27 Temmuz-2 Agustos 2010- Küresel Bak Bülteni

0
Want create site? Find Free WordPress Themes and plugins.

Küresel BAK’tan Haberler

Behice Boranların Barış Çağrısı 60 Yıl Sonra Aynı Yerde Dağıtıldı /BİA Haber Merkezi – 28.07.2010

Behice Boran 100 Yaşında Çalışma Grubu, Boran başkanlığında kurulan “Türk Barışseverler Cemiyeti”nin Kore savaşına karşı yayımladığı bildiriyi 60 yıl sonra aynı yerde, Galata Köprüsü’nde, aynı gün halka dağıttı. Gruptan Atalay “Barışseverler bugün de ‘savaşa hayır’ diyor” diye konuştu.

Behice Boran 100 Yaşında Çalışma Grubu, savaşa karşı çıkan 60 yıllık bildiriyi, aynı gün, aynı saatte, Galata Köprüsü’nde yeniden dağıttı.

Türkiye sosyalist hareketinin önderlerinden, Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı, Urfa milletvekili, sosyolog Doç. Dr. Behice Boran’ın başkanlığında 14 Temmuz 1950’de kurulan Türk Barışseverler Cemiyeti, Kore’ye asker gönderilmesine karşı çıkan bir bildiri hazırlamıştı. Cemiyetin ilk eylemi olarak tarihe geçen bu bildiri halka dağıtılmıştı.

60 yıl sonra aynı gün aynı yerde

“60 Yıl Önce Bugün de Savaşa Hayır Denildi/ Barış Öldürmez Birleştirir, Savaş Öldürür Böler” yazılı afiş açan Barışseverler adına açıklamayı grup sözcüsü Mustafa Atalay okudu.

“60 yıl önce bir başbakan, Kore’ye asker gönderme kararını eleştiren Barışseverleri ‘kökü dışarıda sözde barışseverler’ diye hedef gösteriyordu. Bugün yine bu ülkede bir başbakan barış isteyen ve bu yüzden hükümeti eleştirenlerin ‘teröristlerden farkı olmadığını’ iddia ediyor.

“Başbakanlar ne derse desin Türkiye’de ve dünyanın her yerinde barışseverler ‘savaşa hayır’ diyor, yarın da ‘savaşa hayır’ diyecek. Ta ki savaşsız, sömürüsüz, barış içinde bir başka dünyayı el birliğiyle kurana dek…”

Eyleme katılanlar arasında DİSK Genel Başkan Yardımcısı Ali Cancı, ÖDP Genel Başkanı Alper Taş, SODEV Genel Başkanı Erol Kızılelma, Neşe Erdilek, Hakan Tahmaz, Abdurrahman Atalay, Faruk Sevim, Yıldız Önen, Hüseyin Eroğlu, Tayfun Mater, Günseli Atalay, Can Atalay da vardı. Behice Boran’ın 100. yıl dönümü nedeniyle düzenlenen etkinlikler yıl boyunca sürecek.

Türk Barışseverler Cemiyeti’nin ilk eylemi

Genel sekreterliğini Adnan Cemgil’in üstlendiği cemiyetin yönetim kurulu üyeleri Vahdettin Barut, Osman Fuat Toprakoğlu, Reşat Sevinçsoy, Nevzat Kemal Özmeriç ve Muvakkar Güran’dı.

Cemiyet, Meclis onayı alınmadan 25 Temmuz 1950’de Adnan Menderes başbakanlığındaki Demokrat Parti (DP) hükümetinin kararına karşı yayınladığı bildiride ABD liderliğindeki Birleşmiş Milletler (BM) güçleri arasında çarpışmak üzere Kore’ye asker gönderme kararına karşı çıkıyordu.

4 bin 500 asker gönderildi

Cemiyet, Kore’ye 4 bin 500 asker gönderilmesinin yasadışı olduğunu söyleyen dilekçeyi meclise göndermişti. Bildiriyi  28 Temmuz 1950’de Galata Köprüsü’nde Boran, Beyoğl’nda Cemgil, Samatya’da Özmeriç , Eyüp’te Sevinçsoy Eyüp’te, Beşiktaş’ta cemiyet sempatizanı Naci Ormanlar’ca dağıtılmıştı.

Boran ve arkadaşları tutuklandı

Ertesi gün Boran, Cemiyet yöneticileri ve bildiriyi basan matbaacı Cemal Anıl, “hükümet kararını tenkit etmek, milli mukavemeti kırıcı ve askeri isyana teşvik edici beyanname neşretmek” suçundan tutuklandı.

Barışseverler, 3 yıl 9 ay hapse mahkum oldular; askeri temyiz mahkemesinin kararı bozmasıyla 15 aya hüküm giydiler.

Kore Savaşı’nın bilançosu

Barışseverlerin karşı çıktığı Kore Savaşı’nda resmi rakamlara göre 1,5 milyon, gayriresmi açıklamalara göreyse 3 milyon insan yaşamını yitirdi. 721 Türkiye askeri öldü, 2 bin 147’si yaralandı, 234’ü  esir düştü, 175’i kayboldu.

Behice Boran 100 Yaşında Çalışma Grubu Sözcüsü Mustafa Atalay, “Başta başbakan olmak üzere, bu çatışmanın, bu gerilimin taraflarına sesleniyoruz. İnegöl ve Dörtyol’da yaşananların ülkemizin başka yerlerine de sıçramasından korkuyoruz. Bu çatışma ortamı barışı getirmez. Hükümet, bir an önce gerilimi ortadan kaldıracak barışçıl önlemleri almalıdır. Sorunu savaşarak değil ancak barışarak çözebiliriz” dedi.

Türk Barışseverler Cemiyeti’nin ve Türkiye İşçi Partisi’nin (TİP) Genel Başkanı Behice Boran’ın 100. doğum yıldönümünde, TİP’liler ve barışseverler, Boran’ın 60 yıl önce 28 Temmuz 1950’de, Türkiye’nin Kore Savaşı’na asker göndermesine karşı çıkan bildiri dağıttığı yerde, Eminönü’nde, bir kez daha savaşa karşı çıktılar. Behice Boran 100 Yaşında Çalışma Grubu tarafından düzenlenen eylemde,  Behice Boran’ın 60 yıl önce dağıttığı bildirinin orijinali de dağıtıldı.

60 yıl sonra yine barış çağrısı

Sabah – 29.07.2010

TÜRKİYE İşçi Partisi’nin efsane Genel Başkanı Behice Boran önderliğinde 1950’de kurulan Türk Barışseverler Cemiyeti, bundan tam 60 yıl önce Kore Savaşı’na asker gönderilmesine karşı çıkmıştı. Cemiyet, Galata Köprüsü’nde bildiri dağıtıp “savaşa hayır” kampanyası başlatmıştı. Boran’ın doğumunun 100’üncü yılında oluşturulan “Behice Boran 100 Yaşında Çalışma Grubu”, 60 yıl sonra aynı gün aynı yerde bildiri dağıtıp, sağduyu çağrısı yaptı.

İNEGÖL VE DÖRTYOL, BARIŞA HER ZAMANKİNDEN DAHA ÇOK İHTİYACIMIZ OLDUĞUNU GÖSTERİYOR

DİHA – 28.07.2010

BASIN BÜLTENİDİR.

