Savaş uçakları, destroyerler, savaş gemileri hepsi oradaydı. Liman uğurlamaya gelen insanlarla doluydu. Top atışları ve uçurulan güvencinler eşliğinde George Washington gemisi, 4 Aralık 1918’de New York limanından ayrıldı.
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Woodrow Wilson, hükümet görevlileri, danışmanlar, siyaset teknisyenleri, elçiler, akademisyenler, iş çevreleri hepsi George Washington’un 400 kişilik yolcuları arasındaydı. Gemi Paris’e, barışa hareket etti. İlk kez bir ABD başkanı görev başındayken kıta Avrupası’na ayak basacaktı.
1563 gün
Bütün dünya 28 Temmuz 1914’te başlayan 11 Kasım 1918’de silahların sustuğu 4 yıl üç ay ya da bir başka deyişle 1563 gün süren savaştan sonra yorgun ve bitkin, artık barış imzası peşindeydi. Silahlar sustuğunda 65 milyon askerin katıldığı savaşta 10 milyon asker, 6,6 milyon sivil hayatını kaybetmişti.
Sonradan Birinci Dünya Savaşı adını alan bu savaş tüm halkları ilgilendiriyordu, dolayıısyla bu barıştan herkesin ortak ve farklı beklentileri vardı. O kadar ki, mesela, Ritz otelde aşçı yamağı olarak çalışan Ho Chi Minh adlı genç bir Vietnamlı, Fransa’nın ülkesine bağımsızlık tanımasını isteyen bir dilekçeyle konferansa başvurmuştu.
Ki bu genç ileride Japonya, Fransa ve ABD işgalcilerini yenecek, bağımsız Vietnam’ı yaratacaktı.
Paris
Versay Sarayı Aynalar Salonu’nda antlaşma imzalanırken salona giremeyenler camdan izliyor
Britanya’dan Başbakan Lloyd George, Fransa’dan Başbakan Georges Clemenceau, İtalya’dan Başbakan Vittorio Orlando ve ABD’den Wilson yeni dünya haritasını çizmek için biraradaydılar.
Krallar, başbakanlar, bakanlar, danışmanlar, gazeteciler, lobiciler hepsi oradaydı. Bağımsızlık isteyenler, kadın hakları için mücadele edenler hepsi liderlere ulaşma, dertlerinin müzakerelerin konusu olması için koşuşturuyordu.
Mesela Hicaz’dan Emir Faysal, T. E. Lawrence (Arabistanlı Lawrance) ve Gertrude Bell de oradaydı. Ancak, onlar sorunlarını 1921’de Winston Churchill’in de katıldığı Kahire Konferansı’nda çözeceklerdi. Şerif Hüseyin’in oğulları Emir Abdullah Ürdün’e, Emir Faysal Irak’a kral yapıldılar. 1948’de aradan bir de İsrail Devleti çıktı.
Paris’i dünyanın kalbi yapan bu insanlar ve gelişmeler Paris Barış Konferansı ve Versay Antlaşması bağlantılıydı.
Almanya istedi
Daha savaş sürerken ABD Başkanı Wilson, 8 Ocak 1918’de 14 maddelik deklarasyonla adeta bu barış buluşmasının temellerini atmıştı. Tarihe Wilson Prensipleri olarak geçen bu metin, bir anlamda barışın hazırlayıcısı oldu. Almanya da 4 Ekim 1918’de ABD’ne bir nota vererek, bu prensipler temelinde barış görüşmelerinin başlamasını istedi.
Aslında daha Versay öncesi, henüz silahlar susmadan, dünyanın dört bir yanından talepler yükseliyordu: “Çin Çinlilerindir”, “Kürdistan özgür olmalı”, “Polonya yeniden yaşamalı”, “Amerika Birleşik Devletleri dünyanın polisi olmalı”, “Amerika evine dön” gibi.
Slovaklar Çeklerden, Araplar Yahudilerden, Çinliler Japonlardan yana kaygılıydılar. Afrikalılar dünyanın kendilerini unutmasından korkuyorlardı. Batı, Doğu’dan gelen “tehlikeli” fikirlerden; Doğu, Batı’nın maddeciliğinden çekiniyordu.
