendirilmeli. Bu ağın amaçlarını ve somut hedeflerini ülkelerimize döndüğümüzde tartışmaya devam edelim ve bu adımlarla beraber networkumuzu şekillendirelim. DSF’de ilk kez emek konusunu bu kapsamıyla tartışıyoruz.” dedi.

Hindistan’dan gelen sendikacı ise “İlk büyük handikabımız enformellik. Enformel sektörün örgütlenmesi sendikalar açısından çok önemlidir. Sendikaların dışında da ülkelerde önemli bir çok örgütlenme var, örneğin dezavantajlı gruplar, dini azınlıklar. Bunların da işçi sınıfının sorunlarıyla ilgilenmesinin yollarını yaratmalıyız. Kadınların işyerlerinde yaşadığı sorunları özellikle öne çıkarmalıyız. Bu toplantının yeni bir başlangıç olacağını düşünüyorum.” dedi.

Savaş Karşıtları Buluşması
Yaklaşık 150 kişinin katılımıyla yapılan savaş karşıtları toplantısına politik durum ve savaş karşıtlarının deneyimleri tartışıldı. Burada çeşitli ülkelerden temsilciler konuşma yaptılar.

Amerika’dan “United For Peace and Justice” temsilcisi “Teröre karşı savaş diye insanlara karşı terör uyguluyorlar. Ana neden terörü yenmek değil, hegemonyalarını pekiştirmek. Irak’taki savaş gittikçe kötüleşiyor. Direnen Irak halkı bunun karşılığını kanıyla, canıyla ödüyor. Savaş Amerika’ya da güvenlik getirmiyor.

Biz senato seçimlerinde Demokratlara askerleri çeksinler diye oy verdik. Şimdi 27 Ocak’ta parlamentonun önünde ‘Bir an önce harekete geçin, daha fazla araştırmanıza gerek yok askerleri eve getirin’ diye bağıracağız. Sizin de Amerika dışında yapacaklarınız önemli. Washington’dakiler sizi dinliyorlar, yaptığınız her şeyi duyuyorlar. Hükümetlerinizi öyle zorlayın ki Amerika’nın emirlerini yerine getirmesinler” dedi.

Walden Bello ise “Amerika 2003’e göre çok daha zayıf. Iraklılar bunu sağlamak için büyük kayıplar verdiler. Amerikan hegemonyasını kırmayı başardılar. Hizbullah Lübnan’da büyük bir zafer kazandı. Bir avuç ‘gerilla’ yenilmez denen İsrail ordusunu dize getirdi. Bu direniş her yere yayılacaktır. Ancak asıl mücadele imparatorun kalbinde devam edecek. Amerika’daki savaş karşıtı hareketin büyümesi çok önemli. Bush ‘Laura ve köpeğim bana güvendikleri sürece savaşa devam edeceğim’ demiş, sanırsam bu bile çok sürmeyecek” dedi.

Türkiye’den Yıldız Önen “Savaşın başından beri pek çok yerde zaferler kazandık. Biz 2003’te Türkiye’nin savaşa girmesine engel olduk. İspanya, İtalya, Filipinler ve en son Japonya askerlerini geri çekmek zorunda kaldı. Amerika’da Bush’un desteği yüzde 70’lerden 30’lara düştü. Lübnan’da Hizbullah yenilmez deneni yendi. Afganistan, Irak, Filistin halkı işgalle karşı direniyor. Ancak Amerika’yı sıkıştırırken NATO ve BM şemsiyesi altında askerler Afganistan ve Lübnan’a gönderiliyor. Bir yandan Amerika’nın Irak’tan çekilmesi için uğraşırken bir yandan hükümetlerimizin askerleri geri getirmelerini sağlamalıyız. Son olarak Cuma günü katledilen Ermeni gazeteci Hrant Dink’in dünkü cenazesine on binlerce insan katıldı ve ‘hepimiz Ermeni’yiz’ dedi. Bu inşallah halkların kardeşliğinin tüm dünyaya yayılması için bir adım olur” dedi.

TMMOB İkinci Başkanı Hüseyin Yeşil de yaptığı konuşmada, Türkiye Soysal Forumu bileşenlerinden emek ve meslek örgütlerinin yürütmeyi kararlaştırdığı “20 Şubat- 20 Mart 1000 toplantı 1 milyon kişiye ulaşma” kampanyası hakkında bilgi verdi. 20M20 (20 Mart saat 20’de) rumuzuyla gerçekleştirilecek etkinlikler son gün çeşitli illerde yapılacak gösterilerle sona erecek.
Buluşmanın sonunda bir sonuç bildirgesi yayınlandı.

Sonuç bildirgesi
Aşağıdaki taleplerle 17-20 Mart arası dünya çapında gösteriler düzenlenecek.

* Savaşı durdurun, askerleri eve getirin
* Irak petrolünün kontrolüne hayır
* Irak’taki tüm askeri üsler kaldırılsın
* Irak’taki kurbanların ve tutukların zararları karşılansın
* Bölgesel savaşları durdurun
* İsrail’in Filistin işgaline hayır. İsrail mallarına karşı boykotu destekleyin.
* İran’a yönelik tehditlere hayır.
* Afganistan’daki tüm askerler geri çekilsin!
* Somali’yi bombalamayın!
* Amerika’nın savaş tacirlerine verdiği desteği durdurun!
* Darfur krizine barışçıl bir çözümü destekleyin!
* Anti terör ismi altında insan hakları ve özgürlüklerinin kısıtlanmasını durdurun!

Daha sonra yapılan konuşmalarda onlarca kampanya hakkında bilgi verildi.
* Mart başında Ekvator’da askeri üslere karşı ağın başlangıç konferansı yapılacak.
* 30-31 Mart, 1 Nisan’da Mısır’da beşinci Kahire konferansı toplanacak. Avrupa, Amerika ve Ortadoğu savaş karşıtlarını bir araya getirecek olan bu konferansa herkes davetli.
* Haziran’da Filistinlilerle dayanışmak için bir günlük gösteriler düzenlenecek
* Haziran başında Almanya, Rostock’da yapılacak olan G8’e karşı büyük gösteriler düzenlenecek. (EÜ)

Birgün 13 Şubat
BAK’tan Bush’a evine dön çağrısı
UFUK KOŞAR
Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu (BAK), “Dön Evine Bush” kampanyası çerçevesinde Irak’ta yaşanan ABD işgalini protesto ederek, Irak işgalinin 4’üncü yıl dönümünde gerçekleştirecekleri eyleme çağrıda bulundu. Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu (BAK), dün Galatasaray Meydanı’nda bir basın açıklaması yaparak, ABD’nin Irak’ta gerçekleştirdiği operasyonların derhal son bulmasını, Türkiye’nin işgale ortak olmamasını istedi. Sanatçıların, savaş karşıtlarının, Meslek Odaları temsilcilerinin katıldığı açıklamayı okuyan oyuncu ve BAK sözcüsü Mehmet Ali Alabora, ABD’nin Irak’ta yeni bir katliama hazırlandığını, 20 bin askerin daha Irak’a katliam yapmak için gireceğini dile getirdi.

Bianet 13 Şubat
Irak İşgalinin 4 yılında: “Dön Evine Bush”
Küresel BAK, “Dön Evine Bush” kampanyası çerçevesinde, Irak’ta yaşanan ABD işgalini protesto etti, ABD’nin dört yıl içinde 650 bin Iraklının hayatını kaybetmesine neden olduğunu vurguladı, 17 Mart’ta Kadıköy’de düzenlenecek eyleme katılım çağrısı yaptı.
Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu (BAK), “Dön Evine Bush” kampanyası çerçevesinde Irak’ta yaşanan ABD işgalini protesto etti, Irak işgalinin 4’üncü yıl dönümünde eylem çağrısında bulundu.
Küresel BAK’ ın, Galatasaray Meydanı’nda gerçekleştirdiği basın açıklamasına, sanatçılar, savaş karşıtları, meslek odaları temsilcileri katıldı, açıklamayı BAK sözcüsü sanatçı Mehmet Ali Alabora yaptı.
Alabora, ABD ve Türkiye’ye çağrıda bulundu, ABD’den Irak’ta gerçekleştirdiği operasyonlara son vermesi, Türkiye’den de işgale ortak olmamasını istedi.
ABD’nin Irak’ta yeni bir katliama hazırlandığını söyleyen Alabora, Irak halkının bu operasyona karşı direniş göstereceğini de belirtti, “Bush Irak’ta yenildikçe saldırganlaşıyor. Saldırdıkça yeniliyor. Giriştiği operasyonda da istediği sonuca ulaşamayacak” dedi.

İran’a saldırının planları yapılıyor
Alabora, ABD Başbakanı Bush’a seslenerek, Irak’ta, hastaneleri bombalamak, insanlara işkence yapmak, eğitim ve sağlık sistemini çökertmek gibi başarılara imza attığını, en büyük başarısının da 650 bin Iraklıyı öldürmek olduğunu söyledi.
Irak’taki ABD operasyonun İran’a yönelik bir saldırının da habercisi olduğunu ifade eden Alabora, “ama başaramayacaklar. Biz izin vermeyeceğiz. Irak halkı izin vermeyecek. ABD’de savaş karşıtları izin vermeyecek” dedi.

17 Mart’ta Kadıköy’de
Eylemde ayrıca, Irak işgalin 4. yıl dönümünde gerçekleştirilecek küresel savaş karşıtı eylem günü için de çağrı yapıldı.
Eylem 17 Mart’ta Kadıköy Meydanı’nda gerçekleştirilecek.

Cumhuriyet – 13 Şubat
‘Dön Evine Bush’

Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu üyeleri, Irak’ın işgaline karşı Galatasaray Meydanı’nda protesto eylemi yaptı. “Dön Evine Bush” yazılı afiş açan Küresel BAK temsilcileri adına basın açıklamasını okuyan sanatçı Mehmet Ali Alabora, Irak işgali sırasında 2 milyon Iraklının iç göçe maruz kaldığını, 2 milyon Iraklının da yurtdışına kaçmak zorunda kaldığını belirterek “Bush’un en büyük başarısı 650 bin Iraklıyı öldürmek” dedi. Alabora, kendisine gönderilen Bush’un görevinin sona ereceği zamana ayarlı saati ve 8 Şubat’ta gazetemizde yayımlanan fotoğrafı gazetecilere göstererek “ABD, bu evde ne işin var” diye sordu.

Haberler web sitesi – 13 Şubat

Küresel Bak Üyeleri Irak’ın İşgalini Protesto Etti.

Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu Üyesi 30 Kişi, ABD‘nin Irak’ı İşgalini Protesto Etti. Galatasaray Meydanı’nında Biraraya Gelen Grup, Basın Açıklaması Yaptı.
Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu üyesi 30 kişi, ABD‘nin Irak’ı işgalini protesto etti. Galatasaray Meydanı’nında biraraya gelen grup, basın açıklaması yaptı.

Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu adına sanatçı Mehmet Ali Alabora, basın açıklamasını okudu. “ABD, Irak’ta yeni bir katliama hazırlanıyor” diyen Alabora, ABD‘nin, Bağdat’ta yeni bir operasyona hazırlandığını ve yaklaşık 20 bin askerin operasyonda yer alacağının öğrenildiğini söyledi.

Alabora, ABD Başkanı Bush’un Irak’taki en büyük başarısının, “650 bin ıraklıyı öldürmek” olduğunu savunarak, Irak’taki şiddet olayları yüzünden 4 milyon Iraklı’nın da mülteci konumuna geldiğini ifade etti.

Alabora, “Saddam’ın diktatörlüğünü bahane eden ve demokrasi kuracağını ilan edenler Irak’ta vahşi idam geleneceğine Amerikan havası katarak sistematik idam uygulamasını yerleştirdiler. Önce Saddam Hüseyin idam edildi. 12 Şubat’ta ise 14 Iraklı daha idam edildi” dedi.

ABD‘nin Irak’ta başarılı olamayacağını, buna savaş karşıtlarının ve Iraklıların izin vermeyeceğini dile getiren Alabora, ABD‘nin Irak’taki operasyonunu durdurmasını, Hükümetten de ABD ile askeri ilişkilerini askıya almalarını istediklerini kaydetti. Alabora, 17 Martta, Irak işgaline karşı gerçekleşecek küresel savaş karşıtı eylem günü dolayısıyla Kadıköy Meydanı’nda miting yapacaklarını bildirdi.

Mehmet Ali Alabora, açıklaması sırasında ABD‘deki savaş karşıtlarının yaptırdığı, üzerinde Bush’un resminin olduğu ve görev süresinin biteceği günü gösteren kronometreli anahtarlığı ve 8 Şubatta bir günlük gazetede yer alan, Irak’ta çekilmiş bir fotoğrafı da basına gösterdi.

Eyleme, Mehmet Ali Alabora’nın sanatçı babası Mustafa Alabora ve sendikalar ile bazı meslek odaları temsilcileri de katıldı.

“Dön evine Bush” yazılı pankart taşıyan koalisyon üyeleri, açıklamalarının ardından dağıldı. Öte yandan, açıklama sırasında “Hepimiz Iraklıyız, hepimiz Filistinliyiz” şeklinde slogan da atıldı.

Bianet – 15 Şubat

Büyükanıt’ın “Dinamik Güçler”i Kim?

Büyükanıt ABD’de “Türkiye’yi koruyan dinamik güçler”den bahsetti. Eski askeri hakim Kardaş: Kastı paramiliter güçler mi? Demokrasisi işleyen ülkelerde askerler böyle konuşamaz. Önen: Bir arada yaşama iradesi güçleniyor. ABD’de asıl gündem İran’a saldırı.

BİA Haber Merkezi
Tolga KORKUT

BİA (İstanbul) – Eski askeri hakim Ümit Kardaş, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın ABD’de Türkiye’nin Washington Büyükelçiliği’nde yaptığı konuşmadaki “Türkiye’yi koruyan dinamik güçler var olduğu sürece Türkiye’yi bölmeyi rüyalarında görenler kâbusla uyanırlar” sözleri için “Bölünme sözlerinin toplumsal bir karşılığı yok. Büyükanıt hem korkuya gerek yok, diyor hem de korkuyu işaret ediyor. Dinamik güçlerden kastı paramiliter güçler mi?” diye sordu.

bianet’in görüştüğü Kardaş “Şimdiye kadar Türklerle Kürtler bütün manipülasyonlara karşın çatışmadı. Ama, Türkiye’de hak ve özgürlüklerin, demokrasinin gelişmesine, kurumların denetlenebilir olmasına karşı bir eğilim var” dedi.

Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu’ndan (Küresel BAK) Yıldız Önen de, Hrant Dink’i uğurlama töreninde yüz binlerce kişinin “Hepimiz Ermeni’yiz” demesinin “bir arada yaşamak istiyoruz” iradesini gösterdiğini, milliyetçiliğin değil bu iradenin yükseldiğini, “bir arada yaşamak istemeyenler”in tepkilerinin bu iradeye karşı olduğunu söyledi.

“Dinamik güçler”
Kardaş, Büyükanıt’ın dinamik güçler sözünü çözümlerken “herhalde kendi kurumlarının dışında bir tarif yapıyor. Yoksa ‘biz’, ‘silahlı kuvvetler’ derdi. Acaba son dönemde görünür hale gelen paramiliter güçleri mi kast ediyor?” diye konuştu.

Büyükanıt’ın şimdiye kadarki konuşmalarıyla birlikte düşünüldüğünde “Akla gelen sorular bunlar. Hatta bu sözler imalı bir destek mi, sorusu da akla geliyor” diyen Kardaş, silah, bayrak, öldürme üzerine yemin eden örgütlerin “bu kadar çok pıtrak gibi bitmelerinin, bu cesaretlerinin bir nedeni olmalı” dedi.

“Bu milliyetçiliğin, ırkçılığın toplumda bir karşılığı olduğunu düşünmüyorum. Ama devlet merkezli bir kışkırtma var. Çeteleşmelerin devletin içindeki uzantıları var. ‘Dinamik güçler’ böyle oluşuyor.”

“Dinamik güç” diye bir tanım olmadığının altını çizen Kardaş, “Silahlı Kuvvetler şimdiye kadar her konuda konuşuyor, açıklama yapıyordu. Ama bu paramiliter güçlerle ilgili ‘Demokratik rejime, hukukun üstünlüğüne, toplumsal barışa zara verici şeylere karşıyız’ diye bir açıklama yapmadılar. Askerlerin siyaset konuşamamaları gerekiyor; ama madem konuşuyorlar; bunu neden söylemediler?” diye sordu.

Kardaş: Demokrasisi işleyen bir ülkede askerler böyle konuşmalar yapamaz

“Demokrasisi işleyen bir ülkede bu konuşma yapılamaz” diye konuşan Kardaş ekledi:

“Türkiye öyle bir ülke olsaydı, Büyükanıt bu konuşmayı yapma cesaretini bulamazdı. Tamamen siyaset konuşuyor. Rejimden söz ediyor. Genelkurmay Başkanı’nın bunları konuşmasına ne gerek var? Bu ülkenin başbakanı, hükümeti, meclisi var. Medya da buna çanak tutup önem veriyor. Sadece Genelkurmay Başkanı değil, generallere, hatta emekli generallere bile söz veriyor.

“Türkiye askerini kendi kışlasını soktuğu zaman, demokrasisini, hukukun üstünlüğünü sağlayacak.”

Önen: Asıl gündem İran’a saldırı

Yıldız Önen, Büyükanıt’ın ziyaretinin arka planındaysa, ABD’nin İran’a saldırı hazırlığının olduğunu düşünüyor.

“Bu ABD’nin İran’a yönelik bir saldırı öncesinde çevre ülkelerle görüşmeleri kapsamında. Burada Türkiye’ninkilerden çok ABD’nin istekleri önemli. ABD’nin önemli gazetecileri, uzun süredir İran’a saldırının kesin olduğunu anlatıyor yazılarında. Bu planda Türkiye çok önemli bir rol oynuyor.

“Bir yandan Hürriyet gazetesi insanlara ‘Irak’a girmek gerekir’ dedirtmeye çalışıyor; ama Türkiye’deki insanlar bu işgale karışmak istemiyor. Devlet Türkiye halkının sesini dinlemeli.”

Büyükanıt’ın Irak’ın bütünlüğüyle Türkiye’nin güvenliği arasında bağ kuran sözlerini de değerlendiren Önen “Büyükanıt’ın ABD’ye gidip Türkiye barışını sağlamak yönünde destek istemesi, bence büyük bir yanlış. Irak’ta bir milyon insanın katledilmesine neden olan bir ülkeden barış konusunda destek, fikir alınamaz.” (TK)

Bianet – 22 Şubat

“Çekilme Kararı Savaş Karşıtlarının Başarısı”

Blair Irak’tan kısmi olarak asker çekeceklerini açıkladı. Küresel BAK’tan Mater “Savaş karşıtlarının başarısı. Britanya’nın çekilmesi ABD’yi Irak’ta yalnızlaştıracak” dedi. Gazeteci Cockburn “Blair’in açıklamasında Irak’ın durumundan pişmanlık yok” diyor.

BİA Haber Merkezi
22/02/2007    Kudret ÇOBANLI

http://www.bianet.org/2007/02/22/92455.htm

BİA (Londra-İstanbul) – Tony Blair, Avam Kamarası’nda yaptığı konuşmada Irak’ta bulunan 7 bin 100 Britanya askerlerinin sayısını birkaç ay içinde 5 bin 500’e düşüreceklerini söyledi.

bianet’in konuyla ilgili görüşlerini sorduğu Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu’ndan (Küresel BAK) Tayfun Mater, Britanya’nın bu kararı almasında savaş karşıtı aktivistlerin rolüne dikkat çekti.

Mater, “Bu, bütün dünyada savaş karşıtlarının bir başarısı. Özellikle Britanya’da Savaşı Durdurun Koalisyonu ( Stop The War Coalition) kamuoyunda büyük bir etki yaratıyor” dedi ve şöyle açıkladı:

“Blair, bu tepkiler ve Britanya’nın işgal başladığından beri yüzün üzerinde asker kaybetmesi sonucu, birlik çekmeyi gündemine almak zorunda kaldı. Britanya gibi önemli bir müttefikinin kuvvetlerinden bir kısmını çekmesi, ABD’yi Irak’ta yalnızlaştıracak.”

Cockburn: Blair hiçbir pişmanlıktan bahsetmiyor

Independent muhabiri Patrick Cockburn ise Britanya’nın çekilme kararını “yenilginin kabulü” olarak yorumluyor. Cockburn, Independent’taki yazısında Blair’in Irak’taki hükümetin güçlendiğini söyleyerek kuvvetlerinden bir kısmını çekmesini eleştiriyor. “Blair’in açıklamalarında Irak’ın iki milyon insanın ülkeyi terk ettiği bir duruma gelmesine dair bir pişmanlık yok” diyen Cockburn’e göre Irak’ta insani durum gittikçe kötüleşiyor, iç savaşın şiddeti arıyor ve “kimse güvende değil”.

Blair’in çekilme planı

Blair kısmı çekilme planının şu şekilde açıkladı: “Gelecek aylarda bin 600 asker çekmek, yaz sonunda Basra Sarayı Iraklılara devredilince asker sayısını 5 binin altına indirmek. Kalanların çoğunu Irak güçlerine eğitim-destek ve İran’la sınırı koruma rolüyle hava üssüne konuşlandırmak. Bu rolün artmasına oranla asker sayısını azaltmak.”

Blair’e göre bu, Basra’daki şartların iyileşmesi üzerine bölgedeki yetkinin Iraklılara bırakılması için alınmış bir karar. Tony Blair, “Tabii ki Basra bırakmak istediğimiz halde değil, ancak tarihin bundan sonraki bölümünü Iraklılar yazabilir” derken Britanya’nın bölgedeki askeri varlığının “istenildiği ve ihtiyaç duyulduğu sürece” 2008’de süreceğini de belirtiyor.

Blair: Özür dilememiz gerektiğini düşünmüyorum; gurur duyuyoruz

Tony Blair, asker çekme kararını açıklamasının ardından BBC radyosunda verdiği röportajda Irak’taki güvenlik durumuyla ilgili sorumluluğunun olmadığını söyledi. Blair, “Irak’ta yaptıklarımız için özür dilemememiz gerektiğini düşünmüyorum. Irak’ta durum berbat ama, ülkenin kendi ayakları üzerinde durmasında ve halkının istediği duruma gelmesinde yardımcı olduğumuz için gurur duyuyoruz. Biz terörizme karşı demokrasiyi destekledik” diyor.

Rasmussen: Danimarka da asker çekecek

Blair’in bin 6oo askerin çekileceğini açıklamasının ardından, Danimarka Başbakanı Anders Fogh Rasmussen, Danimarka’nın 460 askerinin tamamını ağustos ayında çekeceğini duyurdu.

Rice: Uzlaşılan plan çerçevesinde

Britanya’nın çekilme kararı bir yandan koalisyon güçlerinin aralarındaki ittifakın zayıflaması olarak yorumlansa da ABD, Britanya’nın çekilme kararını bir “başarı” olarak sunuyor. Dışişleri Bakanı Condoleeza Rice Britanya’nın “koalisyon ortaklarının üzerinde uzlaştıkları bir planı uygulamakta” olduğunu savunuyor.

“Onurumuzla geri dönmek istiyoruz” yorumunu yapan Başkan Yardımcısı Dick Cheney ise ABD halkının geri çekilme politikasını desteklemediğini iddia etti.

Ancak, Beyaz Saray sözcülerinden Nancy Pelosi, “Britanya hükümetinin geri çekilmesi, halkın Başkan’ın Irak’taki ABD askerlerinin sayısını arttırma kararı üzerindeki şüphesini doğruluyor.” diyor. ABD Başkanı George W. Bush bölgedeki 138 bin ABD askerine 21 bin 500 kişilik takviye gönderileceğini açıklamıştı. (KÇ/TK)

Uluslar arası sempozyum hakkında basında çıkan haberler

Bianet – 23 Şubat

Cindy Sheehan Türkiye’de…

Irak’taki işgalde oğlu Casey’i kaybeden Sheehan ABD’deki savaş karşıtı hareketi kadınların yürüttüğünü söylüyor: Riskleri yüklenen, tutuklanan, gözaltına alınanlar kadınlar. Savaşta kimse galip gelmeyecek ama sonunda biz barış isteyenler kazanacağız.

BİA Haber Merkezi
23/02/2007    Ayça ÖRER ayca@bianet.org

BİA (İstanbul) – “Şu anda ABD’deki barış hareketini kadınlar yürütüyor. Erkekler de mücadelemize destek veriyor ama hareketin liderlerinin kim olduğuna bakarsanız, kadınlar olduğunu göreceksiniz. Örnek isterseniz, “CODEPINK”e (Kod Adı Pembe) bakabilirsiniz.”

“Savaşsız Bir Dünya İçin Uluslararası Buluşma 4” için Türkiye’ye gelen Sheehan, Taksim Hill Otel’de basın toplantısı düzenledi..

ABD’de barış hareketini kadınlar yürütüyor

bianet’in “savaş karşıtı hareketi kadınlar nasıl yükseltiyor?” sorusu üzerine, kadınların ABD’deki savaş karşıtı hareketi yürüttüğünü anlatan Sheehan, Kod Adı Pembe hareketini şu sözlerle anlatıyor:

“Çocuklarını Irak savaşında kaybeden anneler, 11 Eylül saldırısında yakınlarını kaybedenler, eskiden asker olan kadınlar var aramızda. Baktığınızda bütün riskleri yüklenen, tutuklanan, gözaltında alınanların kadınlar olduğunu görüyoruz. Kadınlar kadın oldukları için başka engellemelerle de karşılaşıyor. Ama kendimizi haklı, doğru gördüğümüz için bu mücadeleyi yürütüyoruz.

“Bunu hissetmeyen, bizim acılarımızla tanışmayan kadınların da, bir gün bunu, bu acıyı yaşayabileceklerini anlatmaya çalışıyoruz. Oğlumun ölümünden sonra uyandığım her sabah, onun ölmüş olduğunu bilerek hayatımı sürdürmek çok güçtü. Ama bunu kişiselleştirmek istiyorum. Bu kişisel acının başkalarının başına da gelebileceğini anlatmak istiyorum.”

“Savaşın başından beri ABD’lilerin ikna edilmesi gerektiğini biliyorduk”

Savaşın başından itibaren verilecek savaş karşıtı mücadele için hükümetten önce ABD halkının ikna edilmesi gerektiğini bildiklerini vurgulayan Sheehan, ABD halkının bu konuda bencil davrandığını, “ülkemizde ‘bize ne olacak’ diye düşünmekten ‘Irak’ta ne olacak’ diye düşünmeye fırsat bulamadık” sözleriyle anlatıyor.

Barış için mücadele eden insanların yapacağı en iyi hareketin barışı arzulayan diğer insanları bulmak ve onlarla ittifak kurmak olduğunu kaydeden Sheehan, ABD Başkanları’ndan Dwight D. Eisenhower’ın “dünyada halklar barış istediği zaman hükümetler aradan çekilmeli” sözünü hatırlatıyor.

“ABD insanların kendi kaynaklarını kullanmasına izin vermeli”

ABD hükümetine sürekli Irak ve Afganistan’dan çekilme çağrısı yaptıklarını söyleyen Sheehan’a göre, artık bu ülkeleri kendi kaderlerini yaşamaya bırakmanın zamanı.

“ABD insanların kaynaklarını istediği gibi kullanmasına izin vermeli” diyen Sheehan, “binlerce nükleer bombası olan ABD, İran ve Kore’ye nasıl nükleer silahları bırakın diyebilir?” sorusunu da yöneltiyor.

“Bush’a karşı olanların sayısı hiç de az değil”

Sheehan, ABD’lilerin çoğunun Bush’un siyasetine ve Irak işgaliyle ilgili politikasına karşı olduğunu belirtiyor, “destekleyenlerse hükümetin ve medyanın kandırmacalarıyla manipüle ediliyor” diyor.

Birçok insanın savaş karşıtı mücadeleye destek verdiğini yalnızca bu insanların sokağa çıkmaya hazır olmadığını ekleyen Sheehan ve arkadaşlarının hedefiyse bu süreci hızlandırmak.

“Casey üniversiteye gitmek istiyordu”

Oğlunun asker olma nedeninin “üniversiteye gitme isteği” olduğunu anlatan Sheehan, ABD’de askere gitmeden üniversiteye gidemeyen, üniversitenin maliyetini bu yöntemle karşılayan gençlerin olduğunu açıklıyor.

“Oğlum askere gitmeden, ölmeden önce hem Bush’a hem Irak savaşına karşıydı. Yüksek öğrenim görmek için orduya katıldı. İroniye bakın ki, o öldü; Casey’in ölümü için ABD’nin ödediği tazminatla küçük kız kardeşi şimdi üniversiteye gidiyor.”

Sheehan, Türkiye’ye ilk kez geldiğini, oğlunun öldüğü topraklara ilk kez bu kadar yakın olduğunu da ekliyor.

“Hangi asil sebep için oğlum öldü?”

Bush’la karşılaşsa soracağı iki soru olduğunu vurgulayan Sheehan, bu soruların, “hangi asil sebep için oğlumu ölüme gönderdiniz?” ve “geceleyin rahat uyuyor musunuz?” olduğunu söylüyor

Geçen ay Küba’ya ABD’nin işgal ettiği Küba topraklarında kurduğu Guantanamo kampını görmek için gittiğini anlatan Sheehan, ekliyor: “Kimse Castro korkunç bir adam diyemez, özellikle ABD Küba’da bir işkence kampı bulundururken.”