BARIŞ ÖLDÜRMEZ BİRLEŞTİRİR

Bundan tam 60 yıl önce bugün, Türk Barışseverler Cemiyeti, Türkiye’nin Kore Savaşı’na asker göndermesini protesto etmek amacıyla İstanbul’da bir bildiri dağıtmıştı.

Türk Barışseverler Cemiyeti, Menderes Hükümeti’nin Kore’ye asker gönderme tartışmaları sırasında, 14 Temmuz 1950’de kuruldu. Cemiyetin kurucu başkanı Behice Boran’dı. Genel sekreterliği Adnan Cemgil üstlenmişti. Yönetim kurulu üyeleri ise Vahdettin Barut, Osman Fuat Toprakoğlu, Reşat Sevinçsoy, Nevzat Kemal Özmeriç ve Muvakkar Güran’dı.

Cemiyet kurulduktan henüz 11 gün sonra, 25 Temmuz 1950’de, bu tarihten iki ay önce genel seçimleri kazanmış olan Demokrat Parti’nin Adnan Menderes başbakanlığındaki hükümeti, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) liderliğindeki Birleşmiş Milletler (BM) güçleri arasında çarpışmak üzere Kore’ye asker gönderme kararı aldı. BM Güvenlik Konseyi savaş kararını, ABD’nin bastırması ile Sovyetler Birliği’nin katılmadığı bir toplantıda almıştı.

Barışseverlerin ilk eylemi tutuklanmayla sonuçlandı…

Barışseverler Cemiyeti’nin ilk eylemi bu karara karşı oldu. TBMM’ye bir dilekçe gönderip, Menderes hükümetinin Kore’ye -üstelik Meclis kararı olmaksızın- 4.500 asker göndermesinin yasa dışı olduğunu hatırlattılar. Ve hem de İstanbul’da bir bildiri dağıtarak halkı bu yasa dışı girişimden haberdar ettiler, Kore’ye asker gönderilmemesi taleplerini yükselttiler.

28 Temmuz 1950’de, Behice Boran Eminönü’nde, Adnan Cemgil Beyoğlu’nda, Nevzat Kemal Özmeriç Samatya’da, Reşat Sevinçsoy Eyüp ve Fener’de, Cemiyet sempatizanı Naci Ormanlar ise Beşiktaş ve Ortaköy’de dağıttı bildiriyi. İzleyen günlerde Behice Boran ve Barışseverler Cemiyeti yöneticileri ile bildiriyi basan matbaacı Kemal Anıl, polis tarafından gözaltına alınarak Ankara’ya gönderildi.

Barışseverlerin suçu (!), “hükümetin aldığı kararı tenkit etmek, milli mukavemeti kırıcı ve askeri isyana teşvik edici beyanname neşretmek”ti. Askeri mahkemede yargılanan Barışseverler, 3 yıl 9 ay hapse mahkum oldular; ancak askeri temyiz mahkemesinin kararı bozması ile 15 aya hüküm giydiler.

4.500 asker gönderildi, 1.000’e yakın ölü ve kayıp, 2.147 yaralı, 234 esir verdik…

Barışseverlerin karşı çıktığı Kore Savaşı’nda resmi açıklamalara göre 1,5 milyon, gayriresmi açıklamalara göre ise 3 milyon insan hayatını kaybetti. Bizim ise 721 askerimiz öldü, 2.147 askerimiz yaralandı, 234 askerimiz esir düştü, 175 askerimiz kayboldu. Haziran 1950’de başlayan Kore Savaşı Temmuz 1953’te sona erdi ama savaş, Kore’nin bölünmüşlüğünü sona erdiremedi. Her savaşın sonunda öyle ya da böyle bir “barış anlaşması” mutlaka imzalanır. Kore’de de öyle oldu. Ama anlaşma ne ölenleri geri getirdi ne de barışı.

Barışseverler Cemiyeti, Kore Savaşı’na karşı çıkmakta elbette haklıydı. Çünkü, savaşa karşı barış istemek, ölüme karşı hayatı savunmak insanlığın en temel erdemi, insanın en haklı eylemiydi.

60 yıl önce aynıydı, 60 yıldır hep aynı, 60 yıl sonra da değişen bir şey yok!

60 yıl önce bu ülkede bir başbakan, Kore’ye asker gönderme kararını eleştiren Barışseverler’i “kökü dışarıda, sözde barışseverler” diye hedef gösteriyordu. Bu durum, 60 yıldır bütün başbakanlarda böyle devam etti. Bugün, yine bu ülkede bir başka başbakan, muhtemel bir iç savaşın yaşanmaması için barış isteyen ve bu nedenle hükümet kararlarını eleştirenlerin “teröristlerden farkı olmadığını” iddia ediyor.

Başbakanlar ne derse desin, 60 yıl önce olduğu gibi bugün de Türkiye’de ve Dünya’nın dört bir yanında Barışseverler “savaşa hayır” diyor, yarın da “savaşa hayır” diyecek. Taa ki savaşsız, sömürüsüz, barış içinde bir başka dünyayı el birliğiyle kurana dek…

Biz barışseverler, bugün de Boran’ın bildiri dağıttığı yerdeyiz!

Doğumunun 100. yılında Türk Barışseverler Cemiyeti Başkanı Behice Boran’ı, barışsever arkadaşlarını ve onların eylemini, Boran’ın bildiri dağıttığı yerde saygıyla anıyoruz.

BEHİCE BORAN 100 YAŞINDA ÇALIŞMA GRUBU

SAVAŞ ÖLDÜRÜR BÖLER

TÜRK BARIŞSEVERLER CEMİYETİ’NİN 28 TEMMUZ 1950’DE İSTANBUL’DA YAYINLADIĞI, BEHİCE BORAN’IN GALATA KÖPRÜSÜ’NDE DAĞITTIĞI BİLDİRİ

Aziz Türk Halkına;

Adnan Menderes Hükümeti, Kore’de harp etsin diye 4500 Türk çocuğunu General Mac Arthur’un emrine veriyor.

Adanan Menderes Hükümetinin bu kararı Türk Milletine nasıl gösterilirse gösterilsin Amerikan menfaatleri uğuruna harbe katılmamız demektir. Hükümet bu kararını Amerika’nın zoru ile vermiştir. Çünkü:

15 Temmuz’da Birleşmiş Milletlerden gelen telgrafla hükümet, Birleşmiş Milletler Anayasasının bu gibi işlerde üyelere tanıdığı haklara dayanarak doğrudan asker gönderemeyeceğini ima yollu bir karşılık vermişti. Zaten Birleşmiş Milletlerin bu müracaatını 52 üye devletten en az 12’si cevaplandırmış ve onlar da bir tek kara askeri göndermemişlerdir.

Dahası var: Kore’de harp etmek için gönüllü toplamaya kalkıştığı zaman Dış İşleri Bakanı Fuat Köprülü bir Fransız gazetecisine mülakat vererek bazı komşularımıza karşı bir tahrik olur diye gönüllü göndermeye hükmüne razı olamayacağını söyledi. Demek oluyor ki Adnan Menderes Hükümeti kara askeri göndermeyi ilk önceleri doğru bulmuyor, kendisini buna mecbur saymıyordu.

