2 Mart 2010 – Edebiyatta Savaş ve Barış Atölyesi III – İstanbul

0
Want create site? Find Free WordPress Themes and plugins.
Edebiyatta Savaş ve Barış Atölyesi III

Edebiyatta savaş ve barışı aradığımız ikinci metin çalışmamız olan Ömer Seyfettin’den  Hikaye Seçmelerini (Bomba öyküsü) Beste Ateşpare ve Nilüfer U.Dalay’ın hazırlayıcılığında 12 kişinin katıldığı Atölye toplantısıyla yaptık.

Beste Ateşpare ve Nilüfer U.Dalay yazarın hayatı, yazım özellikleri ve yaşadığı tarihsel dönem hakkında genel bir bilgi verdikten sonra öykü metnini inceledik.

Bir düşüncenin tarihsel kökenlerini ve çerçevesini tanımakta edebiyatın ne kadar etkili bir araç olduğunu bir kez daha gördük. Ömer Seyfettin ve hikayeleri üzerinde konuşurken milliyetçilik kavramı hakkında uzun uzun konuşma fırsatı bulduk.

I. Dünya Savaşı sırasında, 1917 de, Enver Paşa’nın askerin maneviyatını yükseltmesi için şair ve yazarlardan milli eserler yazmasını istemesiyle, diğer bir deyişle savaş propagandası yapmalarını istemesiyle, filizlenen milli edebiyat ürünleri olduğunu konuştuk. İşte Ömer Seyfettin’in de, kökeninde devlet irade ve müdahalesinin olduğu hikayeler yazdığını, edebiyatını savaş propagandası için kullandığını irdeledik.

Hem dilde hem de hikayelerin içeriğindeki, milli acı, milli düşman, mağduriyet duygusu, ötekiler, ezeli ve ebedi düşmanlar fobisi, korku ve nefret, şiddet ve vahşet, sürekli aşağılandığımız, haksızlığa uğradığımız, bize sürekli ihanet edildiği, kendimizden başka dostumuzun olmadığı, hainlerin varlığı kompleksi üzerinde dururken bunların ne kadar milliyetçilikle örtüştüğünü ve günümüzde de karşılığının olduğunu konuştuk.

Milliyetçiliğin öyle gökten zembille inmediğini, korkulan ve nefret edilen düşmanlarla mücadele ederken, onları alt edebilmek için onlar gibi olmaya başlanacağının riskinin de beraberinde geldiğini konuştuk. Bu bir diyalektik işleyiş aslında mücadele ediyoruz derken içindeki zıtlığa dönüşmeyi, ona benzemeyi getiriyor. Onun içindir ki, Balkan milliyetçilikleri derken  Türk milliyetçiliğini yaratmak ardından Kürt milliyetçiliğini yarattı. Nazizm ve Yahudi soykırımı İsrail’in acımasızlığını yarattığı gibi o da ardından Filistin intikamcılığını, canlı bombalarını, Hamas’ı ve Hizbullah’ı yarattı. Birinin kahramanının ötekinin canavarına dönüşme süreci bu diye düşündük.

Savaşları “bizim savaşlarımız”  ve “onların savaşları” diye ayırarak, bizim savaşların bir kahramanlık destanı gibi anlatılmasının,  onların savaşlarının çirkinliğinin, vahşetinin öne çıkartılmasının bir yazarın tarafgir, ikircikli tutumunu gösterdiğini irdeledik. Savaşın gerçek yüzü her zaman ve her yerde acı, vahşet ve şiddet olduğudur. Milliyetçi savaş edebiyatında bu dehşet yalnız bize yaşatılır, bunlar yalnızca bizim acılarımızdır,hiçbir zaman genel insanlık acıları, evrensel acıları değildir. Oysa ancak başkalarının acısını anlatabilen, insanlık acılarını dile getirmiş olur diye konuştuk.

Ömer Sayfettin,  Balkan öykülerinde bizim ötekilere yaptıklarımızı atlayıp hep bize yapılanları vurguladığını, Bulgaristan’daki 1876 Nisan ayaklanmasında, Bulgar milliyetçi komitacılarının Müslüman komşularına  saldırdıktan sonra Osmanlı başıbozuklarının katliam üzerine katliam düzenlediğini, Batak dağ köyünde yaklaşık 12,000 kadar Bulgar köylüyü, Pomakların yardımı ile ezip kıyıma uğrattığını görmezden geldiğini ve bu acılardan hiç söz etmediğini konuştuk.