“Savaşta kimse galip gelmeyecek ama yine de en sonunda biz barış isteyenler kazanacağız” diyen Sheehan, Bush’un muhalefete kulaklarını tıkadığını ama asla muhalefet yapmaktan vazgeçmeyeceklerinin altını çiziyor. (AÖ/TK)

CNNTÜRK – 23 Şubat

Bush karşıtı ‘anne’ İstanbul’da

Irak Savaşı’nda oğlunu kaybettikten sonra ABD Başkanı George W. Bush’a karşı yaptığı savaş karşıtı eylemlerle tanınan ABD’li anne Cindy Sheehan İstanbul’a geldi.

Cindy Sheehan, Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu’nca düzenlenen ”Savaşsız Bir Dünya İçin uluslararası Buluşma” konulu toplantıya katılacak.

Sheehan, Atatürk Havalimanı’nda, Türkiye’ye ilk gelişi olduğunu belirterek, ”Ülkenizi ve insanlarınızı tanımak için heyecanla bekliyorum” dedi.

Oğlunun öldüğü bölgeye bu kadar yakın olmasının kendisi için çok zor olduğunu ifade eden Sheehan, özellikle bölge barışı için birlikte çalışılması gerektiğini söyledi.

Irak halkının da çok büyük acılar çektiğini ve ülkelerinin yıkıma uğradığını dile getiren Sheehan, ”Dünyadaki bütün insanlar barış için bir araya gelmeli ve liderlerimizi barışçı davranmaya zorlamalıyız. Ancak hepimiz dünyada barış için bir araya geldiğimiz zaman liderlerimizin şiddet kullanmadan davranmaları mümkün olacaktır. Burada olduğum için çok mutluyum” diye konuştu.

“Bush başkan olduğu sürece ABD Irak’tan çekilmez”

George W. Bush’un başkan olduğu sürece ABD askerlerinin Irak’tan çekilme olasılığının çok düşük olduğunu ileri süren Sheehan, ”Başkan Bush’a karşı yeni eylemler yapacak mısınız?” sorusu üzerine, Bush’un Teksas’taki çiftliğinin hemen yanında bir toprak aldığını ve her tatilde oraya gittiğini belirterek, Paskalya tatilinde yine orada kamp kuracaklarını bildirdi.

Sheehan ayrıca, Bush’un aleyhine dava açılarak başkanlıktan düşürülmesi süreci konusunda çalıştığını da kaydetti.

Bu arada, Lübnan’daki Hizbullah Yürütme Kurulu Üyesi Ali Fayyad da aynı sempozyum için Lübnan’dan İstanbul’a geldi.

NTVMSNBC – 23 Şubat

http://www.ntvmsnbc.com/news/400920.asp

Barış Annesi’ Sheehan İstanbul’da

Irak Savaşı’nda oğlunu kaybettikten sonra ABD’de yaptığı savaş karşıtı eylemlerle tanınan Cindy Sheehan, “Benim oğlum ABD emperyalizmi yüzünden öldü” dedi.

NTV-MSNBC VE AJANSLAR

Güncelleme: 23:10 TSİ 23 Şubat 2007 CumaİSTANBUL – Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu’nca (BAK) yarın gerçekleştirilecek “Savaşsız Bir Dünya İçin 4. Uluslararası Buluşma” etkinliğine katılmak üzere İstanbul’a gelen Sheehan, Taksim Hill Oteli’nde düzenlenen basın toplantısında konuştu.

Küresel barış için sokağa çıkmanın zamanının geldiğini dile getiren Sheehan, ABD’de vatandaşların savaşı desteklemediğini, savaşa destek veren küçük bir kesimin de medyanın yayınları nedeniyle böyle davrandığını söyledi.

İnsanların barış hareketine destek verdiğini ve şimdi yapılması gerekenin sokağa çıkmak olduğunu dile getiren Sheehan, “Benim oğlum ABD emperyalizmi yüzünden öldü. Afganistan ve Irak’ta onbinlerce insan öldü. Bu ülkeler kendi kaynaklarını yönetebilmeli. ABD’nin Afganistan ve Irak’tan çekilmesi gerek. Oradaki askerlerimizi geri getirmeleri gerek” diye konuştu.

Sheehan, savaş karşıtlarının bir araya gelerek, ABD’nin İran’ı olası istilasına da karşı durması gerektiğini belirterek, “Eğer İran nükleer teknolojisini geliştirmek istiyorsa bu onların hakkıdır. Binlerce nükleer çalışması olan ABD hangi hakla İran’a karışabiliyor” dedi.

Cindy Sheehan bir gazetecinin, “George W. Bush’a ne demek isterdiniz?” sorusunu, “George Bush’a geceleri rahat uyuyabiliyor musun’ diye sorardım. İçinde bir yerlerde mutlaka bir yüreği olması gerekir bu adamın. Elimden gelse o yüreğe dokunmak isterim ki savaşa son versin” şeklinde yanıtladı.

Star – 23 Şubat

Barış annesi Sheenan İstanbul’da

Irak savaşında oğlunu kaybettikten sonra ABD Başkanı George W. Bush’a karşı yaptığı savaş karşıtı eylemlerle tanınan ABD’li anne Cindy Sheehan İstanbul’a geldi.

Delta Havayolları ile New York’tan gelen Sheehan, Atatürk Havalimanı’nda yaptığı açıklamada, Türkiye’ye ilk gelişi olduğunu belirterek, ”Ülkenizi ve insanlarınızı tanımak için heyecanla bekliyorum” dedi.

Oğlunun öldüğü bölgeye bu kadar yakın olmasının kendisi için çok zor olduğunu ifade eden Sheehan, özellikle bölge barışı için birlikte çalışılması gerektiğini söyledi.

Irak halkının da çok büyük acılar çektiğini ve ülkelerinin yıkıma uğradığını dile getiren Sheehan, ”Dünyadaki bütün insanlar barış için bir araya gelmeli ve liderlerimizi barışçı davranmaya zorlamalıyız. Ancak hepimiz dünyada barış için bir araya geldiğimiz zaman liderlerimizin şiddet kullanmadan davranmaları mümkün olacaktır. Burada olduğum için çok mutluyum” diye konuştu.

George W. Bush’un başkan olduğu sürece ABD askerlerinin Irak’tan çekilme olasılığının çok düşük olduğunu ileri süren Sheehan, ”Başkan Bush’a karşı yeni eylemler yapacak mısınız?” sorusu üzerine, Bush’un Teksas’taki çiftliğinin hemen yanında bir toprak aldığını ve her tatilde oraya gittiğini belirterek, Paskalya tatilinde yine orada kamp kuracaklarını bildirdi.

Sheehan ayrıca, Bush’un aleyhine dava açılarak başkanlıktan düşürülmesi süreci konusunda çalıştığını da kaydetti.

Cindy Sheehan, Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu’nca düzenlenen ”Savaşsız Bir Dünya İçin uluslararası Buluşma” konulu toplantıya katılacak.

Bu arada, Lübnan’daki Hizbullah Yürütme Kurulu Üyesi Ali Fayyad da aynı sempozyum için Lübnan’dan İstanbul’a geldi.
Doğan Haber Ajansı – 23 Şubat

ABD’li Savaş Karşıtı Cındy Sheehan DHA’ya Konuştu

Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu Tarafından Bu Yıl Dördüncüsü Düzenlenen “Savaşsız Bir Dünya İçin Ulusulararası Buluşma” Toplantılarına Katılmak Üzere Türkiye’ye Gelen Cindy Sheehan ve Hizbullah’ın Düşünce Kuruluşu Olarak Faaliyet Gösteren “Belgeleme ve İstişare Merkezi”nin Başkanı, Lübnan Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Fayyad Dha’ya Konuştu.
Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu tarafından bu yıl dördüncüsü düzenlenen “Savaşsız Bir Dünya için Ulusulararası Buluşma” toplantılarına katılmak üzere Türkiye’ye gelen Cindy Sheehan ve Hizbullah’ın düşünce kuruluşu olarak faaliyet gösteren “Belgeleme ve İstişare Merkezi”nin başkanı, Lübnan Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Ali Fayyad DHA’ya konuştu. Cindy Sheehan, ABD askeri olarak Irak’a giden oğlu Casey’nin Irak’ta ölmesi sonucu ABD Başkanı Bush’un Teksas’taki evinin önünde başlattığı gösteriler ile tüm dünyada savaş karşıtlarının simgesi olan Sheehan, ABD‘nin ilk hedefinin tüm askerlerini Irak’tan çekerek işgale bir son vermesi olduğunu söyledi. Prof. Fayyad ise, Lübnan’daki son gelişmeleri değerlendirirken, Şubat ayının sonuna kadar Siniora hükümetinin görevini bırakmaması halinde ülke çapında tüm memurların iş bırakma eylemleri yaparak bürokrasiyi kilitleyeceklerini ve böylece hükümeti istifaya zorlayacaklarını ifade etti.
CINDY SHEEHAN’DEN George Bush‘A MESAJ VAR

Dünya Cindy Sheehan’i ilk kez, kendisi gibi çocuklarını Irak’ta kaybeden kadınlar ile birlikte Teksas’ta Bush’un evinin önüne kamp kurduğunda tanıdı. O eylemlerine hiç ara vermeden devam etti. Sadece ABD‘de değil dünyanın pek çok bölgesinde forumlara, eylemlere, yürüyüşlere katıldı. ABD‘li askerlerin Irak’tan evlerine dönebilmeleri, koalisyon güçlerine bağlı ülke ordularının Irak’tan çıkmalarını sağlamak için çaba harcadı. Sheehan, bu kez de Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu’nun düzenlediği bir toplantıya katılmak üzere İstanbul’a geldi ve DHA’nın sorularına yanıt verdi.

Sheehan, “Başından beri George Bush‘un saldırgan politikalarına karşı çıkıyoruz. Ama ancak o görevinin sonlarına doğru saldırganlığına devam devam ediyor. Irak’a 25 bin 500 asker daha gönderdi ve öldürmeye devam ediyor. Biz de barışın sağlanabilmesi için çalışmayı sürdürüyoruz. ABD‘nin bu politikası bölgede şiddetin daha da yayılmasına neden oluyor. Bir yandan da biz senatonun Bush’a savaş için kullanma hakkı verdiği fonu kesmesini istiyoruz” diyor. Aynı zamanda George Bush ve Dick Cheney’nin artık Beyaz Saray’dan uzaklaştırılması için çalışmaya devam ettiklerini vurgulayan Cindy Sheehan, “Bütün bunlar Bush’un politikalarını durdurmaya onu koltuğundan etmeye yeter mi? Yetmeyecektir ama yine de ABD halkının ortaya koyduğu baskılar onları ne yaptığını bir kez daha düşünmeye itecek. 17 Mart’ta bütün ABD‘de büyük gösteriler düzenleyeceğiz. En büyük ve geniş katılımlı gösterimiz ise Washington’da olacak” sözleriyle bundan sonraki eylem takvimini de açıklıyor.

SHEEHAN : “BUSH HARİÇ HERKES BARIŞ İSTİYOR”

Cindy Sheehan’e göre George Bush ve onun gibi düşünenler dışında dünyada herkes barış istiyor. ABD‘nin eski başkanlardan Eisenhower’ın bir sözünü hatıratıyor Sheehan: “Eğer dünyada insanlar barışı talep ediyorlar ise hükümetler savaş yolundan dönmelidirler”. Bu yüzden sınırların çok ötesinde barış ve kardeşliğin tesis edilebilmesi için seyahat ettiğini anlatıyor ve sözlerini şöyle sürdürüyor:

“Dünyanın pek çok bölgesinde konuşmalar yapıyorum. 17 Mart günü tüm dünyada ABD Büyükelçilikleri’nin önünde eylemler düzenlenmesi için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Irak’taki koalisyon güçlerine bağlı ülkeler de artık askerlerini geri çekme kararı veriyorlar. Avustralya ve İngiltere bu kararlarını açıkladılar. Diğer ülkelerin de aynı kararı vermeleri için devletlerin üzeerindeki baskıları artırmamız gerekiyor. Dünyanın yüzde 90’ında insanlar Bush’un politikalarına karşı çıkıyor ama önemli olan hükümetlerin de kararlarını bu yönde etkilemek. Bilmemiz gereken bir şey daha var. Eğer biz Irak’a demokrasinin götürülmesine yardımcı olamazsak, o zaman kendi ülkelerimizde demokrasiyi yaşamamızın da tek başına fazla bir anlamı kalmıyor. ABD‘de ülkenin en az yüzde 75’lik kesimi askerlerin Irak’tan evlerine dönmesini istiyor. ABD halkı bu haksız ve ahlak dışı işgalin bir an önce bitmesini istiyor” diye konuşuyor.

SHEEHAN : “BAYAN CLINTON BUSH GİBİ, OBAMA İSE HENÜZ HAZIR DEĞİL”

Amerika’da seçim sürecine girildiğini hatırlattığımız Cindy Sheehan, Demokrat Parti’nin Başkan adaylarından bayan Clinton’ın özellikle Irak konusunda Bush’a yakın fikirleri savunduğunu, diğer aday Barrack Obama için ise şimdilik erken olduğunu savunuyor. Sheehan, “Biz ülkemizde bağımsız, lobilerin eetkisinde olmayan adayları destekliyoruz. Amerikan emperyalizmi hastalığının bütün dünyada yayılmasına engel olmak isteyen adayları destekleyeceğimizi ifade ediyoruz” diye konuşuyor. Cindy Sheehan Amerika’nın Irak’ı işgalinin ardından terörist saldırıların eskisine oranla büyük artış kaydettiğini hatırlatarak, “ABD ieskiden de komünizm yayılmasın diye Vietnam’da savaşyordu. Ancak bu bir sonuç getirmedi. Bush da şimdi ise terörizm yayılmasın diye Irak’ta. Ama buna rağmen ortada artan bir şiddet var. Bu gerekçeler ile bakarsak ABD Irak’ta Vietnam’daki ile karşılaştırılabilecek bir konumda” diye konuşuyor.

LÜBNANLI PROFESÖR’DEN SINIORA HÜKÜMETİNE UYARI : “GÖREVİ BIRAKMAZSANIZ ŞUBAT AYININ SONUNDA ÜLKE ÇAPINDA EYLEM BAŞLIYOR”

Lübnan’da 12 Temmuz 2006 günü başlayan İsrail saldırıları sonucunda ortaya çıkan sorunlar henüz aşılamadı. Bir çoğu çocuk ve kadın, 1200 sivilin hayatını kaybettiği, 115 binin üzerinde konutun yıkıldığı, 4000 kişinin de yaralandığı Lübnan şimdi de iç politikadaki sorunlar nedeniyle dünyanın gündemine geliyor. Bir suikast sonucu hayatını kaybeden eski başbakanlardan Refik Hariri’nin başını çektiği, Sünniler, bazı Hıristiyan gruplar ve Dürziler tarafından desteklenen 14 Mart hareketinin karşısında yer alan ve gelecekte cumhurbaşkanı adayı olması beklenen hıristiyan Michel Aoun, Hizbullah ve Suriye’nin oluşturduğu cephe arasındaki siyasi çekişme gelecekte bir silahlı iç çatışmaya dönüşür mü? Tüm dünyanın gözünü Lübnan’daki artan iç gerilime çevirdiği bugünlerde DHA’nın sorularını yanıtlayan Prof. Fayyad, “Lübnan eskiden olduğu gibi silahlı çatışmalar ile gündeme gelmeyecek. Ancak ortada çözülmesi gereken sorunlar olduğu da kesin. Öncelikle tüm baskılara rağmen iktidarda kalmayı sürdüren Siniora hükümetinin bir an önce görevi bırakması gerekiyor. Aksi halde Lübnan’da memurlar bu ayın sonundan itibaren iş bırakacaklar. Bu da bürokrasiyi ve hükümeti zora sokacak” dedi. Lübnan Üniversitesi’nde öğrenciler arasında geçtiğimiz haftalarda meydana gelen çatışmaların da olumsuz bir etki yarattığını söyleyen Lübnanlı profesör, Hizbullah’ın siyasi sistemi kökünden değiştirmek gibi bir arzusunun bulunmadığını belirtti. 1943’te bağımsızlığını kazanan Lübnan’da “Ulusal Pakt” ile düzenlenen sistemin değiştirilmesinin bugünün gündemi olmadığını ifade eden Fayyad’a göre, ilk hedef ABD‘nin etkisi altında hükümet eden şu anki iktidarın görevi devretmesi gerekiyor. Ona göre Hizbullah şu anda yalnızca ulusal çıkarları savunuyor.

ALİ FAYYAD : “LÜBNAN’DA YENİ BİR İÇ SAVAŞ BEKLENTKİM YOK”

İsrail’in hala Lübnan’da işgal güçleri bulundurduğunu, hava sahasını ihlal ettiğini ve Şebaa Çiftliklerindeki işgalini sürdürdüğünü öne süren Prof. Fayyad, Lübnan’ı bir iç savaşın beklediği yönündeki fikirlerden ise oldukça uzak duruyor. (Doğan Haber Ajansı)

Star – 24 Şubat

http://www.stargazete.com/index.asp?haberID=112813

Bush’tan kurtulacağız Cindy Sheehan, okul parası biriktirmek için asker olup savaşa giden oğlu Irak’ta ölünce ABD’deki savaş karşıtlarının simgesi oldu. Barış Annesi ‘savaşsız bir dünya’ için Türkiye’de
ABD askeri oğlu Casey Austin Sheehan’i Irak savaşında kaybettikten sonra Başkan Bush’u Teksas’taki çiftliğinin önünde protesto eden Barış Annesi anne Cindy Sheehan, Küresel Barış ve Adalet Komisyonu’nun davetlisi olarak İstanbul’a geldi. Sheehan savaşta öldürülen Iraklı bilim adamı İsam El Rawi’nin anısına düzenlenen ‘Savaşsız bir dünya için 4. Uluslararası Buluşma’ başlıklı sempozyuma konuşmacı olarak katılacak. Barış Annesi Sheehan ‘Oğlumun öldüğü yerlere bu kadar yakın olmak benim için çok zor. Oğlumun öldüğünü bilerek yaşamımı sürdürmek çok güç’ diyerek dünya kamuoyuna barış çağrısı yaptı.

  BARIŞ ZAMANI
TÜRKİYE’YE
ilk kez gelen Sheehan kendisini izleyen kalabalık medya mensuplarını görünce ‘ABD’de de basın barış hareketlerine keşke bu şekilde yaklaşsa. Ancak bizim ülkenin insanları maalesef bize ne olacak diye merak etmekten Irak’ta ne olduğunu düşünemiyorlar. İstanbul’a inerken çok güzel bir şehir. Bu şehir, insanların yürekleri insanlık sevgisi ile dolu olduğu için güzel. Artık zamanı geldi. Dünya insanları ellerini barış için birleştirmelidir’ dedi.

  İRAN’A SALDIRACAK
Irak
savaşının başladığı gün olan 17 Mart’ta Washington’da ikiyüz ilin katılımıyla çok büyük bir eylem yapılacağını belirten Sheehan ‘Hem Irak hem de İran için hayır demeliyiz. İran nükleer teknolojisini geliştirmek istiyorsa bu onların hakkıdır. Binlerce nükleer teknolojisi olan ABD hangi cesaretle böyle bir dayatma yapabilir’ diye soruyor ve İran’a saldırı olasılığının her gün arttığını söylüyor. Sheehan ‘Ya ABD saldıracak ya da ABD’nin bir kuklası saldıracaktır. Bu yüzden Bush’tan kurtulmak için çalışıyoruz’ diyor.

SULTAN UÇAR
‘OĞLUM İÇİN VERİLEN ÖLÜM TAZMİNATIYLA KIZIM OKUYOR’
2004 yılı nisan ayında ABD askeri olarak Irak’a gittikten beş gün sonra öldürülen oğlu Casey Austin Sheehan’ın yalnızca yüksek öğretimi için para biriktirmek amacıyla orduya katıldığını anlatan ABD’li anne gözleri dolarak ’Oğlum Irak’a gitmeden önce Bush’a ve oradaki savaşa karşıydı. Orduya eğitim masrafları için girdi. Son telefon görüşmemizde bir konvoyla Bağdat’a gidiyordu. Maalesef beş gün sonra öldü. Yüksek öğrenim uğruna insan hayatını feda etmemeli. Keşke mezarda olmasa yanımda olsada herhangi bir iş yapmasaydı. Ama ne acıdır ki kızım Cheelsa, abisi öldükten sonra ödenen tazminatla şimdi üniversiteye gidiyor’ diyor. Bush’un Teksas’taki çiftliğinin yakınında bir arazi satın aldığını söyleyen Sheehan ‘Başkan Bush ve yardımcılarının aleyhine dava açarak başkanlıktan düşürülmesi için çalışıyoruz’ diyerek önümüzdeki günlerde Teksas’taki çiftliğin yakınında bir eylem yapacaklarını söylüyor.

Akşam – 24 Şubat

http://www.aksam.com.tr/haber.asp?a=68845,3&tarih=24.02.2007

Bush’un belalısı İstanbul’da

Küresel Barış ve Adalet Komisyonu’nun davetlisi olarak New York’tan Türkiye’ye gelen Cindy Sheehan, İstanbul’da bazı toplantılara ve seminerlere katılacak. Sheehan, Atatürk Havalimanı’nda yaptığı açıklamada, Türkiye’ye ilk kez geldiğini ve insanları tanımak için heyecanla beklediğinin altını çizerek, “Barış için birlikte çalışmayı ümit ediyorum. Oğlumun öldüğü yerlere bu kadar yakın olmak benim için çok zor” dedi. Irak’taki insanların çok büyük acılar çektiğini belirten ABD’li anne, İran’a yapılacak olası saldırıyı engellemek için savaş karşıtlarının birlikte çalışması gerektiğini vurguladı. Cindy Sheehan, Taksim Hill Otel’deki basın toplantısında ise, bir gazetecinin, “Bush’a ne demek isterdiniz?” sorusunu “Geceleri rahat uyuyabiliyor musun diye sorardım” diye yanıtladı.

Zaman – 24 Şubat

Basına yaptığı açıklamada, oğlunun öldüğü bölgeye bu kadar yakın olmasının kendisi için çok zor olduğunu ifade eden Sheehan, bölge barışı için birlikte çalışılması gerektiğini söyledi. Ülkeleri yıkılan Irak halkının da çok büyük acılar çektiğini dile getiren Sheehan, Bush başkan olduğu sürece Amerikan askerlerinin Irak’tan çekilmeyeceğini savundu.

İstanbul’da “Savaşsız Bir Dünya İçin Uluslararası Buluşma” etkinliğine katılacak olan Sheehan, ilginç bir itirafta da bulunarak, “Çok ironik olan şey benim kızım, oğlumun ölümünden dolayı aldığımız tazminatla okula gidiyor.” dedi. Sheehan’i dünya gündemine oturtan olay, 2005 yılında ABD Başkanı George Bush’un Teksas’taki çiftliğinin önüne kurduğu kamp oldu. İstanbul, Cihan

Sabah – 24 Şubat

http://www.sabah.com.tr/2007/02/24/gnd128.html

Bush’un belalısı anne Türkiye’de

Irak’ta asker oğlunu kaybeden Sheehan barış mesajları verdi. Muhalif anne, “Bush’u devirmeye uğraşıyoruz” dedi.Amerikan Ordusu’nda asker oğlu Casey Austin Sheehan’ı Irak Savaşı’nda kaybettikten sonra, ABD Başkanı Bush’u Teksas’taki çiftliğinin önünde kamp kurarak protesto eden ve savaş karşıtı hareketin önderliğini yürüten Cindy Sheehan Türkiye’ye geldi. Küresel Barış ve Adalet Komisyonu’nun davetlisi olarak Türkiye’ye gelen Sheehan, İstanbul’da bazı toplantılara ve seminerlere katılacak. Sheehan’ı Atatürk Havalimanı’nda Küresel Barış ve Adalet Komisyonu temsilcileri karşıladı. Sheehan’ın ayak bileğine oğlunun adını ve doğum tarihini dövme yaptırması dikkat çekti. Türkiye’ye ilk kez geldiğini ve insanları tanımak için heyecanla beklediğini söyleyen Sheehan, “Barış için birlikte çalışmayı ümit ediyorum. Oğlumun öldüğü yerlere bu kadar yakın olmak benim için çok zor” dedi. Irak’taki insanların çok büyük acılar çektiğini ve ülkelerinin yıkıma uğratıldığını belirten ABD’li anne, bunu ve İran’a yapılacak olası saldırıyı engellemek için savaş karşıtlarının birlikte çalışması gerektiğini vurguladı.

ABD İRAN’A SALDIRMAK İSTİYOR
Dünyadaki bütün insanların barış için bir araya gelerek liderlerini barışçı davranmaya zorlaması gerektiğini söyleyen Sheehan, “Ancak hepimiz bütün dünyada barış için bir araya geldiğimiz zaman liderlerimizin şiddet kullanmaması mümkün olacaktır. Önümüzdeki günlerde birlikte çalışacağımıziçin çok mutluyum” diye konuştu. ABD’nin İran’a saldırı olasılığının her gün arttığını kaydeden Cindy Sheehan, “Ya ABD saldıracak ya da ABD’nin bir kuklası saldıracaktır. Ama bu saldırının ABD’den geldiğini hepimiz biliyor olacağız. Bush başkan olduğu sürece ABD’nin Irak’tan çekilme olasılığı çok düşük. Bu nedenle Bush’tan kurtulmak için çalışıyoruz” dedi.
BUSH RAHAT UYUYABİLİYOR MU?
Taksim Hill Otel’de bir basın toplantısı yapan ABD’li anne şunları söyledi: “Bush’un çiftlik yolunun ilerisinde toprak satın aldım. Paskalya döneminde, oğlumun adını verdiğim kampta eylemler yapacağız. Kampta Barış Enstitüsü kurduk. Ayrıca Başkan Bush ve yardımcısı Dick Cheney aleyhine dava açıp başkanlıktan düşürülmesi için çalışıyoruz.” Oğlunun üniversite masraflarını karşılamak için orduya katıldığını söyleyen anne, “Bağdat’a vardıktan beş gün sonra öldü. Keşke şu an başka bir yapsaydı da benim yanımda olsaydı. Bize ödenen tazminat sayesinde kızım üniversiteye gidiyor” dedi. Muhalif anne, “Bush’la görüşebilseniz ne derdiniz” sorusuna, “İki masum ülkeye saldırıp bu kadar insanın ölümüne neden olduğu için geceleri rahat uyuyabiliyor mu derdim” diye yanıtladı.

Cevdet ÖZDEMİR – Erhan DOĞAN / MERKEZ

Cumhuriyet – 24 Şubat

ABD’li ‘barış annesi’ geldi

Türkiye’deki savaş karşıtlarıyla buluşacak olan Sheehan Amerikan karşıtı değil, Bush karşıtı olduğunu belirtti

Dış Haberler Servisi – ABD’li “barış annesi” Cindy Sheehan, İstanbul ve Ankara’da katılacağı bir dizi etkinlikte Türkiye’deki savaş karşıtlarıyla buluşuyor.

Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu tarafından düzenlenen “Savaşsız Bir Dünya İçin Dördüncü Uluslararası Buluşma” ya katılmak için ilk kez Türkiye’ye gelen ünlü barış eylemsici Sheehan, dün katıldığı basın toplantısında, Irak ve Afganistan’daki işgale son verilmesi ve İran’a karşı düzenlenecek olası bir saldırıya “hayır” denmesi çağrısında bulundu. İran’ın da nükleer enerji üretmeye hakkı olduğunu vurgulayan Sheehan, tüm dünyadaki nükleer silahlara karşı mücadele edilmesi gerektiğini vurguladı. Afganistan ve Irak’ta ABD emperyalizmi nedeniyle yüz binlerce insanın öldüğünün altını çizen barış annesi, emperyalist ülkelerin buralardan çekilmesi gerektiğini söyledi. Sheehan, savaşın ana nedenlerinden birinin petrol olduğunu söyledi. Kendisinin ve mücadele arkadaşlarının Amerikan karşıtı değil, Bush karşıtı olduğunun altını çizen Sheehan, ABD halkının büyük bölümünün savaşı desteklemediğini, destekleyenlerin ise kandırılmış olduğunu savundu. Sheehan, geniş kitlelerin savaş karşıtı harekete hak verdiğini, buna karşın aslolanın halkı sokağa çıkarmak olduğunu vurguladı.

Asker olan oğlu Casey Sheehan ‘ın Irak’ta öldürülmesinin ardından, Bush yönetimine karşı eylemlere girişen Sheehan, oğlunun neden öldüğü konusunda bir yanıt alabilmek için Bush’la görüşme talebiyle 5 hafta boyunca Başkan’ın Teksas’taki çiftliğinin önünde nöbet tutmuştu.

Milliyet– 24 Şubat

‘Barış annesi’ Türkiye’de
ABD’li barış annesi Sheehan, bir sempozyuma katılmak üzere geldiği Türkiye’ye ayak basar basmaz Bush’u eleştirerek hareketine destek istedi
ŞÜKRAN PAKKAN İstanbul
Oğlu Casey Irak Savaşı’nda öldürüldükten sonra ABD’deki savaş karşıtı hareketin simgesi haline gelen “Barış Annesi” Cindy Sheehan, “Savaşsız Bir Dünya için 4. Uluslararası Buluşma” başlıklı sempozyuma katılmak üzere Türkiye’ye geldi.
Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu tarafından düzenlenen konferansa katılacak olan Sheehan, oğlu Casey’i kaybedişinin ardından yaşadıklarını ve barış uğruna verdiği mücadeleyi anlattı.
Sheehan, basın toplantısına üzerinde İngiliz ve Arapça “Sessiz kalmayacağız ” yazılı siyah bir tişört ve üzerinde oğlunun fotoğrafının takılı olduğu bir rozetle katıldı.