Katılanlar, katılmayanlar
Görüşmeler bir tarafta Almanya diğer tarafta İngiltere, Fransa, İtalya, ABD ve Japonya’yla birlikte 27, yani toplamda 32 ülkeyle başladı:
Belçika, Bolivya, Brezilya, Çekoslovakya, Ekvador, Guatemala, Haiti, Hicaz, Honduras, Küba, Liberya, Nikaragua, Panama, Peru, Polonya, Portekiz, Romanya, Siyam, Tayvan, Uruguay, Yugoslavya, Yunanistan ve İngiltere’ye bağlı Avustralya, Güney Afrika, Hindistan, Kanada ile Yeni Zelanda.
Peki kimler yoktu? Rusya ve Osmanlı İmparatorluğu.
Rusya, 1917’de savaştan çekilip İtilaf Devletleri’ni açıkta bıraktığı için galipler safına davet edilmemişti. İtilaf Devletleri, yani İngiltere, Fransa, Yunanistan ve İtalya Anadolu’yu işgale başlamıştı.
Avusturya, Macaristan ve Bulgaristan da Konferans’a çağrılmadı. Rusya 1917 Ekim Devrimi ile kendine yeni bir yol çizip savaşı bırakmış, Almanya ile çok büyük ödünler vererek Brest-Litovsk (Mart 1918) antlaşmasını imzalamıştı. Aynı yıl Almanya savaşı kaybedince antlaşma, dolayısıyla ödünler geçersiz kaldı.
Rusya
Ayrıca Devrim Hükümeti, Mayıs 1915’de imzalanan ve Osmanlı İmparatorluğu’nun bölüşülmesini öngören Sykes-Picot antlaşmasını ifşa ederek, Ortadoğu’yu kaynayan bir kazan haline getirmişti.
Almanya, Avusturya ve Macaristan’ın yeni yöneticileri de iç karışıklıkların devrimlere dönüşmemesi için halklarına saldırmakla meşguldüler.
Bu ülkelerle antlaşmalar 10 Ağustos 1920’ye kadar yayıldı: St. Germain Antlaşması (Avusturya/ 10 Eylül 1919), Neuilly Antlaşması (Bulgaristan/ 27 Kasım 1919), Trianon Antlaşması (Macaristan/ 4 Haziran 1920), Sevr Antlaşması (Osmanlı/ 10 Ağustos 1920)
Galipler, 1871’de Almanya’nın Fransa’ya dikte ettiği barışın imza mekanı olan Versay Sarayı’nı seçerek Fransa’nın intikam almasını sağladılar. Müzakereler Paris merkezindeki Quai d’Orsay’da yapıldı.
Konferans
Konferans, 18 Ocak 1919’da başladı. 161 gün süren müzakerelerde kurulan 52 komisyon, toplamda 1646 oturumda savaş esirlerinden denizaltı kablolarına, uluslararası uçuşlara ve savaştan doğan sorumluluklara kadar uzanan başlıkları 15 bölümde toplanan 440 madde üzerinden tartıştı.
Dört Büyükler komisyonların hazırladığı raporlar yoluyla karara varabilmek için 145 kez biraraya geldiler. Aldıkları kararları diğer katılımcı ülkelere deklare ettiler.
Almanya sınırları dışındaki tüm sömürgelerini kaybederken Avrupa’da da çeşitli ülkelere toprak vermek durumunda kaldı, ki bunların en önemlisi Fransa’ya terk edilen Alsace-Lorraine oldu.
Almanya
Konferans, kararları 7 Mayıs 1919’da Almanya’ya iletti ve antlaşma 28 Haziran’da 1919’da Versay Sarayı’nın Aynalar Salonu’nda imzalandı. Alman Parlamentosu, antlaşmayı 9 Temmuz 1919’da onayladı. 440 maddelik antlaşma 10 Ocak 1920’de yürürlüğe girdi.
Antlaşmanın “Savaş Suçluluğu Maddesi” olarak da anılan 231. maddesi, Almanya ile müttefiklerini, İtilaf Devletleri’ne verdikleri zararları ödeme yükümlülüğüne soktu. Enteresandır ki, bir başka maddede ise yükümlülük sadece Almanya’ya verildi.
Tazminatlar konusunda Fransa çok ısrarlıydı. İngiltere, Almanya ile ticaret yapabilmek için makul bir çözümden yana durdu. ABD tazminata karşıydı. Wilson Prensipleri’nde tazminat söz konusu değildir aslında ama 231. maddeyi de yazan ABD diplomatı John Foster Dulles’tır. Bundan dolayı ilerde pişman olacaktır.
Çok yüksek meblağlara varan tazminat ileriki yıllarda azaltılmış fakat Almanya sürekli olarak ihanete uğradığını öne sürerek yeni bir savaşa hazırlanmaya başlamıştı.
