Yaşam İçin Ses Ver İnisiyatifi
Yaşam İçin Ses Ver İnisiyatifi Suriye’de yaşananlarla ilgili olarak açıklama yaptı. Açıklama şöyle idi:
“Son bir haftadır Suriye’den yine korkunç haberler alıyoruz. İdlib’in Han Şeyhun yerleşiminde kimyasal silahlardan açığa çıkan zehirli gazlardan ötürü çok sayıda insan öldü, yüzlerce kişi yaralandı. Bu saldırıyı kimin gerçekleştirdiğine dair kesin bir bilgi elde edilemedi; Muhalifler, saldırının sivillerin yaşam alanlarına yapıldığını iddia ederken, rejim ve Rusya, saldırıyı kendilerinin düzenlediğini, hedef alınan bir silah deposunda muhalifler tarafından üretilen kimyasal silahların patladığını öne sürdü. Bu katliam dünyanın her yerinde büyük öfkeye neden olurken, dünyanın en büyük atom silahı stokuna sahip olan ABD, saldırının hesabını sorma iddiasıyla Suriye rejimine ait bir hava üssüne füze yağdırdı. Bu füzelerin bir kısmı hava üssüne isabet etti, kalanlarının ne olduğu ve kaç kişiyi öldürdüğü bilinmiyor. Ardından Rusya’nın misilleme olarak düzenlediği saldırıda sekiz sivil öldü
Bütün bu saldırılar sonucu en büyük zararı her zaman olduğu gibi sivillerin gördüğünü belirtmeye gerek bile yok. Dört bir yandan kıstırılmış olan insanlar, yıkıntılar içinde günlük hayatlarına devam etmeye çalışırken, devletlerin çıkar çatışmalarının kurbanı oluyorlar. Bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürmüş gibidir; şiddet şiddeti, nefret nefreti doğurur. Uzaklarda yanan ateşin alevlerinin bize ulaşması uzun sürmeyecektir; nitekim bu alevler bizi de sarmış, alev alev yakmaktadır.
Devletlerin çıkar savaşının kurbanı olan sivillerin ölümünün önüne geçmek için bizim de yapabileceğimiz çok şey var. Türkiye devletinin yöneticileri, Suriye’ye bomba yağdıran ABD’ye açıkça destek vermiş, destek vermekle kalmamış, daha fazla bomba, yani daha fazla ölüm talebinde bulunarak, buna her şekilde katkı sağlayacağını ifade etmiştir. Bu politikalara karşı çıkmak, Türkiye’nin Suriye’deki savaşa müdahil olmamasını sağlamak mümkündür. Suriye’deki savaş küresel düzeyde devletlerin ve silahlı güçlerin çıkar savaşları nedeniyle, insan canı üzerinde oynanan bir oyuna dönüşmüştür. Kendi otoritelerine diyaloğu, çözüm masalarını yüksek sesle işaret etmek, insan hayatını odağa koyan farklı ülkelerden barışseverlerin görevidir. ABD’de barış yanlıları kendi devletlerinin saldırganlığına karşı gösteriler yaparken, Türkiye’de de barışseverler seslerini yükseltmeli, devletin yöneticilerini savaş değil barış yapmaya zorlayacak güçte bir kamuoyu oluşturmaya çalışmalıdır.
Bu sayede ülkemizdeki savaş yangınını da söndürmemiz mümkündür. Dünyanın çeşitli bölgelerinde, Kolombiya’da, İspanya’da örgütler ile devletler arasındaki çatışmalar son bulmakta, barış ortamı yaratılmaktadır. Bu büyük başarı, uzun ve zorlu çözüm süreçlerinin sonunda kazanılmıştır. Ölmek değil yaşamak, bu coğrafyanın insanının da hakkıdır. Kısa bir süre önce burada da bir çözüm ve çatışmasızlık süreci yaşandı; bu süreç boyunca yok denecek kadar az ölüm oldu, milyonlarca insanda barış ve yaşam için bir umut oluştu. Devamı iyi gelmedi, savaştan ve kandan beslenen güçler çözüm sürecini sona erdirdiler, ancak bunun pekala bir daha yaşanması mümkün. Bir ülkede yaşanan savaş nasıl diğer ülkeleri etkiliyorsa, bir ülkede kazanılan barış, diğer ülkeleri de aynı şekilde etkileyecektir.
Ölüm değil çözüm diyenler, yaşamı savunanlar, bulundukları her yerde barışın sesini yükseltmeli, barışın koşullarını sağlaması için güç sahiplerine baskı mekanizmalarını oluşturmalıdırlar. On binlerin bir ağızdan haykıracağı barış talebi, göz yaşlarını dindirmenin yolunu açacaktır.”
Ölüm değil çözüm
Çatışma değil müzakere
Bu yazı marksist.org web sitesinde yayınlanmıştır.