“Suçlu ABD emperyalizmi”
Oğlunun ABD emperyalizminin ilerleyişinden dolayı öldürüldüğünü söyleyen Sheehan, bu yüzden Irak ve Afganistan’da yüz binlerce insanın yaşamlarını yitirdiğini ve hayatta kalanların yaşamlarının altüst olduğunu belirterek şöyle konuştu:
“Artık, dünyanın her yerindeki emperyalist güçlerin, onları rahat bırakmasının zamanı geldi. Bu ülkedeki insanların kendi kaynaklarını kullanması gerekli. Ülkeleri onlara ait.” Oğlunun öldüğünü bilip, her gün bu gerçekle uyanmanın çok güç olduğunu anlatan Sheehan, bütün ailelerin hareketine destek vermesi gerektiğini belirterek, şunları anlattı:
“Amerika’da yüksek öğrenim çok pahalı. Oğlum burslu okuyabilmek için askere gitti. Bir yükseköğrenim uğruna insan hayatını mahvetmemeli. Keşke mezarında değil, yanımızda olsa ve herhangi bir işte çalışsaydı. Oğlum, bir fabrikanın motor kısmında teknisyen olarak çalışıyordu. Ve çok dramatik olan bir şey var. Küçük kızım ağabeyinin ölümünden sonra ödenen tazminattan dolayı bugün üniversite eğitimi alıyor.”

Oğlum, Bush ve savaşa karşıydı
Oğlunun Ortadoğu’ya gitmeden önce hem Bush’a hem de Irak’taki savaşa karşı olduğunu söyleyen Sheehan, son konuşmalarını da şöyle özetledi: “Kuveyt’teyken telefonla aradı. Havanın çok sıcak olduğunu söyledi. Çok dindar bir Katolikti. Dini bir törene katılmak üzere Bağdat’a doğru yola çıktıklarını anlattı. Ama Bağdat’a vardıktan 5 gün sonra öldürüldü.” Sheehan, 2005’te Teksas’a gittiğinde Başkan Bush’u görebilseydi, “Hangi asil neden için oğlumu ölüme gönderdiniz?” diye soracağını söyledi.
ABD’nin bugün İran’daki nükleer teknoloji konusundaki tavrını da haklı bulmadığını söyleyen Sheehan, “Binlerce nükleer bombası olan ABD, hangi cesaretle başka bir ülkeye, hangi teknolojiyi kullanacağını dayatabilir?” diye sordu.

Yeni Şafak – 24 Şubat

Bush’un belalısı Cindy Türkiye’de Irak’ta savaşan oğlu Kamp Casey’in ölümü üzerine savaş karşıtı hareketin simgesi haline gelen Cindy Sheehan, dün Türkiye’ye geldi .

GÖKHAN YILMAZ/İSTANBUL

Irak savaşında oğlunu Casey’i kaybeden ABD’li barış annesi Cindy Sheehan, “Benim oğlum ABD emperyalizmi yüzünden öldü. ABD’nin Irak’ta ne işi vardı” dedi. Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu’nca (BAK) bugün gerçekleştirilecek “Savaşsız Bir Dünya İçin 4. Uluslararası Buluşma” etkinliğine katılmak üzere İstanbul’a gelen Sheehan, Taksim Hill

Oteli’nde düzenlenen basın toplantısında küresel barış için sokağa çıkmanın zamanının geldiğini söyledi.

Sheehan, “Benim oğlum ABD emperyalizmi yüzünden öldü. Afganistan ve Irak’ta onbinlerce insan öldü. Bu ülkeler kendi kaynaklarını yönetebilmeli. ABD’nin Afganistan ve Irak’tan çekilmesi gerek” dedi. Sheehan, savaş karşıtlarının bir araya gelerek, ABD’nin İran’ı olası istilasına da karşı durması gerektiğini de dile getirdi.

Radikal – 24 Şubat

‘Barış annesi’ Cindy Sheehan Bush’a İstanbul’dan seslendi

RADİKAL – İSTANBUL- “Şimdi Bush’la görüşme fırsatım olsa ‘geceleri uyuyabiliyor musunuz?’ derdim. İçeride bir yerlerde yüreği olması lazım. Elimden gelse o yüreğe dokunmak ve onu durdurmak isterdim.” Oğlu Casey’yi Irak savaşında kaybettikten sonra ABD Başkanı George Bush’a karşı yaptığı savaş karşıtı eylemlerle tanınan Cindy Sheehan, bu kez mesajını İstanbul’dan iletti.
Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu’nun yarınki ‘Savaşsız Bir Dünya İçin Uluslararası Buluşma’ konulu toplantısı için İstanbul’a gelen ABD’li savaş karşıtı Cindy Sheehan, dün önce Taksim Hill Otel’de basınla bir araya geldi. Sheehan, karşısında çok sayıda gazeteciyi görünce şaşırarak, “Keşke ABD’de de barış hareketini basın bu kadar desteklese” dedi. Bush’un Teksas’taki çiftliğinin yanına kamp kurmasıyla da dünya basınının yakından tanıdığı Sheehan, kürsüde önce İstanbul hakkında konuştu. İstanbul’un neden dünyanın en güzel şehirlerinden biri sayıldığını artık anladığını söyleyen Sheehan, şehirdeki insanların da yüreklerinin sevgi dolu olduğunu anlattı.
Oğlunun neden orduya katıldığının sorulması ise Sheehan’ın deyimiyle bir ironiyi ortaya çıkardı: “Oğlum Irak’a gitmeden önce hem Bush’a hem Irak savaşına karşıydı. Orduya girmesinin sebebi yükseköğrenim içindi. ABD’de üniversiteler son derece pahalı. İronik olan bir şey var. Kızım, Casey’nin ölüm tazminatıyla şu an üniversiteye gidebiliyor.

Hürriyet – 24 Şubat

http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=6004967

Amerikalı barış annesi Türkiye’ye geliyor
ANKARA(ANKA)
Oğlunu Irak savaşında kaybettikten sonra Amerika’da barışın simgesi haline gelen Cindy Sheehan, Ankara ve İstanbul’da düzenlenecek savaş karşıtı etkinliklere katılmak üzere Türkiye’ye gelecek.

“Savaşsız Bir Dünya İçin Uluslararası Buluşma” çerçevesinde 24 Şubat’ta İstanbul’a gelecek olan Cindy Sheehan, 26 Şubat’ta da Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne konuk olacak.
10 Temmuz 1957’de Bellflower, California’da doğan Sheehan, oğlunu Irak’ın işgalinde kaybettikten sonra yaptığı savaş karşıtı eylemlerle ismini duyurdu. Amerika’da “barış annesi” olarak da bilinen Sheehan’in dünya gündemine oturtan olay ise 2005 yılının Ağustos ayında ABD Başkanı George Bush’un Teksas’taki çiftliğin önüne kurduğu kamp oldu.

Today’s Zaman– 24 Şubat

http://www.todayszaman.com/tz-web/detaylar.do?load=detay&link=103765

Sheehan calls for unity to prevent any US attack on Iran Cindy Sheehan, who earned the moniker “peace mom” for her anti-war activism in the United States after her son was killed fighting in Iraq, appealed for a grass-roots campaign around the world to prevent any American attack on Iran. “The possibility of attacking Iran grows every day,” Sheehan said Friday during a visit to Turkey. “I think we need to join together to stop that, to stop the impending invasion of Iran.”
The United States has said it does not seek a military confrontation with Iran. But recent allegations by US officials of Iranian involvement in attacks on US troops in Iraq, as well as the dispute over Iran’s nuclear program, have raised tensions in the region.
Sheehan was in İstanbul to attend a conference sponsored by a Turkish anti-war group called the Global Peace and Justice Coalition. She said people had a responsibility “to force our leaders to behave peacefully and not violently.”
Sheehan has campaigned against the Iraq policy of US President George W. Bush since the death of her son, Casey, in April 2004. She has bought land near the president’s ranch in Texas and has demonstrated there and at the White House.

24.02.2007 Today’s Zaman with AP  İstanbul

Birgün – 24 Şubat

http://www.birgun.net/bolum-56-haber-36158.html#haber_basi

‘Barış Annesi’ savaşsız dünya özlemini anlattı
UFUK KOŞAR

ABD’deki savaş karşıtı mareketin simgesi ve oğlu Irak’ta öldürülmüş olan Cindy Sheehan, “Oğlumun ölümünden sonra uyandığım her sabah, onun ölmüş olduğunu bilerek hayatımı sürdürmek çok güçtü. Ama bunu kişiselleştirmek istiyorum. Bu kişisel acının başkalarının başına da gelebileceğini anlatmak istiyorum” dedi.

Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu’nun (BAK), “Dön Evine Bush” kampanyası çerçevesinde düzenleyeceği “Savaşsız Bir Dünya İçin Uluslararası Buluşma 4” sempozyumu için önceki gün İstanbul’a gelen ‘Barış Annesi’ Cindy Sheehan, Taksim Hill Otel’de bir basın toplantısı düzenledi.

“Sessiz kalmayacağız” yazılı tişörtü ve oğlunun fotoğrafının takılı olduğunu bir rozetle toplantıya katılan Sheehan, savaştan önce ABD halkının ikna edilmesi gerektiğini vurgulayarak, “Ülkemizde ‘bize ne

olacak’ diye düşünmekten ‘Irak’ta ne olacak’ diye düşünmeye fırsat bulamadık” dedi. Savaş karşıtı mücadele için barışı arzulayan insanlarla birlikte olmaktan bahseden Sheehan, ABD başkanlarından Dwight D. Eisenhovver’ın bir sözünü hatırlatarak “Dünyada halklar barış istediği zaman hükümetler aradan çekilmeli” dedi.

Irak ve Afganistan’a gerçekleştirilen saldırılarda yüzlerde insanın yaşamını yitirdi-

ğini, hayatta kalanların yaşamlarını alt üst olduğunu söyleyen Sheehan, “Artık, dünyanın her yerindeki emperyalist güçlerin, onları rahat bırakmasının zamanı geldi. Bu ülkedeki insanların kendi kaynaklarını kullanması gerekli. Ülkeleri onlara ait” dedi.

‘OĞLUM SAVAŞA KARŞIYDI’

Üniversiteye gitme isteğinden dolayı oğlunun askerlik yaptığını ifade eden Sheehan, ABD’de askere gitmeden üniversiteye gidemeyen, üniversitenin maliyetini bu yöntemle karşılayan gençlerin olduğunu söyleyerek, “Oğlum askere gitmeden, ölmeden önce hem Bush’a hem Irak savaşına karşıydı. Yüksek öğrenim için orduya katıldı ve öldü; Casey’in ölümü için ABD’nin ödediği tazminatla küçük kız kardeşi şimdi üniversiteye gidiyor” dedi.

Bush’a karşılaştığında soracağı iki soru olduğunu belirten Sheehan, bu soruların, “Hangi asil sebep için oğlumu ölüme gönderdiniz?” ve “Geceleyin rahat uyuyor musunuz?” olduğunu ifade etti

Sol Gazete 24 Şubat

‘Barış Annesi’ Cindy Sheehan İstanbul’da

HABER MERKEZİ Türkiye’ye gelen ABD’li “barış annesi” Cindy Sheehan, dün yapılan basın toplantısında tüm dünya halklarının savaşa karşı “yüreklerini ve ellerini birleştirme zamanı geldiğini” söyledi. Asker oğlu Casey Sheehan’ın 2004 yılında Bağdat’ta ölmesinin ardından ABD’nin emperyalist politikalarına karşı barış hareketinin simgesi haline gelen Cindy Sheehan, Küresel BAK tarafından düzenlenen “Savaşsız bir dünya için 4. uluslararası buluşma” sempozyumunun davetlisi olarak dün geldiği İstanbul’da dört gün boyunca çeşitli panel ve söyleşilere katılacak.

“İran’ın işgaline hayır demeliyiz”
Sheehan 17 Mart’ta İstanbul’da da yapılacak olan Irak işgaline karşı eylemlerin tüm dünyada insanları sokaklara dökeceğini belirterek, bu eylemlerde ABD’nin İran’a yönelik saldırgan tutumunun da protesto edileceğini ifade etti. Sheehan “17 Mart’ta bir araya geldiğimizde İran’ın işgaline hayır demeliyiz. Binlerce nükleer silaha sahip ABD nasıl böyle bir dayatmada bulunabilir? Neden tüm dünyadaki nükleer silahlanmaya karşı değiller de yalnızca İran ve Kuzey Kore’deki nükleere karşılar?” dedi.

Dünkü basın toplantısında “Benim oğlum ABD emperyalizmi yüzünden öldü. ABD emperyalizmi yüzünden Irak ve Afganistan’da yüzbinlerce insan öldü. Artık emperyalist devletlerin bu ülkelerden elini çekmesi gerekiyor. Bu ülkelerin kendi kaynaklarını kendilerinin yönetmesi gerekiyor” diye konuştu.

Son olarak Küba’ya giden Sheehan’a bu ülkeden ABD’ye dönüşünde tepki alıp almadığının sorulması üzerine barış annesi şöyle konuştu: “Sağcılar bana komünist diyor. Oysa ben onların bunun ne anlama geldiğini bildiklerini bile sanmıyorum. Benim Küba’ya gitmemin nedeni ABD’nin orada bulundurduğu işkence kampını (Guantanamo) protesto idi. Fidel Castro’nun ‘korkunç’ bir insan olduğunu söyleyenlerin o kampın orada tutulmasını nasıl açıkladıklarını bilemiyorum.”

ABD’de savaş karşıtı hareketin başını kadınların çektiğini ifade eden Sheehan, bu hareketin içinde 11 Eylül saldırılarında çocuklarını kaybeden annelerin ve eski asker kadınların da olduğunu söyledi. Sheehan ülkesindeki insanların çoğunluğunun kendilerine hak verdiğini ancak asıl meselenin onları sokağa çıkarmak olduğunu belirtti.

Oğlunun Irak’a asker gitme gerekçesinin ABD’de çok pahalı olan üniversite eğitimi için para sağlamak olduğunu söyleyen Sheehan “Çok ironik bir durum. Şimdi Casey öldükten sonra ödenen tazminat sayesinde küçük kız kardeşi üniversiteye gidebilecek” diye konuştu.

İsam El Ravi’ye adandı
23-27 Şubat tarihlerinde İstanbul’da düzenlenen sempozyum 30 Ekim 2006’da Irak’ta evinin önünde öldürülen jeoloji profesörü İsam El Ravi’ye adandı. Irak işgali sırasında öldürülen 297 akademisyenden biri olan El Ravi 19 Şubat 2005’te yine BAK tarafından düzenlenen bir sempozyuma konuşmacı olarak katılmıştı.

Sabah – 25 Şubat

http://www.sabah.com.tr/2007/02/25/gnd118.html

‘Bush adına özür diliyorum’

ABD ordusunda asker olan oğlu Casey Austin Sheehan’ı, Irak Savaşı’nda kaybettikten sonra savaş karşıtlarının başını çeken Cindy Sheehan, dün Savaşsız Bir Dünya İçin 4. Uluslararası Buluşma adlı sempozyumun sürdüğü Square Otel’de yaptığı konuşmada ABD Başkanı Bush’u ağır bir dille eleştirdi. “Saddam gibi Bush da mahkemeye çıkarılmalıdır” diyen Sheehan, “Irak insanlarından Bush adına özür diliyorum. ABD Başkanı, aysbergin sadece bir ucu. O da aslında sadece bir kukla” dedi. Sanatçı Mehmet Ali Alibora da küresel eylem gününe herkesi davet etti.

Radikal – 25 Şubat

ABD’deki savaş karşıtı hareketin simgelerinden Cindy Sheehan’ın ne ABD’deki Demokratlara ne de ortalama Amerikalıya güveni tam

BERİL KÖSEOĞLU (Arşivi)

İSTANBUL – “Kız kardeşimle birlikte bir gün arabayla Bush’un Teksas’taki çiftliğine gittik. ‘Eğer Bush seninle görüşmezse ne yapacaksın’ diye soranlara ‘Bekleyeceğim’ dedim. Bush benimle konuşmayı reddetti. Bekleyecektik, böylece kamp yapmaya başladık. Bu arada binlerce insan da bize katıldı. Böyle bir ilgi beklemiyordum.”
Oğlu Casey’nin Irak savaşında ölmesinden sonra Ağustos 2005’te Bush’un kapısında kurduğu kampla ‘barış annesi’ olarak adını dünyaya duyuran Cindy Sheehan, her şeyin nasıl başladığını böyle anlattı.
Sheehan ‘Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu’nun davetlisi olarak İstanbul’da ‘ beklemediği bir kalabalık’la karşılaştı. Taksim Meydanı’nın dibindeki Taxim Hill Otel’de konaklayan Sheehan, cuma akşamı dolayısıyla Taksim’e akanların korna sesleri yüzünden gözünü kırpamamış, çareyi sabaha karşı küvette uyumakta bulmuş. Sheehan’la, birkaç saat uykuyla katılacağı ‘Savaşsız Bir Dünya İçin Uluslararası Buluşma’ toplantısından önce görüştük. Casey’nin ölümünden önce hayatını dört çocuğuyla ilgilenerek geçiren Sheehan, hâlâ sadece ‘oğlunu kaybetmiş’ bir anne olduğunu söylese de bugün ABD ve dünyada savaş karşıtı hareketin sembol isimlerinden.
Kamp sürecinin Susan Sarandon’ın kendisini canlandıracağı, Sean Penn’in de oynamak istediği bir filme bile konu olacağını anlatan Sheehan, oğlu Casey kendisini görse, gurur duyacağından emin. Dört ülkede konferanslara katılan ve Amerika’da özellikle anneleri bilinçlendirmeye çalışan Sheehan, kendisini sistem karşıtı bir entelektüel veya eylemci mi, yoksa anne olarak mı tanımlıyor: “Ben gerçekten akıllı bir kadınım, oğlum öldükten sonra çok şey öğrendim, gelişiyorum, ama her zaman bir anne olarak görülmeyi tercih ederim. Benim gerçek gücüm, bir eylemci, entelektüel değil, bir anne olmamdan geliyor.”
Önceki gün İstanbul’da basınla buluşmasında “Keşke ABD’de de barış hareketini basın bu kadar desteklese” diyen barış annesine göre, ‘Amerikan medyası işine geldiği için savaş karşıtı yayın yapmıyor’: “Ana akım medya bizi şaşırtıyor. İnternette araştırma yapan, yabancı basını okuyan insanlar var ama ortalama bir Amerikalının neler olup bittiğinden haberi yok.”
“Demokratlar Amerikan Kongresi’nde yeni ele geçirdiği güç sayesinde savaşa para akışını engelleyebilir ama yine de kendi başlarına bir şey değiştirmek için uğraşmayabilir” diyen Sheehan eylemlere devam kararında. Irak işgalinin dördüncü yılı dolayısıyla 17 Mart’ta Washington’da düzenlenecek gösteride de ‘orada olacak’.

Akşam – 25 Şubat

http://www.aksam.com.tr/haber.asp?a=68939,3&tarih=25.02.2007

‘Bush sadece bir kukla’

Küresel Barış ve Adalet Komisyonu tarafından düzenlenen “Savaşsız Bir Dünya İçin 4.Uluslararası Buluşma” adlı sempozyumda konuşan ABD Başkanı Bush’un belalısı Cindy Sheehan, “Bizim başımızda bir diktatör var. Bush, aslında sadece bir kukla. Ama gönüllü bir kukla. Onun adına sizden özür diliyorum” dedi. Amerikan Ordusu’nda asker oğlu Casey Austin Sheehan’ı, Irak Savaşı’nda kaybettikten sonra savaş karşıtı hareketin başını çeken anne Cindy Sheehan, Square Otel’de yaptığı konuşmada ABD Başkanı Bush’u ağır sözlerle eleştirdi. Sağ omuzunda kaybettiği oğlunun fotoğrafını taşıyan ve zafer işareti yapan anne Sheehan, ABD Başkanı’nın bir diktatör olduğunu belirterek savaş karşıtlarının dünyada ‘tek ses’ olunması halinde onu engellemeyi başarabileceklerini vurguladı.

Cumhuriyet – 25 Şubat

ABD’li barış eylemcisi Sheehan, ülkesinde faşizmin iktidarda olduğunu söyledi

Bush’un her sözü yalan

SİNAN DİNÇER

Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu’nun düzenlediği “Savaşsız Bir Dünya İçin 4. Uluslararası Buluşma” başlıklı sempozyum ve söyleşiler dizisine katılmak için ilk kez Türkiye’ye gelen ABD’li barış eylemcisi Cindy Sheehan , ABD’deki emperyalist düzenin savaşsız yapamayacağını söyledi. İstanbul’da Irak, Lübnan ve Filistin’den gelen konuklarla birlikte katıldığı sempozyumdan önce sorularımızı yanıtlayan Sheehan, kendisini “süper yurtsever” olarak tanımlıyor. Asker olan oğlu Casey Sheehan ‘ın Irak’ta öldürülmesinin ardından başlattığı eylemlerle barış hareketinin önderi, Bush yönetiminin kâbusu haline gelen Sheehan, oğlunu öldürmüş olmalarına karşın Iraklı direnişçileri haklı buluyor.

– Sizce Demokratlar seçimi kazanırsa savaş sona erer mi?

CINDY SHEEHAN – Savaş seçimlerde Demokratlar için en önemli başlık olacak. Demokrat Parti’den askerlerimizin derhal geri çekilmesini savunan bir aday çıkmazsa savaş sona ermez. 2008 savaşın sona ermesi için çok geç bir tarih. Biz o kadar beklemek istemiyoruz. Ben bugüne bakıyorum. Çünkü ABD’liler, Iraklılar ve Afganlar bugün ölüyorlar. ABD’lilerin bugün net bir çizgi etrafında örgütlenmeleri gerekiyor. Senato’daki Demokratlar isterlerse Başkan George Bush ‘un savaş bütçesini keserek savaşı şimdiden sona erdirebilirler; ama yapmıyorlar.

Demokratlar savaş bütçesini neden reddetmiyorlar?

Bush yönetiminin savaş için istediği bütçe onaylanmazsa, ABD savaşı devam ettiremez. Ancak Demokratlar Irak’taki askerler için ayrılan bütçeyi onaylamazlarsa askerlerimizi desteklemedikleri gibi bir görüntü ortaya çıkacağından kaygılanıyorlar.

– Sizce İran’a saldırı ne kadar olası?

– Bush “İran’a saldırmak gibi bir planımız yok” dedi. Demek ki saldırmayı planlıyorlar. Çünkü Bush’un her sözü yalan.

– Sizce ABD savaşsız yapabilir mi?

– Düzen böyleyken mümkün değil. ABD’de düzen savaş üzerine kurulu. Savaş sanayii sistemin temel itici gücü haline gelmiş. İtalyan diktatör Benito Mussolini ‘nin dediği gibi, “Faşizm devlet ve şirket gücünün birleşmesidir.” ABD’de bugün faşizm iktidarda.

– ABD’de sağcıların size karşı en sık dile getirdikleri suçlamalardan biri yurtsever olmadığınız.

– ABD’de yurtseverlik iki şekilde algılanıyor. Birincisi hükümet ne yaparsa yapsın desteklemek. Ben insanın ülkesini bu şekilde sevebileceğini düşünmüyorum. Yurtseverlik ülkeni daha iyi hale getirmek için mücadele etmek demektir. Ülkemin faşizme doğru gittiğini düşünüyorum. Bush halka yalan söyleyerek ülkeyi savaşa soktu, başka insanların toprağını işgal etti. Bu yurtseverlik değildir. Gerçek yurtseverlik, kendi ülkenin sınırları dışındaki insanlara da saygı göstermektir.

– Siz kendinizi yurtsever olarak mı görüyorsunuz?

– Elbette. Hatta ben süper yurtseverim. Ülkem için oğlumu, ailemi, evliliğimi feda ettim. Haftanın 7 günü, 20 saat ülkemin iyiye gitmesi için mücadele ediyorum. Çünkü ülkemi seviyorum. Eğer sevmeseydim başka yere giderdim. ABD’de sağcılar savaş karşıtlarına “ya sev ya terk et” diyorlar. Benim ülkem dünyanın en iyi ülkesi değil ama daha iyi olması için mücadele ediyorum.

– Oğlu direnişçiler tarafından öldürülmüş biri olarak, Irak direnişi konusunda ne düşünüyorsunuz?

– Irak direnişi olmasaydı oğlum hayatta olurdu. Ama ABD Irak’a girmeseydi direniş de olmazdı. Direnişin haklı olduğunu düşünüyorum. Sonuçta insanların işgalci bir güce karşı direnmeleri, ülkelerini savunmaları en doğal hakları ve sorumluluklarıdır.

NTVMSNBC – 25 Şubat

http://www.ntvmsnbc.com/news/400920.asp

Sheehan: Sevdiğim ABD yok artık

Irak savaşında oğlunu yitirdikten sonra ABD’de yaptığı savaş karşıtı eylemlerle tanınan Cindy Sheehan, “Sevdiğim ABD masumları öldürmez. Sevdiğim ABD yok artık. İnsanları, masumları öldürmeyen bir ABD için tüm dünyayı dolaşıp savaş veriyorum” dedi. İSTANBUL – Cindy Sheehan, Barış ve Adalet Koalisyonu (BAK) tarafından düzenlenen “Savaşsız Bir Dünya için 4. Uluslararası Buluşma” etkinliği kapsamında İstanbul’da gerçekleştirilen panelde konuştu.

Sheehan, şunları kaydetti:

“Sabahları, ‘bu sabah yine onlarca insan öldü’ diyerek uyanıyorum. Sevdiğim ABD masumları öldürmez. Sevdiğim ABD yok artık. İnsanları, masumları öldürmeyen bir ABD için tüm dünyayı dolaşıp savaş veriyorum. Yalnızca binlerce masum kadın ve çocuğun ölümüne neden olduğu için Bush, dünyanın bir numaralı teröristidir. Bu yüzden Saddam’ın hemen yanında o da yargılanmalıydı.”

Sheehan, dünyayı gezince milyonlarca insanın ABD’ye karşı olduğunu gördüğünü dile getirerek, “Bush, ABD’nin Irak’ta bulunma nedeninin oraya yardım etmek olduğunu söylüyor. Kendi ülkemizde tsunami, deprem oluyor. Hemen giysi ya da tıbbi yardım yapıyoruz. Katrina ve Irak’ı karşılaştırdığımızda, Irak’a yardım yapılmadığını görüyoruz. Biz ABD’de bir süreçten geçiyoruz. Senato’da Bush ve Cheney’nin azledilmesini istiyoruz” diye konuştu.

New York halkının yüzde 85’inin başkan Bush’a karşı oy vererek savaşı desteklemediklerini gösterdiğine işaret eden Sheehan, “New York halkının sağduyuları korkularını yendi” dedi.

Sheehan, kendisinin hiçbir zaman savaşı desteklemediğini, oğlunun da savaşa karşı olduğunu dile getirerek, “Oğlum ‘insanları öldürmek istemediğini, kardeşi ve babası gittiği için gitmek zorunda olduğunu’ söyledi. Orada öldürülmeden önce yalnızca 5 gün kaldı” diye konuştu.

Barış isteyen herkesin toplanması ve savaşa karşı sesini yükseltmesi gerektiğini ifade eden Sheehan, “Bizler tek yüreğiz. Benim Irak’ta oğlum öldü. Herkes benimle birlikte üzüldü. Yüreklerimizi öldüremezsiniz” dedi.

“IRAK’TA YAPILANLAR UTANÇ VERİCİ”

Irak Müslüman Alimler Heyeti (IMAH) Şura Meclis Üyesi Şeyh Amir El-İgaidi ise ABD Başkanı Bush’un Irak’ı işgal etmek için zalim bir savaş başlattığını belirterek, “Bush, Irak’ı yok etmek istiyor. Kendi ülkesinde ona verilmeyen yetkiler Irak’ta verildi. Irak’ta işgal güçleri tarafından insanlığa karşı yapılanlar utanç verici” diye konuştu.

Lübnan Dokümantasyon Çalışmaları Danışma Merkezi (CCSD) Başkanı Dr. Ali Fayyad da ABD’nin yeni stratejisinin bölgede mezhep çatışmaları yaratmak olduğunu söyledi.

Fayyad, “Baba Bush’un 1990’larda söylediği Büyük Ortadoğu Projesi yok oldu. Bu, Napolyon’un Mısır’a saldırısından sonra 5. Büyük Ortadoğu Projesi’dir. ABD’nin yıkılış süreci görülüyor. Irak’ta yeniliyor, Lübnan’da yenildi, Filistin’de de yeniliyor” dedi.

Filistin Sendikalar Federasyonu (PGFTU) Genel Sekreteri ve Filistin Kamu Çalışanları Sendikası Başkanı Wael Ali Natheef ise İsrail’in köprü çalışmaları yaptığını iddia ettiği kazılarda, köprü yapımından çok, tüneller kazılarak heykeller arandığını savundu.

Natheef, “İslam ülkelerinden değerli yerlerimizi korumak için yardım istiyoruz” diye konuştu.