Keynes
John Maynard Keynes konferansa İngiliz Hazinesini temsilen katıldı. Konferansın intikamcı gidişatını beğenmediği için istifa etti ve yıl sonunda yıllar boyu bütün dünyada çok satanlar listesine yer alacak ünlü kitabı “Barışın Ekonomik Sonuçları”nı (Economic Consequences of the Peace) yayınladı.
Kitap hemen 100 bin baskıya erişip 12 dile çevrildi, bugün bile roman dışı en önemli 100 eser arasında kabul ediliyor.
Aynalar Salonu antlaşma imzalanıyor
Malta’da esir kampında bulunan, Osmanlı Dahiliye Nazırı ve geleceğin Türkiye başbakanlarından Ali Fethi Okyar kitabın çevirisini yaptı ve esaretten dönüşte 1922’de “Versay Sulhünün Netayic-i İktisadiyesi” adı ile yayımlandı.
J. M. Keynes’in görüşü özetle şöyle idi: ”Almanlardan ödeyebileceklerinden fazlasını savaş tazminatı olarak almakla veya almaya çalışmakla, Avrupa kendini cezalandıracaktır.”
Kehaneti doğru çıktı.
Hitler galiplerin “dar görüşlülüğünü” çok güzel kullandı ve Alman halkını yeni bir savaşa, dünyayı da bir felakete sürükledi.
Almanya ordusu
Versay’da Almanya’nın mecburi askerliği kaldırılan ve 100 bin askerle sınırlandırılan ordusu, Hitler’in iktidara geldiği 1933’ten savaşın bittiği 1945 ortasına kadar, 20 milyon 200 bin kişilik bir güce ulaştı. Bunlardan 6 milyonu savaşta hayatını kaybetti. Bugün Federal Almanya’nın silahlı kuvvetlerinin asker sayısı 200 binin altında.
20. yüzyılda yaygın görüş, Nazizm’e “adaletsiz Versay”ın yol açtığı idi. Yeni yüzyılla beraber, daha soğukkanlı değerlendirmeler yapılıyor. Almanya’nın aslında savaş tazminatını ödeyebilecek gücü olduğu, Hitler’in mağduriyete oynayarak kazandığı düşünülüyor.
Özellikle Ortadoğu’nun içine düştüğü durum nedeni ile Versay Barışı bazı tarihçilerce ‘barışa son veren barış’ olarak nitelendiriliyor.
Avrupa’da açlık, Gorki
Konferans sırasında ABD yardım sorumlusu Herbert Hoover 200 milyon Avrupalının açılıkla karşı karşıya olduğunu bildirdi. Sadece Almanya’nın ayda 200 bin ton buğday ve 70 bin ton ete ihtiyacı vardı.
Görüşmeler sonrası İngiltere açlıkla mücadelenin ABD ile birlikte yürütülmesini kabul etti. Kampanyanın başına Hoover getirildi. 100 milyon Dolar ABD, 62 milyon Dolar İngiltere’nin katkısıyla 32 ülkede bürolar açıldı, milyonlarca insana gıda yardımı yapıldı.
Rusya’daki açlık üzerine Maxim Gorki’nin istemine cevap veren Hoover şiddetli bir anti-komünist olmasına rağmen 20 milyon dolarlık gıda yardımını sağladı. Maxim Gorki, Hoover’a “Milyonlarca vatandaşımızı ölümden kurtardınız” teşekkürünü iletti.
Lozan
Rusya ve Osmanlı gibi iki çok önemli ve devasa imparatorluğun muhatap alınmaması takip eden yıllarda dünya siyaseti için Rusya’da iç savaş, Türkiye’de Kurtuluş Savaşı gibi iki önemli sonuca yol açacaktı.
20. yüzyılın askeri tarihi konusundaki önemli uzmanlarından ABD’li Prof. Dr. Michael Neiberg’e göre her ne kadar Dört Büyükler Konferansı 1919 Haziranında bitirmiş gibi görünse de barış süreci Temmuz 1923’te Lozan’da tamamlandı.
Wilson
İmzalar atılır atılmaz Orlando, Wilson ve Lloyd George Paris’ten hemen ayrıldılar. Paris’te her şey rutinine döndü.
Daha sonra Birleşmiş Milletler adını alan Milletler Cemiyeti/ Cemiyet-i Akvam ve Uluslararası Çalışma Örgütü Versay’ın ilk sonuçlarından biri oldu.
