En kritik kararlarını twitterdan yaptığı açıklamalarla duyuran Trump, ABD askeri gücünün Suriye’den çekileceğini de sosyal medya hesabından duyurdu. Trump başlayan tartışma üzerine şunu yazdı:
“Suriye’den çıkış sürpriz değildi. Bunun için yıllardır uğraşıyorum ve 6 ay önce, bunu yapmak istediğimi açıkladığımda, biraz daha kalmayı kabul ettim. IŞİD, Rusya, İran, Suriye ve diğerlerinin yerel düşmanı. Biz orada bir şey başardık. Şimdi eve dönme ve yeniden inşa etme zamanı.”
Ardından şunu da ekledi: “ABD, Ortadoğu’nun polisi olmak, neredeyse hiçbir zaman yaptıklarımızdan memnun olmayan diğer insanları korurken, hiçbir şey kazanmadan değerli hayatları ve trilyonlarca doları harcamak ister mi? Sonsuza kadar orada kalmak ister miyiz? Nihayet diğerlerinin de savaşma zamanı geldi.”
Rusya devlet başkanı Putin, Trump’ın gerekçesine hak verdiğini açıkladı. Putin açısından da IŞİD artık yenilmiş sayılırdı ama Putin, ABD’nin çekildiğine dair emarelere rastlamadıklarını eklemeyi de ihmal etmedi. Putin’in açıklamaları şöyle: “ABD, Afganistan’da. Kaç yıl oldu? 17 yıldır oradalar ve neredeyse her yıl güçlerini oradan çekeceklerini söylüyorlar. Hâlâ oradalar. Şu ana kadar Amerikan güçlerinin [Suriye’den] çekildiğine dair bir işaret görmedim ama bunun mümkün olabileceğini zannediyorum…Trump ile DAEŞ’in (IŞİD) yenildiği konusunda hemfikirim. DAEŞ yenildi ancak yeniden toparlanması riski var.” (https://www.bbc.com/turkce/46634492)
Sarı Yelekliler’in sıkıştırdığı Fransa Cumhurbaşkanı Macron ise “ABD’nin temel gücü olduğu uluslararası koalisyonun, SDG’nin desteğiyle Suriye’de operasyon yürüttüğünü unutmamalıyız. Sahada teröristlere ve Paris’te ve diğer yerlerde terör saldırıları düzenleyenlere karşı mücadele edenler SDG ve Suriye’deki Kürtlerdir. Dolayısıyla herkesi sorumluluğa çağırıyorum ve onlara borçlu olduğumuzu unutmamalıyız” diyerek duyduğu derin üzüntüyü dile getirdi.
ABD neden çekiliyor?
Trump’ın açıklaması, ABD egemen sınıfın içinde bir kanadın uzun süreden beri Suriye’den çekilme yönünde bir tartışma yürüttüğünü gösteriyor. Bu kanat belli ki tartışmayı kazanmış. Peki ABD neden çekiliyor? Çekilmesi mevzi kaybetmesi anlamına mı geliyor? Kürtlere kazık mı atmış oluyor? Erdoğan’ın dediklerini mi uyguluyor?
Bu sorulara sağlıklı yanıt vermek için ABD’nin asli derdinin ne olduğunda anlaşmak gerekiyor. ABD’nin asli derdi Türkiye’yle kavga etmek, Esad rejimini devirmek, Kürtlere kol kanat germek, Suriye’de sonsuza kadar asker konuşlandırmak gibi politik adımları atmak değil. ABD’nin derdi, 21. yüzyılın emperyalist hegemonik gücü olduğunu dostlarına da düşmanlarına da göstermek. ABD’nin Irak’a daha önceki saldırılarında, işgal girişimlerinde temel derdi, sanıldığı gibi bölgenin petrolüne el koymak değil. ABD’nin derdi, Soğuk Savaş sonrasında beirgin bir şekilde görünür olan bir çelişkinin yarattığı tehdidi engelleme isteği: ABD, dev askeri gücüyle ekonomik gerileyişi arasında açının, diğer emperyalist ülkelere öne çıkma ve kendi küresel egemenliğine meydan okuma fırsatını vermesini, yine dev askeri gücüne dayanarak engellemek istiyor. Irak’ta, Suriye’de, Türkiye’yle ilişkilerinde, Avrupa Birliği’yle ilişkilerinde ABD’nin derdi bu!
Trump ticaret savaşlarıyla, yerli yersiz çıkışlarıyla 1990’ların ortasından beri neoconların şekillendirdiği bu politikanın aranıp da bulunamayan temsilcisi olduğunu kanıtlamaya çalışıyor. ABD, Suriye’den bu arka plana bağlı üç hamleyi aynı anda yaparak çekilme kararı aldı: Öncelikle, ABD askeri varlığı ve savaş planlayıcıları, tüm dikkatlerini Çin Denizi bölgesinde, daha büyük bir meydan okumaya odaklamak istiyor. Suriye’deki her bir gelişme, ABD’nin çoklu krizini derinleştiren ve bölge ülkelerinin, hatta NATO üyesi Türkiye’nin ABD’yle ilişkilerini çatışmalı hâle getiren bir etki yaratıyor.
İkincisi, Putin’in de ifade ettiği gibi, IŞİD’e gerçekten büyük bir darbe vurulmuş durumda. Artık çeşitli bölgesel güçler, IŞİD’le kendi başlarına, bir ölçüde verilecek lojistik desteğin sürekliliği sağlandığı takdirde baş edebilir durumdalar. Bu aynı zamanda, IŞİD’i bahane eden ve ABD açısından politik ve askeri alandaki varlığı kabul edilemez güçlerin Suriye’ye müdahale etmesine karşı yeterli tedbirin alındığı anlamına geliyor. Bu güçlerin başında İran geliyor. İran’ın Suriye’deki varlığı önemli ölçüde kısıtlandı. ABD zaten İran’a karşı yeni bir ambargo sürecini başlattı. İran’ın hareket sahasının kısıtlanmış olması da ABD açısından önemli.
Üçüncüsü, ABD, hem kendi müdahalesiyle hem de diğer emperyalist ve bölgesel devletlerin müdahalesiyle Suriye halkının elinden devrimin çalınmış olmasından hiçbir şüphe duymuyor artık. Devrim Suriye halkının ellerinden kopartılıp alınırken, bölgede sayısız devlet, güç, ordu, milis örgütlenmesi, etnik gruplaşma birbiriyle çelişkili bir şekilde ve her an kafa kafaya gelip daha büyük çatışmaların tohumunu atacak şekilde duruyor. ABD, çekilirken, hem istediği zaman geri dönme gücüne hem de ardında çelişkili, patlamaya hazır ve içinde olup olmamanın temel sorunu açısından şimdilik önemsiz göründüğü bir Suriye bırakıyor.
Perşembe günü, bu çekilme kararının Türkiye, hükümet, muhalefet, sağcı köşe yazarları ve Kürtler açısından değerlendiriliş tarzına dair bir iki noktayı ele almaya çalışacağım.
(Marksist org)