Hakan Tahmaz
Referanduma az bir süre kala, hala Kürdlerin ne yapacağı en fazla merak edilen konuların başında geliyor. Sandıktan önce Newroz’a katılım ve verilen mesajlar önemli işaret oldu. Bütün kritik eşiklerde olduğu gibi Kürdlerin nabzı Diyarbakır’da attı. Diyarbakır’da ‘Hayır’ işaret fişeği atıldı.
Gözlemde bulunmak için sık sık yaptığım gibi Newroz’dan günler önce Diyarbakır’daydım. Birçok dostla, sivil toplum örgütü yöneticisiyle, kanaat önderiyle konuştum, Sur’un, Kayapınar’ın Yenişehir’in, Ofis esnafının nabzını tutmaya çalıştım. Hasan Paşa’nın müdavimleriyle hasbihâl ettim.
Dinlediğim kızgınlıkları, öfkeyi, eleştirileri, özeleştirileri bir kenara bırakıyorum. Bunlar yeni değil, çok yazıldı, çok çizildi. Ama iki konu var ki, herkesin üzerine düşünmesi gerekiyor.
Birincisi son iki yıldır Diyarbakır öncelikli gündemi olan Çözüm Süreci oldukça geri plana düşmüş. İstisnasız karşılaştığım bütün insanların, merak ettiği, yanıtını aradıkları ilk konu Suriye savaşı, Rakka Operasyonu sonrası yaşanacaklar, Kobanê’nin geleceği ve PKK, KDP gerilimi gibi bölgesel konular. Referandum sonuçlarından daha çok, bu konulardaki gelişmelere bağlı bir Çözüm Süreci ihtimali üzerinde duruyorlar.
İkincisi ‘Hayır’ bloğuna ilişkin eleştiriler. Doğrusu konuştuklarım arasında, Ak Parti inisiyatifiyle veya referandumdan ‘Evet’ çıkmasıyla yeniden barış görüşmelerinin başlayabileceğini güçlü bir ihtimal dahilinde gören insan yok denecek azdı. Ancak bu ABD gibi bölgede çok güçlü bir aktörün PKK ve Ak Parti’yi zorlamasıyla olabileceği düşünülüyor. Bu da güçlü bir olasılık görülmüyor.
Görüştüğüm, İHD yöneticilerinden biri, “Hayır cephesinin çalışmasını, Türkiye’yi saracak yangını önleme çalışmasına benzetti. Ama Çözüm Süreci sonrasında Kürdlerin evlerinde yangın başladı, ‘Hayır’cılar bu yangını neden görmüyorlar, ağızlarına almıyorlar ve önlemek için tek bir öneride neden bulunmuyorlar diye sordu. Referandumdan ‘Hayır’ çıktığında, Türkiye’de başlayacak yangın önlenmiş olur ama bizim evlerdeki yangın bizi kül etmeye devam eder. ‘Hayır’ bloğu içindeki milliyetçileri, statükocuları, Kemalistleri, Ergenekoncuları, ulusalcıları anlıyoruz, bir şey de beklemiyoruz ama sosyal demokratların, ilericilerin, cumhuriyetçilerin, demokratların, liberallerin tek cümle dahi kurmamaları gücümüze gidiyor. Savaşla baş başa bırakıldık” dedi.
Doğrusu bu ve buna benzer sorulara ‘Hayır’ cephesi, açık, anlaşılabilir yanıtlar hala verilebilmiş değil. Hatta bu durumu kavrayan, anlayan bir yaklaşım söz konusu dahi değil. Aksine bütün bunlara rağmen, “Kürdler ne yapacaklar” sorusunu soranların; küstahlık, ezen ulus kibri söz konusu. Kürdlere, “ortada kuyu/sandık var yandan dolanın” buyurganlığıyla üsten bakıyorlar. Hala hendeklerde öldürülenlerle değil, hendekleri kazanlarla, kazdıranlarla ilgileniyorlar.
Kürdler neyi oylayacaklar
Bütün bunlara ve her şeye rağmen, Diyarbakır’ın nabzı ‘Hayır’ olarak atıyor. Newroz alanı işaretini bu yönde verdi. Bu işaretin Kürdler üzerinde büyük etkisi ve yankısı olacağı çok açık. Sadece Diyarbakır değil, aynı günün farklı illerde, ilçelerde gerçekleşen bütün Newroz etkinlikleri bir silkinişe işaret ediyor.
Kürd hareketi için referandumdaki kritik eşik, 1 Kasım seçimlerinde Ak Parti’ye dönen seçmenin ne kadarının geriye döneceği ve bölgenin referanduma katılım oranı olacak.
Kürdler referandumda anayasa değişikliğini oylamayacaklar. Ak Parti’nin Kürd politikalarını oylayacaklar. Bütün resmi dairelerin önüne güvenlik bariyeri kurmayı, seçilmiş belediye başkanlarının yerine kayyım atamayı, belediye meclislerinin fiilen lav edilmesini, belediyelerden ve kamu kurumalarında binlerce işçiyi, memurun işinden atılmasını, Kürd siyasetçilerin tutuklanmasını, kentlerin yıkılmasını, talan edilmesini, üniversite öğrencisi Kemal Kurkut’un Newroz’da göz göre göre öldürülmesini ve mezar yeri verilmemesini, dahası Güney’de, Şengal’de Kürdü – Kürde kırdırma siyasetini oylayacaklar.
Ancak, Türkiye’yi ve demokrasi, barış, özgürlük güçlerini bekleyen esas büyük tehlike, Kürd sokaklarına hâkim olan ve Newroz’a alanlarına da yansıyan Kürdlerdeki “biz bize yeteriz ve yalnızız” duygu halinin her gün daha fazla yayınlaşması ve güçlenmesidir.
Referandumdan ‘Hayır’, çıkması tek başına Kürdlerde gelişen bu duygunun güçlenmesini önlemeyecek/önleyemez. Ancak 2017 Türkiye’sinin Kürd halini, anlayan ve anlamlı kılan bir dille, yaklaşımla ve güven verici ilişkilerle bu önlenebilir.
Bu bakımdan bir an önce Ak Parti’nin harlandırdığı Kürd korkusuna teslim olan, güç veren, ‘Hayır’ siyasetine son verilmelidir. Newroz alanlarına çıkan yüz binlerin ve Diyarbakır sokaklarının çağırısı, beklentisi bu doğrultuda.
Kürd siyasetçilerin, Newroz konuşmalarında 2013 Newroz’una dönülmesi çağırılarını da bu kapsamda değerlendirmek gerek. Parti yöneticilerinin, belediye başkanlarının, milletvekillerinin ve eş başkanların tutuklu olduğu ve siyasi baskının sınır tanımadığı bir ortamda yapılmış olması bu çağırıları, daha bir kıymetli ve anlamlı kılıyor. Tabi ki bunun farkında olanlar için.
Bu yazı İmp-news.com adresinde yayınlanmıştır.