Derken, Amerikan senatörü Cain 23 Temmuz’da Ankara’ya geldi. Dış İşleri Bakanı Fuat Köprülü, Milli Savunma Bakanı Refik İnce ve Genel Kurmay Başkanı Nuri Yamut ile konuştu. Bu konuşmalardan sonra memleketin muhtelif yerlerinde bulunan Bakanlar alelacele Ankara’da toplanarak Kore’ye 4500 Türk çocuğunu göndermeye karar verdiler. Ardından da senatör Cain gazetecilere verdiği bir mülakatta (Bu harpte piyade kuvvetlerinin rolü büyüktür. Diğer milletlerden kara kuvveti istememizin tek sebebi Amerika’nın yıpranmamasının teminidir) diyerek işi içyüzünü meydana koydu, yani bu işin Amerika’nın zoru ile yapıldığını açıkladı.

Kore’deki savaşa, Türk Milletinin katılmasında istikbalimiz ve güvenliğimiz bakımından hiçbir fayda yoktur. “Biz şimdi Kore’ye asker göndermezsek, bizim başımız dertte kaldığı zaman Amerika da bize yardım etmez” diyenlere yakın zamana kadar Dışişleri Bakanlığı yapmış ve milletler arası işleri içinden takip etmiş olan Necmeddin Sadak cevap veriyor : “Bu işler bir menfaat işidir, hissi sebepler rol oynamaz, eğer o gün Amerika’nın çıkarı varsa bize yardım eder, yoksa etmez” diyor.

Kaldı ki, bugün karşılaştığımız hadise de gösteriyor ki, mesele bize

Amerika’nın “yardım” edip etmemesi değil, fakat bir üçüncü cihan harbine yol açacak maceralara sürüklemek istemesidir. Bundan da anlaşılıyor ki, Kore’ye asker göndermekte Türk Milletinin herhangi bir menfaati yoktur. Türk Milletinin istiklali ve güvenliği dünya barışına sıkı sıkıya bağlıdır. Kore’ye asker göndermek ise Türk Milletinin nasıl bildirilirse bildirilsin, herhalde barışçı bir hareket değildir.

Bütün dünya milletleri ve bu arada Türk milleti de barışseverdir. Türk halkının menfaati dünya barışının bozulmamasındadır. Bu barışın bozulmaması için de Kore’de ki iç savaşın barışçı yollar bulunarak hemen sona erdirilmesi gerekir. Türk Milletine yaraşan ve gerçek menfaatlerine uygun düşen Şeymasala Hindistan Başbakanı Nehru’nun yaptığı gibi barışçı teklifler yapmaktır.

Biz Türk Barışseverler Cemiyeti, bunları tüm halk efkârına bildirirken onun en samimi düşüncelerini belirttiğimizi her Türk vatanseverinin bizimle aynı fikirde olduğuna inanıyoruz. Adı söylenmeden, bir harp ilanı demeye gelen Adnan Menderes hükümetinin bu kararını, Türkiye Büyük Millet Meclisinin rededeceğini umuyoruz. Çünkü anayasamıza göre, gerekince harp ilan etmek yetkisi sadece Büyük Millet Meclisine aittir.

Milli menfaatlerimize ve dünya barışının korunmasına tamamen aykırı olan bu kararı şiddetle protesto ederiz.

Türk Barışseverler Cemiyeti

İnegöl ve Dörtyol, barışa her zamankinden daha çok ihtiyacımız olduğunu gösteriyor

www.mersinyasam.com – 28.07.2010

Behice Boran 100 Yaşında Çalışma Grubu Sözcüsü Mustafa Atalay, Behice Boran’ın genel başkanlığındaki Türk Barışseverler Cemiyeti’nin 60 yıl önce Menderes Hükümeti’nin Kore Savaşı’na asker göndermesine karşı çıktığını hatırlatarak, “Kore Savaşı’na karşı çıkmak, Barışseverler Cemiyeti’nin ilk eylemiydi. Behice Boran Eminönü’nde, Galata Köprüsü’nün başında, cemiyetin genel sekreteri Adnan Cemgil Beyoğlu’nda, yönetim kurulu üyelerinden Nevzat Kemal Özmeriç Samatya’da, Reşat Sevinçsoy Eyüp ve Fener’de, cemiyet sempatizanı Naci Ormanlar ise Beşiktaş ve Ortaköy’de bildiri dağıtmıştı. Ama polis ertesi gün, bildiriyi basan matbaacı Kemal Anıl ile birlikte hepsini gözaltına aldı” dedi.

Barışseverlerin, “hükümetin aldığı kararı tenkit etmek, milli mukavemeti kırıcı ve askeri isyana teşvik edici beyanname neşretmek” suçlaması ile Ankara’da askeri mahkemede yargılanıp 15’er ay hapis cezasına çarptırıldıklarını belirten Atalay şöyle devam etti:

Kore’de 1.000’e yakın ölü ve kayıp verdik

“Barışseverlerin karşı çıktığı Kore Savaşı’nda resmi açıklamalara göre 1,5 milyon, gayriresmi açıklamalara göre ise 3 milyon insan hayatını kaybetti. Bizim ise 721 askerimiz öldü, 2.147 askerimiz yaralandı, 234 askerimiz esir düştü, 175 askerimiz kayboldu. Haziran 1950’de başlayan Kore Savaşı Temmuz 1953’te sona erdi ama savaş, Kore’nin bölünmüşlüğünü sona erdiremedi. Her savaşın sonunda öyle ya da böyle bir “barış anlaşması” mutlaka imzalanır. Kore’de de öyle oldu. Ama anlaşma ne ölenleri geri getirdi ne de barışı. Barışseverler Cemiyeti, Kore Savaşı’na karşı çıkmakta elbette haklıydı. Çünkü, savaşa karşı barış istemek, ölüme karşı hayatı savunmak insanlığın en temel erdemi, insanın en haklı eylemiydi.”

60 yıl geçti, değişen bir şey yok

Geçen 60 yılda barış talebine gösterilen tepki açısından değişen hiçbir şey olmadığını ifade eden Behice Boran 100 Yaşında Çalışma Grubu Sözcüsü Mustafa Atalay, “60 yıl önce bu ülkede bir başbakan, Kore’ye asker gönderme kararını eleştiren Barışseverler’i ‘kökü dışarıda, sözde barışseverler’ diye hedef gösteriyordu.  Bugün, yine bu ülkede bir başka başbakan, muhtemel bir iç savaşın yaşanmaması için barış isteyen ve bu nedenle hükümet kararlarını eleştirenlerin ‘teröristlerden farkı olmadığını’ iddia ediyor” diye konuştu..

Barış talebine karşı çıkanlar İnegöl ile Dörtyol’a baksınlar

Barışseverlerin, Behice Boran’ın yoldaşı sosyalistlerin, Başbakanlar ne derse desin, 60 yıl önce olduğu gibi bugün de Türkiye’de ve Dünya’nın dört bir yanında “savaşa hayır” diyeceğini belirten Mustafa Atalay, barışın bugün Türkiye için ne kadar gerekli olduğunu, son İnegöl ve Hatay-Dörtyol olaylarının bir kez daha gösterdiğini vurgulayarak şunları söyledi:

“Buradan, Behice Boran’ın 60 yıl önce savaşa karşı çıktığı yerden, bir kez daha, başta başbakan olmak üzere, bu çatışmanın, bu gerilimin taraflarına sesleniyoruz. İnegöl ve Dörtyol’da yaşananların ülkemizin başka yerlerine de sıçramasından korkuyoruz. Bu çatışma ortamı barışı getirmez. Hükümet, bir an önce gerilimi ortadan kaldıracak barışçıl önlemleri almalıdır. Sorunu savaşarak değil ancak barışarak çözebiliriz.”