Birgün – 25 Şubat

ABDULLAH YILDIRIM/İSTANBUL

Irak’ta asker oğlu ölen ABD’li anne Cindy Sheehan, ABD Başkanı Bush’un dünyayı aldattığını söyledi. Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu’nun İstanbul’da düzenlediği “Savaşsız bir dünya için uluslararası buluşma” konulu sempozyuma katılan Sheehan, oğlunun ölümünden sonra Bush’un çiftliği önünde haftalarca kamp kurarak dünyanın dikkatini Irak’taki işgale çekmeye çalıştığını hatırlatarak, Irak halkından ve tüm dünyadan Amerikan halkı adına özür diledi. Amerikan askerlerinin tecavüz ettiği Iraklı kadınlara, “Iraklı kız kardeşlerim, ülkem adına sizlerden özür diliyorum” diye seslenen Sheehan, “Benim oğlum ölünce sizin oğlunuz da ölüyor. Sizin acınız benim, benim acım sizin acınız” dedi. ABD Başkanı George W. Bush’un Amerikan halkını aldattığını, insanların da bir koyun sürüsü gibi Bush’un peşinden gittiğini belirten Sheehan, Bush’u “dünyanın bir numaralı teröristi ve diktatör” diye niteledi. Sheehan, “Dünyaya kötülük yapan bu adamın bir an önce durdurulması ve ondan hesap sormamız lazım” dedi.

Yenişafak – 26 Şubat

Bush uyuşturucu bağımlısı gibi’ Ankara’da üniversitelilerle buluşan Amerikalı barış annesi Cindy Sheehan, ABD Başkanı Bush’u uyuşturucu bağımlılarına benzeterek, ancak Bush’un şiddet bağımlısı olduğunu söyledi.

ANKARA (ANKA)
Ankara’da üniversitelilerle buluşan Amerikalı barış annesi Cindy Sheehan, ABD Başkanı Bush’u uyuşturucu bağımlılarına benzeterek, ancak Bush’un şiddet bağımlısı olduğunu söyledi.

Oğlunu Irak savaşında kaybettikten sonra yaptığı savaş karşıtı eylemlerle sesini duyuran Cindy Sheehan, bir dizi etkinliğe katılmak üzere geldiği Türkiye’de, son olarak Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni ziyaret etti.

ABD’de Irak işgalinin gündeme gelmesiyle birlikte protesto gösterileninin de başladığını belirten Sheehan, ancak oğlu Irak’ta yaşamını yitirene kadar bu eylemlere katılmadığını söyledi. Yapılan protestolara rağmen ABD’nin Irak’ı işgal ettiğini belirten Cindy Sheehan, “Ancak Türkiye, Fransa, Almanya gibi bazı ülkeler insanlarını dinleyerek Irak’a asker göndermedi” dedi.

Sheehan, savaşa destek veren İngiltere, İspanya ve Avustralya gibi ülkelerin ise insanlarını dinlemeyerek “Bush rejiminin savaş suçlarına ortak olduklarını” söyledi.

Amerika’da yapılan son seçimlerde Demokratların galip gelmesini, Amerikalı savaş karşıtları için büyük bir zafer olarak değerlendiren Cindy Sheehan, ancak Demokratların da bu konuda çok da farklı bir tutum sergilemediğini kaydetti.

BARIŞ ANNESİNDEN 3 İSTEK

Irak işgalinin yıldönümü olan 17 Mart’ta, başta ABD olmak üzere dünyanın pek çok ülkesinde protesto gösterileri düzenleneceğini söyleyen Sheehan, bu taleplerin ilkinin, ABD askerlerinin Irak’tan biran önce çekilmesi olduğunu söyledi. Sheehan, Irak’ta savaşan Amerikan askerlerinin de bu ülkeden dönmek istediklerini kaydetti.

ABD’nin İkinci Dünya Savaşı’nda Nazilere ve faşizme karşı mücadele ettiğini belirten Sheehan, ancak zamanla ABD kendisinin işgalci konumuna düştüğünü vurguladı. Sheehan, İkinci Dünya Savaşı’nda faşizme karşı birleşen halkların şimdi Bush karşısında birleşmesi gerektiğini ifade etti.

BUSH’A BAĞIMLI BENZETMESİ

ABD Başkanı George Bush’u bir uyuşturucu bağımlısına benzeten Sheehan, ancak Bush’un insan öldürmeye bağımlı olduğunu vurguladı.

Yapılacak ikinci talebin İran’a askeri bir müdahalenin önlenmesi olduğunu kaydeden Sheehan, üçüncü talebi ise daha fazla ölüm yaşanması engellemek için Bush hakkında bir soruşturma açılması olduğunu ifade etti.

BUSH İÇİN ÖZÜR DİLEDİ

Bush karşıtı olmanın Amerikan karşıtı olmadığının da altını çizen Sheehan, kendisinin de Bush karşıtı bir Amerikalı olduğunu ancak hiçbir zaman Amerika’ya karşı olmadığını vurguladı.

“George Bush’u ABD Başkanı yaptığımız için insanlarımı affedin” diyen Sheehan, bu hatanın bedelini her gün ödediğini ifade etti. Sheehan, oğlunu “Bush yönetiminin suçları için toprağa verdiğini” söyledi.

“HOŞGELDİN ANNE”

Üniversite öğrencilerinin oldukça büyük ilgi gösterdiği konuşmada, salondaki bütün koltuklar dolarken, pek çok öğrenci Sheehan’i ayakta dinledi.

Cindy Sheehan’in adı anons edildiğinde, bazı öğrencilerin üzerinde İngilizce olarak “Hoş geldin Anne” yazan bir pankart açması üzerine Sheehan ayağa kalkarak zafer işareti yaptı.

Bianet – 26 Şubat

Sheehan: 17 Mart’ta Savaşa Karşı Sokağa Çıkın

Sheehan savaş karşıtı hareketi yeniden yükseltmek için Küresel Eylem Günü’nde milyonların yine sokağa çıkması gerektiğini söylüyor; “Gazeteciler insanlara ne düşüneceğini söylemekten vazgeçip soru sormalı ki, Bush’un yalanları yanına kâr kalmasın” diyor.

Tolga KORKUT

BİA (İstanbul) – Karşımda oturuyor. Öyle yorgun ki. İki gündür İstanbul’da. Toplantılardan, basın açıklamalarından, röportajlardan başını alamaz halde. Arada bir soğuğun ağrıttığı rahatsız omzunu ovalıyor. Yüzlerce kez aynı soruları yanıtlıyor. Ama o kadar da kararlı.

Yaşamdan, yaşamı kurmak ısrarından ve yüreklerimizden bahsediyor bıkmadan. İşleyişini çok iyi bildiği savaş makinesini her deşifre edişinde gözleri parlıyor, yaşama dair herhangi bir dayanışmanın umudunu gördüğünde o alçakgönüllü tebessümü yayılıyor yüzüne. Karşımda, üniversiteye gidebilmek için para kazanması gereken, bunun için orduya yazılıp Irak’a giden ve orada öldürülen oğlunun, bütün öldürülen çocukların hesabını “savaş makinesi”nden sormaktan vazgeçmeyen bir anne var: Cindy Sheehan. İnsan böyle duru, bağırmayan, neredeyse bilge bir kararlı duruşa çok az rastlar hayatta, diye düşünüyorum.

Sheehan, Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu’nun (Küresel BAK) dördüncüsünü düzenlediği “Savaşsız Bir Dünya İçin Uluslararası Buluşma” için geldi. Bir gün önce “Bush’un yaptıkları yanına kâr kalmamalı. İtham edilmeli, yönetimden azledilmeli, yargılanmalı ve hapsedilmeli. Ama Bush’un da bir kukla olduğunu unutmamalıyız” diyordu Buluşma’da yaptığı konuşmada. Şimdi görece sakin bir pazar sabahı, sohbetteyiz.

ABD’de Bush yönetiminin politikalarına ve Irak’ın işgaline karşı olan ama sokağa çıkmayan ya da hâlâ kuşkulu olan bir “potansiyel muhalif kitle”den söz ediyorsunuz. Onları nasıl ikna ediyorsunuz, ne diyorsunuz?

Çocukları, akrabaları, tanıdıkları Irak’ta olanların yanı sıra, bu savaş politikasından dolaylı olarak etkilenen çok kişi var. Bush rejiminden herkes etkilendi. Dünyadaki herkes. İnsani olarak bakmasalar bile, onlara Bush rejiminin Irak için günde 10 milyon dolar harcadığını, hazineyi kuruttuğunu, sosyal politikaları mahvettiğini, Katrina felaketinin sonuçlarını anlatıyorum.

Ama yine de sokağa dökülmüyorlar. Dünyanın başka yerlerinde de böyle bu. Eşik ne peki?

Eşiğin ne olduğunu ben de bilmiyorum. Bush rejiminin bir saldırı savaşı başlatarak yalnızca insanlığa karşı değil, anayasayı da ihlal eden bir sürü suç işlediğini, e-postalarımız, telefonlarımızı izlediğini, dinlediğini, insanları kaçırtıp işkence yaptırdığını anlattığım zaman beni dinliyorlar.

Ama ben de kendime soruyorum. Acaba bir şey yapmak için çok geç olmasını mı bekliyorlar? İran’a bir nükleer saldırıyı mı bekliyorlar örneğin? Üstelik bu bütün dünya için geçerli.

Sokağa çıkmak önemli; çünkü gösterilerin etkisini gördük. 2003’te İtalya’da, İspanya’da milyonlarca kişi yürüdü; hükümetler değişti; Irak’tan asker çektiler. Türkiye’de de savaş karşıtları yürüdü ve Türkiye’nin Irak’ın işgaline bulaşmasını engelledi.

Ama bugün gösterileri yeniden büyütmeliyiz. Milyonlarca kişiye ihtiyacımız var. O yüzden 17 Mart’ta, Küresel Eylem Günü’nde sokağa çıkın diyorum.

ABD’de Bush yönetimine ve Irak’ın işgaline karşı olanların sayısı arttı. Ama Bush hâlâ 20 binden fazla yeni askeri Irak’a göndermek istiyor. Peki yeni asker bulmak için nasıl taktikler uyguluyorlar?

Yedek askerleri aktif göreve alıyorlar ve belirlenmiş olandan daha uzun süre görevde tutuyorlar.

Görev süresi dolan askerleri de daha uzun süre görevde tutuyorlar. Irak’a dördüncü kez gidenler var.

Bir de Michael Moore’un Fahrenheit 9/11’de gösterdiği, yoksulları ve dışlanmışları hedef alan askere alma taktikleri var?

Bu savaş ekonomisi hayatı tüketti bitirdi. Benim oğlum Casey, üniversiteye gidebilmek için asker oldu. Çünkü üniversite çok pahalı. Bu durumda yoksulları ve özellikle siyahları kendilerine hedef seçiyorlar askere almak için. Onlar da yaşayabilmek için asker oluyorlar. Hatta askere alanlar, “eğer asker olursanız Irak’a gitmezsiniz” diye yalan söylüyor.

Bir de askere alanların belli kotaları var. Eğer belli sayıda kişiyi askere yazdırıp kotayı tutturamazlarsa, onları Irak’a göndermekle tehdit ediyorlar.

Ya vicdani retçiler? Bir de Watada gibi Irak’a gitmeyi reddedenler?

Watada bir vicdani retçi değil; çünkü savaşı reddetmiyor; Irak’a gitmeyi reddediyor o. Ama vicdani retçiler var ve onları destekliyorum. Hem manen hem de finansal olarak.

Finansal olarak nasıl destekliyorsunuz?

Davalarında savunmaları için para veriyorum. Kanada’ya gidebilmeleri için para veriyorum.

“Bush’un bir kukla olduğunu unutmayalım. Onun ipleri başkalarının elinde” dediniz. İpleri kimin elinde?

Büyük şirketlerin, savaştan kâr edenlerin. Washington’daki lobicilerin.

Bu durumda, savaş karşıtı hareketin esas ipleri elinde tutanlarla mücadele etmesi gerekmez mi?

Doğru. Ama onlara, bu “savaş makinesine” karşı çıkmak çok zor. “Bomba, tank yapanlardan bomba satın almıyoruz” diyemiyoruz ki. Ya da “Halliburton’ın barajlarını satın almayacağım” diyemem. Onlar büyük ölçekte oynuyorlar.

Dolayısıyla yapılacak en iyi şey, insanların askere gitmesini engellemek. Savaş makinesinin insan kaynağını kurutmak.

Bir de propaganda makinesini, Fox gibi savaş çığırtkanlarını ve ona finansal destek verenleri boykot etmek.

Ya savaşa karşı bir şeyler yapmak isteyen gazetecilere ne diyeceksiniz?

Gazetecilere hep aynı şeyi söylüyorum. Eski geleneğe dönün; yine dördüncü kuvvet olun. Rejimin uygulamalarını denetleyin, dengeyi sağlayın. Ama bu olmuyor. Gazeteciler yürütmeye o kadar bağlılar ki.

Örneğin, İran’la ilgili hangi iddiaları araştırdılar. Oysa şimdi yapmaları gereken Bush’un söylediklerini araştırmak, doğruyu ortaya çıkarmak. Irak da yalanlarla işgal edilmedi mi? O zaman da bu yalanları araştırmadılar.

Gazeteciler insanlara ne düşüneceklerini söylemesinler. Soru sormalılar ki, Bush’un söyledikleri yanına kâr kalmasın.

Bir de bunu yapan aykırı gazeteciler var. Gregory Palast gibi.

Palast gibi, Radio Democracy Now’un Amy Goodman‘ı gibi ilerici, alternatif medya ve gazeteciler var. Palast çok önemli bir iş yaptı ve Bush’un seçimleri nasıl çaldığını ortaya çıkardı.

Ama ben Gregory Palast’ı hiç televizyonda görmedim, biliyor musunuz? Çıkarmıyorlar çünkü. Bu gazetecilerin ve alternatif medyanın varlığı bilinmiyor. Sıradan ABD’li bunların varolduğunun farkında değil.

Ama ilerici, alternatif medyanın savaş karşıtı harekete katkısı çok büyük.

Son dönemde Küba’ya gittiniz. Gayet de coşkuyla karşılandınız. ABD’de medyanın yansıttığı Küba’yla gördüğünüz Küba arasında ne fark vardı?

ABD’de Küba’daki sivil toplum, gündelik hayat üzerine bir şey duymazsınız, göremezsiniz. Ama Küba’ya gittiğimde Kübalı insanların konukseverliği, iyi yürekliliği karşısında çok etkilendim. Çok şaşırdım.

Küba gönenç içinde bir ülke değil; ama düşündüğümüzden çok daha gönenç içindeler. Çok güzel bir ülke Küba. Sağlıkta, eğitimde yaptıkları çok etkileyici. (TK)

CNNTÜRK – 26 Şubat

Sheehan: “Bush terörist, yargılanmalı”

Savaş karşıtı hareketin en önde gelen ismi Cindy Sheehan, Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu tarafından düzenlenen ‘savaşsız bir dünya için uluslararası buluşma’ etkinlikleri kapsamında ilk kez Türkiye’ye geldi. CNN TÜRK muhabiri Can Ertuna dünyada “Barış annesi” sıfatıyla tanınan Sheehan ile ABD’nin yeni Irak stratejisi, savaş karşıtı hareketin son durumu ve ABD – İran gerginliğini konuştu.

“Bush’a göre masum insanları ve çocukları öldüren kişiler terörist… ABD’nin Irak’ta yaptığı da bu ve işte bu yüzden Bush da bir terörist”

Washington yönetiminin Irak’a takviye asker gönderilmesini öngören yeni ırak stratejisi başarılı olabilir mi sizce?

Cindy Sheehan: ABD Başkanı George Bush, dördüncü kez asker sayısının arttırılması yöntemini deniyor. Asker artırma yöntemi her defasında başarısız olduğun için iki tarafta da daha fazla ölüme ve kayba yol açıyor; hem Irak için hem de ABD için. Bence Bush böyle bir yöntemi seçmekle hata yapıyor. Tabii ki bir tercihi var. Ama her zaman en yıkıcı seçenekten yana tercihini kullanıyor. Pek çok kişi, hatta bazı Cumhuriyetçiler bile Bush’un asker arttırma stratejisini desteklemiyor.

Bush’u “terörist” olarak nitelendiriyorsunuz. Neden özellikle bu ifadeyi seçtiniz?

Cindy Sheehan: Sizin de bildiğiniz gibi Bush insanlara yaftalar yapıştırmayı çok seven birisi. Kendisi de teröristin tanımını “masum insanları ve çocukları öldüren kişiler” olarak yapmıştı. Son gelen rakamlara göre işgalin başından beri bir milyon Iraklı hayatını kaybetti. ABD’de ordunun yaptığı terörist tanımı da “şiddet kullanarak belli bir ideolojiyi yaymak”tı. Bush’un hep söylediği şey ABD’nin Irak’a özgürlük ve demokrasiyi götürmesiydi. Ama biz de bunu şiddet kullanarak yapıyoruz. Dolayısıyla hem ordunun hem de kendisinin yaptığı tanım itibariyle George Bush’un kendisi de bir terörist.

Bush, Başkan Yardımcısı Dick Cheney, Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, eski Savunma Bakanları Donald Rumsfeld, Colin Powell ve bu savaştan sorumlu herkes uluslararası bir mahkemede yargılanmalı. Bu kişilerin Saddam Hüseyin’den daha adil bir şekilde yargılanmalarını umuyorum. Adil olmasını istiyoruz. Suçların cezasız kalmamasını istiyoruz.

Bunun bir intikam olarak algılanmasını değil, adaletin yerini bulması olarak düşünülmesini istiyoruz. İnsanlar işledikleri suçlardan dolayı mahkum olmalılar. Çünkü savaş ve şiddet döngüsünü durdurmanın tek yolu budur. Çünkü bizim liderlerimiz hiçbir zaman işledikleri suçlardan dolayı bir bedel ödemiyorlar. Bu nedenle de dünyaya yaptıkları şeylerden dolayı artık cezalandırılmalarının zamanı geldi diye düşünüyorum.

Irak’ta görev yapan Amerikan askerlerinin savaş suçu işlediği yönündeki iddialar ile ilgili ne düşünüyorsunuz?

Cindy Sheehan: Evet bence askerler de orada savaş suçu işliyorlar, Ancak bence bu savaş tümüyle bir suç. Böylesine bir saldırı zaten en büyük savaş suçu. Aslında askerlerimizin çoğunun sadece hayatta kalmaya çalıştığını düşünüyorum. Esas savaş suçu işleyenler George Bush, Dick Cheney,Donald Rumsfeld ve Condoleezza Rice. Askerlerimizi Irak’a yollayanlar bunlar. Oraya gitmeyi reddeden askerlere büyük saygı duyuyorum. Onları destekliyorum, hem maddi, hem de manevi olarak. Evet bazıları savaş suçu işliyor. Hatırlayın Felluce’ye düzenlenen saldırı. Orada kimyasal silah kullanıldı, bu bir insanlık suçudur. Ya da Mahmudiye’de küçük bir kıza tecavüz edip, onu ve ailesini öldüren askerler. Bu da bir savaş suçudur. Bir ülkeyi işgal ederseniz, o ülkenin vatandaşlarının hayatından ve güvenliğinden siz sorumlu hale gelirsiniz. Ancak biz Iraklılara karşı hiçbir yükümlülüğümüzü yerine getirmedik. Şimdi sadece savaş suçu işleyen erleri, onbaşıları yargılama zamanı değil. Şimdi aslında liderlerimizin yargılanması ve hapse atılması gerek.

“Demokratlar ve Cumhuriyetçiler aynı kaptan su içiyor. Mali kaynakları ortak. Savaşın sürmesinde Demokratların da çıkarı var”

Kongrede çoğunluğu ele geçiren Demokratların politikalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?  Sizce Demokrat bir başkan Irak’taki ABD askerlerinin evlerine dönmelerini sağlayabilir mi?

Cindy Sheehan: Demokratların politikalarından memnunum diyemem. İktidara gelmeden önce bile Irak Savaşı için George Bush’a daha fazla mali kaynak sağlaması için oylamadan bahsediliyordu ki onu durdurmanın tek yolu da bu kaynağı kesmek olacaktı. Dolayısıyla şimdi nasıl olur da hem “bu savaş bir hatadır” deyip hem de bu hatayı sürdürmesi için daha fazla mali kaynak sağlayabilirler? Bence Demokrat bir başkanın Cumhuriyetçi bir başkandan farkı yok. Bana sorarsanız Cumhuriyetçiler ve Demokratlar savaş partileri olarak  güçlerini birleştirmişlerdir. Bu nedenle de ABD’de güvenilir bir üçüncü parti ihtiyacı var. Demokratlar arasında ve az da olsa Cumhuriyetçilerde çok dürüst insanlar var. Ancak aslında çoğu aynı kaptan su içiyor. Mali  kaynakları aynı insanlardan sağlıyorlar. Bu nedenle savaşın sürmesinde onların da çıkarları var.

ABD’de savaş karşıtı hareketin başarısı konusunda ne düşünüyorsunuz? Sizce bu hareket hükümet politikalarını etkileyecek kadar baskı uygulayabilir mi?

Cindy Sheehan: Bence şimdiye kadar çok çaba sarfettik. 2004 Ağustosundan bu yana özellikle George Bush’un Teksas’taki çiftliğinin kapısında kurduğumuz “Camp Casey’den” beri önemli mesafe katettik. Ancak birkaç ay içerisinde sesimizi daha da yükseltmezsek George Bush İran’ı da işgal edebilir. Bu nedenle çabalara hız kazandırılması gerekiyor. Bu bütün dünyada yapılmalı, sadece ABD’de değil.

Ben oğlumu gömdüm. Bir annenin başına gelebilecek en kötü şey geldi başıma. Eğer ölüm tehditlerinin beni yıldıracağını düşünüyorlarsa hatalılar çünkü oğlumun öldüğü 2004’te ölümden bile daha kötü şeylerin olduğunu fark ettim”

ABD’deki savaş karşıtı hareketin en önde gelen ismi olarak ne tür zorluklarla karşılaşıyorsunuz?

Cindy Sheehan: Ölüm tehditleri alıyorum. Cindy’i öldürün çağrısı yapan bir web sayfası bile var. Hükümete bağlı organlar tarafından sıkı bir biçimde izlendiğimi biliyorum. Elektronik posta hesabım sürekli kapanıyor. İnsanlara yolladığım elektronik postalar yerine ulaşmıyor. Ancak bu baskılar beni yıldıramaz. Amerikan medyası söylediklerimi çarpıtıyor. Farklı sebepler için bu işe soyunduğumu iddia ediyorlar. Ancak benim tek amacım hayatları kurtarmak. Başka bir amacım olsaydı bu kadar devam edemezdim çünkü bu konumda olmak çok zor. Her an aşağılanmak, ölüm tehditleri almak kolay katlanılır şeyler değil.

Muhafazakarların tüm nefreti bana yöneldi. Evet bu çok zor ama ben oğlumu gömdüm. Bir annenin başına gelebilecek en kötü şey geldi başıma. Eğer ölüm tehditlerinin beni yıldıracağını düşünüyorlarsa hatalılar çünkü oğlumun öldüğü 2004’te ölümden bile daha kötü şeylerin olduğunu fark ettim. Yaptığım şeyin meşruiyetine o kadar çok inanıyorum ki yolumdan asla dönmem.

11 Eylül’den sonra hükümetinizin uygulamaya başladığı “vatanseverlik hareketi” Amerikan vatandaşlarının hayatını nasıl etkiledi?

Cindy Sheehan: Vatanseverlik hareketinin hedefi vatandaşlık haklarımızın elimizden alınmasıydı. Bazıları haklarını seve seve verdi. Ben ise buna yanaşmadım. Zaten bu yüzden tam 7 kez tutuklandım. Ülkemde iki türlü vatanseverlik var; birisi hükümet her ne yaparsa yapsın onu desteklemek – ki bu yanlış, doğru olan ise “evet ülkemi seviyorum. Ancak yanlış bir şey yapılırsa bunu değiştirmek için çalışırım, çünkü ülkemi o kadar çok seviyorum” diye düşünmek bence . Ülkem yanlış ya da doğru yolda demek, annem alkolik ya da ölçülü bir kadın demek gibi. Ülkem şu an sarhoş olmuş durumda. Aslında Başkan Bush’un kendisi bir alkolik ve bizi çöküşe sürüklüyor. Onu takip etmeyi reddediyorum. Ben barışa doğru olan kendi yolumu izleyeceğim.

“İran’ın nükleer silah üretmemesi için onları nükleer bombalarla vurma tehdidi de bir insanlık suçudur”

ABD ve İran arasındaki gerilimle ilgili ne düşünüyorsunuz. Sizce Washington yönetimi İran’a saldıracak kadar “cesur” mu?

Cindy Sheehan: O kadar cesurlar diyemem ama o kadar aptallar. Bu şimdiye kadar pek çok hata yapmış olan yönetimin en büyük hatası olur. Hükümetimin inanılırlığı ortadan kalkmış durumda. Irak işgalinin gerekçesi olarak sunulan “Saddam Hüseyin’in elinde kitle imha silahları var” yönündeki iddianın yalan olduğu ortaya çıktı. Bence İran’ın nükleer teknolojiye sahip olma hakkı var. Dünyada bu teknolojinin sadece enerji üretimi için kullanılması için yürürlükte olan denetim mekanizmaları var. Ben kişisel olarak nükleer teknolojiye karşıyım. Bunun gezegenimize zarar verdiğini düşünüyorum.

Bence İran’ı eleştirmeden önce kendi nükleer gücümüzü bir düşünmemiz lazım. Binlerce nükleer başlığımız ve onlarca nükleer reaktörümüz var. Sadece İran’ın üstüne gitmek yerine neden bütün dünyayı nükleer silahlardan arındırmıyoruz? İran’ın nükleer silah üretmemesi için onları nükleer bombalarla vurma tehdidine ne diyeceksiniz. İşte bu da ayrı bir insanlık suçu olur.

Birgün – 26 Şubat

Savaşsız bir dünyanın yolları arandı

UFUK KOŞAR

BAK’ın düzenlediği “Savaşsız Bir Dünya İçin 4. Uluslararası Buluşma” sempozyumunda konuşan “Barış Annesi” Cindy Sheehan, ABD yönetimini sert bir dille eleştirerek, Bush’un dünyadaki bir numaralı katil olduğunu söyledi.

Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu’nun (BAK) Bağdat’ta öldürülen Iraklı bilim insanı İsam El Rawi anısına düzenlediği “Savaşsız Bir Dünya İçin 4. Uluslararası Buluşma” önceki gün Taksim Square Hotal’de yapıldı. BAK’ın İstanbul’da ev sahipliği yaptığı buluşmaya, oğlunu Irak işgalinde yitiren ve Amerikalı savaş karşıtlarının simgesi haline gelen Cindy Sheehan, Filistin Sendikalar Konfederasyonu’ndan Wael Ali Natheef, Lübnan Araştırmalar Merkezi adına Wael Ali Natheef, Irak Üniversiteler Birliği Başkanı Dr. Ahmet Kemal, Irak Öğretim Üyeleri Derneği Temsilcisi Âmir El-İgaidi katıldı.

“DOĞRUYU SÖYLERDİ”

Savaş karşıtı aktivist, oyuncu Mehmet Ali Alabora ve gazeteci Murat Utku’nun moderatörlüğünü yaptığı buluşma, Dr. Ahmet Kemal’in, İslam El Rawi’yi anlatan bir konuşması ile başladı. İslam El Rawi’nin doğruyu söylemekten çekinmeyen bir bilim insanı olduğunu belirten Kemal, Irak işgaline karşı ve eğitim alanında çalışma yapan insanların bağımsız, özgür yaşabilmeleri için mücedele verdiği söyledi. Irak’ın iç ilişkilerinin işgalle birlikte karıştığından bahseden Kemal, öğretim üyelerinin çeşitli gruplar tarafından dövüldüğünü, kaçırılma olaylarının arttığını söyledi. İslam El Rawi ölümüyle ilgili hiç bir araştımada yapılmadığını da söyleyen Kemal, sadece cesedini almakla yetindiklerini belirtti.

“ÖZÜR DİLİYORUM”

Üniversiteye gitmek için askerlik yapmayı tercih eden oğlu Irak işgali sırasında ölen ‘Barış Annesi’ Cindy Sheehan’da, ABD yönetimini eleştiren bir konuşama yaptı. Bush’un saddamla aynı mahkemeye çıkarılması gerektiğini ifade eden Sheehan, Bush’un dünyadaki bir numaralı katil olduğunu söyledi. 700 bin masum Irak’lının işgalde hayatını kaybettiğinden de bahseden Sheehan, salonda kendisini dinleyen Iraklılara seslenerek, “Ülkemin yaptıklarından dolayı sizden özür diliyorum” dedi. Geceleri uyuyamadığını belirten Barış Annesi Sheehan, Bush’un uluslararası kurallara aldırmadığını, işgal sırasında bir çok insan hakları ihlanin ortaya çıktığını söyleyerek, “İnsanların öldürülmemesi için mücadele veriyorum” dedi. Irak’taki işgalin yalanlara dayanan bir savaş olduğunu vurgulayan Sheehan, ABD halkının kandırıldığını ifade etti.

Bush problemin sadece bir ucu olduğunu belirten Sheehan, “Bush gönüllü bir kukla ve ipini çekenlere göre hareket ediyor” diye konuştu.

ABD’lilerin yüzde 70’nin Bush’un politikalarını onaylamadığını söyleyen Sheehan, “Bush Irak’a 21 500 asaker yerleştirdi, aynı deliliği sürekli tekrar ediyor. Ve artık farklı sonuçlar çıkmaya başladı. Bush Yüce Divan’ı, kongreyi, işgalle ilgili insanların söylediklerini reddediyor, dinlemiyor” dedi. Savaşla mücadele için yeni insanlar yeni kültürlerin doğması gerektiğini söyleyen Sheehan, gezdiği, dolaştığı yerlede ABD karşıtlığının gittikçe arttığını ifade etti.

“ZALİM BİR SAVAŞ”

17 Mart’ta milyonlarca savaş karşıtlarının sokaklara çıkarak toplanması ve ses çıkarmasını isteyen Sheehan, “Benim oğlum öldüğünde veya bir Iraklı öldürüldüğünde hepimizin yürekleri sızlıyor, artık ayağa kalkıp bu yürekleri ortaya koyalım” dedi.

