5 Ekim 2017 – ‘İddianame hak ihlallerinin son halkası’

0
Want create site? Find Free WordPress Themes and plugins.

Fatma YÖRÜR

Avukat Meriç Eyüpoğlu, Barış Akademisyenlerinin iddia edildiği gibi ‘Türklüğü aşağılamak’ ya da ‘terör propagandası’ndan değil barışı savunmaktan yargılandığını söylüyor.

11 Ocak 2016 tarihinde açıklanan ‘Bu suça ortak olmayacağız’ başlıklı Barış Bildirisi’ne dönük öfke devam ediyor. İstanbul ve Galatasaray Üniversitesi’ndeki akademisyenlerden başlayan yeni davaların tüm imzacıları kapsayabileceği belirtiliyor.

İlk iddianameyi 301. Madde’ye taşımaya çalışan savcılık yeni iddianameyi neden TMK 7/2’den açtı? Yeni iddianame nasıl bir seyir izleyecek? Akademisyenler buna karşı nasıl bir tutum alacak? Önceki gün yayınlanan iddianame ilk iddianameden ne farklar taşıyor? Avukat Meriç Eyüpoğlu ile Barış Akademisyenleri için hazırlanan bu ikinci iddianameyi konuştuk.

‘MADDE DEĞİŞTİRMİYOR, YARGILAMA HUKUKİ DEĞİL POLİTİK’

Eyüpoğlu’na göre bu iddianame, Barış bildirisinin yayınlandığı ilk günden itibaren gelen hak ihlallerinin son halkası:

“1128 imzacı tarafından imzalanan bu bildirinin amacı açıktır ve milyonlarca insandan da destek bulmuştur. İmzacılar ilk günden itibaren hükümet yetkililerinin çok sert eleştiri ve hakaretlerine maruz kaldı. Sedat Peker tarafından ‘kanlarıyla duş almak’la tehdit edildi. Bir kısım medyada çalıştıkları yerler yayınlandı, güya ‘teşhir’ edildiler. O ağır hak ihlalleri günümüze kadar sürdü.”

2016 Mart’ında başlayan yargılamada ilk iddianamenin, Terörle Mücadele Kanunu 7/2’den mi savcılığın fikir değiştirip sunduğu TCK 301.’den mi devam edeceğinin henüz belli olmadığını belirten Meriçoğlu, her iki madde ile de yargılamanın iler tutar yanı olmadığına dikkat çekiyor.

-Neden ikinci bir iddianameye gerek duyuldu? Arada nasıl bir far var?

“İlk iddianame barış bildirisi metnini tartışıyordu. Özünde bu var. Yanı sıra diğerinde, Mart ayında yapılan İstanbul BAK imzasıyla yayınlanan ve tutuklanan dört akademisyenin açıklaması eklenmişti. Buradan bir suç çıkaramadılar.

İlk iddianame de hukuki değil politik saiklerle hazırlanmış bir iddianameydi. Şimdiki iddianamedeki durum daha da absürt, o zamandan bu zamana gelen politik konjonktürle de ilgili, aradan geçen zamanda olagelen her şey de iddianame içine serpiştirilmiş… Bunların hepsi bir öykünün parçaları olarak sunulmuş durumda. İngilizce metin yeniden çevrilerek tartışma konusu yapılmış. İhraç edilen imzacıların dayanışma akademileri ve dayanışma faaliyetleri iddianamenin içine atılmış karman çorman, hukuken değerlendirmenin zor olduğu yeni bir iddianame yaratılmış.”

Söyleşi esnasında ilk iddianameyi hatırlıyoruz. İlk iddianamede yer alan “Güvenlik güçleri tarafından bölgeden teröristlerin temizlenmesi ve bölge halkının huzur ve refahının sağlanması için yürütülen operasyonların, kamuoyu oluşturmak suretiyle durdurulmasının amaçlandığı” belirtiliyordu. Mart ayında dört akademisyen tarafından yapılan ikinci açıklamayla ifadelerin ardında durulduğu belirtiliyordu. İkinci iddianamede ise buna terör örgütü talimatıyla kalkışıldığı iddiası ekleniyor. İlk iddianamedeki soruşturmalarda ayrıca akademisyenlere suçları değil görüşleri sorulmuştu.

İkinci iddianame için: Barış bildirisinin bedeli 5 bin 640 yıl

-Bu yeni iddianame, ilk tutuklu yargılamaya maruz kalmış akademisyenleri de kapsayacak mı?

“Tabi, hukuken (bu ifade de gittikçe ortadan kalkıyor ama) aynı metin nedeniyle, bir kısmı farklı maddeden bir kısmı farklı maddeden yargılama hukuken olmaz. Dolayısıyla dava açılanların hepsi ya 301’den ya TMK 7/2’den yargılanacak. Bu süreçle ilgili mutlaka bir karar verilmiştir. Henüz bize yansımadı. Bu noktada hangi madde üzerinden yargılama olacak sorusu gündeme geliyor.

Savcılığın son iddianameyi 7/2’den açması ve çok sayıda kişiyle bunu paylaşması soruşturmanın buradan yürüyeceği intibaı veriyor. Duruşmalarda somutlaşacak.