Dünyadan Haberler

‘Irak’ın işgali saçmaydı’

Ntvmsnbc ve Ajanslar – 28.07.2010

Irak’ın işgal edildiği dönemde BM silah denetçiliği yapan Hans Blix, İngiltere’deki komisyona ifade verdi. Blix, “Hem İngiltere, hem ABD kuşkulu istihbarata güvendi” dedi.

1999-2003 yıllarında BM’nin silah denetçiliği görevinde bulundu. Saddam Hüseyin’in kitle imha silahlarına sahip olup olmadığını inceleyen bir heyetin başkanlığını yaptı.

Irak’ın işgalinin ardından, İngiltere ve ABD’yi Irak’ın oluşturduğu riskleri abartmakla ve savaşı meşru kılacak gerekçeleri güçlendirmek için istihbarat üzerinde oynamakla suçladı.

Irak işgaline giden süreçte Birleşmiş Milletler’in silah denetçisi olan Hans Blix, dün İngiltere’deki ‘Irak soruşturması’ kapsamında ifade verdi.

Amerika Birleşik Devletleri’nin 2003’teki işgal nedenlerinin ‘saçma’ olduğunu belirten Blix, o dönemde Irak’ta kitle imha silahı bulunduğuyla ilgili ellerinde çok az kanıt olduğunu söyledi.

“Bu konuda Londra ve Washington’u uyarmıştık” diyen Blix, “Hem İngiltere, hem de ABD kuşkulu istihbarata güvendi” şeklinde konuştu. Blix, kuşkularını dönemin İngiltere Başbakanı Tony Blair ve ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’a ilettiğini dile getirdi.

İfadesinde, savaşa gidilme kararını eleştiren Blix, bu karar için o dönemde ikinci bir BM kararının gerekliliğinin açık olduğunu ifade etti.

İngiltere’nin başkenti Londra’da geçen yıl Kasım ayından bu yana yürütülen ve kamuoyunda ‘Chilcot soruşturması’ olarak bilinen ‘Irak soruşturması’nda şimdiye kadar, savaşa katılma kararının kilit isimlerinden eski Başbakan Tony Blair başta olmak üzere çok sayıda politikacı, bürokrat, diplomat ve yetkili ifade verdi.

Bu yıl boyunca sürmesi beklenen soruşturmanın sonunda cezai işlem uygulanmasa da heyetin bir rapor hazırlaması bekleniyor.

Irak’ın paraları nerede?

Milliyet – 29.07.2010

ABD Savunma Bakanlığı’nın (Pentagon), işgalden sonra Irak’ın imarı ve insani ihtiyaçları için ayrılan paranın yüzde 96’sını kaybetti

Irak Kalkınma Fonu (DFI), Irak’ın petrol ve gaz gelirlerinden elde edilen 9.1 milyar doları tekrar Irak’a dağıtılması için Pentagon’a teslim etmişti. Ancak “Irak’ın İmarı İçin ABD Özel Başmüfettişliği” (SIGIR) tarafından hazırlanan rapor bu paranını yüzde 96’sına tekabül eden 8.7 milyar doların nereye gittiğinin bilinmediğini gösterdi.

DFI, işgalden sonra ülkenin yönetimini ele alan Geçici Koalisyon Yönetimi tarafından kurulmuştu. DFI’nin, petrol, petrol ürünleri ve doğalgaz satışından elde edilen gelirin yanı sıra, Iraklı yetkililerin dondurulan mal varlıkları ve BM gıda karşılığı petrol programının artan fonlarını toplayıp, Iraklıların yararı için harcaması amaçlanmıştı. SIGIR’in raporunda, “Savunma Bakanlığı’nın mali ve idari kontrollerindeki zayıflığın, Irak’ın imarı için DFI fonlarından aldığı 9.1 milyarın 8.7 milyarına yeterince açıklama getirememesine yol açtığı” belirtildi.

Irak hükümeti, 2007 sonunda Pentagon’dan DFI fonlarının kendilerine devrini talep etmişti, ancak müfettişler, fonları hâlâ elinde tutan ve bazen de harcayan Savunma Bakanlığı kuruluşları olduğunu saptadı. Raporda, kontrol eksikliğinin “fonları uygunsuz kullanıma ve saptanamayan kayıplara açık hale getirdiği” belirtildi. Irak’ın bütçe gelirlerinin yüzde 95’i petrolden sağlanıyor.

Blix: ABD’nin işgal gerekçesi saçmaydı

BM’nin eski silah denetçisi Hans Blix, İngiltere’de kurulan Irak Savaşı Soruşturma Komisyonu’na ifade verdi. İngiltere ve ABD’nin kitle imha silahları konusundaki istihbaratının kuşkulu ve zayıf olduğunu belirten Blix, “Hem Londra, hem Washigton kaynaklarının zayıf olduğunu fark etmeliydi” dedi. Blix, dönemin İngiltere Başbakanı Tony Blair’e, “Irak’ta gizli bir şeyler var. Ama emin olamıyoruz. Şimdilik istihbaratımız zayıf” dediğini söyledi.

İngiltere’den bir Irak savaşı itirafı daha…

Milliyet – 30.07.2010

Irak savaşı döneminde İngiltere Başbakan Yardımcısı olan John Prescott, 2003 yılında Irak savaşına gidilme nedeni olan Saddam Hüseyin’in kitle imha silahlarına sahip olduğu istihbaratı konusunda şüpheleri olduğunu söyledi.

Prescott, emekli bürokrat Sir John Chilcot başkanlığındaki heyetin yürüttüğü, Irak savaşına girme nedeniyle savaştan sonraki politikaların masaya yatırıldığı “Irak Soruşturması” kapsamında bugün ifade verdi. Saddam’ın kitle imha silahlarına sahip olduğu istihbaratının “çok sağlam bir istihbarat olmadığını” söyleyen Prescott, ancak bunun aksini ispatlayacak bir şeyin de bulunmadığını ifade etti.

Prescott ayrıca Amerikalı yetkililerin 11 Eylül 2001 saldırılarının hemen ardından Irak’a yönelik askeri bir harekat konusunda kararlı olduklarını belirterek, şöyle konuştu: “ABD’yi 11 Eylül saldırılarından birkaç gün sonra ziyaret ettiğimde, ABD’nin o dönemdeki başkan yardımcısı Dick Cheney ve bazı senatör arkadaşlarımla bir araya geldim. Onları Irak’ın bitirilmemiş bir iş olduğunu ve bu işin halledilmesi gerektiğini konuşurken bulduğumda çok şaşırdım. Bizimle ya da bizsiz girmeyi planladıkları açıktı.”