Irak Öğretim Üyeleri Derneği Temsilcisi Âmir El-İgaidi’de, Cindy Sheehan’ın oğlu Casey için “Keşke Irak’a ziyaretçi olarak gelseydi” dedi. ABD’nin insanlığa karşı durarak zalim bir savaş başlattığını, insanlık üzerinde büyük katkılar sunacak bir ülkenin yok edildiğini söyleyen El-İgaidi, “Iraklılar psikolojik sorunlarla karşı karşıya, elektriksiz yaşıyorlar, suları içilmeyecek bir halde, işsizlik çoğaldı ve gasp olayları arttı. Irak, Bush ve Blair gibi canavarların bir yer haline geldi” dedi.

Birgün – 26 Şubat

AMERİKALI ‘BARIŞ ANNESİ’ CINDY SHEEHAN, BİRGÜN’E KONUŞTU: Bush tam bir korkak, karşı görüşe dayanamıyor

ÖZLEM ZORCAN ANKARA
Küresel Barış ue Adalet Koalisyonu’nım davetlisi olarak Türkiye’ye gelen Amerikalı “Barış Annesi” cindy Sheehan, “Oğlum, Irak işgalinin haklılığına inanmıyordu. Irak’ta savaşmayacağı, sadece yemek yapacağı belirtilerek kandırıldı. Onun ölümünü televizyonda haberleri izlerken öğrendim” dedi. Çevirmen Canan Şahin’in katkılarıyla gerçekleştirdiğimiz röportajda, Sheehan, Irak İşgali’nden, ‘Barış Annesi’ olarak adlandırılmasına kadar gelişen süreci anlattı.

» Oğlunuz Casey orduya katılmaya nasıl karar vermişti?
Casey, 2000 Mayıs’ında orduya katıldı. Neden biliyor musunuz? Üniversite mezunu olabilmek için. Amerika’da üniversiteye gidebilmek için çok paranızın olması gerekiyor. Casey’e orduya katılırsa, üniversiteyi bitirebileceği ve hayatı boyunca görmediği kadar para kazanabileceği söylenmişti. Askere alma işlemi yapan subaylar, herhangi bir savaşa katılmasına gerek olmadığını, askeri araç teknisyeni ya da aşçı olabileceğini söylemişlerdi. Oğlum, bu savaşın haklılığına, doğruluğuna inanmıyordu. Ailemizden kimse inanmıyordu. Irak’a gideceğini öğrendiğimde karşı çıktım, ancak o durumda da emre karşı geldiği için hapse atılacaktı. Gitmek zorunda kaldı.

» Oğlunuz Casey’den ve ölümünü nasıl öğrendiğinizden söz edebilir misiniz?
Oğlum Casey, sakin ve dengeli bir çocuktu. İnandığı şeyleri içtenlikle savunurdu ama bunları yüksek sesle dile getirmez, yaşayarak hayatına geçirirdi. Komikti, gülmeyi güldürmeyi severdi. 4 Nisan 2004’te, saat 17’ye doğru CNN’i izliyorduk. Sekiz Amerikan Askeri’nin Bağdat’ta öldürülmüş olduğunu gördüm. Açıklaması imkansız ama o an, içlerinden birinin oğlum olduğunu anladım ve eşime dönerek, ‘o askerlerden biri Casey’ diyebildim. Eşim bunun mümkün olmayacağına beni ikna etmeye çalışsa da, yaklaşık dört saat içinde ordudan birileri gelip korkunç haberi verdi. Casey orada öldürülmüştü. Ruhumun bedenimden koptuğunu hissettim.

» Teksas’a Başkan Bush’un çiftliğine gitmeye nasıl karar verdiniz?
Casey’in ölümünün ardından, insanlara George Bush’un yalanları yüzünden hayatlarımızın mahvolduğunu anlatmak istedim. Bu çok zordu. Bir gün, Bush’u televizyonda gördüm. Irak’ta öldürülen askerlerin ailelerine sesleniyordu. Ailelerin ya da askerlerin isimlerini saymadı bile. Sadece, biricik evlatlarımızın okyanusun diğer ucunda, demokrasi ve özgürlük için savaştıklarını, huzurlu olmamız gerektiğini ve ölenlerin fedakârlıklarını onurlandırmak için gerekirse, diğer askerlerin de seve seve canlarını vereceklerini söyledi. îşte o an içim nefretle doldu. Bir tek annenin bile benim yaşadıklarımı yaşamasını istemem. Bir ülkeye saldırmaya, binlerce masum insanı öldürmenin ‘kutsal’h-ğına nasıl inanabilirdim?

» Sanırım böylece eyleme geçmeye karar verdiniz?
Evet. kesinlikle evet. Amerika için hiçbir tehlike oluşturmayan bir ülkeyi işgal etmenin nasıl bir haklılığı olabilir? ‘Artık yeter’ diyerek, Crawford’a Bush’un yanına giderek oğlumu ve diğer insanları ne uğruna ölüme yolladığını sormak istedim. Her gün masum insanların öldürülmesine nasıl göz yumduğunu bilmek istedim. 6 Ağustos Cumartesi günü, 125 kişilik bir grup ve 60-70 kişilik bir medya ekibiyle Crawford’a gittik. Beni içeri almayacağını biliyordum. Ben de tam kapısının karşısında bir kamp kurarak, benimle görüşünceye kadar hiçbir yere kı-mıldamamaya karar verdim.

» Başkan Bush sizinle görüşmedi. Neden?
Bush, kendisiyle ters düşen biriyle görüşebilecek cesarete sahip değil. Her şeyden önce o tam bir korkak. Etrafında, her dediğini onaylayan ve kendisini hiç sorgulamayan insanların varlığına alışmış. Duyduklarımın arasında şöyle şeyler var, Bush’a hoşuna gitmeyecek bir haber vereceklerse, bunu video ya da kaset kayıtlarıyla ya-pabiliyorlarmış. Kendisine karşı olan hiçbir görüşü duymak istemeyen Bush’a söz konusu haberi vermeye korkarak odaya giremiyorlar-mış. Demokrasi yüzde 50’nin bir üstüdür ve şu an Amerikalılar’ın yüzde 62’si askerlerimizin eve dönmesini istiyor; bunu duymak zorunda!

» Eylemleriniz bununla sınırlı kalmadı?
Evet, ayrıca, bireysel eylemler dışında örneğin ‘Altın Yıldız Aileleri’ adlı bir örgüt kurdum. İnsanlar internet sitemizi ziyaret edebilir, (www.gsfp.org.) Asker ailelerinin seslerini yükseltmeye çalışıyoruz. Barış için gazilerle ve Irak Savaş karşıtı Gazilerle ortak çalışan bir örgütüz. Savaşa karşıyız ve askerlerin bir an önce Irak’tan çekilmesini istiyoruz. Fikrimizi destekleyen her türlü grupla çalışmaya hazırız. Beyaz Saray’ın demir parmaklıklarına kendimi kiliüediğimde, ‘Biz, Beyaz Saray’ın önünde oturarak küçük bir yasa ihlalinde bulunuyoruz, ancak gerekçeleri yalan ve hala binlerce insanın hayatına mal olmaya devam eden, adımıza yapıldığı söylenen savaştan daha büyük yasa ihlali düşünemiyorum’ demiştim durum hâlâ böyle. Barış için bunca uğraş verilmesine karşın oğlum öldüğünde 615 olan kayıp sayısı bugün 650 binin üzerine çıktı.

» ‘Barış Annesi’ adlı bir kitap yazdınız. Nelerden bahsettiniz kitapta?
Zamanı geriye çevirip Başkan George W. Bush’la hesaplaşıyorum… Oğlumun Irak’ta ölümü beni intiharın eşiğine getirdi. Bir tane yerine bir kutu uyku hapı almamak için, kendimi her gece denetlemek zorunda kaldım. 2008 için başkan adayları olarak isimleri sık sık gündeme gelen Senatör Hillary Clinton ile Senatör John McCain’e ve eski Demokrat Parti başkan adayı Senatör John Kerry’den de söz ettim. Hillary Clinton ‘liberal bir elbise içindeki muhafazakâr’dır. Beyaz Saray’da başka bir güç tacirine gerek yok. Senatör McCain’in de yalancıdır. Ona ‘oğlum neden öldü?’ dediğimde bana ‘Korkarım bir hiç için öldü. Aynen Vietnam’daki arkadaşlarım gibi’ diye cevap verdi. Kamuoyunda yansıdığı gibi ‘İyi iş yapıyorsun, Amerika’nın senin sesini duymaya ihtiyacı var’ dediği asla doğru değildir.

Birgün – 27 Şubat

‘Bush bir numaralı terörist’

ÖZLEM ZORCAN ANKARA
Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu’nun ‘Savaşsız Bir Dünya İçin Uluslararası Buluşma’ davetlisi olarak Türkiye’ye gelen Amerikalı Barış Annesi cindy Sheehan’la görüşmemizin ikinci bölümünde, Irak işgalini, Amerika’daki durumu ve savaş karşıtı hareketin geldiği noktayı konuştuk.

Sheehan, dünyanın bir numaralı teröristi olarak neden Başkan Bush’u işaret ettiğini şöyle açıkladı: “Bush’u kendi terörist tanımına göre, terörist olarak tanımlıyorum, n Eylül saldırıları olduğunda, teröristleri masum insanları öldürenler olarak nitelendirmişti. Bugün ise Bush sadece Irak’ta 655 bin masum insanı öldürdü.”

» Irak’ta iç savaş yaşanıyor ve her geçen gün ölenlerin sayısı katlanıyor. İşgalin geldiği noktaya dair ne düşünüyorsunuz?
Amerika tam bir felakete sürükleniyor. Amerikan askerlerinin Irak halkını koruduğu doğru değil. Irak’ta var olan şey kaos, şiddet ve gittikçe kötüleşen yaşamlar. Amerika’nın Irak’a 21 bin 500 asker daha yollaması durumu asla iyileştirmeyecek aksine daha da kötü hale getirecek. Irak’taki sorunun çözümü, Irak halkı tarafından gerçekleştirilebilir. Irak’taki üç kadını idam edecek olan hükümet ve Saddam’ı idam etmiş olan hükümet Amerika’nın kuklalarıdır. Amerika orada olmazsa onlar da kukla olmayı sürdüremez. Amerikan askerleri derhal Irak’tan çekilmelidir.

» ABD’de savaş karşıtı hareketin geldiği nokta nedir?
Amerika’da gittikçe artan bir farkındalık var. Geçen ay 500 bin kişi işgale karşı yürüdük. 17 Mart tarihinde ise dünyayla aynı anda devasa bir gösteri düzenleyeceğiz. İnsanlar 200 şehirden otobüslerle Amerika Birleşik Devletleri’nin Washington kentine akacak. Seçim dönemi savaş karşıtı hareketi yavaşlatmıştı. Ancak demokratlar üzerinde baskı yaratmanın tek yolunun sokaklar olduğu fikri gittikçe yaygınlaşıyor. Bush, Kongre’den savaş için 100 milyar dolarlık bir bütçe daha istiyor. Hareketin görevlerinden biri, Bush’a karşı oy verilmiş olunan demokratlara bu parayı verdirmemek. Bush’un desteği şu anda yüzde 28-34 ara” sında değişiyor. Bu düşüş, savaş karşıtı bilincin artışını gösteriyor.

» Vietnam’dan Amerikan askerlerinin çekilmesini sağlayan hareketle, bugünkü savaş karşıtı hareketi kıyaslayabilir miyiz?
Savaş karşıtı hareket, Vietnam karşıtı hareket kadar güçlü değil. Vietnam işgali 14 yıl sürdü ve insanlar belli bir aşamadan sonra sokaklara çıktı. Irak işgali başlayalı ise 4 yıl oldu ve muhalefet, savaş başlamadan önce sokaklardaydı. 14 yıl beklemeyeceğiz. Güç ve kâr için yürütülen işgali durduracağız. Amerika savaşı zaten kaybetti. Koruyamadığı bir halk, her geçen gün ölen askerler bir zaferin resmi değil. Bush ve rejimi politik olarak yenildi. Şimdi ise askerleri geri getirme zamanı. Amerika’da savaş karşıtı hareketin çoğunluğunu oluşturan kadınlar, hareketi daha dirençli bir hale dönüştürüyor.

»’Dünyanın bir numaralı teröristi Bush’tur diyorsunuz, bunu açabilir misiniz?
Bush’un yaptığı kendi terörist tanımına göre, terörist olarak tanımlıyorum, n Eylül saldırıları olduğunda, teröristleri masum insanları öldürenler olarak nitelendirmişti. Bugün ise Bush sadece Irak’ta 655 bin masum insanı öldürdü. Irak’ta dünyanın gözleri önünde yaşanan bu durum Bush’un bir numaralı terörist olduğunun gerçek kanıtı. Bush, Irak işgali başlarken, konuşmalarında ‘asil’ nedenlerden söz ediyordu. Yüz binlerce insanı öldürmenin asil nedeni olamaz. Gerçek neden, hegemonya arzusu, kâr hırsı. Bush ve yandaşları, askerler dahil tüm insanları bu hırsın bir aracı olarak görüyor. Yalan söylenerek, kariyer vaatlerinde bulunularak savaşa götürülen yoksul gençler, savaş makinesinin birer basit parçası olarak görülüyor. İnsan hayatını belli hırslar uğruna araçlaştıran zihniyet, terörizmin doğduğu zihniyettir.

» Amerika’da demokratların savaş politikaları, Bush’a alternatif oluşturamıyor. Söz konusu durum, sorunun Bush’un ötesinde olduğunu düşündürtüyor. Ne dersiniz?
Sorun elbette yapısal. Savaştan kar eden kocaman bir sektör var. Uçaklardan mermilere, çoraplardan iç çamaşırlarına kadar askeri malzeme ve malları üreten, buralardan ettiği kârla yaşayan askeri endüstriyel bir kompleks var. Petrol şirketlerinin çokuluslu şirketlere devrini dört gözle bekleyen savaş lobisi var. Hem demokratlara hem cumhuriyetçilere kampanyalarında paralar akıtan lobiler, işgalin de destekçisi. Bu musluğu kesmemiz şart. Kongrenin ve senatonun ruhu savaş lobisinin esiri. Üretilen her uçağın ve savaş mühimmatının yaşamdaki karşılığı, kopan vücut parçaları ve yitirilen ruhlar. Vergilerimizin askeri harcamalar hanesine yazıldığı bu hesap defteri kapatılacak.

» Irak’a savaşmaya isteyerek giden askerler var mı?
Irak’a çok küçük bir azınlık isteyerek gidiyor. Onların dışında kalan hiçbir asker savaşmak istemiyor. Irak’taki Amerikan askerlerinin küçük bir kısmı vahşi olabilir, işkence yapabilir, öldürmekten zevk alıyor olabilir. Dünya kamuoyunda askerleri canavar olarak görmek gibi yanlış bir algılama mevcut. Bu gerçeği yansıtmıyor. Kanada’da göçmen olarak yaşamaya çalışan vicdani redçi-lerle ve aileleriyle ortak mücadele ettiğimiz askerler bunun göstergesi. Kampanyamızın en etkili olduğu alanlardan biri asker toplamayı engellemek. Askere yazılma oranı ciddi düşüş içinde, insanlar ölmek istemiyor. Askerierin çoğunluğu evine döneceği günü sabırsızlıkla bekliyor. İşgalden esas zevk alanlar ve vahşi olanlar Beyaz Saray’da ve Pentagon’da olanlar.

» Savaş karşıtı asker annelerinin harekete olan etkisi nasıl tarif edilebilir?
Oğlumu kaybettikten sonra, oğlum için savaşmama imkân yoktu. Öfkemi diğer insanların öfkeleriyle birleştirerek, başka bir dünya kurmaya kanalize ettim. Çektiğim acılar, feda ettiğim şey bugün savaş karşıtı her bir bireye itiraz etme gücü ve diğer insanlar için mücadele etme azmi sağlıyor. Hedefimiz hayatları kurtarmak, bir tek insanın dahi ölmesini istemiyoruz.

Birgün – 28 Şubat

Sloganımız ‘Kardeşimi öldüremezsin’ olmalı

ÖZLEM ZORCAN ANKARA
Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu’nun ‘Savaşsız Bir Dünya İçin Uluslar arası Buluşma’ davetlisi olarak Türkiye’ye gelen Amerikalı Barış annesi cindy Sheehan’la görüşmemizin son bölümünde, Türkiye’deki savaş karşıtı hareketin nasıl göründüğünü ve başka bir dünyanın mümkün olup olmadığını konuştuk. Sheehan, “Amerika’ya destek olan, yardım eden, işbirliği yapan her ülke Amerikan halkına, Amerikan askerlerine, Irak halkına ve en önemlisi kendi halkına zarar veriyor” dedi. Sheehan başka bir dünyanın mümkün olmasının yanı sıra gerekli de olduğunu vurgulayarak, “Vahşileşen ve çoğunlukla denetimsiz kalan hükümetimiz ve şirketlerimizce yoksullaştırılan ya da öldürülen insan ırkının masum üyelerini korumak zorundayız” dedi.

» ABD’de de savaşa karşı duruş nasıl gelişti?
Oğlumun ölümünden önce hiçbir savaş karşıtı gösteriye katılmamıştım. Amerikan halkı olarak derin bir uykudaydık. Ancak, Bush bize öyle bir tekme attı ki, hepimiz uyandık. 2003’te ülkemin Irak’ı işgal ettiğine inanamıyordum. Geldiğimiz noktada da, biliyoruz ki, barış hareketi üstün gelemedi. Türkiye, Fransa, Almanya gibi ülkeler halkların sesine kulak verip Irak’a asker göndermemiş olsa da, İngiltere, Fransa, İspanya gibi ülkeler Bush rejiminin suç ortağı oldu. Dünyada savaş karşıtı hareket arttı. ABD’de bu hareket Ağustos 2005’te büyük etkinlik kazandı. O zamandan beri binlerce insanın katıldığı gösteriler düzenledik ama Bush askerlerin geri çekilmesi isteğine kulak tıkıyor. ABD’de savaş aleyhtarı hareket zafer kazandı ancak isteklerimiz yerine getirilmiyor. Ülkemin sağduyuya kulak vermesini umut ediyorum.

»ABD’deki savaş karşıtı hareketi Türkiye’dekiyle kıyaslayabilir miyiz?
Türkiye’deki savaş karşıtı hareketin sokaktaki halini görmedim. Ama 1 Mart 2003’te teskereyi durduran ve Türk Hükümeti’nin savaş suçlarının büyük ortağı olmasını engelleyen bir öfkenin varlığından haberdarım. Türkiye’de tanıştığım herkesin dünya politikası hakkında çok bilinçli olduğunu gördüm. İnsanlarda gördüğüm enerjinin, barış mücadelesine adan-mışlığın göstergesi olduğunun farkındayım. Bizler, dünyanın her yerindeki barış kardeşleriyiz.

» Türkiye’deki hükümetin politikalarıyla ilgili neler düşünüyorsunuz?
Amerika’ya destek olan, yardım eden, işbirliği yapan her ülke Amerikan halkına, Amerikan askerlerine, Irak halkına ve en önemlisi kendi halkına zarar veriyor. Amerikan Hükümeti tek bir ülkenin itirazıyla zayıflayamaz. Bütün ülkeler işgalden desteklerini derhal çekmeli ve Amerikan, Irak halkının ve daha önemlisi kendi halklarının sesine kulak vermelidir. Amerikan Hükümeti üzerinde politik, diplomatik ve toplumsal baskı oluşturmalıdır. İtalya’daki hareket, Afganistan’dan askerlerin çekilmesi için başlattığı mücadeleyi kazandı. İngiltere’de her ne kadar Irak’tan çekilecek askerler Afganistan’a yollana-caksa da, Blair ve hükümeti üzerinde hiç dinmeyen güçlü bir baskı var.

» ‘En iyi Kızılderili ölü Kızılderili’dir diye bir söz var. Türkiye’de de ırkçılık ve ayrımcılık aynı mantık üzerinden söz konusu olabiliyor. Irkçılık ve savaş ilişkisine dair ne dersiniz?
Bu retorik, hepimizi insan vasfından uzaklaştıran aşağılık bir retoriktir. Başka kültürleri, dinleri, ırkları ve etnik grupları şeytanlaştırmak ve marji-nalleştirmek isteyenler, bizim hükü-metlerimizdir. Bana göre ve bu hareketin aktivistlerine göre, insanlar değerlidir ve eşittir. O yüzden sloganımız ‘Kardeşimi öldüremezsin’ olmalıdır. Liderlere karşı ırkçılığı besleyen savaşa karşı birleşmeliyiz ve tek ruh haline gelmeliyiz.

» Chavez’le görüştünüz. Latin Amerika’da Bush’un çok korktuğu bir hayalet dolaşıyor. Bu hayalet, savaş karşıtı hareketin ruhuna ne katıyor?
Olası ABD işgalinden tedirgin olan pek çok Venezuela vatandaşıyla görüştüm. Venezüella halkı çok öngö-rülü ve biliyorlar ki eğer ABD ülkelerini işgal ederse, bu onlara “özgürlük ve demokrasi” götürmek için olmayacak. Çünkü buna zaten sahipler. Ancak, daha önce de söylediğim gibi tek bir ülkenin direnişi yeterli olamaz. Latin Amerika’da olan ise bir blok olarak Amerikan emperyalizmine karşı direniştir. Ülkeler söz konusu emperyalizme karşı bloklar haline gelebilirse, yarattığımız baskı kazanmamızı sağlayacaktır. Politik ve ekonomik nedenlerle Amerikan emperyalizmine karşı net olmayan Avrupa Birliği ve üye ülkeleri kendi halklarının sesini dinlemelidir.

» Dünyada oluşan Amerikan karşıtlığına dair ne düşünüyorsunuz?
Amerikan düşmanı olmak gerekmiyor. Bush’a ve işbirlikçilerine karşı olmak gerekiyor. Her şeyden önce korkunç bir insanlık suçu işleyen ülkemin insanları adına sizlerden özür diliyorum. Kimi askerlerimiz çok kötü şeyler yaptı ve ben bundan da çok utanıyorum. Şimdi, İran’ın nükleer silahlanmayı geliştirmesi durumunda atom bombası kullanacağı söyleniyor. Bu bahaneyle yeni bir insanlık suçu işlenecektir. Buna izin veremeyiz. ‘Bush bunu yapacak kadar çılgın mı?’ diyorlar, ben gülüyorum. Bunun büyük bir hata olacağını söylüyorlar, ben de ‘Hatadan başka bir şey yapmıyor ki zaten’ diyorum. Yeni yıkımlar önlenmeli. Bush hakkında soruşturma açılmalı ve cezaevine girmeli, onu durdurmanın başka bir yolu yok.

» Başka bir dünya mümkün mü?
Kesinlikle mümkün ve aynı zamanda da gerekli. Ancak biz Amerikalıların, Irak ve insan hakları ihlalleri sorunlarını kendi yöntemlerimizle çözebileceğimize dair küstah fikrimizi aşana kadar olanaksız. Vahşileşen ve çoğunlukla denetimsiz kalan hükümetimiz ve şirketlerimizce, yoksullaştı-rılan ya da öldürülen insan ırkının masum üyelerini korumak zorundayız. Elimizdeki dünya bozuldu ve bizim yenisine ihtiyacımız var. İnsanlar çok basit şeyler istiyor. Toplumlarında güven içerisinde yaşamak, beslenebilmek, barınabilmek, temiz su içebilmek, dans edip gülebilmek, sevdikleriyle birlikte olabilmek istiyorlar. Aslında, dünyadaki tüm insanlar, biz Amerikalıların istediklerini istiyor.

» Son olarak ne söylemek istersiniz?
Şu çok önemli: Amerikan askerleri ülkelerine geri dönmek istiyor. Zaten askerler Irak’ta kaldıkça durum daha da kötüleşecek. 2. Dünya Sava-şı’nda faşizmi hezimete uğrattık ama bugün işgalciyiz. Bush, adam öldürmeyi alışkanlık haline getirdi. Kongre de kendisinin bu alışkanlığına para vererek yardımcı oluyor. Bu cinayetlerden bıktık. Ölen her Amerikan askeri ve her Iraklının yasını tutuyorum. Amerikan halkı, Bush yönetiminin dünyanın başına nasıl bir bela açtığını anladı artık. Ben tüm dünyanın iyiliğini istiyorum, mücadelem dünyadaki tüm çocukları kurtarmak içindir, sadece Hıristiyan ve beyaz çocukları kurtarmak değildir. Irak işgalinin yıldönümünde, 17 Mart’ta tüm dünyada vurgulamamız gereken, İran’ın işgalini önlemek olmalıdır. Bu konuda birlik olmak zorundayıZz

NTVMSNBC– 27 Şubat

ANKARA – Cindy Sheenan, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi (SBF) İnsan Hakları Merkezi, Küresel Barış ve Adalet Komisyonu ile SBF Öğrencileri Dayanışma Derneği tarafından Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde düzenlenen “Savaş Karşıtı Buluşma” başlıklı panelde konuştu.ABD Başkanı George W. Bush’un “adam öldürmeyi alışkanlık haline getirdiğini” savunan Sheenan, “Bu alışkanlığın önlenmesi için Kongre tarafından Bush’a para verilmemesi” gerektiğini söyledi.
ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney’in bütün dünyayı dolaşarak İran’ı nükleer savaşla tehdit ettiğini iddia eden Sheenan, “Böyle bir hareket insanlığa karşı yeni bir suç olacaktır. Bu, bölgeyi yıkıma uğratacaktır. İran’ın işgal edilmemesi için birlik olmamız gerekiyor” diye konuştu.

“Bush’un görevden alınması ve cezaevine gönderilmesi gerektiğini” savunan Sheenan, “Bu kişiyi durduracak tek hareket budur. ABD hükümetinin yaptığı hoşunuza gitmeyebilir. Ama bu, sizin Amerikan düşmanı olmanızı gerektirmiyor. Biz Bush’a karşıyız. Çünkü Bush bütün dünyayı yıkıma uğratmak istiyor” dedi.

Giydiği tişörtte İngilizce ve Arapça olarak “Sessiz kalmayacağız” yazdığını belirten Sheenan, “Irak Savaşı öncesinde Türk halkı da sessiz kalmadı, Irak işgalinin 4. yıl dönümünde 17 Mart’ta da kitlesel olarak insanlar sokağa dökülerek savaşa karşı seslerini tekrar yükseltecekler” diye konuştu.

KESK Genel Başkanı İsmail Hakkı Tombul da Irak Savaşı öncesinde ABD ile savaşa girme konusunda bazı pazarlıklar yapıldığını iddia etti. Tombul, 1 Mart Tezkeresi TBMM’de oylanırken on binlerce kişinin alanlarda buluşarak tezkerenin reddedilmesine katkıda bulunduğunu söyledi.

Tombul, “Bu nedenle Türkiye’de Irak Savaşı’ndan dolayı yaşamını yitiren herhangi bir askerimizin ağlayan annesi yok” dedi.

SBF Öğretim Üyesi Doç. Dr. Filiz Çulha Zabçı, günümüzde yaşanan savaşlarda sivillerin ölümünün geçen yüzyıla oranla gittikçe arttığını belirterek, Irak’ta savaşın başından beri 650 bin insanın hayatını kaybettiğini ifade etti.

“ABD’nin hegemon bir düşünce içerisinde olduğunu” söyleyen Zabçı, ABD’nin ekonomik alanda önüne Çin gibi başka güçler çıktığı için kendini güçlü göstermek amacıyla askeri gücünü kullandığını ileri sürdü.

‘KÜRESEL KALP İNTİFADASI’
Gazeteci-yazar Ece Temelkuran da Türkiye’deki savaş karşıtlarının “1 Mart tezkeresini nasıl durduklarından tüm dünyanın hayranlıkla bahsettiğini” belirterek, “Çünkü kalplerimiz, dünyadaki bütün diğer kalplerin adreslerini bulacak kadar diri ve güçlü” diye konuştu.

Temelkuran, “Bizler evimizdeyiz ama evinde olmayan bir tek kişi var o da George Bush’tur. İnsan kalbine tutunursa kazanır. Bu küresel bir kalp intifadasıdır” dedi.

Sabah – 28 Şubat

Kimin adına?

Umur Talu

Basit bir soru sormalıyız.
Soru; kelime sayısı, cümle yapısı bakımından basit elbette.
“Türkiye, İran’a saldırı için bir söz verdi mi?”

Daha uzatmak isterseniz…
“Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve millet adına, hükümet ve(ya) Genelkurmay, ABD (ve İsrail’e) vaat ve(ya) taahhütlerde bulundu mu?”
Daha yeni sızan bir gizli rapora göre, ABD Genelkurmay Başkanı Pace dahi, ülkesinin başka bir savaş yürütecek kapasitesinin erozyona uğradığını, risklerin büyüdüğünü, ordunun kapasitesinin sınırlı olduğunu Kongre’ye bildirmişken, savaş tamtamları nasıl yoğunlaşıyor?

ABD, bu kez Türkiye’den belli vaat ve taahhütler almadan herhangi bir İran saldırısını aşırı riskli bulur.
ABD (veya İsrail) uçakları tarafından yapılacak bir bombardımanın orada kalmayacağı bir yana; o uçakların uçuşu için dahi Türkiye (hava sahası, hatta toprakları) gerekli olur.
ABD ve İsrail’den İran’a muhtemel bir saldırının kokusu artarken, Türkiye’den herhangi bir güvence verilmiş midir?

