13 Mayıs 2013 – Edebiyat Atölyesi IV. Dönem Ondördüncü Kitap – İstanbul

0
Want create site? Find Free WordPress Themes and plugins.

Being_there_Bir_Yerde_kitapSinemaya uyarlanmış edebiyat eserlerinde savaş ve barış’ Atölye’sinin on dördüncü kitabı olan Bir Yerde’yi Alev Yapışkan-Tahmaz (Jerzy Kosinski, basım yılı 1979), film Merhaba Dünya’yı Nilüfer Uğur-Dalay (yönetmen Hal Ashby çekim yılı 1979) tanıttı ve tartışmaya açtı. Kitap/film adını “Doğru zamanda doğru yerde bulunmak” anlamına gelen bir deyimden, ‘Beign there’den alan politik bir komedi metni/filmi. Amerikan toplumundaki yalnızlık, yaşayanların aslında ‘ne yaşar ne yaşamaz’ olacak kadar hiçleşmesi, gündelik politik sistemin yavanlığı ve entrikaları, koyu renk giysili az sayıda adamın toplumun geleceğindeki büyük etkisi, eğitim sisteminin insanlara ulaşmaktaki yetersizliği, bize ‘hepimizi Chance gibi bahçıvanlar olarak mı yetiştirmek istiyorlar? sorusunu sorduran iletişimin tek ve yanlı medya kurumlarınca özellikle de televizyon üzerinden sağlanmasının tehlikeleri, kişilerin toplumsal gelişiminde medyanın etkisi ve manipülasyonları, televizyon merkezlerince biçimlenene yaşamlar, televizyon gerçekliği ile gündelik yaşamın gerçekliğinin örtüşmeleri/örtüşmemeleri gibi temalara başarıyla değiniliyor.

Başkahraman Chance , köklerini Heidegger düşüncesinde bulduğumuz, bu dünyaya öylece bırakılmış bir insandır. Varoluşa bırakılmışlığıyla insan, kendi varlığını oluşturma özgürlüğüne zorunlu olarak bırakılmıştır.  Başlangıçta, bırakılışın kendisi bir özgürlük yokluğu, sondaki bırakılış ölümün kaçınılmazlığına terk edilmedir.

Chance ya da insan varoluşun ortasına öylece, orada, bir varlık olarak(Dasein) oraya, eski bir malikaneye, doğaya, dünyaya atılmıştır. Bu varlığını dünyanın algılayamadığı bir var oluş durumu. Dünya ondan habersiz. Sonrasında Chance ya da insan, bu bırakılmışlık içinde, ölümler, rastlantılar, sınırlı tercih ve seçimleriyle yaşamını yeniden kurmaya başlıyor. Heidegger’in felsefesinde olduğu gibi bizim kahramanımız da, ölüme yazgılı bu  bırakılmışlığında varoluşunu buna göre gerçekleştiriyor.

Doğaya, bahçeye, bitkilere odaklı ve sınırlı yaşam deneyimine dayanan konuşmaları, iyi görünümü, onun derinlikli biri olarak algılanmasına yol açıyor. Amerikan kamuoyunda ‘bilgeliğin gösterişsiz ve saf yeni temsilcisi’ olarak kabul görüyor. O kadar ki,iş, finans zengini yeni koruyucusu Rand’in cenazeden sonra ABD başkanının da aralarında bulunduğu etkili politik grup bir dahaki seçimlerde Chance’i başkan adayı göstermeyi uygun görmelerine kadar uzanıyor.

O zaman kendi kendimize soruyoruz: ‘Büyük lider ve öncülerin erdemi söylediklerinin özünde saklı olanlarda mı?’, ‘Politika ve dinde görmek istediğimizi mi görüyoruz?’

Chance’in katmansız, yalın konuşmaları geliştirilmiş yapay bellek programının bilgisayar dilindeki, bilgisayarların insanı algılaması kadar düz ve okunaklı. Yine sorauyoruz: ‘Bizler acaba Bahçıvan Chance’ın akıllı versiyonları mıyız?’, ‘Bugün hala ilk çağlardan itibaren verili olan bir takım sözcük ve kavramlara, sorulmuş sorulara mı bir yanıt bulmaya çalışıyoruz?’, ‘Biz kendimiz için aslında çok düşünmüyor, derinleşmiyor da aynı koşullarda bulunan kişiler için genel kabul görmüş, geçerli kabul edilmiş değerleri mi tekrarlıyoruz?’, ‘ Ortalama insan olmaya mı yazgılıyız?’, ‘Ortalama insan olmak yaşamın tehlike ve tehditlerinden uzakta yaşayıp rahat bir hayat sürmek mi?’ ve ‘Sorun bilgisayarların insan gibi düşünmesi değil, zaman içinde bizlerin bilgisayar gibi düşünenler haline gelip gelmediğimiz mi?’.

Film, finans dünyasının en zengin adamlarından Rand’in cenazesinde, masonik giysili ‘önemli kişilerin’ tabutu taşırken Chance’in başkanlığını tartışmaları, o sırada Başkan’ın konuşmasında ‘yaşam bir düşünce biçimidir’ demesi ve  Chance’in mezarlıktaki yapay gölün yüzeyinde İsa benzeri bir şekilde suya batmadan yürüyerek uzaklaşarak gitmesi görüntüleri üst üste gelmesiyle bitiyor. Filmi ve kitabı bu çağrışımlar üzerinden tartıştık.

Şık ve özenli giyinmiş beyaz insanın Amerikan toplumunda, düşünce derinliği ne olursa olsun, izlenim ve algılanma olarak baş tacı edildiğinin, birkaç adamın o toplumun kaderini belirleme gücünü elinde tuttuğunu bir kez daha hatırladık.

Gerek kitabı gerekse filmi, yazarı ‘şiddetin şiirinin şairi’ olarak tanınsa da, ırkçı sayılabilecek bir iki tanıma karşın, barışçıl bulduk.

Dünyayı kendine göre anlamlandırıp yorumladığımız, yaşamlarımızı düşünce biçimlerimizin yansıması olarak kurduğumuz gerçeği karşısında, Atölye katılımcıları olarak, barışa dair düşüncelerimizi, dalga dalga önce kendi yaşamlarımıza sonra da dünyaya genişleteceğimizi düşünerek, umutlarımızı tazeledik. Çevremizin kana bulandığı şu günlerde bile barışı önce kendi düşüncelerimizde sonra da çevremize yaymaya devam etme tercihimiz, var oluşumuzun tek kurtuluş yolu gibi görünüyor.

Did you find apk for android? You can find new Free Android Games and apps.
Share.

Comments are closed.