SIR CHILCOT IRAK’A GİDECEK

Londra’da geçen yıl Kasım ayından bu yana yürütülen ve kamuoyunda “Chilcot soruşturması” olarak bilinen soruşturmada şimdiye kadar, Irak savaşına gitme kararının kilit isimlerinden, İngiltere’nin eski Başbakanı Tony Blair başta olmak üzere çok sayıda politikacı, bürokrat, diplomat ve yetkili ifade verdi. Bu yıl boyunca sürmesi beklenen soruşturmanın sonunda kimse hakkında cezai işlem uygulanmayacak, ancak heyet bir rapor hazırlayacak. Soruşturmayı yürüten emekli bürokrat Sir John Chilcot’un raporu tamamlamadan önce, soruşturma çerçevesinde Irak’a gitmesi bekleniyor.

Obama Irak için verdiği sözü tutmaya çalışıyor

Hürriyet – 02.07.2010

21’inci yüzyılın ilk uzun soluklu savaşı olan Irak işgalinde sona yaklaşılıyor. Obama bu ay sonunda muharip askerlerini geri çekmek için düğmeye bastı. Ancak Obama’nın Irak’tan geri çekilmek hususunda kağıt üzerinde yaptığı hesapları hayata geçirmesi sandığı kadar kolay olmayabilir.

Irak savaşını “aptalca bir savaş” olarak niteledikten sekiz ve Beyaz Saray’a bu savaşı sonlandırmak için söz verdikten iki yıl sonra ABD Başkanı Barack Obama Pazartesi günü Irak’taki askeri operasyonların sona ereceği tarihi resmen açıklamayı planlıyor.

Son aylar içinde kamuoyunun dikkati Obama’nın iç politikasına odaklanmışken, ordu ABD Başkanı’nın seçim kampanyasında belirlediği ilk amaç olan Irak’tan geri çekilme için çalışmalara başladı.

Obama’nın stratejisi kapsamında, bu ay sonunda Irak’taki asker sayısı 144 binden 50 bine düşecek. Geride kalan “danışmanlık ve destek” birimleri Iraklı güvenlik güçlerinin eğitilmesi, ABD personeli ve tesisinin korunması ve terörle mücadeleye destek vermekle uğraşacak. 50 bin kişilik bu güç 2011’in sonlarında Irak’ı terk edecek.

İKİ SAVAŞI SONA ERDİRMEK

Obama Atlanta’da yaptığı konuşmada, “Göreve geldikten kısa bir süre sonra Irak stratejimi açıkladım. 31 Ağustos tarihi itibariyle de ABD’nin Irak’taki savaş etkinliği sona erecek” dedi. Aylar boyunca finansal piyasalarda ekonomik düzenlemelerle ve Meksika Körfezi’ndeki sızıntıyı önlemek için çaba sarf eden Obama, şimdi ABD halkına en önemli ve bir o kadar arka planda kalan bir konuyu hatırlatmaya çalışıyor.

Diğer yandan, Obama toplumda ve Kongre politikalarına şüpheyle bakanlara en az bir savaşı sonuçlandırabileceğini ve bunu bir diğeri içinde yapabileceğini göstermek istiyor. Ancak, Afganistan savaşının ABD tarihindeki en uzun süren savaş haline gelmesi ve Temmuz ayında zayiatların artmaya başlamasıyla, Obama’nın bir savaşı bitirip diğeri için de aynı amacı elde etmeyi amaçlaması kendisine sandığından zor gelebilir.

Afganistan’daki ABD ve NATO güçlerinin komutanının değişmesi ve WikiLeaks sitesinde ABD ordusuna ait on binlerce belgenin yayımlanması, dikkatleri savaşın gidişatını değiştiren zorluklara çekti. Afganistan’daki asker sayısı Obama döneminde üç katına çıktı ancak bu askerlerden bazıları Temmuz 2011’de geri çekilmeye başlayacak.

Geri çekilme tarihi üzerinde yaşanan gerginlik Pazar günü ayyuka çıktı. Bir televizyon programında Temsilciler Meclisi sözcüsü Nancy Pelosi ve Savunma Bakanı Robert Gates, gelecek yaz yaşanmasını bekledikleri şeyler hakkında tamamen farklı fikirler belirtti. Henüz geçtiğimiz hafta, Başkan Yardımcısı Joe Biden 2011’i de sadece birkaç bin askerin geri çekilebileceğini belirtmişti.

ERTELEME İŞE YARAMADI

Obama Irak için geri çekilme hesaplarından savaş alanındaki şartların değişim göstermesine rağmen vazgeçmedi. Seçim kampanyasında 16 ay içinde Irak’tan geri çekilme sözü verdi. Ancak göreve geldikten sonra bu süreyi Iraklılara seçim düzenleyebilmeleri, yeni bir hükümet kurabilmeleri güvenliği devralacak dönüşümü gerçekleştirebilmeleri için 19 ay ileri çekti.

Ancak Aralık ayında yapılması öngörülen seçimler Mart ayına kaldı. Sonuçların birbirine çok yakın olması ise, Iraklı politik liderlerin seçimlerden bu yana beş ay geçmesine rağmen hükümet kurulamamasına neden olduğu gibi, bu konuda kısa zamanlı bir çözümde görülmüyor.

Bazıları, Obama’nın geri çekilmeyi isyancılara politik karmaşadan yararlanma fırsatı vermemek için yavaştan aldığını öne sürüyor. Ancak Beyaz Saray, geçici hükümetin güvenlik konusunda gösterdiği başarıdan dolayı mevcut zaman çizelgesine bağlı kalınmasını savunuyor. Ayrıca geride bırakılacak 50 bin askerin çeşitli durumların altına kalkabilecek büyüklükte olduğunu belirtiyor.

Beyaz Saray Obama’nın Goergia eyaletinde yapacağı konuşmadan alıntılar yayınladı. Obama, yerine geldiği eski başkan George Bush’un ek asker uygulamasından bahsetmediği sözlerinde Irak’ta artan güvenliği ve bu değişimi sağlayan stratejiyi övüyor. O değişimin arkasındaki isim General David Petraeus ise, bugün Afganistan’daki birliklerin komutanı oldu.

Obama konuşmasında uzun süreden beri savaş konusunda yaşanan ayrılığı sonlandırmak istiyor. Obama’nın bu amaç için sarf edeceği sözlerin bazıları ise şunlar: “Ulusumuz Irak savaşı hakkında sert tartışmalar yaşadı. Savaş devam edilmesini destekleyen vatanseverler olduğu gibi, savaşa karşı çıkanlar oldu. Ancak Irak’ta görev almış bir milyondan fazla askeri desteklemek söz konusu olduğunda hiçbir zaman gün ışığı göremedik. Bu rakam, Vietnam’dan bu yana yapılan savaşlardaki en yüksek rakam.”

Irak’ta 7 yılda 100 bin sivil öldü!

Timetürk – 02.08.2010

Yıl 2003. ABD Irak’ı işgal etti. İşgali legal hale getirmek için birçok gerçekdışı belge ortaya konuldu. Ortaya konulan yalancı belgeler ABD’nin kanlı işgalinin gerçeklerini örtmeye yetmedi.

Irak’ın işgalinden yedi yıl geçti. ABD’nin ortaya çıkardığı kaos ortamı ülkeyi çıkmaza sürüklüyor. Ülkenin işgalinin ardından meydana gelen sivil katliamın bilançosu ise 7 yılda 100 bin insan. Irak’ta meydana gelen sivil ölümler ise dünyada tepkiyle karşılanıyor. Ama bu tepkiler işgal güçlerinin ortaya çıkardığı karmaşa sonucu meydana gelen sivil ölümleri durdurmuyor.