Wilson, bugünden 101 yıl önce imzaları attıkları gün, eşi Edith Wilson’a şöyle demişti: “Pekala, küçük kız, işte bitti ve kimsenin memnun olmaması beni umutlandırıyor adil bir barış yaptık, lakin her şey tanrıların kucağında. “
Antlaşmanın üç önemli teknisyeni
John Foster Dulles (1888-1959) ABD’nin 20. yüzyılda en önemli yöneticilerinden biri ve Soğuk Savaş’ın sembol ismi. 1953’te Dışişleri Bakanı olurken, kardeşi Allen Dulles da CIA’nin başına geçti. Görev süresinde İran, Guatemala, Lübnan müdahalelerini yönetti, Vietnam’da Fransa’yı destekledi, barış antlaşmasını tanımayarak Güney Vietnam’ı destekledi ve ABD müdahalesinin yolunu açtı.
John Maynard Keynes (1883-1946) 20. yüzyılın en önemli iktisatçısı. 1944’de toplanan Bretton Woods Konferansı’na İngiliz heyetinin başındaydı. Tam istihdamı öngören makro iktisat politikalarını savundu. Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) kuruluşuna öncülük etti.
Herbert Hoover (1874-1964) Cumhuriyetçi ABD Başkanı (1929-1933). Başkan seçilmesinden yedi ay sonra New York Borsası’nın çöküşüyle ABD büyük ekonomik krize girdi. Bunalım dört yıllık döneminde sürdü ve seçimi Demokrat rakibi Franklin D. Roosevelt’e karşı büyük farkla kaybetti.
Kadınlar Konferansta karar vericiler seviyesindeki tek kadın Romanya Kraliçesi Marie idi. O da Paris’e davetli olduğu için değil, Romanya’nın Macaristan’ın yarısını alma planlarıyla ilgili görüşmeler yapmak üzere gelmişti. Parıltısıyla herkesin ilgi odağı olan Kraliçe Marie birlikte yemek yiyeceği Wilson’u bekletmesiyle konu olmuştu. Barış Konferansı müzakereleri sürerken dünyanın barış mücadelesinde yer alan kadınları Zürih’te Uluslararası Kadın Kongresi’ndeydiler, Versay antlaşmasına karşı çıkıyorlardı. Jane Adams Kongre’de “Avrupa’nın kalbindeki yüz milyon insanı yoksulluğa, hastalığa ve çaresizliğe mahkum edecek ve her ulusa yayılmış nefretle sonuçlanacak ekonomik önlemleri” nedeniyle Versay Antlaşması’nı kınadı. Barış aktivisti kadınların mücadelesi bitimine bir buçuk yıl kala ABD’nin Birinci Dünya Savaşı’na katılmasını engellemeye yetmemişti. Jane Adams ölümünden dört yıl önce, 1931’de Nobel Barış ödülünü aldığı gün hastanedeydi, törene katılamadı. Nobel Kurulu, onun için şu değerlendirmeyi yaptı: “Dünya barışını sağlamak için bize yardım edecek, kadına yakışan en iyi nitelikler Jane Adams’ta toplanmıştır.” |
Wilson Prensipleri Wilson ABD Kongresi’nin 8 Ocak 1918’deki ortak oturumunda savaş sonrasında yapılacak barış antlaşmasıyla ilgili görüşlerini 14 maddede topladı. On Dört Madde’nin metni şudur: 1. Tam bir açıklık içinde varılmış barış anlaşmalarından sonra hiçbir özel uluslararası anlaşmaya gidilmemeli ve diplomatik etkinlik her zaman içtenlikle ve kamuoyunun gözü önünde yürütülmelidir. 2. Denizlerin uluslararası sözleşmeler gereğince bütünüyle ya da kısmen kapatılabilmesi dışında, savaşta ve barışta karasuları dışındaki bütün denizlerde mutlak seyrüsefer serbestliği sağlanmalıdır. 3. Barışı onaylayan ve korumak için anlaşan ülkeler arasındaki bütün ekonomik engeller olabildiğince kaldırılmalı ve ticaretin eşitlik temelinde yürütülmesi sağlanmalıdır. 4. Her ülkede silah gücünün iç güvenliği sağlamaya yetecek en düşük düzeye indirilmesi için yeterli güvenceler karşılıklı olarak verilmelidir. 5. Sömürgelerin bütün talepleri serbest, açık görüşlü ve tümüyle tarafsız bir yaklaşımla ele alınmalı, bu tür egemenlik sorunlarının çözümünde ilgili halkların çıkarlarıyla egemenliği tartışılan devletin adil taleplerinin eşit ağırlık taşıması ilkesine kesinlikle uyulmalıdır. 