60 YILLIK SUÇ ÖRGÜTÜ NATO DAĞITILMALIDIR!
Emperyalizm adına savaşlar yürüten, dünya halklarının düşmanı NATO, 4 Nisan’da 60. yılını kutlayacak.
NATO, 60 yıllık tarihi boyunca demokrasiden, halklardan, halkların huzur ve güvenliğinden yana yaptığı tek bir şey olmamış tersine, nerede emperyalizme karşı bir direniş, mücadele yaşandıysa, onu ezme görevi üstlenmiştir. Dün bu görevini “komünist bloka karşı” olma gerekçesiyle yerine getirirken, bugün aynı işlevi “teröre karşı savaş” diyerek devam ettirmektedir.
NATO’yu sadece orduların birleşmesinden meydana gelen askeri bir örgüt olarak görmüyoruz. NATO, aynı zamanda halklara karşı politik bir KARARGAH gibi çalışmaktadır da. Ulusal ve sosyal kurtuluş savaşlarına, halkların isyanlarına karşı, dünya çapındaki halk düşmanı politikaların çoğu NATO Zirvelerinde kararlaştırılmaktadır.
NATO 1990’lardan itibaren açıktan Amerikanın liderliğinde ve Amerikan stratejileri doğrultusunda hareket etmeye başlamıştır. Şimdi adına methiyeler düzülen, dünyanın neredeyse her karışında halklara karşı suç işleyen ABD emperyalizminin yeni başkanı OBAMA Türkiye’ye geliyor. Yine halklara karşı yürüteceği savaşta türkiye işbirlikçi iktidarını kullanmak bu doğrultuda yeni pazarlıklar yapmak için geliyor OBAMA. Bizler bu ülkenin Anti-emperyasilt güçleri olarak yüksek sesle haykırıyoruz; OBAMA defol, kanlı ayaklarınla kirletme topraklarımızı.
Kuruluşunun 60. Yılında bu halk düşmanı örgütü iyi tanıyalım:
NATO (Kuzey Atlantik Anlaşması Örgütü), 4 Nisan 1949’da, “komünizm tehlikesi”ne karşı kapitalist dünyayı savunma gerekçesiyle kurulmuştur
Ancak NATO, hiç bir dönem bir savunma örgütü olmamış; amacı, sosyalist ülkelere karşı saldırılar örgütlemek ve emperyalist ülkeler için yeni pazar alanları yaratmak olmuştur.
Kurucu üyeleri ABD, Belçika, Fransa, Hollanda, İngiltere, İtalya, İzlanda, Kanada, Lüksemburg, Norveç ve Portekiz’dir. 1952’de Türkiye ve Yunanistan, 1954’te de Federal Almanya NATO’yu oluşturan ülkelere katıldılar.
NATO; kontrgerillaların merkez karargahıdır!
NATO, 1999’da Kosova’nın işgaline kadar hiçbir açık savaşta doğrudan yer almamıştır. Gerçekte ise o hep doğrudan veya dolaylı savaşların içinde olmuştur.
NATO emperyalist sistemden sosyalist sisteme yöneltilen saldırıların merkezidir. Sosyalist ülkeleri yıkmak için komplolar ve provokasyonlar organize etmek NATO’nun işlevlerinden biri olmuştur.
NATO, emperyalizmin sömürge ve yeni sömürgesi olan ülkelerde anti-komünist hareketler ve kontrgerilla teşkilatlarını örgütlemiştir. Bu kapsamda İtalya’da Gladio, Fransa’da Rüzgar Gülü, Belçika’da Kılıç, Hollanda’da Namuslu Hollandalılar, Avusturya’da Gezici Spor ve Dostluk Birliği, Yunanistan’da Koyun Postu, ülkemizde ise Özel Harp Dairesi adlı kontrgerilla örgütleri kurulmuştur. Bu örgütler NATO’ya bağlı, merkezi bir koordinasyon içinde çalışmış, legal olarak özel komando ve illegal olarak da sivil kontrgerilla örgütlenmeleri şeklinde organize edilmiştir.
Kontrgerillanın örgütlenmesinde bir çok yerde ikinci paylaşım savaşında yenilgiye uğratılmış olan Nazi artıkları kullanılmıştır. Dünya halklarına karşı işlenen binlerce suçun, provokasyon, komplo ve katliamın arkasında NATO eliyle kurulan bu KONTRGERİLLA örgütlenmeleri vardır.