Irak’ta Temmuz ayında yaşanan şiddet olaylarında sivil ölümler, bir önceki aya göre ikiye katlandı. Temmuz ayında 396 sivil hayatını kaybetti. ABD’nin işgalinin ardından sivil ölümler 100 bine ulaştı. Ekonomik ve sosyal çöküntü ise ülkeyi çıkmaza sürüklüyor. Halk yaşanan bu olaylar karşısında çaresiz konumda ülkeyi işgal kuvvetlerinin terk etmesini bekliyor.

Irak’ta şiddet durulmuyor

El Cezire – 02.08.2010

Irak hükümetinin verdiği rakamlara göre Temmuz ayında ülkede en az 535 kişi öldürüldü. Böylece, Temmuz 2008’den bu yana Irak en kanlı günlerine geri dönmüş oldu. Ancak Pazar günü açıklama yapan ABD ordusu yetkilileri, rakamın sanıldığının aksine çok daha düşük olduğunu öne sürdü.

Irak Savunma ve İçişleri Bakanlıkları, ölenlerin 396’sının sivil, 89’unun polis ve 50’sinin de asker olduğunu belirtirken, Temmuz ayı içinde 1,043 kişinin de yaralandığını açıkladı. Ancak ABD’li yetkililerden basın kaynaklarına gönderilen bir mailde Iraklı yetkililern verdiği rakamlar yalanlandı. ABD ordusu Temmuz ayında ölenlerin sayısını 222, yaralanan sayısını ise 782 olarak verdi. Ordu yetkilileri Irak hükümetinin verdiği rakamın yanlış olduğunu belirtirken, ölü ve yaralı sayısını nasıl hesapladıkları hakkında bilgi vermedi.

Öte yandan, yetkililer Irak’ta ölü ve yaralı sayısını belirlemenin birçok nedenden dolayı çok zor olduğunu belirtti. Bunlar arasında bakanlıkların düzenli kayıtlar tutmaması ve özellikle büyük saldırılardan sonra aynı zayiatın çok defa kayıt edilmesi gibi nedenler gösterildi.  El Cezire’nin Temmuz ayındaki saldırılara ait haberlerinde en az 362 kişinin öldüğü yer alırken, AKE danışmanlık şirketi ölü sayısını 300’ün altında gösteriyor. Yetkililer ise rakamların doğruluğu bir yana, şiddetin giderek arttığı uyarısını yapıyor. AKE güvenlik danışmanlık şirketinin araştırmasına göre, 2010 içinde her hafta Irak’ta ortalama 50 kişi hayatını kaybediyor. Temmuz ayında ise toplu ölümlerin yaşandığı saldırıların artışına dikkat çekildi. Yetkililer saldırıların artmasını Şii hacıların Bağdat’ta bulunmasıyla açıkladı.

İngiltere’de Afganistan savaşına tepkiler büyüyor

Samanyolu – 27.07.2010

Londra’da Savaşı Durdurma Koalisyonu tarafından düzenlenen panele yüzlerce kişi katıldı.

Afganistan savaşını ‘kazanılması imkansız’ bir savaş olarak niteleyen savaş karşıtları, İngiliz hükümetine askerlerin geri çekilmesi için çağrıda bulundu.

Savaş karşıtı aktivistlerce düzenlenen etkinlik, Afganistan savaşı ile ilgili on binlerce gizli ibareli belgenin ortaya çıktığı güne denk geldi. Ortaya çıkan bu gizli belgelerde Afgan sivillerin nasıl da öldürülüp meçhul halde bırakıldıklarını gösteriyor.

Savaş karşıtı olmakla bilinen Savaşı Durdurma Koalisyonu tarafından Londra’da düzenlenen panele Afganistan’da daha önce görev almış İngiliz asker Joe Glenton da yer aldı. Joe Glenton, Afganistan’da kısa süreliğine görev aldıktan sonra İngiltere’ye dönmüştü. Daha sonra tekrar Afganistan’a gönderilmek istenen İngiliz asker, bu sefer gitmeyi reddetmişti. Glenton, Afganistan savaşının ABD’nin dış politika emellerinin bir parçası olduğunu belirterek, savaşa gitmeyi reddetmiş ve Afganistan’daki tüm İngiliz askerlerin geri çekilmeleri gerektiğini söylemişti. Glenton, askeri mahkemece yargılanmış ve 9 ay hapis cezasına çarptırılmıştı.

Londra’daki panele Joe Glenton’un yanı sıra İngiliz milletvekili Jeremy Corbyn ve ünlü savaş karşıtı aktrist Lindsey German da katıldı. Panelde konuşmacılar, sık sık İngiliz hükümetini eleştirerek, askerlerin bir an önce geri getirilmelerini talep etti.

ABD’nin, Afganistan’daki sivil ölümlerini sakladığı ortaya çıktı

Referans – 27.07.2010

ABD ordusundan sızdırılan ve internet ortamında yayımlanan 90 bin belge Afganistan’da yürütülen savaşın resmi açıklamalardan çok daha farklı bir boyutta olduğunu gözler önüne serdi. WikiLeaks internet sitesi tarafından yayımlanan belgeler yaklaşık 200 Afgan sivilin öldürülmesinin dünya kauoyundan gizlendiğini ortaya koyuyor. Belgelerin 2004-2009 dönemini kapsadığı, bunun ABD tarihindeki en büyük gizli belge sızdırma olayı olduğu belirtiliyor.

‘Pakistan istihbaratı şüphesi’

Sitenin erken ulaşım olanağı tanıdığı New York Times, Guardian ve Der Spiegel de belgelerde ABD özel operasyon birliği Görev Gücü 373’ün düzenlediği saldırıların ayrıntıları da yer aldı. Liste halinde yayınlanan gizli operasyonlardan birinde, El Kaide’nin önde gelen komutanı olarak tanıtılan Libyalı Ebu Leyt el Libi’nin hedef alınması sırasında 6 militanın yanısıra hepsi çocuk 7 sivil de öldürüldüğü belirtiliyor. New York Times gazetesine göre, Amerikan askeri yetkilileri ve diplomatları arasındaki değerlendirmelerin de yer aldığı belgelerde, ABD’nin, müttefiki Pakistan’ın istihbarat örgütünün Afgan direnişine destek vermesinden endişe edildiği yer alıyor. Belgelerde, Pakistan’ın “istihbarat teşkilatının temsilcilerinin, Afganistan’da Amerikan askerleriyle savaşacak, hatta Afgan liderlerine suikast düzenleyecek militan grupları organize etmek için Taliban ile doğrudan görüşmesine” izin verdiğinden bahsediliyor.

Guardian gazetesi bu belgeleri “Amerikalı yetkililerin, Pakistan istihbarat servisleri ile Taliban arasındaki suç ortaklığına ilişkin kesin kanıt bulamadı” şeklinde yorumladı. Alman Der Spiegel dergisi de belgelerde, Taliban saldırılarına karşı Afgan güvenlik güçlerinin çaresiz kurbanlar olarak görüldüğünü, Alman askerlerinin konuşlandığı Afganistan’ın kuzeyinde tehdidin arttığının yer aldığını kaydetti.