6. Rus İmparatorluğu’na ait bütün topraklardan yabancı askerler çekilmeli, Rusya’yı ilgilendiren bütün sorunlar, kendi siyasal gelişimini ve ulusal politikalarını bağımsızca belirlemesine olanak verecek biçimde dünyanın öbür uluslarının en uygun ve özgür işbirliğiyle çözülmeli, Rusya’nın kendi belirleyeceği kurumsal yapıyla özgür uluslar topluluğuna içtenlikle kabul edilmesi, hatta gereksinim duyabileceği ya da isteyebileceği her türlü yardımın yapılması sağlanmalıdır. Gelecek birkaç ay içinde öbür ulusların Rusya’ya karşı tutumları iyi niyetlerinin, Rusya’nın gereksinimlerinin kendi çıkarlarından farklılığını kavrayıp kavramadıklarının ve bencillikten uzak, akıllı bir yaklaşımla onun sorunlarına yakınlık duyup duymadıklarının kesin göstergesi olacaktır. 7. Yabancı askerler Belçika’dan çekilmeli ve bu ülke hiçbir kısıtlama olmaksızın bütün öbür özgür ulusların sahip olduğu egemenlik haklarına yeniden kavuşmalıdır. Bunun gerçekleşmesi, ulusların birbirleriyle ilişkilerini düzenlemek amacıyla koydukları kurallara duydukları güvenin yeniden sağlanmasında en önemli rolü oynayacaktır. Bu düzeltme yapılmadan uluslararası hukukun yapısı ve geçerliliği örselenmiş kalacaktır. 8. Bütün Fransız toprakları özgürlüğüne kavuşmalı ve işgal edilen kesimler geri verilmelidir. 1871’de Alsece-Lorraine konusunda Fransa’ya Prusya tarafından yapılan ve yaklaşık elli yıldır dünyada istikrarlı bir barışın kurulmasını önleyen haksızlık, herkesin çıkarlarına olan barışın yeniden sağlanabilmesi için düzeltilmelidir. 9. İtalya’nın sınırları, açıkça belirlenmiş ulusal sınırlar temelinde yeniden çizilmelidir. 10. Avusturya- Macaristan İmparatorluğu halklarının uluslararasındaki yeri korunmalı ve güvence altına alınmalı, bu halklara özerk gelişme olanağı tanınmalıdır. 11. Yabancı askerler Romanya, Sırbistan ve Karadağ’dan çekilmeli, işgal edilen topraklar geri verilmelidir. Sırbistan’a denize serbest ve güvenli çıkış sağlanmalıdır. Çeşitli Balkan devletleri arasındaki ilişkiler tarihsel bağlılık ve ulusal sınırlar temelinde dostça görüşmeler yoluyla yürütülmelidir. Balkan devletlerinin siyasal ve ekonomik bağımsızlığıyla toprak bütünlüğüne ilişkin uluslararası güvenceler anlaşmada yer almalıdır. 12. Bugünkü Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Türk kesimlerine güvenli bir egemenlik tanınmalı, Türk yönetimindeki öbür uluslara da her türlü kuşkudan uzak yaşam güvenliğiyle özerk gelişmeleri için tam bir özgürlük sağlanmalıdır. Ayrıca Çanakkale Boğazı uluslararası güvencelerle gemilerin özgürce geçişine ve uluslararası ticarete sürekli açık tutulmalıdır. 13. Polonyalıların yaşadığı tartışmasız olan toprakları içine alacak bağımsız bir Polonya devleti kurulmalı, bu devletin denize serbest ve güvenli çıkışı sağlanmalı, siyasal ve ekonomik bağımsızlığıyla toprak bütünlüğü de uluslararası sözleşmeyle güvence altına alınmalıdır. 14. Büyük küçük bütün devletlerin siyasal bağımsızlığı ve toprak bütünlüğü konusunda karşılıklı güvence vermek üzere özel sözleşmelerle bütün ulusları içine alan bir birlik oluşturulmalıdır. |
(TM/NÖ/RT)
Fotoğraflar: Peacemakers kitabından
* Yazıda Margaret MacMillan’ın Peacemakers,/ THe Paris Conference of 1919 and its Attempt to End War, John Murray Publisher, 2011, London kitabından yararlanıldı.