Bir vahşet  ve dehşet hikayesi olan Beyaz Lale’den Binbaşı Radko’nun şu konuşması üzerinde durduk. “Hattâ şimdi yakılan bir adamın uzaktan kokusunu duysa hangi milletten olduğunu yanılmadan söyleyebilirdi. Bulgar köylüleri kavrulmuş sarmısak, Sırplar yanmış patates, Rumlar kızartılmış balık ve şarap kokusu çıkarırlardı. Henüz bir Alman, bir İngiliz, bir Fransız yakamamıştı. Onların kokusunu bilmiyordu. Fakat Türkler… Balkan’ın bu en kuvvetli ve kanlı adamları keskin bir süt, bir tereyağı kokusu neşrederlerdi…O süt ve yağ kokusunu sütlü kahve içiyormuş gibi içine çeker”. Millet ve ırkları doğadaki cins ve türlerin karşılığı gibi düşünmeye, insan topluluklarını da bölümlemeye giden yolun Sosyal Darwinizm’e vardığını ve Ömer Seyfeddin’in de Beyaz Lale’de milletleri yanarken çıkardığı kokulara göre sınıflamayı düşünebilmiş bir yazar olduğunu konuştuk.

Ömer Seyfettin’in kadına bakışını da eleştirdik. Yaklaşımı kadını nesneleştiren, milliyetçilikle iç içe geçmiş sadomazoşist vurguları olduğunu, şehvet ve şiddetin birlikte örüldüğünü,vahşeti düşünebilmesinin yanı sıra bunu ayrıntılı biçimde betimlenmesini çok erkek ve savaş söylemi olduğunu, tüm savaşlarda kadın bedeninin bir düşman sahası olarak kullanıldığını konuştuk.

Bomba hikayesinde;

“Vahşi ve soğuk bir şubat gecesi.Kudurmuş rüzgar.Harap ve ihtiyar saat.Rüzgarın bir küfrü andıran şiddetli gürültüsü.Hain kafa.Yalnız Bulgar köylülerine has olan o esir düşmüş, zulüm görmüş edayla eğildi, yine bu köylülere has olan o çolak ve sahte selamla voyvodayı selamladı. Raçof, ayaklarına kapanmış güzel kadının, güzel saçlarını, veremli ve çamurlanmış yılanlara benzeyen parmaklarıyla okşadı” yazarın savaş, şiddet, nefret kokan betimlemelerine örnek,

“Daima meçhul bir tehlike karşısında dehşete düşmüş çaresiz, anlayışsız, bilinçsiz,vahşi hayvanlar gibiyiz” cümlesi savaş ve şiddetin insanı getirdiği noktayı anlatan bir cümle,

“Çalışacağız.Küçük, sakin ve rahat bir evimiz olacak.Ne komita, ne eşkıya, ne vahşet, ne cinayet. Çocuğumuz orada doğacak.Zavallı yaşlı babam kalbi rahat yatağında ölecek…Geceleri tatlı tatlı konuşacağız.Aşkı, hayatı, güzelliği, iyiliği, erdemi hissedeceğiz…Göreceksin o zaman insanlık ne tatlı.Güzel ve güvenli şehirler. Tiyatrolar. Geniş ve aydınlık sokaklar, cennet gibi köyler.Birbirine saygı göstermesini bilen adamlar…Emek ve namusumuzdan emin hayat” ise barış tanımını veren paragraflar olarak değerlendirildi.

Atölyeye katılan herkesin ortak kanısı; eğitim hayatlarımız boyunca resmi eğitim müfredatında okutulan Ömer Seyfettin hikayelerinin herkeste korku, şiddet uyandırdığı ve hiçbir şekilde ilköğretim ve lise eğitiminde önerilmemesi gerektiğidir. Korku, acı, aşağılama, vahşet ve şiddeti içeren olay akışları,pornoya yakın kadın betimlemelerindeki başarısı nedeniyle Ömer Seyfettin’in edebiyatın başka alanları için özellikle tavsiye edilebileceği konusunda da görüş birliğine vardık.

Did you find apk for android? You can find new Free Android Games and apps.
Share.

Comments are closed.