Wikileaks, cephedeki alt düzey yetkililerin “ham istihbaratı” olarak nitelediği belgelerin, “genelde çok üst düzeydeki operasyonları” kapsamadığını bildirdi. Yaklaşık 15 bin raporun yayınlanmasını, “kaynaklarının sürece zararın azaltılması talebiyle” ertelediğini belirten Wikileaks, bu belgeleri de yayınlayabileceklerini açıkladı. WikiLeaks kurucusu Julian Assange, belgelerin savaş suçu kanıtı niteliğinde olduğunu ancak bu kararı mahkemenin vereceğini söyledi. Beyaz Saray sızdırılan belgelerin açıklanmasını kınarken, Afganistan hükümeti, belgelerin sızdırılması karşısında şoke olduğunu, ancak bunların çoğunun yeni olmadığını bildirdi.

İngiltere’den, Afganistan işgaline 2 soruşturma

Dünya Bülteni – 29.07.2010

İngiltere’de, 9 yıldır devam eden Afganistan işgali ile ilgili 2 soruşturma başlatılıyor. İngiltere, Afganistan’daki işgal ile ilgili iki yeni soruşturma başlatıyor. Hükümetin icraatlarını inceleyen parlamento savunma komitesi, yeni soruşturmalarda İngiltere’nin işgaldeki rolünün inceleneceğini bildirdi. Komiteden yapılan açıklamada, ilk soruşturmanın, İngiltere’nin 9 yıldır süren işgalde devam eden katılımının meşruiyetini, verilen sivil kayıplarını ve çekilme takvimini içereceği belirtildi.

İkinci soruşturmada da Afganistan’da siyasi uzlaşmanın durumunun inceleneceği ifade edildi. Afganların güvenliğinin sağlanmasında başarılı olunup olunmadığı, NATO içindeki ve ABD ile ilişkiler ve İngiliz silahlı kuvvetlerine destek sağlama konularının da ilk soruşturmanın kapsamında olacağı kaydedildi. İngiltere’nin Afganistan’da 9 bin 500 dolayında askeri bulunuyor. Afganistan’da savaşın başladığı 2001’den bu yana 325 İngiliz askeri hayatını kaybetti.

Hollanda askerleri Afganistan’dan çekildi

BBC Türkçe – 01.08.2010

Hollanda, dört yıldır bulunduğu Afganistan’daki askeri varlığını sona erdirdi. Hollanda, dört yıldır Afganistan’da görev alıyordu. Hollanda’nın Afganistan’da 1950 askeri bulunuyordu ve ülkedeki en etkili yabancı kuvvetlerden biri olduğu düşünülüyordu.

Hollandalı komutan General Peter van Uhm, Hollanda’nın görev yaptığı Uruzgan vilayetinde güvenlik durumunun iyiye gittiğini söyledi. Ancak çekilmeden sonra da yapılması gereken çok şeyin olduğunu söyledi. Hollanda, böylece, Uruzgan’ın kontrolünü ABD ve Avustralya birliklerine devretmiş oldu. NATO yetkililerinin, Hollanda’nın Afganistan’dan çekilmesinin önemini azaltmaya çalıştıkları belirtiliyor. NATO, Hollanda’nın Afganistan’daki askeri varlığını sürdürmesini istemiş, ancak bu talep Hollanda’da hararetli tartışmalara yol açmış ve Şubat ayında yapılan seçimlerde koalisyon hükümetinin iktidarı kaybetmesine neden olmuştu. Bu durum, başta savaşa muhalefetin giderek tırmandığı Almanya olmak üzere Avrupa genelinde tedirginlik yaratmıştı.

Yürekten tebrik

Afganistan’da bulunan muhabirimiz, Hollanda’nın çekilmesinin kayıp sayısının arttığı ve Afganistan stratejisi hakkında yeni soru işaretlerinin doğduğu hassas bir döneme denk geldiğine dikkat çekiyor. Taliban geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamada, Hollanda’nın askerlerini geri çekme kararını “yürekten” tebrik etmiş ve diğer ülkelerin de aynısını yapmasını beklediklerini belirtmişti. Afganistan’da ABD ve NATO komutası altında 145.000’in üzerinde yabancı asker bulunuyor. Kanada, askerlerini gelecek yıl çekeceğini açıklamıştı. İngiltere de muharip birliklerini 2015 yılında Afganistan’dan çekeceğini belirtmişti. Hollanda’nın dört yıllık Afganistan misyonu boyunca 24 Hollanda askeri ölmüş, 140 asker yaralanmıştı.

Kabil’de protesto

Öte yandan Afganistan’ın başkenti Kabil’de yaklaşık 700 kişi, yabancı birliklerin düzenledikleri saldırılarda sivillerin ölmesini protesto etti. Afganistan’ın güneyindeki Sangin’de on gün önce 40’tan fazla sivil hayatını kaybetmişti. Saldırının NATO birlikleri tarafından düzenlendiği iddia edilmişti. Ayrıca birkaç gün önce, Wikileaks adlı internet sitesinde yabancı birliklerin saldırılarında ölen sivillerle ilgili ayrıntılar yayımlanmıştı.Kabil’deki protesto gösterisinde, eylemciler NATO birliklerine sivilleri öldürmeye son vermeleri ya da Afganistan’dan çekilmeleri çağrısında bulundu.

Hollanda, Afganistan’daki misyonuna nokta koydu

Zaman – 03.08.2010

Wikileaks internet sitesinin, savaşın kirli yüzünü gösteren 91 bin Amerikan belgesini sızdırmasıyla dünyanın dikkatlerini yeniden yoğunlaştırdığı Afganistan dün bir çekilme törenine sahne oldu. Hollanda, dört yıllık askerî misyonunu sona erdirdi.

Hollanda, hükümetin devrilmesine yol açan iç siyasî krizin ardından Afganistan’da dört yıldan beri görev yapan askerî varlığını dün sona erdirdi. Uruzgan bölgesinde konuşlu Hollanda birliğinin komutanı General Peter van Uhm, bölgede güvenlik durumunda ilerleme sağlandığını; ancak çekilmelerinin ardından yapılacak çok şey bulunduğunu ifade etti. Afganistan’daki uluslararası gücü çatısı altında bulunduran NATO, Hollanda’nın çekilmesinin önemli olmadığını ifade etmekle birlikte uzmanlar, ittifakın artan kayıplar ve stratejisi konusundaki şüpheler nedeniyle hassas bir dönemden geçmekte olduğuna işaret ediyor.

Uruzgan’daki askerî üste dün yapılan törende bölgenin komutasını Amerikalı ve Avustralyalı birlikler devraldı. Bin 600 Hollanda askerinden geri kalan 150’sinin ülkeden gelecek hafta ayrılması bekleniyor. NATO, Hollanda’dan görev süresini uzatmasını istemiş; ancak talep şubat ayında ülkedeki koalisyon hükümetinin çökmesiyle sonuçlanmıştı. Uzmanlar, sınırlı sayıda askeri bulunan Hollanda’nın çekilmesinin askerî açıdan ziyade sembolik bir etkide bulunacağına işaret ediyor. Çekilmenin, bilhassa Almanya gibi savaş karşıtı kamuoyunun yükseldiği Avrupa ülkelerini olumsuz etkileyeceği ifade ediliyor. Volksrant gazetesine konuşan bir Taliban sözcüsü, çekilme kararlarından dolayı Hollanda hükümeti ve vatandaşlarını tüm kalpleriyle tebrik ettiklerini, bunu diğer ülkelerin de takip etmesi gerektiğini söyledi. Afganistan’da ABD ve NATO komutasındaki uluslararası koalisyonda Türk askerlerinin de dahil olduğu 145 bin yabancı asker görev yapıyor. Dört yıllık görevleri sırasında 24 Hollanda askeri hayatını kaybetti, 140’ı da yaralandı.