1970’li yıllar boyunca NATO, Amerikanın önderliğinde, CIA ve diğer emperyalist gizli servislerle birlikte, yeni sömürge ülkelerde FAŞİST CUNTALARI örgütlemiştir. Binlerce insan bu cuntalar tarafından işkencelerden geçirilmiş, gözaltında kaybedilmiş, tutuklanmış, faili meçhuller, bombalamalar, kitlesel tecavüzler yaşanmış, ölüm mangaları kurulmuştur.
1980’li yıllarda ise emperyalist sistemin ‘demokratikleşme’ manevraları gereği, katliamcı generallere sivil elbiseler giydirilerek anti-faşist, anti-emperyalist mücadeleler boğulmaya çalışılmıştır.
NATO, nun yeni yüzüde kanlıdır:
Sosyalist sistemin yıkılmasıyla birlikte NATO yeni işlevler yüklenerek, daha da genişletilmiştir. 1991’de kabul edilen “Stratejik Kavram” isimli bir belgeyle, NATO’nun temel görevi; “Avrupa’da istikrarlı güven ortamı yaratmak, NATO üyelerini hedef alan tehditler karşısında caydırıcı olmak, saldırı olursa müttefikleri savunmak, Avrupa’da stratejik dengeyi korumak…” olarak, yeniden belirlenmiştir.
1990’ların başından itibaren NATO’nun “yeniden yapılandırma” süreci hızlandırılmış “Kriz bölgelerine” daha “hızlı” müdahale edebilmek için “ortak görev gücü” oluşturulmuştur. NATO üyesi ülkelerin asker sayısı azaltılarak, orduları modernleştirilmiş, genişletilme kapsamında 1999’da Polonya, Macaristan ve Çek Cumhuriyeti, 2004’de Estonya, Litvanya, Letonya, Slovenya, Slovakya, Bulgaristan, Romanya NATO’ya alınmıştır.
“kriz bölgeleri”, “ortak görev gücü” gibi, NATO’nun rolünü gizlemeye yönelik kavramların karşılığı: NATO, nerede emperyalist sistemin çıkarlarını tehdit eden bir gelişme olursa, oraya müdahale etmektir. Emperyalizm, kendi karşı-devrimci ordusuna bu “yetkiyi” tanımıştır.
Dünyanın neresinde olursa olsun emperyalizm için “terörizm”, “kitle imha silahlarının bulunması”, “etnik ve bölgesel çatışmalar” gibi gelişmeler, NATO için saldırı bahanesi olarak kabul edilmiştir.
1991’deki NATO Zirvesi’nde “Rusya’da ve eski sosyalist ülkelerde karışıklıklar”, “Ortadoğu ve Akdeniz’in güneyindeki ülkelerden gelebilecek tehditler” de NATO’nun müdahale kapsamında sayıldı. Buna göre, Yugoslavya, İran, Irak, Suriye, Libya NATO’nun yeni “tehdit odakları” olarak belirlendi. Emperyalistler için en büyük tehdit kaynağı, emperyalist pazarın dışında kalmakta ısrar eden devletler, ulusal ve toplumsal kurtuluş mücadeleleridir.
NATO Yugoslavya’da gerçek yüzünü göstermiştir:
Yeni NATO stratejinin ilk pratiği, Yugoslavya’ya yönelik saldırı olmuştur. Yugaslavya önce borç batağının içine çekilerek, çökertildi. 90’lı yıllardan itibaren Yugoslavya’yı oluşturan Makedonya, Slovenya, Hırvatistan Avrupa emperyalistlerinin açık kışkırtmalarıyla “bağımsızlıklarını” ilan ettiler. Yugoslavya, Kosova sorunu temelinde emperyalistlerin müdahale edeceği bir duruma getirildi. NATO “Kosova Barış Gücü”(KFOR) adı altında 24 Mart-12 Haziran arasında Kosova’yı İŞGAL etmiştir.
