Suriye’deki gelişmelerin ana istikametini yerel dinamiklerden ziyade büyük güçlerin stratejileri belirliyor. ABD ve Rusya’nın tercihleri hem bizatihi sahadaki grupların hem de onları destekleyen Türkiye ve İran gibi devletlerin politikalarına yön veriyor. Bütün aktörler Washington ve Moskova’dan esen rüzgârlara göre pozisyonlarını ve ittifaklarını güncellemek mecburiyetinde kalıyorlar.
Gerek çatışma ve gerek diplomasi alanında koşullar sürekli bir değişim içinde olmakla birlikte Suriye’de bazı taşlar yerine oturuyor ve bazı konular netleşiyor. Başlıca üç konu var bu bağlamda zikredilebilecek:
Birincisi; Suriye’nin bütünlüğünün korunması. Ne büyük devletlerden ne bölgesel güçlerden ne de muhalif yapılardan bunun aksi bir söz sarf ediliyor. Aksine herkes Suriye’nin birliğinin müdafiliğini üstleniyor.
KÜRTLERİN STATÜSÜ
İkincisi, Esed’in -en azından bir geçiş dönemi süresince- iktidarının devamıdır. Esed içerde ve dışarda güç kazandı; bu nedenle onun içinde olmadığı bir denklemi kurmanın olanağı kalmadı. Oluşan yeni tablo karşısında daha önce Suriye’de çözüm için Esed’in devrilmesini ilk şart olarak ileri sürenler, siyasetlerini değiştirmek zorunda kaldılar. Onlar için artık Esed’in gitmesi bir olmazsa olmaz değil; bunun yerine ülkenin geleceğine Suriye halkının karar vereceğini söyleyerek araziye uyuyorlar.
Üçüncüsü, Kürtlerin bir statüye sahip olmalarıdır. Kürtlerin Baas döneminden daha korunaklı bir statülerinin olacağını söylemek mümkün; zira başta ABD ve Rusya olmak üzere sahadaki tayin edici aktörlerin hepsi bu noktada hemfikir. Ancak bu statünün neleri ihtiva edeceği belli değil. Masada federasyondan otonomiye kadar birçok plan var.
TALEP LİSTELERİ
Rejim ile PYD/YPG’nin bu planlardan bir uzlaşma çıkartmak için görüşmeleri sıklaştırdıkları da biliniyor. Geçtiğimiz günlerde iki tarafın birbirlerine karşılık olarak talep listelerini ilettikleri bilgisi medyada yer aldı. (Karar, 21.01.2019) Elini ilk açan Şam’ın talep listesi 11 maddeden oluşuyordu:
1.Suriye üniter yapısı olan, uluslararası sınırları olan ve Şam’ın başkenti olduğu merkezi bir devlettir.
2.Seçilmiş Devlet Başkanı olan Beşşar Esed, tüm Suriyelilerin başkanıdır.
3.Doğal zenginlikler tüm Suriyeliler için ulusal bir zenginliktir.
4.Dış politika ve uluslararası karar mekanizması da dâhil olmak üzere Anayasa’da kayıtlı olan ülkenin genel politikası tanınır.
5.BM uyarınca Suriye Arap Cumhuriyet’inin resmi bayrağı tek bayrak olarak tanınır.
6.Kürt tarafı, devletin tek ordusunun varlığını tanır ama SDG’nin bu ulusal ordu içinde olmasına ilişkin müzakere yapılabilir.
7.Anayasa değişikliği uyarınca olağanüstü hal yasası yürürlükten kaldırılmalı ayrıca uzlaşmacı anayasa, parti yasası ve bağımsız bir yargının yolunu açacak anayasal reformlar yapılmalıdır.
8.Şam özyönetimi tanımalıdır.
9.Kürt halkına yönelik bütün ayrımcı uygulamalar kaldırılmalıdır.
10.Süryani, Türkmen, Arap ve diğerleri gibi Kürtler de Suriye halkının önemli bir bileşeni olarak tanınmalıdır.