Hakiki bir demokraside bu soruların peşine düşülür.
Bir tarafta hükümeti sorgulayamayan bir kısım medya;
Bir tarafta Genelkurmay’ı sorgulayamayan kısım kısım medya;
Bir tarafta hükümete “embedded” olmuş, yanaşmış, yapışmış bir kısım liberallik, demokratlık vesaire;
Bir tarafta askere “embedded” olmuş, ilişmiş, amade olmuş bir kısım milliyetçilik, ulusalcılık, muhalefet partiliği vesaire; Bunu doğru dürüst sorgulayabilir mi?

İsimleri de açıkça yazalım:
Recep Tayyip Erdoğan‘ın başkanlığındaki hükümet ile Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ ın başkanı olduğu Genelkurmay yahut bizzat her iki (veya bir) isim, devlet adına, millet adına, gelecek adına ABD’ye (ve/ya İsrail’e) İran’a bir saldırı için herhangi bir vaatte, taahhütte bulundu mu?
Türkiye hava sahası (koridoru);
Türkiye’deki üsler;
Türkiye’den uçak havalanması;
Üslerin takviyesi;
İncirlik’teki nükleer başlıkların kullanılması;
Sınır operasyonları;
Ve bir gün gerektiğinde, kara çatışmalarına, asker konuşlanmasına ve asker sevkine dair, bir vaatte veya taahhütte bulundular mı?

Sınırımızdaki bir ülke daha saldırı, savaş kapsamına alınmak isteniyor.
Bir saldırıyı hak ettiğini yahut hak etmediğini düşünebilirsiniz.
Ama, kendileri istedikleri gibi nükleer silah geliştiren ve kullanabilen, denetime kapayabilenlerin; hatta bunlardan ülkenize depolayanların, başka devletlerin nükleer silah geliştirme ihtimali üzerine, sizi de uzun, tahrip edici savaşlara sürükleyebilecek şımarık niyetleri karşısında kendi liderliklerinizi sorgulayabilmelisiniz.
Hükümetiniz ile Genelkurmay’ın, bu toplumu binbir gerilimde tutan bir sürü çatışmanın tarafı gibi görünürken, bu meselede uzlaşıp uzlaşmadıklarını; bunun, başka konulara da yansıyabilecek nasıl bir mutabakat olabileceğini merak etmelisiniz.
ABD (ve/ya İsrail) ile, ne tür pazarlıklar yapıldığını dert etmelisiniz.
Meclis de bunun için vardır; bunun için adı Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir, bunun için orada “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” yazar.

Soru şu:
Herhangi bir vaat veya taahhütte bulundunuz mu?
Bir mutabakatınız oldu mu?
Kimin adına! (umur Talu-Sabah)

Birgün – 6 Mart

Bağcılar’da barışa BAK

UFUK KOŞAR
Mor ve Ötesi grubu BAK’ın başlattığı ‘Dön Evine Bush’ kampanyası çerçevesinde Bağcılar’da ‘Küresel Barış İstiyoruz’ konseri verdi.

Yürüttüğü savaş karşıtı çalışmalarla Irak’taki işgale karşı ses olan Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu, önceki gün Bağcılar Olimpik Spor Salonu’nda “Küresel Barış İstiyoruz” temalı bir konser düzenledi. ABD’li savaş karşıtlarının simgesi cindy Shee-han’ın da katıldığı uluslararası sempozyumdan sonra, 17 Mart Küresel Eylem Günü’ne kadar sürdürecekleri ‘Dön Evine Bush’ kampanyasıyla çalışmalar yürüten BAK, önemli bir etkinliğini de Bağcılar Belediyesi’nin katkılarıyla gerçekleştirdi.

Mor ve Ötesi grubunun sahne aldığı ‘Küresel Barış İstiyoruz’ konseri binlerce kişinin katildığı, savaş karşıtı bir gösteriye dönüştü. Genci, yaşlısı binlerce kişi hem “Irak halkı yalnız değildir! Hepimiz Iraklı Filistinliyiz!” sloganları attı hem de Mor ve Ötesi şarkılarını hep birlikte söyledi.

Savaş karşıtı görüntülerin de gösterildiği konserde, BAK aktivisti ve oyuncu Mehmet Alabora salondakilere barış sloganları attırarak, 17 Mart mitingine hazırlık slogan atölyesi yaptırdı. Barışarock gönüllülerinin de katıldığı konserde savaş karşıtı bir konuşma yapan BAK aktivisti ve oyuncu Görkem Yeltan, ABD’nin Irak’ı yerle bir ettiğini, işgalin 21. yüzyılın en büyük haksızlığı olduğunu belirtti. Irak’ta onbinlerce bebek, kadın, yaşlı, gencin öldürüldüğünü ifade eden Yeltan, ABD’nin, İngiltere’nin, işgale destek veren ülkelerin kitsel bir cinayet işlediğini söyledi.

GERÇEK DERDİ, IRAK PETROLLERİ
Tüm dünyada işgale karşı bir direniş ortaya çıktığını söyleyen Görkem Yeltan, “Bu, nereye kadar, ne zamana kadar devam edeceği belli olmayan işgale, daha başlamadan önce direndik. Çünkü tüm dünya bir şeyi çok iyi biliyordu: Bush, yalan söylüyordu. ABD’nin petrol ve silah şirketleri açısından Irak halkının refahı, Irak’ta demokrasinin darlığı, Irak’ta kitle imha silahı olup olmadığının bir önemi yoktu. Bunlar savaş yalanlarıydı. Bush’un gerçek derdi Irak’ın petrolleriydi” diye konuştu.

Bush’un ve ABD yönetiminin Irak’taki en büyük başarılarının, katliam ve savaş suçları olduğunu vurgulayan Yeltan, “İşte Bush’un bir başka başarısı da Birleşmiş Milletler Irak’ta insani kriz uyarısı yapıyor. Yaklaşık 2 milyon Iraklı iç göçe maruz kaldı, evinden, ailesinden, çevresinden kopartıldı. 2 milyon Iraklı ise başka ülkelere kaçmak zorunda kaldı. Ama her şeye rağmen Irak halkını, Irak halkının onurunu teslim alamadılar” dedi.

Yeltan, şunları söyledi: “Savaş karştlarıyla birlikte tek bir gün ara vermeden savaşa karşı kampanya yapıyoruz. Ve kampanyalarımız boşa gitmiyor. Hiçbir eylemimiz, şarkımız sözümüz, sloganımız boşa gitmiyor. Küresel savaş karşıtı hareket kazanıyor.

Bush’un generalleri, Irak’ta savaşı kaybetmek üzere olduklarını açıklıyorlar. Ve en önemlisi Bush2un kendisi, Irak’ta işlerin iyi gitmediğini itiraf etmek zorunda kaldı. Bu başarı, Irak halkının direnmekten vazgeçmemesi nedeniyle elde edildi.

17 MART’TA KADIKÖY’DEYİZ
Kendilerini evrenin efendisi sanan savaş patronlarına karşı bizlerin, sıradan insanların küresel direnişi yanıtların en büyüğü, en önemlisini verdi. Bu yanıt, her yıl tüm gezegende birden aynı anda yankılanıyor. Savaşı durdurmak için, Irak halkıyla dayanışmak için, önümüzde çok önemli bir fırsat var.

17 Mart Cumartesi günü, Kadıköy’de tüm dünyadaki savaş karşıtlarıyla aynı günde, barış isteyebileceğimiz gözterimiz var. Bu gösteride ne kadar kalabalık olabilirsek, hükümete ABD ile İsrail’le askeri ilişkilerini askıya al diyebiliriz. Bunu başarabilirsek, sadece Irak halkına en ihtiyaç duyduğu, en önemli desteği, insanlığın Irak’ı unutmadığını kanıtlayan dayanışma dolu desteği vermiş olmayacağız.”

Konuşmanın ardından Mor ve Ötesi grubu konsere gelenlere eğlenceli anlar yaşatarak, 9-10-11 Mart’ta Kadıköy’de kurulacak Barış Panayırı’na çağrı yaptı.

Bilgi Beykoz – 4 Mart

Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu’nun ‘Savaşsız Bir Dünya İçin Uluslararası Buluşma’ konulu toplantı dizisi için İstanbul’a gelen Amerikalı savaş karşıtı anne Cindy Sheehan 25 Şubat’ta Kadıköy’deydi. Oğlunu Irak savaşında kaybeden Sheehan’ın izleyicilerin sorularını da yanıtladığı söyleşi Müjdat Gezen Tiyatrosunda gerçekleştirildi.
Açış konuşmasını Müjdat Gezen’in yaptığı söyleşiye Kadıköylü savaş karşıtları yoğun ilgi gösterdi. Müjdat Gezen, savaş karşıtı olmanın bir meziyet değil her insanın sahip olması gereken bir özellik olduğunu söyledi.

Savaş karşıtı hareketin simgelerinden biri olan Amerikalı anne, oğlunun Irak’ta ölmesinden sonra yaşamının değiştiğini, artık tek amacının savaş karşıtlığının yaygınlaşması olduğunu söyledi. Sheehan, “İki kez seçim kaybetmesine rağmen hileyle yönetimde kalan Bush bir delidir. Amerikan halkı böyle düşünüyor. Bush’un değişeceğini sanmak büyük yanılgı. O, bir numaralı katildir, Dünyanın ondan kurtulması gerekir. ABD’de savaş karşıtlığı giderek gelişiyor, 17 Mart’ta tüm dünyayla aynı anda yapılacak etkinliğe yoğun bir katılım bekliyoruz. Tüm Dünyada savaş karşıtlarının vereceği desteğe ihtiyacımız var.” dedi. Bir soru üzerine, küresel “barış” ile “adalet” arasında doğrudan ilişki olduğunu söyleyen Sheehan, “Biz Amerikalılar çok et tüketiriz. Sadece Amerikalıların et ihtiyacını karşılamak üzere yetiştirilen sığırları beslemek için yapılan harcamayla dünyada açlık ortadan kaldırılabilir” dedi. Dünyanın en zengin ülkesi olan ABD’de bile milyonlarca evsizin, yoksulun yaşadığını; savaşların eşitsiz paylaşımın sürdürülebilmesi için yapıldığına inandığını söyledi.
Cindy Sheehan, 26 Mart’ta Ankara’da, 27 Mart’ta İstanbul Galatasaray Üniversitesi Ortaköy kampusunda olmak üzere iki söyleşiye daha katılacak.
Sheehan, 27 Mart Salı günü saat 19.00’da Galatasaray Meydanı’nda Iraklı kadınlarla dayanışma amacıyla yapılacak meşaleli eylemde yine İstanbullu savaş karşıtlarıyla birlikte olacak.

Toplantıya katılan Mehmet Ali Alabora, “Savaş karşıtı hareketin en önemli özelliği kahramansız bir hareket olmasıdır. Sanatçı değil eczacı ya da marangoz olsaydım da savaş karşıtı olurdum.” dedi.

Toplantının sonunda Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu adına konuşan Mehmet Demir, önümüzdeki günlerde yapılacak Küresel BAK etkinlikleri ile ilgili bilgi verdi. Demir, savaş karşıtlarını yalnız etkinliklerinin izleyicisi olmaya değil, aynı zamanda katılımcısı olmaya çağırdıklarını söyledi.

Bağcılar Belediyesi web sitesi – 4 Mart

Küresel Barış Konserine büyük ilgi

Bağcılar Belediyesi ve Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu işbirliği ile düzenlenen ‘Küresel Barış Halk Konseri’ne vatandaşlar büyük ilgi gösterdi.

Sunuculuğunu sevilen sanatçılarımızdan Mehmet Ali Alabora ve Görkem Yeltan’ın yaptığı programa Belediye Başkanı Feyzullah Kıyıklık ve Araştırmacı Yazar Abdurrahman Dilipak da katıldı.

Programda bir konuşma yapan Belediye Başkanı Feyzullah Kıyıklık, “ Biz inanıyoruz ki, güzellikler paylaştıkça çoğalır, acılar ise paylaştıkça azalır. Her zaman olduğu gibi şimdi de daha fazla bilgi, daha fazla sevgi, daha fazla cesaret ve daha fazla empatiye ihtiyacımız var. Farklılıklarımıza rağmen barış içinde bir arada yaşama iradesinin oluşturacağı bereket ortamında, sinerji ortamında, el ve gönül birliği ile bu demir dağı aşabilir, karanlıkları aydınlığa dönüştürebiliriz” dedi.

Zaman – 4 Mart

Istanbul, Bagdat olursa

EMINE DOLMACI

Komsu ulke Irak’in basina gelenler, bombalarla yerle bir olmus Bagdat’in aynisi, Istanbul’un basina gelirse ne yaparsiniz?

Cok uzakta degil, hemen yanibasimizdaki Irak, dort yildir her gun olum ve yikimla pencelesiyor. Cografi olarak yakin olsak da, oradakilerin acisina cok uzagiz.

Gunesli bir Istanbul sabahi, her zamanki gibi Salacak’ta sabah yuruyusune cikmisti. Ama piril piril denizi, serin sabah gunesi ve martilariyla Bogaz her zamanki gibi degildi. Kiz Kulesi’nin uzerinden savas ucaklari vizir vizir geciyor, hedefleri belli belirsiz sehre bombalar iniyordu. Istanbul, topyekun bir bombardiman altindaydi.

Siz, Istanbul’un isgal edildigini dusundunuz mu hic? Dun, Afganistan’a, Irak’a ugrayan isgal, Bagdat’in binlerce yillik tarihi ve kulturel varliklarini yerle bir eden savas, bizim kentimize de ugrayabilir.

Bu tez, Kuresel Baris ve Adalet Koalisyonu’na (Kuresel BAK) ait. Irak’in isgalinin dorduncu yildonumunde gerceklestirilen etkinlikleri ‘kent’ temasi altinda isleyen orgut, Istanbul’un tarihî ve kulturel acidan onemli on merkezini bombalarin hedefi yapti.

Aralarinda Bogazici Koprusu, Bozdogan Kemeri, Ortakoy Camii, Zeyrek Camii, Surlar, Kiz Kulesi, Rumelihisari, Haydarpasa Gari, Galata Kulesi’nin bulundugu tarihî mekanlar, savasa karsi duyarlilik icin sergilenecek.

11 Eylul 2001 tarihi ABD icin oldugu kadar tum dunya ulkeleri icin de bir donum noktasi oldu. Bu saldiridan sorumlu tutulan ulkeler, herhangi bir delil bulunmasa bile, bunun faturasini odediler ve odemeye devam ediyorlar. Bundan payini alan ilk ulke, 7 Ekim 2001 tarihinde ABD ordularinin hedefi olan Afganistan’di.

‘Taliban’ ve ‘Usame bin Ladin’ sebep gosterilerek baslatilan ‘Sinirsiz ozgurluk savasi’ operasyonu, binlerce kisinin olumu, 6 milyon multeci ile sonuclandi. Arkasindan, 19 Mart 2003 tarihinde, ‘kimyasal silahlar’ gerekcesiyle Irak’in isgali geldi.

Irak’ta dort yil boyunca devam eden savas, 650 bin can aldi. Ulkenin onemli kentlerinin tarihi, kulturu ve altyapisi, egitim ve saglik hizmetleri tamamen tahrip edildi. Yine benzer bir gerekce ile Iran’in ismi telaffuz ediliyor.

Komsu olmasak, yakin cografyalari paylasmasak bile, icinde olum, kan ve gozyasi olan savas, hicbir insanin ve ulkenin vicdanindan uzakta degil. Bu dusunceden hareket eden Kuresel Baris ve Adalet Komisyonu, dort yildir surdurdugu baris etkinliklerinde, bu defa Bagdat’la Istanbul’u eslestiriyor.

“Istanbul’dan Bagdat’a baris koprusu” sloganiyla gerceklestirilen etkinliklerde, yikima ugrayan kentler ve o kentlerde yok olan hayatlar ve kulture dikkat cekiyor.

Greenpeace, Bilgi Universitesi, Uluslararasi Af Orgutu, Mazlum-Der, Turkiye Mimar ve Muhendisler Odasi (TMMOB) gibi orgutlerin de destegiyle gerceklestirilen etkinlikler arasinda Kadikoy Iskele Meydani’nda 9-11 Mart tarihleri arasinda kurulan ‘Baris Panayiri’ da yer aliyor.

Programin sona erdigi 17 Mart kuresel eylem gununde ise ABD’nin onemli merkezleri dahil olmak uzere dunyanin cesitli bolgelerinde eszamanli gosteriler duzenlenecek. Protestolarin Turkiye ayaginin gerceklestirilecegi Kadikoy Meydani’ndaki etkinliklerde ‘Hepimiz Irakli’yiz’ ve ‘Don evine Bush’ temalari islenecek.

Kuresel BAK sozcusu Tayfun Mater:

Kentler ve uygarliklar yok ediliyor

Hem Turkiye’de hem de kuresel anlamda, savas karsitlari ve baris yanlilariyla yaptiginiz etkinliklerden beklentiniz nedir? ABD veya ABD Baskani George W. Bush’a direkt bir mesajiniz var mi?

Bizim cok somut bir hedefimiz var. ABD’nin Irak isgaline derhal son vermesini, Irak’i hemen terk etmesini istiyoruz. Bu kuresel savas karsiti hareketin de temel hedefi. Amacimiz, bu talepler etrafinda toplumsal muhalif ruh halini daha da yayginlastirmak, savas karsiti ofkenin uluslararasi bir dayanisma hareketi olarak her ulkenin egemenlerini Bush’un savas koalisyonundan kopmaya zorlayacak kitlesel gosterileri daha da buyutmek.

Etkinliklerinizi ABD’nin Irak’i isgalinin dorduncu yilinda ‘kent’ temasi etrafinda sekillendirdiniz, vurgu neden kentlere?

Gecen sene ilk kez duzenledigimiz Baris Panayiri bu yil kent temasini isleyecek. Ama bu siradan bir kent temasi degil. “Bagdat Istanbul olsaydi, Istanbul Bagdat olsaydi” sorusunun yaygin bir bicimde sorulmasini saglamak istiyoruz. Bagdat uygarligin besIklerinden birisi. Ama ABD, Irak’ta sadece insanlari oldurmuyor. Insanligin evrensel mirasini da yok ediyor. Kutuphaneler, tarihî eserler, insanlik kulturunun binlerce yillik deney birikimi de bir kentle birlikte olduruluyor. Buna seyirci kalamayacagimizi vurgulamak istedik.

Istanbul’daki onemli merkezlerin, ‘bombalanmis afisleri’ bu etkinlikteki temalardan biri olacak, bununla hedeflediginiz nedir?

Savasin acimasizligini, Irak halkinin yillardir maruz kaldigi ikiyuzlu isgalin yarattigi yikimi teshir etmeyi amacliyoruz. Irak’in kentleri insansizlastiriliyor, insanlar kentsiz birakiliyor. Kusaklar boyu harcanan emegin urunu yok ediliyor. Ve bu savas cok uzak bir yerde degil, hemen yani basimizda yasaniyor. Biz Turkiye’de halkin buyuk bir cogunlugunun savasa karsi ciktigini biliyoruz. Ama Bagdat’in bizim Bagdat’imiz, Haydarpasa’nin Iraklilarin Haydarpasa’si oldugunu gostermek istiyoruz.

ABD, Afganistan ve Irak’tan sonra Iran uzerinde planlar kuruyor. Kuresel hareketin eylemleri ne kadar etkili oldu, bundan sonra etkisini gosterecek mi?

Hareketimiz cok etkili. 2006 yilinda, soylediginiz kampanyalar, kuresel savas karsiti hareketin politik talepleri olarak cok onemli bir etki olusturdu. Bush, Kongre secimlerini kaybetti. Donald Rumsfeld istifa etmek zorunda kaldi. ABD’nin daimi Birlesmis Milletler temsilcisi John Bolton istifa etmek zorunda kaldi. Bush, ilk kez “Irak’ta durumun kotu oldugunu” itiraf etti. Magrur savas sahinleri neresinden baksaniz dokuluyorlar. Biz kuresel direnisi buyutmeye devam edecegiz, sadece baska bir sansimiz olmadigi icin degil, kazanma ihtimalimiz cok yuksek oldugu icin de.

Zonguldak Bilgi Com – 8 Mart

Süleyman Aktaş

3 Mart, 263 işçinin öldüğü Kozlu Grizu Faciasının yıldönümüydü.

Aynı gün Kilimli’de bir maden ocağında 2 işçi gaz zehirlenmesinden hayatını kaybetti.

Maden Şehitleri Anıtı önünde yapılan anma etkinliğine katılımın az olması çok üzücüydü. Özellikle işçilerin olmayışı da ayrı bir handikap. Grizu Faciasına ölenlerin isimlerinin yazılı olduğu dövizlere bereket onar onar isimler yazılmıştı. Birde her ölen işçinin ismi bir dövize yazılsaydı, 263 dövizi taşıyacak kimseyi bulanamayacaktı. Ölen madencilerimizin kemikleri sızlıyordur.

Geçen haftaki yazımda 20 M 20 kampanyasından bahsetmiş ve bu kampanyanın Zonguldak’ta başlayacağını duyurmuştum.

20 M 20, yani 20 Mart saat: 20.00

Irak’ın işgalinin 4. yıl dönümü.

Demokrasi Platformu tarafından yapılan basın açıklamasıyla Zonguldak’ta da bu kampanya başlatıldı.

Kampanya kapsamında broşürler, afişler, bildiriler hazırlanarak tüm Zonguldak’a dağıtılacak.

11 Mart Pazar günü saat: 18.00’de savaşın yıkımlarını ve yaşanan acılarını anlatan bir sunumların yapılacağı bir toplantı düzenlenecek. Bu toplantıya Murat Utku ile Stefo Benlisoy katılacak.

12 Mart 2007 Pazartesi günü saat 12.00’de Madenci Anıtında basına ve halka açıklama gerçekleştirilecek.

17 Mart 2007 tarihinde Kadıköy Mitingine katılınacak.

Ve 20M20… 20 Mart günü saat 20.00’de, ABD’nin Irak’ı bombalamaya başladığı gün ve saatte meşaleler yakılacak, düdükler çalacak, bir ışık yakacak, bir ses verecek ve İŞGALE VE SAVAŞA DUR denilecek.

Savaş karşıtı eylem, açıklamalarıyla gündeme gelen Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu (BAK) bu kampanyanın en etkin örgütlülüğüdür.

ABD’nin İngiltere ve diğer ülkelerle gerçekleştirdiği küresel zalimlerin ve egemenlerin koalisyonuna karşı Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu da 2003 yılı Haziran ayında, tüm dünyada Tarık Ali, Howard Zinn gibi aydınlar tarafından imzaya açılan bir metnin Türkiye’de de imzaya sunulmasıyla kuruldu. Yüzlerce aydın, sendikacı, yazar, gazeteci, sanatçı, akademisyen, bilim insanı, muhalif, politikacı bir araya gelerek bu etkin savaş karşıtı hareketi oluşturdular.

27 Eylül 2003 Irak’ta İşgale Son Filistin’e Özgürlük, 20 Mart 2004 Irak işgaline Son, 5 Mayıs 2004 Gelme Bush, 4 Ekim 2004 Bush’a Hayır, 19 Mart 2005 İşgale Son, 4 Nisan 2005 Bush Yargılansın, 24 Eylül 2005 Irak’ta İşgale Karşı Küresel Eylem Günü, İran Irak Olmasın, İsrail’i Durdurun ve en son olarak da Dön Evine Bush gibi kampanyalar yürütmüş ve bu kapsamda yüzlerce etkinlik düzenlemiştir.

Küresel Barış ve Adalet Koalisyonunu (BAK) her yıl mart ayında (17 Mart ile 20 Mart arasında) Kadıköy’de mitingler gerçekleştirmektedir. Gerçekleştirilen tüm mitinglere ben de katılmıştım.

Küresel BAK 24 Şubat’ta Taksim Square’de dördüncü “Savaşsız Bir Dünya İçin Uluslar Arası Buluşmayı” gerçekleştirdi. Sunumunu Mehmet Ali Alabora’nın yaptığı bu toplantıda Amerika’dan Barış annesi Cindy Sheehan, Irak’tan Amir El – Igaidi, Filistin’den Wael Ali Natheef ve Lübnan’dan Dr. Ali Fayyad buluşmada dünya ve Ortadoğu’daki politik durumları, savaş ve direnişi anlattılar.

Bu yılda 20 M 20 kampanyası kapsamında 17 Mart 2007 tarihinde Kadıköy’de Irak İşgaline Karşı Küresel Eylem

Mitingi düzenlenecek. Bu mitinge her yıl olduğu gibi Zonguldak’tan da katılım sağlanacak.

Irak’taki savaşa seyirci kalmamak için savaş karşıtlarının seslerine ses vermek gerekiyor.

www.savasadur.de adresinden savaşa halen hayır demediniz mi?

Ankara Üniversitesi – 8 Mart

Ankara Üniversitesi > Ünihaber > 2007 > Sayı 81 (15 – 28 Şubat)

ABD’li Savaş Karşıtı Cindy Sheehan, Ankara Üniversitesi’nde

Oğlu Casey Irak Savaşı’nda öldürüldükten sonra ABD’deki savaş karşıtı hareketin simgesi haline gelen “Barış Annesi” Cindy Sheehan, 26 Şubat 2007 tarihinde Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde SBF İnsan Hakları Merkezi, Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu ile SBF Öğrencileri Dayanışma Derneği’nce ortaklaşa düzenlenen “Savaş Karşıtı Buluşma” konulu panele katıldı.

Mülkiyeliler Birliği Başkanı Ali Çolak’ın yönettiği, Gazeteci-Yazar Ece Temelkuran, KESK Genel Başkanı İsmail Hakkı Tombul ve Siyasal Bilgiler Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Filiz Çulha Zabcı’nın da konuşmacı olarak katıldığı panelde ABD Başkanı Bush’un politikalarını eleştiren Sheehan, Irak’ta yeni cinayetlerin önlenmesi konusunda tüm dünyanın birlik olması gerektiği mesajını verdi. Oğlu Casey öldürülmeden önce herhangi bir savaş karşıtı gösteriye katılmadığını belirten Sheehan, tüm dünyada olduğu gibi ABD’de de savaş karşıtı çok sayıda gösteri yapıldığını, son seçimlerde parlamentoyu Bush’un rakiplerinin kazanmasına rağmen hala savaş karşıtı harekete destek verilmediğini söyledi.

Askerler Irak’ta kaldıkça durumun giderek kötüleşeceğini, oradaki askerlerin de evlerine dönmek istediklerini belirten Sheehan, tüm dünyanın Bush rejimine karşı çıkması gerektiğini belirterek “Biz bu cinayetlerden bıktık” dedi. ABD Kongresi’nin de artık Irak’taki savaş için para vermemesi gerektiğini ifade eden Sheehan, tüm dünyada düzenlenecek savaş karşıtı mitinglerde, İran’ın işgal edilmemesi çağrısı yapmak gerektiğini, İran’ın işgal edilmesinin Ortadoğu’yu felakete sürükleyeceğini vurguladı. Bush hakkında soruşturma açılıp cezaevine gönderilmesi gerektiğini de söyleyen Sheehan “Maalesef kendisini durduracak tek şey budur” dedi. Kendisinin de ABD’li olduğunu hatırlatan Sheehan sözlerini, “Biz ABD’ye karşı değiliz, biz Bush’a karşıyız. Çünkü Bush dünyayı felekate sürüklemek istiyor” diye tamamladı.

Alevi Com – 10 Mart

Barış Panayırı başladı
Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu (BAK) tarafından Irak işgalinin 4. yılı nedeniyle düzenlenen Barış Panayırı Kadıköy İskele Meydanı’nda başladı.

Irak’ın işgale uğradığı 2003 yılından bu yana savaşa karşı kampanya yürüten Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu (BAK), çeşitli sivil toplum örgütlerinin de desteğiyle Barış Panayırı’nı yineliyor.

BAĞDAT – İSTANBUL KÖPRÜSÜ

Bu yıl Bağdat – İstanbul üst başlığıyla, iki kent arasında bir köprü kurmaya karar verdiklerini dile getiren Barış Panayırı gönüllüleri, işgal öncesi ve sonrası Bağdat’ın nasıl bir yer olduğunu anlatmayı, ‘İstanbul benzer biçimde işgal edilse ne olurdu’ sorusunu zihinlere taşımayı, Irak’ta yaşamını yitirenleri birer istatistik olarak değil hikâyeleri olan insanlar olarak anmayı ve savaşın acısına yönelik yabancılaşmayı ortadan kaldırmayı amaçladıklarını belirtiyorlar. Zeynep Casalini’nin ve Grup Göçebe’nin şarkılarıyla başlayan panayırın ilk gününde gazeteci – yazar Murat Belge’nin katıldığı, “Irak İşgali’ne neden karşıyız” başlıklı bir de söyleşi düzenlendi.

HAYDARPAŞA GARI’NDA RANDEVU

Bugün saat n.oo’de “Hepimiz Iraklıyız” diyen barış gönüllüsü aydın, sanatçı, yazar ve aktivistlerden oluşan binlerce insan, Kadıköy İskele Meydanı’nda bir araya gelecek. Motorlarla Haydarpaşa Garı’na geçecek olan barış gönüllüleri burada bir basın açıklaması yaparak savaşlara ve işgallere olan tepkilerini dile getirecek.

Daha sonra Barış Panayırı’na dönecek olan grup, Semaver Kumpanya’nın ritim atölyesi ve Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu üyesi sanatçı Mehmet Ali Alabora açılış konuşması ile panayırı başlatacak.

NTV – 11 Mart

İşgalin 4. yılında Kadıköy’de Barış Panayırı

Irak’ın işgalinin 4. yılı nedeniyle Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu tarafından Kadıköy iskele Meydanı’nda “Barış Panayırı” düzenlendi.