TCK 301, Türklüğe hakaret üzerinden görülen madde, Adalet Bakanlığı’nın iznine bağlı. Ancak bu madde geçersiz bir norm taşıyor. AİHM’de belirsiz norm, bu noktada, 301. Madde ile ilgili emsal Taner Akçam kararı var. Türklüğe hakaret tanımlı bir norm değil. Hukuka aykırı bulunup uygulanmaması gerektiği saptanan bir norm, bırakalım dava açmayı yargılamayı Taner Akçam davası takipsizlikle sonuçlanmasına rağmen, sadece soruşturma açılması, yargılama süreci bile hukuka aykırı bulundu AİHM’de.

Gelelim 7/2’ye. Terör örgütü propagandası, bu maddenin başlığı. Fakat terör örgütü propagandasının bazı unsurlarla bezenmiş olması lazım bir suçu içerebilmesi için. Nedir bu? Cebir, şiddeti meşru gösterme veya övme, şiddet yöntemlerini meşru gösterme veya bu yöntemlere başvurmayı teşvik etme. Bunlar olmadan bir suçtan söz edilemez. Dolayısıyla nihayetinde söz konusu metin düşüncelerin açıklanmasından ibaret bunun suç olmadığı da AİHM tarafından teminat altına alınmış.

Söz konusu metinde yaşam hakkı ihlallerine dönük eleştiriler var ve bunların düzeltilmesi barışçıl bir dille isteniyor. Ne şiddet çağrısı ne de teşvik var. Her iki yönden de bir suç yok. Biz bir süredir hukuki çerçeve üzerinden yargılamaları tartışamıyoruz. Hukuki çerçeveden yargılamaların ilerlemediğini görüyoruz. Kaygımız da sürecin hukuki değil başka şekillerde sürdürülme çabasından.

Aradan iki yıla yakın süre geçmiş aniden insanlara dava açılmaya başlanıyor. Gerektirir bir durum vardıysa şayet neden tek dava değil ve neden şimdi?”

-Niyet okumalar üzerinden bir iddianame var elimizde?

“Bu yeni değil… Son süreçte iddianameler böyle, yorum içerikli aynı tarz hakim oldu iddianamelere. Hatta tutuklama kararlarında da bu var. Bu yönüyle sürpriz bir şey yok. İlk iddianame de yorum ve niyet okumalar taşıyordu.”

-Bu tüm üniversitelere dağılacak mı?

“Evet bir sıra dahilinde değil, ihraçlar da bir sistematiğe dayanmıyordu. Tıpkı onun gibi üniversite üniversite yayılacak gibi görünüyor.”

-Akademisyenler nasıl bir tutum alacak ortak bir savunma imkanı var mı?

“Bu soruya cevap vermek için erken çünkü ortak toplantılar yapılacak, nasıl bir tutum çıkar bunu tartışmalar belirleyecek.”

‘ŞİMDİ DE ESTİRİLMEK İSTENEN KORKU İMPARATORLUĞUNUN RÜZGARI’

-Teknik olarak konuştuğumuz bu konudan çok sayıda insan etkilendi ve akademiler baskı altına alındı. Çok sayıda insan işlerini kaybetti ya da ülke değiştirmek zorunda kaldı. Bazıları pasaportlarına el konulduğundan bunu da yapamıyor. İş bulamıyor.

“Destek imzacılarla beraber 2 bin 212 kişiden, araştırmacı ve akademisyenden bahsediyoruz. O günlerdeki yoğun baskı hakaret ve saldırı sonrası çok sayıda meslek grubu hukukçular, sinemacılar, gazeteciler, edebiyatçılar, sağlık çalışanları destek metinleri kaleme aldılar. Bir dönem de sinemacılar hedef alınmıştı. Sürecin nasıl devam edeceği belirsizliğini koruyor. Tüm bu süreçler iş akdinin feshi, disiplin soruşturmaları, gözaltılar yargılamalar, hayli zorlu süreçlerdi. KHK ile başlayan ihraç sürecin en can alıcı yanını oluşturdu. Çok sayıda kişiyi etkiledi. Hukuksuzca savunma alınmaksızın, hukuk işletilmeksizin bir sabah kalkıyorsunuz KHK’da adınız görüyorsunuz. Sonrasında size kimse neden bu kararın verildiğini açıklamıyor.

Davalar devam ediyor OHAL komisyonu artık bu süreçte devrede ama hukuki süreç büyük bir kapalılıkla sürüyor. Adli makamlar topu birbirine attı ve komisyonun ne yapacağı tam bir muamma. Sosyal hakları gasp edilen arkadaşlarımız için sivil ölüm amaçlandı. Başı ve sonu belli olmayan intikamcı süreci yaşadık. Şimdi de estirilmek istenen korku imparatorluğunun rüzgarı.

Ama ‘Bu suça ortak olmayacağız’ diyen, bu nedenle hak ihlallerine maruz kalan bu insanların gösterdiği cesaretin kararlılığın kıymetini bilen benim gibi yüzlerce, milyonlarca insan var. Bilmeye de devam edeceğiz. Yaptıkları şeyin kıymeti ve önemi elbette bu günler geçecek… Bu insanların değeri tarih içinde yerini bulacak.”

İlgili maddeler:

* TCK 301. Madde: Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini veya Türkiye Büyük Millet Meclisini, Türkiye Cumhuriyeti Hükumetini, Devletin yargı organlarını, askeri veya emniyet teşkilatını alenen aşağılayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

* TMK 7/2: Terör örgütünün; cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde propagandasını yapan kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu suçun basın ve yayın yolu ile işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.

Bu yazı Artı Gerçek web sitesinde yayınlanmıştır.

Did you find apk for android? You can find new Free Android Games and apps.
Share.

Comments are closed.