Amerikan askeri örgütüne dönüştürülen NATO
11 Eylül 2001’le birlikte, emperyalist ülkelerde içte ‘anti-terör’ yasalarıyla demokratik hak ve özgürlükler rafa kaldırılırken, dışta ise ‘teröre karşı savaş’ demagojileriyle, emperyalizme boyun eğmeyen ülkelere, örgütlere karşı Kara Listeler oluşturuldu. NATO bu ülkelere ve örgütlere boyun eğdirilmesinde de yine önemli bir konumda olacaktı. Gladio yöntemleri ve zihniyeti, gerek ABD’de ve Avrupa’da, gerekse de diğer ülkelerde, çeşitli biçimlerde yeniden devreye sokuldu.
NATO zirvelerinde “ya boyun eğme, ya ölüm” içeriğinde kararlar alındı. Bu politikalarla Türkiye’deki F Tipi tecrit hücrelerinin, Guantanamo, Ebu Gureyp, Bagram gibi Nazi Kamplarının tüm dünyaya yayılması hedeflenmiştir.
2000’lerin başından itibaren NATO tamamen, ABD’nin halklara karşı açtığı savaşın dünya ölçeğinde yürütücüsü haline gelmiştir. Bu doğrultuda da 2002’de Afganistan’ın işgal edilmesi görevi NATO’ya verilmiştir. Irak’ın işgalinde ise, doğrudan katılmasa da, pek çok NATO üyesi ülke Irak’a asker göndermiştir.
2004 Haziran’nında Istanbul’da yapılan NATO Zirvesi’nde de, NATO’nun Asya’da genişletilmesi, Ortadoğu’da ABD işgalinin yaygınlaştırılması ve kalıcılaştırılması, Türkiye başta olmak üzere işbirlikçi ülkelerin daha aktif olarak kullanılması kararlaştırılmıştır.
Emperyalizmin devasa askeri örgütü, halkların gücü karşısında bir cücedir
NATO, her dönem emperyalist tekellerin çıkarları doğrultusunda faaliyet yürütmüştür. Geçmişte Sosyalist Blok tehdit olarak görülürken sonrasında da emperyalist tekellerin çıkarları neyi gerektiyorsa ona göre düzenlemeler yapılmış, yeni politikalar belirlenmiştir.
NATO üyesi olmak, aynı zamanda emperyalist politikalara da ortak olmaktır. Türkiye’de NATO’ya en ucuz askeri sağlayan, ABD’den sonra en fazla askeri gücü bulunduran ülke olmuştur. ABD Dışişleri Bakanlarından John F. Dulles şöyle demişti: “NATO’ya en ucuz askeri Türkiye sağlıyor. Bir Türk askerinin bize maliyeti 23 cent!”
NATO kararıyla ülkemizde de kontrgerilla örgütlenmeleri kurulmuş, katliamlar, provokasyonlar örgütlenmiştir. NATO anlaşmaları gereğince ülkemizde sayısız üs açılmış, emperyalizmin çıkarları adına Kore’ye, Kosova’ya, Afganistan’a asker gönderilmiştir. NATO’ya hizmet, ABD’ye hizmettir. Türkiye’de 57 yıllık NATO üyeliğiyle, NATO’nun halklara karşı uyguladığı kanlı politikaların ortağı olmuştur. Türkiye bu utançtan kurtulmak için derhal NATO’dan ayrılmalıdır.
NATO, dünyayı emperyalistlerin istedikleri gibi dikensiz bir gül bahçesine çevirmek istese de bu mümkün olamayacaktır. NATO, Afganistan’ı yıllardır en ileri teknolojilerle işgal etmiş olmasına rağmen, halkı teslim alamamıştır.
Emperyalistler NATO şemsiyesi altında, dünya halklarına karşı güçlerini birleştirerek saldırmaktadır. Bunca terör, katliam, işgal yaşanmasına rağmen yine de istedikleri sonucu elde edememektedirler. Emperyalizm tüm güç gösterilerine, üstün teknoloji ve devasa silahlarına rağmen dünya halklarının kurtuluş umudunu öldürememiştir. Emperyalistler, NATO’yu yeniden yapılandırabilir, yeni saldırı politikaları belirleyebilirler. Ancak tarihin akışını değiştiremezler. NATO bir gün, dünya halklarına karşı işlediği suçların hesabını vermek zorunda kalacaktır.
Emperyalistler yenilecek, zafer dünya halklarının olacaktır.