İSTANBUL – 9 Mart tarihinde başlayan Barış Panayırı’nın açılışı tiyatro oyuncusu Mehmet Ali Alabora tarafından yapıldı.

Haberin devamı

Öğle saatlerinde deniz yoluyla Kadıköy’e gelen bir grup, İskele Meydanı’nda kurulan panayır çadırına kadar yürüyüş yaptı. Yürüyüş sırasında grup üyeleri sık sık savaş karşıtı sloganlar attı.

Çadırda yapılan müzik gösterisinin ardından sanatçı Mehmet Ali Alabora bir konuşma yaptı. Alabora, 17 Mart’ta Irak işgalinin yıldönümünde Kadıköy Meydanı’nda yapılacak olan savaş karşıtı gösterinin de duyurusunu yaptı. Söyleşiler, dans gösterileri, sergiler ve konserlerin düzenleneceği panayır 11 Mart’ta sona erecek.

Radikal – 15 Mart

Unutmayalım/unutturmayalım .

Nuray Mert

17 Mart, savaşa ve işgale karşı küresel eylem günü. Dört yıla yaklaştı, her savaşa karşı eylem günü için benzer şeyler yazıyorum. Sanki bu bir gerekçe olabilirmiş gibi, benim bile aklımdan bir an için bile olsa, ‘aynı şeyleri tekrarlayacağız, acaba sadece duyuru yapsam, gündemdeki başka bir konuyu yazsam’ şeklinde utanç verici bir düşünce geçti.
Evet, çok utanç verici bir düşünce. Dünyada, yanı başımızda, savaş ve işgal var, yüz binlerce insan öldü, ölmeye devam ediyor, bir ülke yerle bir oldu, milyonlarca insan evlerinden, işlerinden, okullarından, hastanelerinden oldu, olmaya devam ediyor. Ve benim bile aklımdan, ‘aynı şeyleri tekrarlayacağız’ türünden bir düşünce geçiyor. İnsan, kötülüğü kanıksama açısından ne kadar zayıf bir varlık. Oysa, yazan için de, okuyan için de, aynı şeyleri tekrarlamakta ne beis var? İşgalciler, binlerce insanın katilleri aynı şeyleri tekrarlarken, onlara karşı çıkmak isteyen biz neden aynı şeyleri tekrarlamaktan kaçınmak durumunda olalım ki? Üstelik, tüm kötülükler, bu zaafımız üzerinden yürümeye devam ediyor. Kanıksamak, insanlığın en zayıf yanlarından biri. ‘Tekrar tekrar aynı şeyleri söylüyoruz, ne faydası oluyor?’ hissine, düşüncesine kapılmak son derece tehlikeli. İşgale, savaşa karşı çıkan bizlerin, sesimizi olabildiğince yüksek ve en önemlisi ‘sürekli’ çıkarmak dışında gücümüz yok, ama bu güç küçümsenecek bir güç olmamalı.
Oysa, başta kendimiz bu gücümüzü küçümsüyoruz. Dünyada, hiçbir şeyin gücü, insan iradesinin gücünün önüne geçemez, geçmemeli, yeter ki bu gücün farkında olalım. Bakın, dünyanın en zengin, en yüksek teknoloji sahibi, en güçlü ülkesi ve etrafındaki koalisyon, Irak’ta batağa saplandı. İşgalin başında, ‘Irak ikinci Vietnam olabilir’ dediğimiz zaman dalga geçen, işgal yanlıları rezil oldular. Gelinen noktada, işgalciler, Irak’ı ikinci Vietnam olarak tanımlamaya başladılar. Bilemiyorum, işgal yanlısı kalemlerin yüzleri kızarmıyor mu, oysa kırmızı onlara çok yakışıyor.
Irak’ta, direnişin kendisi de sorunlu, iş etnik ve mezhep kavgasına döndü, insanlar birbirinin boğazını sıkacak noktaya geldi. Tam da bu nedenle, işler bu bataklara savrulmadan, topyekûn insanlık adına yola çıkan direniş hatlarına, itiraz eksenlerine her zamankinden daha çok ihtiyaç var. Tam da bu nedenle, biz, ABD Irak’da batağa saplanmasa da, karşı çıkmaya devam edecektik, çünkü çıkış noktamız reel siyaset hesapları değil, insani ilkeler. Reel siyaseti kutsayanların hesaplarının bu kadar boşa çıktığı, tükürdüklerini yalamaya başladıkları bir dönemde, işgal ve savaş karşıtlarının seslerinin daha da gür çıkması beklenir. Bu koşullar altında, bugün, önümüzdeki en büyük engel ‘kanıksama’, kanıksatma. Buna karşı aynı şeyleri tekrarlamaktan asla yüksünmeden, biz de unutmamalı, unutturulmasına izin vermemeliyiz. Irak işgali, yakın tarihin en utanç verici olaylarından biridir, bizden sonra tarihte olanları okuyanlar, ‘Bunlar olurken insanlar nasıl seyirci kalabilmiş?’ diye soracaklar. İnanın, sessiz kalmak bir nevi savaş suçu olarak görülecek. Bu suça ortak olmayalım. Barış ve Adalet Koalisyonu, 17 Mart Cumartesi günü (saat 13.00’te) Kadıköy İskele Meydanı’nda, savaşa karşı küresel eylem mitingi düzenliyor. Çocuklarının, torunlarının gözünde savaş suçlusu olmak istemeyen herkesi, meydanda buluşmaya bekliyoruz.

Birgün – 15 Mart

ÖZLEM ZORCAN ANKARA
Mart Irak işgalinin dördüncü yıldönümü. Irak’ta işgalden bu yana 650 binin üzerinde insan öldü. Dünyada ve Türkiye’de tüm savaş karşıtları 17 Mart’ta işgale karşı sesini yükseltmeye, alanlarda olmaya hazırlanıyor. Birgün’e konuşan Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu (Küresel BAK) Sözcülerinden Şenol Karakaş, Küresel BAK’ın çalışmalarını, 17 Mart’ın önemini ve savaş karşıtlarının amaçlarını anlattı.

» Savaş karşıtı kampanyaların önemi nedir?
ABD’nin işgalinden önce başlayan küresel savaş karşıtı hareket, işgalin her bir adımını teşhir ederek, savaş ve insanlık suçlarını gündemde tutarak, Bush’un savaş yalanlarını teker teker ortaya sererek, Irak halkına destek oluyor. ABD’deki savaş karşıdarına da destek oluyoruz. Onlar da Askerler geri dönsün’ kampanyası yapıyor ve çeşidi ülkelerde kendileriyle dostane ilişkiler kuran savaş karşıdan var.

» Savaş karşıtlarının işgali sona erdirmekte nasıl bir etkisi olur?
ABD’nin Irak’ta yenilmesi sadece Irak halkının direnişiyle başarabileceği iş değil. ABD en büyük askeri güç. Bu askeri gücün karşısında durabilecek bir askeri güç yok şu anda yeryüzünde. Savaş karşıdan en baştan beri ABD’nin politik olarak yenilgisini hızlandırmaya çalışıyor. ABD, Irak’ta yenilecekse, bunda en büyük ed<en, ABD’deki savaş karşıtı hareket olacak. Bu yüzden en az Irak’taki direniş kadar, ABD’deki direniş de önemli. Küresel savaş karşıtı hareketin önemli merkezlerinden biri olarak ABD’deki hareket çok önemli adımlar atıyor. Ocak sonunda Washing-ton’ da 100 bin kişinin katıldığı bir gösteri örgüdendi. Hareketin büyümesi çok önemli. ABD’de neoconlar, dev silah ve petrol şirkederinin efendileri, askerler Ortadoğu’da cirit atarken içerde, kendi evlerinde durumun denetiminin ellerinden kayma olasılığına sahip olduğunu gördüklerinde, Irak’tan çekilmeyi somut bir takvime bağlamak, belki de çekilmek değil, harala gürele kaçmak zorunda kalacaklar.

» işgalci ülkede ‘savaşa hayır’ demek kolay olmasa?
Elbette. ABD’de yaşayıp ABD’nin işgal politikalarına karşı çıkmanın çok kolay olduğunu düşünenler, Türkiye’nin bir savaşın parçası olduğunda savaşa karşı çıkmanın ne kadar zor olduğunu düşünürlerse durumu daha iyi anlayabilirler. ABD’de Bush’un çiftliği önünde işgal politikalarına karşı cesurca direnen asker anneleri, Bush tarafından vatan hainliğiyle suçlanıyor.

» Küresel BAK, bu hareketin parçası olarak neler yapıyor?
Küresel BAK, aylardır ‘Dön Evine Bush’ temasını işlediği bir kampanya yapıyor. Tek amaç var: ABD Ordu-su’nun pilisini pırtısını toplayıp Irak’tan defolmasını sağlayabilmek. Bir yandan Irak halkıyla dayanışıyor bir yandan da Irak halkına direnmeye devam etmesi için yardımcı olmaya çalışıyoruz. Taleplerimiz, AKP Hükümeti’nin ABD işgalinin ortağı olmasını engellemeye de dönük. Savaş karşıtı kampanyaların kendi hüldimetlerine karşı da kampanya yapması önemli. Lübnan, İsrail tarafından bombalandığında sokakta kampanya yapan en aktif gruptuk. Türkiye’nin Barış Gücü’nün parçası olarak Lübnan işgalinin ortağı olmasına karşı kampanya çok önemliydi. Irak konusunda da en başından beri ‘İncirlik Üssü Kapatılsın’ kampanyası yapıyoruz.

Yeni Şafak-17 Mart 2007

http://www.yenisafak.com.tr/gundem/?t=17.03.2007&q=1&c=1&i=35595&Irakta/işgale/büyük/protesto/Galeri

Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu (Küresel Bak), Mazlum-Der, ÖDP, TMMOB, İstanbul Eczacılar Odası, Tükoder ve Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği’nin birlikte organize ettiği Kadıköy Meydanı’ndaki “Irak’ta Savaşa ve İşgale Son, Hepimiz Iraklıyız” mitingine, yaklaşık 5 bin kişi katıldı. Öte yandan Özgür Düşünce ve Eğitim Hakları Derneği (Özgürder) İstanbul Şubesi, Irak işgalinin 5. yılı vesilesiyle, Fatih Saraçhane Parkı’nda protesto eylemi düzenledi.

Eylem fotoğrafları için

http://www.yenisafak.com.tr/galeri/index.asp?q=2&g=6&s=0

17 Mart 2007 – NTVMSNBC

ABD’nin Irak’ı işgalinin 4. yılında, tüm dünyada eylem yapılıyor. Eylemlerin Türkiye ayağında da Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu tarafından Kadıköy Meydanı’nda düzenlenen mitinge çok sayıda kişi katıldı. Mitingde, Irak’ın işgaline son verilmesi istendi.

Küresel BAK, KESK Istanbul Şubeler Platformu, Mazlumder, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği, Istanbul Eczacı Odasının da aralarında bulunduğu çok sayıdaki çeşitli sivil toplum örgütü üyeleri, öğle saatlerinde Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi önünde toplandı.

Buradan yürüyüşe geçen gruptakiler, Tıbbiye ve Rıhtım caddelerinden geçerek Kadıköy Iskele Meydanı’na geldi. Israil’de tutuklu bulunan Filistinli Milletvekili Ahmed Saadad’ın eşi Abla Saadad da yaptığı konuşmada, Israil’in ABD güdümünde ülkesinde katliamlar yaptığını ileri sürdü.

Sivil toplum örgütü temsilcileri de yaptıkları konuşmalarda, işgalci ülkeler ile ABD Başkanı George Bush ve Ingiltere Başbakanı Tony Blair’i protesto ederek, Irak’ın işgaline son verilmesi, nükleer silahların kaldırılması ve Incirlik üssünün kapatılması istendi.

Mitinge katılanlar, yürüyüş ve açık hava toplantısı sırasında çeşitli sloganlar attılar. Katılımcılar Irak’ın işgalini protesto eden dövizler taşıdıklar. Protesto eylemi, Bulutsuzluk Özlemi tarafından verilen konserin ardından olaysız sona erdi. Öte yandan yürüyüş ve açık hava toplantısı süresince trafiğe kapatılan Tıbbiye Caddesi ile Kadıköy Iskele Meydanı’na çıkan bazı cadde ve sokaklar, grubun dağılmasının ardından yeniden trafiğe açıldı.

Hürriyet – 17 Mart

Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu (Küresel BAK) tarafından düzenlenen mitingde, Irak’ın işgaline son verilmesi istendi.

Küresel BAK, KESK İstanbul Şubeler Platformu, Mazlumder, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), İstanbul Eczacı Odasının da aralarında bulunduğu çok sayıdaki çeşitli sivil toplum örgütü üyeleri, öğle saatlerinde Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi önünde toplandı.

Buradan yürüyüşe geçen gruptakiler, Tıbbiye ve Rıhtım caddelerinden geçerek Kadıköy İskele Meydanı’na geldi.

Mitinge, babası sanatçı Mustafa Alabora ile katılan sanatçı Mehmet Ali Alabora bir konuşma yaptı.

Tüm dünyadaki savaş eylemlerine karşı olduklarını belirten Alabora şunları kaydetti: “Şu anda biz Kadıköy’de binlerce kişiyiz. Şu anda İspanya’da, Güney Amerika’da, Çin’de, Japonya’da yüzlerce meydanda binlerce kişi savaşa karşı, Irak’ta işgale karşı ses çıkarıyorlar. Dünyada, George Bush ve yandaşları savaş ve şiddet kültürünü yaymak istiyorlar. Biz dünya çapındaki savaş kültürüne karşıyız. Hepimiz Iraklıyız, Filistinliyiz, İranlıyız diyebilmek için birlikteyiz.”

İsrail’de tutuklu bulunan Filistinli Milletvekili Ahmed Saadad’ın eşi Abla Saadad da yaptığı konuşmada, İsrail’in ABD güdümünde ülkesinde katliamlar yaptığını ileri sürdü. Direnişlerini sonuna kadar sürdüreceklerini ifade eden Saadad, “Onlara, dünya barışını koruma görevini kim verdi? İnsanlığa ve vatanımıza karşı onlar her türlü suçu işliyorlar. Filistin’de, Irak’ta, Afganistan’da ve İran’da özgür olarak doğduk ve özgür olarak yaşamak istiyoruz. Hiç kimse bizi köleleştiremez. Biz özgürlüğün ne olduğunu biliyoruz. Onu annemizin kucağında öğrendik. Filistin halkına demokratik haklarının iade edilmesini istiyoruz” dedi.

Sivil toplum örgütü temsilcileri de yaptıkları konuşmalarda, işgalci ülkeler ile ABD Başkanı George Bush ve İngiltere Başbakanı Tony Blair’i protesto ederek, Irak’ın işgaline son verilmesi, nükleer silahların kaldırılması ve İncirlik üssünün kapatılması istendi.

Mitinge katılanlar, yürüyüş ve açık hava toplantısı sırasında çeşitli sloganlar attılar. Katılımcılar Irak’ın işgalini protesto eden dövizler taşıdıklar. Protesto eylemi, Bulutsuzluk Özlemi tarafından verilen konserin ardından olaysız sona erdi.

Öte yandan yürüyüş ve açık hava toplantısı süresince trafiğe kapatılan Tıbbiye Caddesi ile Kadıköy İskele Meydanı’na çıkan bazı cadde ve sokaklar,

grubun dağılmasının ardından yeniden trafiğe açıldı.

Star Gazete – 17 Mart

GÜNCEL Kadıköy’de Irak’ın işgali protesto edildi Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu (Küresel BAK) tarafından düzenlenen mitingde, Irak’ın işgaline son verilmesi istendi.

Küresel BAK, KESK İstanbul Şubeler Platformu, Mazlumder, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), İstanbul Eczacı Odasının da aralarında bulunduğu çok sayıdaki çeşitli sivil toplum örgütü üyeleri, öğle saatlerinde Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi önünde toplandı.

Buradan yürüyüşe geçen gruptakiler, Tıbbiye ve Rıhtım caddelerinden geçerek Kadıköy İskele Meydanı’na geldi.

Mitinge, babası sanatçı Mustafa Alabora ile katılan sanatçı Mehmet Ali Alabora bir konuşma yaptı.

Tüm dünyadaki savaş eylemlerine karşı olduklarını belirten Alabora şunları kaydetti: “Şu anda biz Kadıköy’de binlerce kişiyiz. Şu anda İspanya’da, Güney Amerika’da, Çin’de, Japonya’da yüzlerce meydanda binlerce kişi savaşa karşı, Irak’ta işgale karşı ses çıkarıyorlar. Dünyada, George Bush ve yandaşları savaş ve şiddet kültürünü yaymak istiyorlar. Biz dünya çapındaki savaş kültürüne karşıyız. Hepimiz Iraklıyız, Filistinliyiz, İranlıyız diyebilmek için birlikteyiz.”

İsrail’de tutuklu bulunan Filistinli Milletvekili Ahmed Saadad’ın eşi Abla Saadad da yaptığı konuşmada, İsrail’in ABD güdümünde ülkesinde katliamlar yaptığını ileri sürdü. Direnişlerini sonuna kadar sürdüreceklerini ifade eden Saadad, “Onlara, dünya barışını koruma görevini kim verdi? İnsanlığa ve vatanımıza karşı onlar her türlü suçu işliyorlar. Filistin’de, Irak’ta, Afganistan’da ve İran’da özgür olarak doğduk ve özgür olarak yaşamak istiyoruz. Hiç kimse bizi köleleştiremez. Biz özgürlüğün ne olduğunu biliyoruz. Onu annemizin kucağında öğrendik. Filistin halkına demokratik haklarının iade edilmesini istiyoruz” dedi.

Sivil toplum örgütü temsilcileri de yaptıkları konuşmalarda, işgalci ülkeler ile ABD Başkanı George Bush ve İngiltere Başbakanı Tony Blair’i protesto ederek, Irak’ın işgaline son verilmesi, nükleer silahların kaldırılması ve İncirlik üssünün kapatılması istendi.
Mitinge katılanlar, yürüyüş ve açık hava toplantısı sırasında çeşitli sloganlar attılar. Katılımcılar Irak’ın işgalini protesto eden dövizler taşıdıklar. Protesto eylemi, Bulutsuzluk Özlemi tarafından verilen konserin ardından olaysız sona erdi.
Öte yandan yürüyüş ve açık hava toplantısı süresince trafiğe kapatılan Tıbbiye Caddesi ile Kadıköy İskele Meydanı’na çıkan bazı cadde ve sokaklar,
grubun dağılmasının ardından yeniden trafiğe açıldı.

Birgün – 18 Mart

NİLÜFER UĞUR DALAY – MEHMET DEMİR

Kadıköy Meydanı on binlerin ‘Barış’ sesleriyle çınladı
Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu (BAK) Irak işgalinin 4. yılında, Bağdat ile İstanbul arasında bir barış köprüsü kurdu. Dört yıldır süren Irak işgalinin yıldönümünde bütün dünya sokaklara çıkmaya hazırlanırken, İstanbul bu barış korosuna farklı ve çok renkli bir etkinlikle katıldı.

Kadıköy Meydanı’nda kurulan rengârenk çadır, tahtabacakları, palyaçoları, jonglörleri, Karagöz oyunlarıyla bütün meydanı tam bir panayır havasına soktu. İçerde sergilenen “İşgal altındaki kent İstanbul olsaydı?” konulu fotoğraf sergisinde, İstanbul’un simge yapılarının, tarihi eserlerinin muhtemel bir bombardıman sonrası hallerini gösteren fotoğraflar, savaşın korkunç yüzüyle bir kez daha yüzleş-tirdi izleyenleri.

Çadırın tam Haydarpaşa Garı’na bakan yüzünde, 10 metrekare büyüklüğünde bir Haydarpaşa fotoğrafı asılıydı. Ancak gerçek görüntü ile fotoğraf arasında, ürkütücü bir fark vardı: Tepesinden geçen uçaklar birbiri ardına bombalar yağdırıyor, hayalet bir binaya dönen Haydarpaşa garı yavaş yavaş denize gömülüyordu.

Savaşa dair çok şey vardı kuşkusuz çadırda. Ama hepsi, barışın sesini daha yüksek çıkartabilmek içindi. Ve Kadıköy Meydanı üç gün boyunca “barış” sesleri ile çınladı. Çeşitli sivil toplum örgütlerinin ve bireysel katılımcıların desteğiyle çok sayıda etkinlik, söyleşi, konser, tiyatro, atölye çalışması düzenlendi.

9 Mart Cuma günü Zeynep Casalini “Barış istiyoruz” diyerek 300 metrekarelik gökkuşağı renkli Panayır çadırının kapısını açtı. Aynı gün Grup Göçebe, Grup Marsis konser verdi, Tiyatro Simurg ve Yota tiyatro çalışmalarını sergiledi. Murat Belge “Irak işgaline neden karşıyız?” sorusunu bir söyleşiyle yanıtladı. 10 Mart Cumartesi günü Barışa Pedallar döndü, Barış Vosvosçuları Haydarpaşa garından Panayır alanına doğru hareket etti.

ARTIK BARIŞ AĞACIMIZ VAR
“Hepimiz Iraklıyız” diyen barış gönüllüleri, barış bayrakları ile donattıkları bir motorla Haydarpaşa Garına geçerek basın açıklaması yaptı.

Haydarpaşa’da başlayan rayların öteki ucunun Bağdat’ta olduğunu yeniden hatırlattılar. Savaşa ve işgale olan tepkilerini dile getirdiler ve “işgali unutmayalım” dediler. Daha sonra yeniden Barış Panayırı’na dönüldü ve Semaver Kumpanya’nın ritim atölyesi ile birlikte savaşa karşı ses çıkardılar.

Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu’ndan sanatçı Mehmet Ali Alabora açılış konuşması ile panayırı resmen başlattı. Daha sonra Barış Akarsu, Grup Dyonisos, Taner Öngür-Çağatay Kadı konserleri, Değişim Atölyesi Oyuncularının “Katil” isimli sokak tiyatrosu düzenlendi.

İkinci günün söyleşisi, Nadire Mater, Ragıp Duran ve Burcun İmir’in katıldığı “Savaş ve medyanın dili” idi. Söyleşide, milliyetçiliğin ırkçılık olduğu, milliyetçi dilin savaş yangınını körüklediği anlatıldı.

n Mart günü ise yine panayır çadırında ve sokakta çeşidi etkinliklerle geçti. “Hepimiz Iraklıyız” tiyatro oyunu, Toplum Gönüllüleri Vak-fı’nın demokrasi ve insan hakları “Rengârenk” oyunları, TAKSAV “Çocuk Atölyeleri”, Hangar Sanat Grubu’nun ritim atölyesi, Karagöz Hacivat’ın “İşgal’in getirdikleri” temalı gösterisi günün etkinlikleriydi.

En önemlisi, Kadıköy meydanında artık bir barış ağacımız var. Pazar günü gürültülü, eğlenceli bir törenle barış manolyamızı diktik. Manolya hassas, kırılgan, nazlı bir ağaçtır. Şarkıları bile vardır “koklamaya kıyamam, benim güzel manolyam…” Barış bizim için koklamaya hasret kaldığımız, bulduğumuzda kıyamayacağımız, nazlı çiçeğimiz değil mi?

BÜYÜK EYLEM ÇAĞRISI
Ömer Madra, Ümit Şahin ve Şenol Karakaş’ın katıldığı “Küresel ısınma ve iklim değişikliği” konulu tartışma “hararetliydi”. Sonuna kadar ilgiyle izlenen tartışma, 28 Nisan’da yapılacak büyük eylemin çağrısıyla noktalandı.

Filistinli tutsak milletvekillerinin özgürlüklerine kavuşması için sürdürdükleri imza kampanyası, IHH tarafından kurulan demir parmaklıklı hücrede karşıladı gelenleri. Mazlum-Der’in, bombalardan kaçan Iraklı bir ailenin fotoğrafıyla hazırladığı 2 metre boyundaki foto-kostüm de savaşı, korkuyu, çaresizliği, öfkeyi, ama her şeye rağmen inancı, direnişi ve umudu anlatıyordu. ‘Irkçılığa DurDe’ masasında yoğun olarak milliyetçilik, ırkçılık tartışıldı. Milliyetçiliğin ırkçılığın ta kendisi olduğu anlatıldı. Yüzlerce kişi bu kampanyanın parçası, gönüllüsü olmak için isimlerini yazdırdı. Küresel BAK masasında tam 1500 kişi BAK gönüllüsü, BAK eylemcisi olmak için kaydoldu. Korku tünelinde, savaşı, işkenceyi teşhir ettik.

TAKSAV’ın çocukları, sahnede müzikleri, sahne önünde resimleri, hemen gerisinde satranç tahtaları ve taşlarıyla, savaşlara karşı aklın, zekânın, bilginin, estetiğin gücüyle donanmanın güzelliğini paylaştılar bizlerle.

Ancak güne damgasını vuran Nesrin Topkapı oldu. Topkapı, ‘İçindeki çocuğun sesi’ ile İstanbul’dan Bağdat’a bir gönül köprüsü kurdu. Sözlerini kendi yazdığı şarkıyı seslendirdi ve dans etti.

“Üsküdar’a gider iken Bir kardeş buldum Mendilimin içine sevgi doldurdum Bağdat İstanbul arası bir köprü kurdum Tüm barış meydanlarında senle bir oldum Hepimiz kardeşiz diye türkü tutturdum On yüz milyon bin bir renkte balonlar uçurdum Duysun tanrım, senin için bir dilek tuttum Minik ellerim, koca yüreğimle ben elini tuttum Ben elini tuttum”

Dakikalarca alkışlanan Nesrin Topkapı, yeniden sahneye geldi ve bir şarkı daha okudu. Şarkısında “Ben buradayım ama yüreğim, gönlüm, seninle Bağdatlı” dedi.

Gün, Zeynep Casalini’nin barış şarkıları ile sona erdi. Rengârenk barış bayrakları eşliğinde dünyanın çeşitli dillerinden barış ve mücadele şarkıları okuyan Casalini, “İki büyük dertle başımız belada” dedi. “Birincisi savaş, ikincisi küresel ısınma. Lütfen çocuklarımızın yaşamına sahip çıkalım. Irak’taki savaşa ve işgale karşı bütün dünya ile birlikte mücadele edelim”.

Barış panayırı, başladığı günkü coşkuyla biterken, çadırı ziyaret eden herkesin dilinde ortak bir melodi vardı:

“Bağdat İstanbul arası bir köprü kurdum Tüm barış meydanlarında senle bir oldum Hepimiz kardeşiz diye türkü tutturdum On yüz milyon bin bir renkte balonlar uçurdum”.

BUSH’U, IRAK’TA TIR ŞOFÖRÜ YAPALIM
PANAYIRIN
bir başka ilginç etkinliği ise, “Bush’u yargılayalım, sonra ne yapalım?” anketiydi. Anketlerin toplandığı oy sandığından çıkan sonuçlar, gelecek panayırın etkinliklerine de esin verecek renklilikte. İşte BUSH’a verilecek ceza önerilerinden birkaçı:

»Irak’ta TIR şoförü yapalım.

» Genetiği ile oynayıp insan yapalım.

» Sürekli hamburger ve kola ile besleyelim.

»Türkiye’de asgari ücretle çalışmak zorunda bırakalım.

»Guantanamo’ya koyalım.

»Chavez’e teslim edelim.

» Savaşta bir Iraklı olarak yaşasın, ölsün; öldükçe yeniden bir Irakh’nın bedeninde dünyaya gelsin. Aynı şeyi sürekli yaşasın, Irak halkının acıları ve kayıplarına empati kurana dek.

Radikal – 18 Mart 2007

Irak işgaline karşı küresel eylem

ANKARA/İSTANBUL – ABD’nin Irak’ı işgali, dördüncü yıldönümü öncesi küresel eylemlerle protesto edildi. Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu (BAK) tarafından Kadıköy’de düzenlenen mitinge KESK İstanbul Şubeler Platformu, Mazlum-Der, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği, İstanbul Eczacı Odası’nın da aralarında bulunduğu çok sayıda sivil toplum örgütü katıldı. Oyuncu Mehmet Ali Alabora yaptığı konuşmada, “Şu anda İspanya’da, Güney Amerika’da, Çin’de, Japonya’da yüzlerce meydanda binlerce kişi Irak’ta işgale karşı ses çıkarıyorlar” dedi. Eylem Bulutsuzluk Özlemi konseriyle bitti.
Taksim’de bir araya gelen 2 bin savaş karşıtı da Dolmabahçe’ye kadar yürüdü. ‘Emperyalizm Yenilecek Direnen Halklar Kazanacak’, ‘ABD defol’ pankartlarının açıldığı eylemde, ‘Kerkük’e girme, kardeş kanı dökme’ pankartı taşıyan bir genç, polis tarafından tartaklandı. Telsizle kafasına vurulan genç hastaneye kaldırılırken arkadaşı gözaltına alındı. Yürüyüş sonunda Şehir Işıkları grubu konser verdi.
Ankara’da Konur Sokak’ta toplanan grupsa ‘Amerika’dan Korkmuyoruz’ pankartı açtı. Kurtuluş Parkı önünde KESK ve sivil toplum örgütleriyle buluşan grupta, İçişleri Bakanlığı aleyhinde konuşan bir kişi gözaltına alındı. ABD karşıtı slogan atan grup, ABD Başkanı Bush’un kuklasını’ yaktı.