11.Kürt bölgesi de dâhil olmak üzere tüm bölgeler için mali bütçe belirlenmelidir.
Rejimin bu listesine karşılık PYD/YPG de 10 maddelik bir listeyle masaya oturdu:
1.Suriye’nin toprak bütünlüğünün tanınması
2.Suriye’deki sistemin demokratik bir cumhuriyet olması ve Özerk Yönetim’in bu sistemin bir parçası olması
3.Özerk Yönetim temsilcilerinin Şam merkezi parlamentosunda yer alması
4.Suriye bayrağının yanında Özerk Yönetim bayraklarının bulunması
5.Özerk Yönetim bölgelerindeki diplomatik çalışmaların Suriye haklarının çıkarlarına ters olmayan anayasal bir çerçevede yürütülmesi
6.Suriye’nin sınır savunmasından sorumlu olan SDG’nin Suriye ordusunun bir parçası olması
7.Özerk Yönetim bölgelerindeki İç Güvenlik Güçleri’nin bölge meclislerine göre Suriye anayasası çerçevesinde çalışma yürütmesi
8.Özerk Yönetim bölgelerinde anadilin eğitim dili olması, Suriye’deki resmi dilin ise Arapça olması
9.Özerk Yönetim bölgelerinde tarih, kültür, dil, edebiyat ve ilgili fakültelerdeki eğitimin o bölgenin diline göre yapılması
10.Suriye’nin doğal zenginliklerinin adil bir şekilde paylaşılması
ELİ YÜKSEKTEN AÇMAK
Karşılıklı talep listeleri iki tarafın da pazarlığa eli yüksekten açarak oturduklarına işaret ediyor. Şam, merkezi ve üniter devlet vurgusu yapıyor. Kültürel ve idari hakları içeren bir özerk yapıya yeşil ışık yakıyor. “Tek ordu”nun altını çizip SDG’yi de onun içine katmayı planlıyor.
Buna mukabil PYD/YPG, Şam’daki merkezi parlamentoda fedaratif temsil hakkı istiyor. SDG’yi sınır birlikleri olarak görevlendirip otonom yapısını korumayı amaçlıyor. İç güvenliğin temininde bölge meclislerini yetkili kılıyor. Dilin ve Suriye bayrağı yanında özerk bölgenin bayrağının kullanımını ön plana çıkarıyor. Diplomatik faaliyetlerde yürütülmesinde ve doğal zenginliklerin paylaşımında eşitlik ve adalet ilkelerine göre davranılmasını talep ediyor. Bütün bunlar güçlü bir fedaratif modele gönderme yapıyor.
MAKAS KAPANIR MI?
İki tarafın talepleri arasında bir makasın olduğu açık; zaten müzakereler bu makasları mümkün mertebe daraltmak için yapılır. Bir müzakerede genellikle her iki taraf da her istediğini alamaz. Karşılıklı gidip gelmelerle bir ortak noktaya varılmaya çalışılır.
Mevcut halde, ibrenin rejimden yana olduğunu düşünüyorum. Çünkü zaman içinde Esed rejimi kuvvetini tahkim ederken PYD/YPG’nin hareket alanı daraldı. Dolayısıyla PYD/YPG’ye oranla Esed daha avantajlı bir konuma geldi. ABD’nin çekilme kararıyla birlikte de zaman rejimin lehine akmaya başladı.
Yine de Suriye’deki Kürtlerin durumunu açıklığa kavuşturacak olan sadece bu iki tarafın görüşmeleri değil. Bundan sonraki süreçte Suriye Kürtlerinin geleceğine Suriye-PYD/YPG ilişkileri kadar ve hatta ondan daha fazla tesir edecek iki önemli faktör var:
Biri, PYD/YPG’nin ABD ve Rusya ile ilişkilerini dengede tutabilme, yakınlık ve uzaklık derecesini ayarlayabilme becerisidir. Diğeri ise Ankara’nın Moskova ve bilhassa Şam ile münasebetlerinin seyridir.
(K24)