Afganistan’ın güneyinde dün bir bombanın infilak etmesi sonucu bir NATO askeri öldü. Böylece yıl başından bu yana ölen yabancı asker sayısı 412’ye yükseldi. Ülkenin güneyinde yol kenarına yerleştirilen bombanın patlaması sonucu ise bir minibüste bulunan 6 sivil hayatını kaybetti. Başkent Kabil’de de 200 kişilik bir grup Amerika önderliğindeki operasyonlarda sivillerin öldürülmesini protesto etti. Resmî rakamlara göre temmuz ayında en az 270 sivil operasyonlarda hayatını kaybetti, 600’ü de yaralandı.

İsrail uluslararası soruşturmayı kabul etti

Cumhuriyet – 02.08.2010

İsrail, 31 Mayısta Mavi Marmara gemisine düzenlenen ve 9 Türk’ün öldüğü operasyon için BM soruşturmasında işbirliği yapmayı kabul etti.

BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun, Mavi Marmara gemisinin de içinde bulunduğu filoya düzenlenen ve 9 Türk’ün hayatını kaybettiği baskınla ilgili uluslararası soruşturmanın 10 Ağustos’ta başlayacağını açıkladı.

Ban’ın yaptığı yazılı açıklamada, Yeni Zelanda’nın eski Başbakanı Goeffrey Palmer ve Kolombiya Devlet Başkanı Alvaro Uribe’nin başkanlık edeceği 4 kişilik heyette bir Türk ve İsrailli temsilcinin yer alacağı belirtildi.

İsrailli yetkililer de İsrail’in BM soruşturmasında yer almayı kabul ettiğini söyledi.

Ban Ki-mun’un, soruşturma için, Yeni Zelanda’nın eski Başbakanı Palmer başkanlığında, Türkiye, İsrail ve ABD’den temsilcilerin de yer alacağı bağımsız uluslararası heyet kurulmasını önerdiği bildirilmişti.

Ban’ın önerisinin, gemi baskınıyla ilgili hem Türkiye’nin hem de İsrail’in açtığı soruşturmaların bir inceleme komisyonu tarafından değerlendirilmesini, bu komisyonda ABD, BM, İsrail ve Türkiye’nin temsilcilerinin yer almasını içerdiği belirtilmişti.

Bu kararla birlikte İsrail’in, ilk kez İsrail askerleriyle ilgili bir konuda BM’nin soruşturmasını kabul ettiğine dikkat çekiliyor. Ayrıca İsrail, yine ilk kez bir BM soruşturma komisyonunda kendi faaliyetleriyle ilgili olarak yer almış olacak.

Davutoğlu: Uluslararası hukukun üstünlüğünü teyit edecek

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, İsrail’in Mavi Marmara gemisine düzenlediği operasyonla ilgili kurulan BM soruşturma komisyonunun, uluslararası hukukun üstünlüğünü teyit edeceğini söyledi.

Davutoğlu, İsrail’in, Mavi Marmara gemisine düzenlediği operasyonla ilgili BM soruşturmasında işbirliği yapmayı kabul etmesi kararıyla ilgili olarak A.A muhabirine yaptığı açıklamada, BM Genel Sekreteri Ban Ki Mun’a, yoğun çabaları ve çalışmaları için teşekkür ettiğini söyledi.

Ahmet Davutoğlu, BM Güvenlik Konseyi Başkanlık açıklamasında, Türkiye’nin talepleri ve 15 Güvenlik Konseyi üyesinin mutabakatı doğrultusunda bazı hususların dile getirildiğini belirtti.

Bu hususlar arasında, tarafsız ve objektif bir uluslararası komisyon oluşturulmasının da yer aldığını kaydeden Davutoğlu, bu konuda iki kanalda ilerleme sağlandığını, birincisinin BM Cenevre İnsan Hakları Komisyonu’nun oluşturduğu komite olduğunu ifade etti.

Bakan Davutoğlu, ikinci komisyonun da BM Genel Sekreteri tarafından oluşturulduğunu ve İsrail tarafının da buna onay verdiğini, bu kurulun oluşturulmasının çok büyük bir önem taşıdığını kaydetti.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, kurulun ilk toplantısının 10 Ağustosta yapılmasının beklendiğini, ön raporunu ise 15 Eylülde sunacağını, bunların Türkiye’nin talepleri doğrultusundaki tarihler olduğunu bildirdi. Davutoğlu, bu çalışmaların bölgedeki barış çabalarına katkıda bulunmasını umduklarını belirterek, bu konudaki diplomatik çabaların bundan sonra da devam edeceğini söyledi.

“Türkiye’den tecrübeli bir diplomat gidecek”

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, İsrail’in Mavi Marmara gemisine düzenlediği operasyonla ilgili kurulan BM komisyonuna Türkiye’den katılacak kişinin, “tecrübeli bir diplomat olacağını” bildirdi.

Davutoğlu, komisyona katılacak kişiyi Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile istişare ettiklerini ve bir adaylarının olduğunu söyledi. Davutoğlu, “Türkiye’nin adayı tecrübeli bir diplomatımız olacak. Bunu BM Genel Sekreteri, birkaç gün içinde duyuracak” dedi.

İsrail’in uluslararası soruşturma komisyonunu ilk kez kabul etmesiyle ilgili de değerlendirmede bulunan Davutoğlu, “İsrail de bir Birleşmiş Milletler üyesi olarak, yaptığı eylemler dolayısıyla uluslararası toplum nezdinde sorumluluk sahibi bir ülkedir. Dolayısıyla bunun bir olağanüstülük olarak görülmemesi gerekir” diye konuştu.

Davutoğlu, “Dolayısıyla bu bir ilktir, ama olması gereken bir ilktir” dedi. Soruşturmanın “istendiği gibi sonuçlanmaması” durumunda nasıl gelişmeler olabileceği yönündeki soru üzerine, Davutoğlu şunları kaydetti:

“Olumsuz senaryolar üzerine fikir yürütmemek lazım. Bugün oluşturulan komisyon, sağlıklı sonuçlara ulaşacaktır. BM kurumu ve sistemi bu anlamda da birçok tecrübeden geçmiştir, buna güvenmek gerekir. Olayın oluş seyri ve olduğu alan gözönüne alındığında, bir hukuk ihlali olduğu açıktır.” Dışişleri Bakanı Davutoğlu, çalışmaların bir an önce tamamlanmasını beklediklerini ve bu konuda BM Genel Sekreterine güvenlerinin tam olduğunu ifade etti.

Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu Bülteni, 2 Agustos 2010

İletişim: www.kureselbarisveadalet.org, kureselbak@gmail.com;

koalisyon@kureselbarisveadalet.org; 0090 5362196341

Did you find apk for android? You can find new Free Android Games and apps.
Share.

Comments are closed.