Savaş karşıtları ABD’nin yakasını bırakmıyor

Irak işgalinin 4. yıldönümünün arifesinde tüm dünyada protesto gösterileri düzenlendi. Washington’daki gösterilere din adamlarının katılması dikkat çekti

WASHINGTON – ABD’ye ikinci Vietnam sendromunu yaşatan Irak işgalinin dördüncü yıldönümünün arifesinde savaş karşıtları yine meydanlardaydı. Irak’ta işgalle gelen şiddet dalgasında günde en az 100 insan ölürken, ABD’de önceki gün Washington’da Beyaz Saray’ın önünde oturma eylemiyle başlayan protestolar dün Pentagon’a yürüyüşle devam etti. Amerikan savaş karşıtlarına kilisenin desteği dikkat çekerken dünyanın pek çok yerinde de benzer gösteriler düzenlendi.
Önceki gün Beyaz Saray önünde ANSWER (Savaşı Durdurmak ve Irkçılığa Son Vermek İçin Şimdi Eyleme Geç) inisiyatifinin düzenlediği gösteriye 1000 kişi katılırken, polisin dağılın emrine karşı gelen bazısı din adamı 100 gösterici tutuklandı. Gösteride kalabalığa seslenen papaz Lennox Yearwood, Başkan George W. Bush’a çekilme çağrısı yapıp, “3 bin 200 Amerikan askeri ve 600 bin Iraklının ölümünün ardından ‘artık yeter’ deme zamanı” dedi. Irak Hıristiyan Barış Tanığı adlı grup ise 3 bin 200 kişiyi Ulusal Katedral’de toplayıp barış duası yaptırdı. Papaz Jim Wallis, “Bu savaş Hıristiyan inancı açısından yanlış. Bu savaş Tanrı’ya karşı suç” diye çıkıştı. Papaz Raphael G. Warnock da, Bush’u durduramayan Kongre’yi ‘beceriksizle’ suçladı.

‘Kaide yanlıları yürüyüşte’
Dün akşam gazi ve asker ailelerinin önderliğinde savaş karşıtları Pentagon’a yürüdü. On binlerce gösterici Vietnam Savaş Anıtı’ndan başlayıp Potomac Nehri’ni geçerek Pentagon’a varıp savaşa hayır dedi. Protestocular, Pentagon’a yürüyüşe hazırlanırken, Irak siyasetini destekleyen bir grupla karşı karşıya geldi. İki grup karşılıklı atışırken, yönetimi destekleyenler “Kaide yanlıları yürüyüşte” pankartları açtı. ANSWER üyeleri, Los Angeles’ta Hollywood’un sokaklarında ve San Francisco’da da kendini gösterdi. ABD’deki en büyük barış hareketi Birleşik Barış ve Adalet grubu bugün New York’ta savaşa karşı sesini yükseltecek. (Dış Haberler)

NTV msnbc- 18 Mart 2007

http://www.ntvmsnbc.com/news/403010.aspIrak’ın

Irak işgali protesto ediliyor

Irak’ın işgalinin dördüncü yılında, dünyanın pek çok başkenti savaş karşıtı gösterilere sahne oluyor.

WAASHINGTON/SYDNEY – 20 Mart 2003’te başlayan Irak işgalini protesto için, Washington’da binlerce kişi bir araya geldi. Savaş karşıtı pankartlar açan ve sloganlar atan göstericiler, Savunma Bakanlığı Pentagon’a kadar yürüdü.

Washington’da küçük bir grup ise, savaşa destek vermek için sokaklardaydı. ABD’nin diğer kentleri de, Bush yönetimini eleştiren gösterilere sahne oldu.

Öte yandan, dünyanın birçok şehrinde de savaş karşıtı gösteriler düzenlendi. İspanya’nın başkenti Madrid’de onbinlerce kişi “Savaşa hayır” derken, İstanbul, Atina ve Roma’da da savaş karşıtı gösteriler vardı.
Avustralya’nın Melbourne ve Sydney kentlerinde de savaş karşıtları, Irak savaşına tepkilerini dile getirdi. Irak ve Afganistan’daki Avustralya birliklerinin çekilmesi çağrısında bulunan eylemciler, Guantanamo üssünde tutuklu bulunan Avustralya vatandaşı David Hicks’in de serbest bırakılmasını talep etti. Polis, gösteriler nedeniyle yoğun güvenlik önlemleri aldı.
ABD, İngiltere ve Kanada dahil birçok ülkede, savaş karşıtlarının hafta boyunca meydanlara inmesi bekleniyor.

Birgün – 18 Mart 2007

Savaşa karşı en büyük ses: BARIŞ

UFUK KOŞAR-SİNAN BİLGENOĞLU

Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu (BAK) tarafından düzenlenen “Savaşa ve İşgale karşı 17 Mart Küresel Eylem Günü Yürüyüşü ve Mitingi” renkli görüntülere sahne oldu. Savaş karşıtı binlerce kişi hep bir ağızdan ABD’nin işgal topraklarındaki politikalarını kınadı. Her kesimden binlerce kişiyi biraraya getiren mitingde ‘Irak halkının yanındayız’ dendi.

Irak’taki işgalin yıl dönümünde dün İstanbul Kadıköy İskelesi’nde bir araya gelen savaş karşıtları saat n.oo’de Haydarpaşa Numune Hastanesi önünde toplanarak yürüyüşe başladı. Mitinge katılan sivil toplum örgütleri, siyasi partiler, sendikalar, meslek odaları tarafından işgal topraklarındaki ABD politikaları protesto edilerek, ölümlere son verilmesi istendi.

IRAK HALKININ YANINDAYIZ

Mitingte Avukat Nermin Kaplan, sanatçı Mehmet Ali Alabora, TMMOB Başkanı Mehmet Soğancı, KESK Başkanı İsmail Hakkı Tombul, Hava-İş Başkanı Atilay Ayçin ve BAK adına Şenol Karakaş konuşma yaptılar ve işgal güçlerinin Irak’taki varlığını kınadılar. Binlerce Iraklı’-nın hayatını kaybettiğini vurgulayan konuşmacılar, Irak’taki halkın çoğunun göç ederek yıllardır yaşadıkları topraklardan uzaklaştıklarını ifade ettiler. Konuşmacılar, Irak’ halkının’ yanında olduklarını söyleyerek savaşa karşı ses çıkarılmasının önemine değindiler. Mitingte Bulutsuzluk Özlemi de bir konser verdi.

ANKARA’DA DA IRAK HALKINA DESTEK

Cebeci Kolej Kavşağı’nda bir araya gelen KESK, İHD, Ankara Tabip Odası, Ankara 78’liler Derneği, Pir Sultan Abdal Derneği, Halkevleri, ÖDP, DTP, EMEP, SDP, TKP ve Emperyalizme Karşı Yurtsever Cephe üyeleri sık sık “Kahrolsun ABD emperyalizmi”, “Katil ABD Ortadoğu’dan defol”, “Irak halkı yalnız değildir”, “Yaşasın halkların kardeşliği”, “Ortadoğu halkları yanlız değildir”, “Katil ABD işbirlikçi AKP” sloganları attı, “Emperyalizm yenilecek, direnen halklar kazanacak” yazılı pankartlar taşıdı. Kızılay’a doğru devam eden yürüyüş, Sakarya Meydanı’ndaki konuşmalarla sona erdi.

TAKSİM’DEN DOLMABAHÇE’YE

ABD’nin Irak’ı işgali, Taksim’den Dolmabahçe’ye yürüyen binlerce kişi tarafından da protesto edildi. Dolmabahçe Yürüyüşü’ne Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu, Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbul Şubesi, Demokratik Haklar Platformu, Devrimci Hareket, Divriği Kültür Derneği, Emekçi Hareket Partisi, Emperyalizme Karşı Yurtsever Cephe, Haklar ve Özgürlükler Cephesi, Halkevleri, Halk Kültür Merkezleri, Kaldıraç, Odak, Özgürlükler İçin Mücadele Platformu/TUDEF, PDD ve PSAKD Marmara Şubeleri katıldı. AKM önünden başlayan yürüyüşte yaklaşık 3 bin kişi Irak işgalinin dördüncü yıl dönümünde ABD ve tüm emperyalist devletleri protesto etti. Özgür Der ise Saraçhane Parkı’nda “ABD Irak’tan defol” dedi.

Birgün – 18 Mart 2007

ADNAN GENÇ

Savaş karşıtları Irak baronlarını yenecek…

Mart 2003 tarihi savaş karşıtlarının miladı olmuştu. Türkiye’nin bir biçimde savaşa katılmasını ve asker yollamasını önleyen büyük Ankara mitingi bu tarihte yapılmıştı. Dün, Kadıköy iskele meydanında kararlı ve inançlı insanların özgüven dolu ifadesi gene aynı ruh halinin sergilenmesine olanak sağlamıştı… İnsanlar ellerinde “Hepimiz Iraklıyız” dövizleriyle; biraz da ortalama bilinç sahibi insanlarımızın algılarının yetmeyeceği bir tutum sergiliyordu. Gerçi, bu konuyu tartış (tır) an güdümlü medya, yarın bu büyük mitingi gene görmek istemeyebilecek ya da çok çok, “Hepimiz Ermeniyiz diyenler, şimdi de Iraklı oldular” gibi müthiş bir rasyonalite kuracaktır… Ama gerçek bu… Haydarpaşa Numune Hastanesi önünde biriken binlerce savaş karşıtı, ellerinde dövizler ve renkli flamalarla savaşa karşı barışı, karanlığı karşı aydınlığı savundu…

Güneşli bir günü fırsat bilen aileler bu kez topluca miting izlemeye gelmişlerdi… İzlemekten çok katılmak söz konusuydu… “Biz, Biz, Biz… Hepimiz Iraklıyız”… “Biz, Biz, Biz… Nükleeri İstemiyoruz” sloganları bol bol çınladı. Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu (BAK) sözcülerinden sanatçı Mehmet Ali Alabora 50 metrede bir kısa demeçler veriyordu… Kürsüye çıkıncaya kadar basına ve kendisini merak ve hayranlıkla izleyen insanlara, “Savaş kötüdür. İnsanları, kadınları ve çocukları yok eder. Toplumların gelecek güvencesi olan gençleri alır götürür. Hepimizin insanlık görevidir savaşa karşı çıkmak” diyordu. Bu sözlerine kürsüden paydaş da buldu. Konuk Filistinli kadın konuşmacı, “Sizlere ülkemin ‘taş generallerinden’, küçücük özgürlükçülerinden selam getirdik” derken, savaşkan-lığın her yerde önce çocukları vurduğuna dikkat çekiyordu…

Notlarımızı gazeteye göndermek için civardaki bir kitap/kafeye doğru yol alırken, çemberin dışındaki kimi yurttaşlar da izlemekten öte geçmenin işaretlerini veriyordu: “Abi, sadece seyrediyoruz… Baksana şunlara”…

Evrensel – 18 Mart

Irak işgali lanetlendi

ABD’nin Irak’ı işgalinin dördüncü yıldönümünde Ankara ve İstanbul’da yapılan eylemlerde binlerce kişi işgali ve ABD’yi ve işgali lanetledi

Kadıköy’de binlerce kişi işgali lanetledi Irak işgalinin dördüncü yıldönümünde Kadıköy’de buluşan binlerce işgal karşıtı, işgalin sona erdirilmesini istedi. Tüm dünyada yapılan savaş karşıtı eylemlere eşzamanlı olarak yapılan eyleme yaklaşık 4 bin kişi katıldı. Öğle saatlerinde Haydarpaşa Numune Hastanesi önünde toplanan savaş karşıtları “Katil Bush hesap ver bugün kaç çocuk öldürdün”, “Katil ABD Ortadoğu’ndan defol” sloganlarıyla İskele Meydanı’na kadar yürüdü. Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu tarafından düzenlenen mitinge ÖDP, DİSK, KESK, TTB, Türk Diş Hekimler Birliği, Türk Ezacılar Birliği, TMMOB, Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği ile çeşitli kentlerden öğrenciler katıldı. KESK mitinge kitlesel katıldı. Mitinge katılanlar “Savaşa dur de bir ışık yak bir ses ver” pankartı arkasında yürüdü.

İskele Meydanı’nda miting tertip komitesi adına açılış konuşmasını yapan Nermin Kaplan, işgale karşı verilen mücadelelere rağmen işgalin dördüncü yılını tamamladığını dile getirdi. İşgalin sürdüğü günden bu yana işgal karşıtı mücadelenin de sürdüğünün altını çizen Kaplan, “4 yıldır olduğu gibi işgalin yıldönümünde bugün yine sokaklardayız ve işgal sona erene kadar sokaklarda olmaya da devam edeceğiz” dedi. ABD’nin işgalci politikalarıyla bütün dünyayı tehdit altında tutuğunu ifade eden Kaplan, ABD’nin yeni hedefinin ise Ortadoğu’da at koşturmasına engel olan İran olduğunu sözlerine ekledi. Bütün saldırı ve işgallere karşı mücadelenin duraksamadan süreceğini ifade eden Kaplan, “İran da tehdit altında. Biz bunlara karşı dünyada özgür, eşit, kardeşçe beraber yaşayacağız” dedi. Eyleme katılarak destek veren Filistinli tutsak Milletvekili Ahmet Sabat’ın eşi Sadet Sabat da mitingde işgal karşıtı bir konuşma yaptı. Filistin’den, tutsakların, general çocukların, işgale karşı yılmadan mücadele eden insanların selamlarını getirdiğini dile getirerek sözlerine başlayan tutsak milletvekilinin eşi Sadet Sabat, işgalci güçlerin Ortadoğu’ya demokrasi getirecekleri yalanlarıyla girip yerleştiklerini belirterek, “Bunu söyleyenler yalan söylüyor. Bize demokrasi getireceklerini söyleyenler kendi ülkelerinde bile demokrasiyi ihlal ediyorlar” şeklinde konuştu.

“Bu işgalci güçlere dünya barışını sağlama görevini kim verdi” diyen Sabat, işgalcilerin her türlü suçu işlediğini belirterek, işgalci güçlenin barış ve demokrasi değil kan ve gözyaşı getirdiğini söyledi. “Filistin, Irak ve Afganistan’da biz özgür doğduk ve özgür yaşayacağız hiç kimse bizi köleleştiremez” dedi. (İstanbul/EVRENSEL)

Sabah – 18 Mart

http://www.sabah.com.tr/dun107.html

4’üncü yılında Irak protestoları

ABD’nin Irak’ı işgalinin dördüncü yılına girmesi, Türkiye de dahil dünyanın dört bir tarafında dün protesto edildi. Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu tarafından İstanbul’da düzenlenen mitingde çok sayıda sivil toplum kuruluşu, sanatçı ve vatandaş “Savaşı Bitirin” çağrısı yaptı. Avustralya’nın Sydney kentinde de de göstericiler “İşgali Bitirin” yazılı dev bir pankart açtı. Irak’ı “özgürleştirmek” için 20 Mart 2003’te başlayan işgalde, 600 binden fazla sivil yaşamını kaybetti. Mezhepsel çatışmalarda her gün sokaklarda onlarca cesedin bulunduğu ülke bölünmenin eşiğine geldi. Perşembe günü de ABD Savunma Bakanlığı, barışın ve huzurun kalmadığı ülkede artık “iç savaşın izlerinin” görüldüğünü kabul etmek zorunda kaldı.

Hürriyet – 18 Mart

Irak işgaline küresel protesto

IRAK’ın işgalinin 4’üncü yıldönümü yaklaşırken, dünya çapında protesto gösterileri yapıldı.

ABD’nin başkenti Washington’da, “ABD, Irak’tan şimdi çık,” “Oğlumu Irak’tan çıkarın,” ve “Savaş suçlusu Bush” yazılı sarı ve siyah pankartlar taşıyan binlerce savaş karşıtı, Vietnam Savaş Anıtı’ndan Pentagon’a yürüdü. Bu arada savaşı destekleyenler de sokaklardaydı ve bir ara karşı karşıya gelen gruplar arasında atışmalar yaşandı. Savaşı destekleyenlerin taşıdığı “Vatan hainleri cehenneme” ve “El Kaide yanlıları yürüyüşte” pankartları dikkat çekti. Öte yandan Avrupa ve dünyanın pek çok kentinde on binlerce insan Irak savaşını protesto için sokaklara döküldü.

Bianet – 20 Mart

Irak: Dört Yıldır İşgalle Yağmalanan Ülke

Dört yıllık işgalde Irak’ta 650 bini aşkın sivilin, 260 bin çocuğun öldüğü, 2 milyona yakın kişinin yerinden edildiği, 2 milyonunun kaçtığı tahmin ediliyor. Akademisyenler öldürülüyor. Iraklı kadın Muhammed: Bakkala gitmek hayatını tehlikeye atmak demek.

BİA Haber Merkezi
20/03/2007    

BİA (Bağdat) – Irak’ın ABD önderliğindeki işgali dört yıl önce başladı. Dört yılda, 650 binden fazla sivilin öldürüldüğü, 2 milyon Iraklının ülke dışına kaçmak zorunda kaldığı, 2 milyona yakının da ülke içinde yerinden edildiği tahmin ediliyor.

ABD Başkanı Bush, çekilme baskıları karşısında hâlâ “ülke güvenliğinin büyük bir darbe alacağını” söyleyip Irak’a 43 bin yeni asker göndermeyi planlıyor.

Yoksunluk içinde yaşayan Iraklılarsa, şiddetten korkuyor. Son araştırmaya göre, ya ailelerinden ya da tanıdıklarından birinin şiddet gördüğünü söyleyenlerin oranı yüzde 47. Üçte ikisiyse, ya kendilerinin ya da ailelerinden birinin şiddet mağduru olması korkusuyla yaşıyor.

2006’da 35 bine yakın sivil öldürüldü

Birleşmiş Milletler (BM) Irak Yardım Misyonu’nun (UNAMI) raporuna göre, ülkede 2006’da 34.452 sivil öldürüldü; 36.685 sivil de yaralandı.

UNAMI, 206’nın son iki ayında da 6.400 Iraklı sivilin öldürüldüğünü açıkladı.

ABD kuvvetleri insan haklarını ihlal ediyor

UNAMI raporu, kolluk kuvvetlerinin sivillere yeterli koruma sağlamadığını, milislerin ve suç çetelerinin güvenlik kuvvetlerine sızdığını belirtiyor, güvenlik kuvvetlerinin ve ABD önderliğindeki çok uluslu kuvvetin operasyonlarının kişilerin keyfi olarak alıkonmasına ve yasal haklarından mahrum bırakılmasına neden olduğunu söylüyor.

Petrol gelirleri çokuluslu şirketlere

Bu arada, dünyanın üçüncü büyük petrol üreticisi olan ülkenin yeni petrol yasası, Britanya merkezli BP, Shell ve ABD merkezli Exxon ve Chevron gibi çokuluslu petrol şirketlerinin 30 yıllık sözleşmelerle Irak’ın petrol gelirlerinin büyük bir bölümünü almasına olanak veriyor.

6 Iraklıdan biri yerinden edilmiş durumda

BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’yse (UNHCR) her altı Iraklıdan birinin yerinden edilmiş olduğunu söylüyor. UNHCR rakamları şöyle:

* 640 bin Iraklı, sadece geçen yıl içerisinde ülke içinde yerinden edildi.

* 2003’ten önce yerinden edilmiş olan birçok Iraklının dışında, özellikle Şubat 2006’daki operasyonların ve saldırıların ardından her ay yaklaşık 50 bin Iraklı evlerini terk ediyor

* Toplam, 1 milyon 800 bin Iraklı ülke içinde yerinden edildi. Bu sayının 2007 sonuna kadar 2 buçuk milyonu aşacağı tahmin ediliyor.

* 2 milyon kişiyse başka ülkelere göç etmek zorunda kaldı.

Yirmi altı milyonluk Irak nüfusu düşünüldüğünde bu rakamlar, her altı Iraklıdan birinin evini terk etmek zorunda kaldığı anlamına geliyor.

BM bu durumun, 1948’de İsrail’in kuruluşuyla Filistinlilerin topraklarını terkine yol açan göç dalgasından bu yana yaşanan en büyük nüfus hareketi olduğuna da dikkat çekiyor.

Kadınlardan çalınan hayatlar

Irak’ta durumu en zor olanlarsa kadınlar ve çocuklar. UNAMI 2006 raporunda, ülkenin orta ve güney bölgelerinde kadın haklarının ciddi oranda erozyona uğradığına dikkat çekiyor.

“Kadınlar sık sık yaşamlarına ve beden bütünlüklerine yönelik tehditlerle karşı karşıya kalıyor. Katı, keyfi olarak uygulanan ahlaki kodlara uymaya zorlanıyor.”

Rapor, kaçırıldıktan sonra cinsel istismara uğramış, işkence edilmiş ve öldürülmüş genç kadınlardan söz ediyor.

“Kadınların cesetleri morglara bırakılıyor; aileler de namuslarının lekelenmesinden korkarak bu cesetleri almıyor” diyen rapor, 2006’da yalnızca Necef’te aileleri tarafından alınmayan ve gömülen 140 kadın cesedi olduğunu aktarıyor. “Bir başka namus cinayeti vakasında, ortaokul öğrencisi bir kız çocuğu doğu Bağdat’ta silahlı milisler tarafından halk arasında asıldı; onu kurtarmaya çalışan erkek kardeşi de vurularak öldürüldü.”

Kuzeydeyse, kadınların ya kazara ya da intihar girişimiyle kendini yaktığını aktaran rapor, bu 239 vakayı “namus cinayeti” olarak niteliyor. “Namus cinayeti olmasından kuşkulanılan vakaların çoğunda, kadınların vücutlarında yemek pişirirken ya da ısıtıcıya yakıt koyarken kazara oluşamayacak denli korkunç yaralar vardı.”

Iraklı kadın hakları savunucusu Yanar Muhammed Irak’ta yaşayan kadınların durumunu tarif etmeye çalışıyor:

“On yıllardır görmediğimiz aşırılıkçı, kadın karşıtı uygulamaların geri döndüğünü görmek yüreğimi burkuyor. Benim Irak’ta büyüdüğüm zamanlarda kadınlar okula giderdi; eğitimli, profesyonel, çalışan kadınlar toplumun bir parçasıydı. Bugün bakkala gitmeye kalkan bir kadın hayatını tehlikeye atmış oluyor. Hayatlarımız bizden çalındı.”

İnsani kriz

İşgalden sonra elektrik kesintileri, sağlıklı suya erişimin olmaması, çalışmayan kanalizasyon sistemleri, çözülüp giden sağlık sistemi Irak’ta gündelik yaşamın olağanları arasında.

Doktor İntizar K. hastaneyi anlatıyor: “Günde yalnızca üç ya da en fazla beş saat elektriğimiz var. Temiz içme suyu yetersiz. Sağlıklı atıksu sisteminin yokluğu büyük bir sorun ve çocuklarda yetersiz beslenmenin, dizanterinin ve ölümlerin ana nedenlerinden biri.”

İşgalciler çocukları ölüme terk ediyor

Britanya’da yüze yakın doktorun, Başbakan Tony Blair’e “işgalcinin sorumluluklarını” anımsatan mektubu, steril iğne, oksijen maskesi veya K vitamini olmadığı için ölen Iraklı çocukların olduğunu söylüyor, bu malzemelerin ederinin yaklaşık 2 YTL olduğunu vurguluyordu.

Doktorlar, ABD ve Britanya’nın Cenevre ve Lahey sözleşmelerinin işgalci ülkelere getirdiği “düzeni sağlamak ve nüfusun tıbbi ihtiyaçlarını gözetmek” yükümlülüğünü yerine getirmesini istiyor; bunun için de şunların gerçekleşmesi gerektiğini söylüyordu:

* Britanya, çocukların gerekli tedaviyi almasına yarayacak Irak kalkınma fonundaki 33 milyar doların hesabını vermeli. Doktorlar, bu fondaki paranın yaklaşık yarısının yolsuzluk, hırsızlık ve paralı askerlere aktarılarak ortadan kaybolduğuna dikkat çekiyor; bu paranın en az 2 milyarının ABD ve Britanya tarafından yerine geri konmasını istiyor.

* Irak petrollerinden gelen gelirin tamamı doğrudan Irak halkına geri dönmeli.

* Koalisyon Yönetimi tarafından yürürlüğe konan yasadışı sözleşmelerin hepsi hükümsüz kılınmalı.

İşgalden bu yana yaklaşık 260 bin çocuk öldü

* Uluslararası Save the Children kuruluşuna göre, Irak’ta her bin bebekten 59’u ölüyor. Bu dünyadaki en yüksek bebek ölümü oranlarından biri. Binlerce ocuk temel tıbbi gereçlerin yokluğu nedeniyle ölüyor.Bağdat’ın güneyindeki Divaniye hastanesinde bir doktor, yaklaşık 2 YTL’lik oksijen maskesi olmadığı için bir bebeğe burnundan plastik tüple hava vermeye çalıştı. Bebek öldü.

* Aynı hastanede, iç kanamalı bir bebek yaklaşık 2 YTL’lik K vitamini olmadığı için öldü.

* Bağdat’ta bir hastanede, bir çocuk steril iğne bulunmadığı için öldü.

* Lastik cerrah eldivenlerinin yokluğu enfeksiyon riskini artırıyor. Bu eldivenlerin çifti yaklaşık 85 Ykr değerinde.

* Irak’ta işgal öncesindeki doktor sayısının yaklaşık yarısı kadar doktor bulunuyor. ABD’nin Saddam Hüseyin’e sıcak bakan Baas Partisi üyelerini “temizlemesi” sağlık yönetiminin çökmesine yol açtı.

* Britanyalı doktorlar ABD ve Britanya kuvvetlerinin Irak’taki bütün sağlık personeline güvenlik garantisi vermesini istiyor. Silahlı milislerin doktor ve hemşireleri öldürmesinin de durdurulması gerektiğini söylüyor.

* Hastaneler bombalanmış, ambulanslar vurulmuş durumda. ABD ve Britanya, akut travma ve hastalıklar için bu vakaları Ürdün, Suudi Arabistan, Suriye ve İran’a taşımak için helikopterlerini tahsis edebilir.

* Irak’ın 2003’te başlayan işgalinden bu yana ölen çocuk sayısı 260 bin olarak tahmin ediliyor.

Akademisyenler öldürülüyor
Irak’ta bine yakın akademisyenin öldürüldüğü tahmin ediliyor. Ülkeden ayrılan akademisyenlerin sayısınınsa 2000 civarında olduğu tahmin ediliyor.
2005’te Türkiye’ye Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu’nun “Savaş Karşıtı Buluşma”sı için gelen Irak Öğretim Üyeleri Birliği’nin başkanı, jeoloji profesörü Isam El Rawi, “Açıkçası bizi kimin öldürdüğünü bilmiyoruz” diyordu.
“Öğretim üyeleri, din adamları öldürülüyor. Örneğin, yol üzerinde bozulan arabasıyla uğraşan bir öğretim üyesi, oradan geçen ABD askerleri tarafından öldürüldü. Biz ABD yetkilileriyle konuşup, “ABD devriyeleri olmasın, kamplarınızı şehir dışına kurun” diyoruz. Çünkü yolda durduğunu gördükleri arabanın bomba yüklü olduğuna hükmedip çevrede ne var ne yoksa ateş ediyorlar. Ama sonuç yok. Yollarda, bütün gün tanklar, askeri araçlar geziyor.”

El-Rawi, 30 Ekim 2006’da Bağdat Üniversitesi’ndeki ofisine doğru yola çıkmışken, evinin yakınında silahlı kişilerce öldürüldü. El Rawi, Mart 2006’da Doğu Konferansı’na bir yardım çağrısı göndermiş, Irak’taki katliamın sistematik bir şekilde yürütüldüğünü, bilim insanlarını, aydınları ve sanatçıları hedef alan kaçırma ve suikast olaylarının yaygınlaştığını, bunların Irak halkının geleceğini yok etmek üzere bilinçli bir şekilde yapıldığını bildirmişti.

Tarık Ali, geçen yıl Türkiye Sosyal Forumu’nda yaptığı konuşmada, bu durum için “Irak’ın beşeri sermayesi yok ediliyor” demişti. (TK)

Hürriyet – 19 Mart

ABD’de onbinler Irak savaşını protesto etti

NEW YORK (A.A)

ABD Başkanı George Bush’un 4 yıl önce başlattığı Irak savaşı dün New York’ta onbinlerce kişi tarafından protesto edildi.

PROTESTO GÖSTERİLERİNDEN FOTOĞRAFLAR

Gösteriyi düzenleyen “United for Peace and Justice” aralarında öğrenciler, bisikletçiler, Vietnam savaşına katılmış eski askerlerin bulunduğu 25 bin ila 30 bin kişinin “Askerler hemen dışarı”, “Bomba değil, Bush’u atın” gibi sloganlar attıklarını açıkladı.

ABD’de cumartesi günü başkent Washington ve Los Angeles’da düzenlenen gösterilerin devamı niteliğindeki gösterilerde, protestocuların başını çeken Amerikalı oyuncu Tim Robbins, “Bu bir sol gösteri değil, halkın sesidir. Amerikalılar bu savaşın sona ermesini istiyor, ne zaman onları dinleyecekler?” dedi.

Irak’a gitmeyi reddeden asker Jose Vasquez de, “İnsanlar askerlerin söyleyeceklerini dinlese, onların da savaşa karşı olduklarını görürler, tıpkı geçmişte Vietnam’da olduğu gibi” dedi.

Demokrat Senatörler Hillary Cnilton ile Charles Schumer’in bürolorı önünden de geçen protestoculardan Leslie Kielson, “Kongreye seçilmişlere, (Başkan) Bush’a direnmelerini söylemek istiyoruz” dedi.

Göstericiler savaşın ve işgalin hemen şimdi son ermesini istediklerini de dile getirdi. 20 Mart 2003’te başlayan Irak savaşı, Türkiye, ABD, Yunanistan, İspanya, Güney Kore’de de protesto edilmişti.

Did you find apk for android? You can find new Free Android Games and apps.
Share.

Comments are closed.